|
Ece Temelkuran-Milliyet-20 Şubat 2005
Bilgiç uzmanlar ve pervasız efendiler yine nükleer santral dediler. Ama Nükleer Karşıtı Platform da canlandı. Denecek bir şey kalmadı. Eğlenceler başlasın!
Yeryüzü için iki seçenek giderek daha keskin biçimde belirginleşiyor. Dünya ya hızlı yaşayıp genç ölecek ya da oburluk etmeyecek, açgözlülük yapmayacak ve biraz daha uzun yaşayacak. Bu dünya, kendi içinde yok oluşunu taşıyan her nesne gibi, ölümüne doğru gidiyor her gün. Ama açgözlüler ve insanoğlunun gelmiş geçmiş en önemli, en kıymetli varlık olduğunu sanan kendini beğenmişler, terbiyesizler yüzünden, yeryüzü kendi ölümüne uygun adım değil, koşar adım ilerliyor. Öyle sanıyorum ki insanoğlu, efendice yaşamayı öğrenemeden ders paydos edilecek, yeryüzü kendi tenefüssünü almak için zilleri çalacak. Ondan sonra geçmiş olsun zaten. O zaman vaktiyle bilge taksi şoförlerimden birinin dediği gibi, "Şimdi dinozora bakıyoruz ya kitaptan... O zaman da 'Bak yavrum bu davşan' diyecez. Anlıyo musun abla, kitaptan bakıcaz yani artık çiçeğa böceğa..."
Yerkürenin bu koşar adım gidişini bile yeterince tehlikeli bulmayan "bilginleri" ve "efendileri" var dünyamızın. Şimdi onlar, hep birlikte bağırıyorlar:
"Nükleer santral yapalım!"
Cahiliz abi, idare et!
Dünyayı yok edebilecek binlerce bomba ve silahın üzerinde oturduğumuz yetmiyormuş gibi yenileri için manasız bir ısrar içindeler. Bizim "atomik bilimlerden" yeterince anlamadığımızı, doğruları kendilerinin bildiğini söyleyerek Türkiye'ye santral yapmaya çalışıyorlar. Son zamanlarda en tehlikeli kavramlardan biri "uzman"dır. Çünkü bu, bilgi iktidarının en pis kullanımlarını meşrulaştırır. Şimdi de "nükleer enerji uzmanları" diye bir grup insan, sanıyorum ki ıskartaya çıkıp işsiz kalmamak için, sürekli nükleer santral yaptırmak istiyor. "Hükümet" adlı efendilerimiz de uzmanlarla birleşip oluk oluk para akıtıyor ölümümüzü hızlandıracak bu fikre. Bizim de tabii kendimize göre bildiğimiz şeyler var. Şöyle ki...
Nur yağdıran nükleer
Başbakanımız efendimiz Tayyip Erdoğan "2011'e kadar üç santral yapacağız" buyurdular geçenlerde. Bu "büyük atılımlar yapma" psikolojisi ürkütücüdür zaten. Söz konusu nükleer olunca iyice kabuslaşıyor durum. Bu yıl bu "kabusa" bütçeden 5 milyon dolar, yani 7 trilyon lira ayrıldı. Bir santralın yapımı için 5 milyar dolar gerekiyor; dolayısıyla ne öldürecek ne olduracak bu miktar bütçeden niye ayrıldı, bilemiyoruz. Ama zaten 1978'den beri Türkiye bu meseleyle ilgili ne yaptığını pek bilmiyor, kimsenin de bilmesini, anlamasını istemiyor. Eski Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre'nin, 1986'da kendisinden radyasyon rakamlarının açıklanması istendiğinde ettiği cümle bu bakış açısının şahane bir örneğidir:
"Radyasyonu bilmeyen halkım rakamları ne yapsın?"
Tabii, halk bilmesin, "uzmanlar" sultasını sürdürsün, sonra halkımız patır patır kanser olsun...
Üstelik bütün bunlar da Avrupa'da, ABD'de kimsenin almadığı, bazı çok uluslu şirketlerin ürettiği altyapının elden çıkarılması, o şirketlerin kâr etmesi için yapılsın.
Almanya, İspanya, İsveç, Belçika nükleer santrallarını kapatma kararı almış; Avusturya, İtalya kapatmış; ABD 1973'ten beri sipariş vermiyor. Yoksa işsiz kalmış nükleer enerji firmaları Fransatom (Fransa), Siemens (Alman-Fransız), Areva (Fransa), Westinghouse (ABD) gibi firmalar oralarda kapanan pazardan sonra bizim gibi kara cahil ülkelere mi acilen mal satmaya çalışıyor?
Yenilenebilir enerji "yendi" mi?
Uzun süre "yenilebilir" diye duydum bunun adını, aslında ye-ni-le-ne-bi-lir! Yerine yenisi konabilir! Ben yanlış duydum ama sanırım TBMM'dekiler daha yanlış bile duymadılar; hiç duymadılar. Zira alternatif enerji üretimini destekleyen Yenilenebilir Enerji Yasa Tasarısı enerji komisyonundan geçti ve epeydir Genel Kurul'da oylama sırası bekliyor. Bu yenilenebilir enerji; su, rüzgar, güneş, bitkiden elde ediliyor. Hatta Türkiye'ye pek uygun olmamakla birlikte gavur, dalga ve gelgit enerjisini bile kullanıyor. Türkiye daha ziyade rüzgar enerjisine uygun. Potansiyel olarak Avrupa'da birinciyiz, misal. Fakat Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, mesela, 18 Ekim'de Dünya gazetesine verdiği demeçte şöyle diyor:
"BP'ye, Shell'e, Amerikan Enerji Kurumu'na sordum; yenilenebilir enerji gereksiz!"
Petrol için dünyanın karnını deşen adamlara sorarsan öyle derler tabii!
Ama iyi haber de var; bizimkiler de boş durmuyor. 5 Şubat'tan itibaren Nükleer Karşıtı Platform içine 100 kuruluşu alarak yeniden canlandı. Hadi bakalım! Eğlenceler başlasın!
|
|
|