YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Çevre Kanunu Tasarısı'na eleştiri
Çevre konusunda hukuki açıdan çalışmalar yapmak amacıyla kurulan İstanbul Çevre Avukatları Komitesi (İÇAK) TBMM Çevre Komisyonu'ndaki "Çevre Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın eski kanunun çok daha gerisine düşeceğini söyledi.
 

İÇAK, SOS Çevre Gönüllüleri Platformu ve İstanbul Çevre Konseyi'nce ortaklaşa yapılan Çevre Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na ilişkin çalışmanın sonuçları, Çevre Konseyi'nde düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıda konuşan (İÇAK) yürütücüsü Recep Yılmaz, tasarısı ile mevcut yasanın 20 maddesinde değişiklik yapıldığını, 4 maddesinin kaldırıldığını, 12 ek madde, 7 tane de geçici madde konulduğunu söyledi. Yasayı incelediklerinde ileri adım atmak yerine, geriye gidişin söz konusu olduğunu tespit ettiklerini ve bundan dehşete düştüklerini ifade eden Yılmaz, "Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, 1983'de çıkarılan 1872 sayılı yasanın çok daha gerisine düşecektir" dedi.

'sürdürülebilir kalkınma ilkesi'
SOS İstanbul Çevre Gönüllüleri Platformu Sözcüsü ve İstanbul Çevre Konseyi Genel Sekreteri Türksen Başer Kafaoğlu da, tasarının çevre kuruluşlarının görüş ve önerileri alınmadan hızlı bir şekilde geçirilmek istendiğini söyledi. Hükümet'in mevcut yasada biraz AB, biraz da kendi istemlerini belli bir kalıba sokarak değişiklik yapmak istediğini, tasarıda kendilerini en fazla yerlerinden oynatan düzenlemenin ise amacı içeren birinci maddedeki "sürdürülebilir kalkınma ilkesi" olduğunu belirten Kafaoğlu, "Stratejik Çevresel Değerlendirme" teriminin de büyük projelerin uygulamaya konulması sırasında rahat hareket etmek amacıyla konulduğunu savunarak, "Nükleer santral, Formula I gibi büyük projelerde siyasi bir tercih yapıldığı zaman, önceden onay verilerek karar vericilere yardımcı olunacak" dedi.

Kafaoğlu, tasarıda öngörülen cezaların da çevre kirliliğini caydırıcı nitelikte ve uluslararası standartlara uygun olmadığını söyledi. Tasarıda, "Çevre gönüllüsü"nün bakanlıkça uygun nitelikteki kişiler arasında seçilmesinin öngörüldüğünü ve bunun da kabul edilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Kafaoğlu, "Sivil toplum kuruluşlarının bakanlık tarafından seçilmesi veya bağlı olarak çalışması söz konusu olamaz. Düzenleme ile bakanlığa bağlı memurlar gibi itaatkar kuruluşlar oluşturmak istiyorlar. Katılımcılık kaldırılıyor" dedi. Kafaoğlu, tasarıya ilişkin önerilerini ilgili tüm kişi ve kuruluşlara ileteceklerini, 6-7 Haziran'da Ankara'da Çevre ve Orman Bakanlığı'nı protesto edeceklerini bildirdi.

Seydişehir'de büyük vurgun
Seydişehir Alüminyum İşletmeleri'ne ait fabrikanın özelleştirme kapsamına alınmasıyla birlikte, hem mülklerin tespitinde hem de fabrikanın çalışması için gerekli girdi temininde skandal kararlara imza atıldığı ortaya çıktı. TBMM'de Konya Milletvekili Atilla Kart'ın özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a verdiği soru önergesi ile ortaya çıkan tabloya göre Seydişehir Alüminyum İşletmeleri'nin Antalya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadaki maden ocakları, araziler, baraj, liman, yer altı ve üstü düzenleri satın alıcı firmaya devredilecek. Bu çerçevede, Seydişehir Alüminyum'un sadece Antalya merkezinde çok sayıda ambarları, lojman binaları, kulübe, baraka ve idari binalardan oluşan büyük bir gayrimenkul zenginliği bulunuyor. Bununla birlikte yine Antalya Manavgat'taki Oymapınar Barajı da yasa ile özelleştirme öncesinde Seydişehir Alüminyum İşletmelerine bağlandığı için buraya ait yer altı ve yerüstü düzenleri ile binalardan oluşan taşınmazlar satış kapsamında alıcı firmaya aktarılacak. Seydişehir'de de fabrikanın yanı sıra arazi, lojman, sosyal tesisler, sanayi tesisleri ve idari yapılardan oluşan gayrimenkullere sahip olan işletmede, fabrikada da milyarlarca değerinde menkul varlık bulunuyor. Ancak Unakıtan, Antalya'daki söz konusu mülkler için 1 milyon 774 bin YTL, Oymapınar Barajı için 4 milyon 907 bin YTL ve Seydişehir'deki bütün varlıklar için de 251 milyon YTL değer tespit edildiğini itiraf etti.

fabrikaya darbe vuruldu
Öte yandan özelleştirme sürecindeki geçiş aşamasında, fabrikanın çalışması için gerekli olan hammaddelerle bağlantılı olan bazı girdilerin temin edilmediği belirtildi. Bakan Unakıtan'ın verdiği bilgilere göre fabrikanın temel girdilerinden olan karbon dip pasta, kriyolit, alüminyum florür, petrol koku, ve taş kömürü zifti'nde stoklar kritik eşiğe gelindi. Buna göre özellikle petrol koku stokları birkaç gün sonra bitecek aşamaya geldi. Bakan Unakıtan, bu hammaddelerin alımı için ihale çalışmasının devam ettiğini belirtti. Ayrıca sadece Seydişehir işletmesinde bulunan bazı stratejik ürünlerin de ihale şartnamesinde değerlendirilmediği tespit edildi. Bunlar içerisinde alümina, anot pasta, kriyolit, elektrolizhane ve bazı haddaneler bulunuyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bunların neden ihale şartnamesinde bulunmadığı sorularına da yanıt vermekten kaçındı.

İngiltere'de nükleer sızıntı 9 ay farkedilmedi
İngiltere'de yayımlanan The Independent gazetesi, ülkenin en büyük ve önemli nükleer tesisi Sellafield'den, patlayan bir boru yüzünden binlerce litreyle ifade edilebilecek miktarda sızıntının meydana geldiğini ve bunun 9 ay boyunca fark edilemediğini öne sürdü.

Sızan maddenin yüksek radyoaktiviteye sahip olduğu ve kazanın tesis çalışanlarının ihmalinden kaynaklandığı bildirildi. Durumun geçen ay fark edilebildiği, sızan maddenin olimpik ölçülerde bir havuzun yarısını doldurabilecek miktarda olduğu ve olayla ilgili büyük bir soruşturma başlatıldığını bildirildi.83 bin litre maddenin patlayan borudan sızmasının ardından tesiste, sızma tehlikesi bulunan bütün borularda kontrol başlatıldığı da bildirildi.

Independent, kazanın ve olayın fark edilememesinin, İngiliz hükümetini tartışmalı tesisi kapatmak zorunda bırakabileceği yorumunda bulundu. Nükleer temizleme kuruluşu, İngiliz hükümet ile vergi mükelleflerine milyarlarca pounda mal olan nükleer tesisin kapatılması için mücadeleye gireceği tahmin ediliyor. Radyoaktif sızıntının gerçekleştiği firma, sızıntının kontrol altına alındığını ve olayın halkı tehdit etmediğini vurgularken, İngiltere Nükleer Grubu aleyhine bir karar alınmadan önce soruşturmanın birkaç hafta süreceği tahmin ediliyor. Olay, bakanlar ve nükleer enerji firmalarının, iklim değişikliği hedeflerine ulaşmaya yardım edeceğini savundukları yeni nesil nükleer enerji istasyonları için halk desteği aramaya hazırlandığı bir dönemde meydana geldi.