|
Özelleştirme spekülasyonları -Erdal SAĞLAM
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, dünkü grup konuşmasının hemen hemen tümünü özelleştirmelere ayırdı. Son dönemde hızlanan büyük kamu şirketlerinin özelleştirmelerine paralel olarak, özelleştirme karşıtı eylem ve açıklamalar da hayli artmış durumda.
Başbakan bu tepkilerin artmasından olsa gerek, konuşmasında, özelleştirmelerin neden gerektiğini ve bakış açılarını anlattı. Herşeyden önce şunu söyleyelim ki; Erdoğan'ın özelleştirmeler için söylediklerine genel anlamıyla katılıyoruz. Bu bağlamda söylediği,artık kamunun arpalık olmaması, bu işletmelerin kamu elinde tutularak siyasetçilerin nemalanmasının önüne geçilmesi gerektiğine'de tümüyle katılıyoruz.
Başbakanın söyledikleri genel olarak doğru ama bir söz vardır; sözün doğruluğunun yanısıra kimin ve ne zaman söylediğine de bakmak gerekir...
Herşeyden önce, Başbakanın bütün bu söylediklerine milletvekillerinden gelen yoğun alkışlara kanmamak gerektiğini düşünüyoruz. Sizce, o toplantıda, kendilerini alamayıp alkışlayan milletvekillerinin çoğu, siyasetçi sıfatlarını kullanarak, kamu işletmelerinden hatta özel sektör işletmelerinden kendilerine ve yandaşlarına ayrıcalık istemişler midir?
Siyasetçiler, Türkiye'de her dönemde kamunun ayrıcalıklarından yararlanmıştır, hatta sırf bu ayrıcalıklardan yararlanmak için siyaset yapanlar olduğunu da çok gördük.
Duyduklarımız ve bildiklerimize göre bu dönemin de geçmiş dönemlerden pek farkı yok. Çünkü bakanlar bile, zaman zaman milletvekillerinin iş taleplerinden şikayet ediyorlar.
Yani Başbakanın söyledikleri, henüz partili milletvekilleri tarafından benimsenmiş, özümsenmiş bir kurallı piyasa ekonomisi uygulama niyetini göstermiyor.
Sadece milletvekilleri değil, Artık kamudan nemalanmamak fikrinin, Başbakanının kendisi, parti yönetimi, bakanlar ve de getirdikleri bürokratlar tarafından da tam olarak benimsendiğini söylemek, bizce mümkün değil.
Herşeyden önce, siyasetçilerin kamunun ekonomiden elini çekmesi için getirilen bağımsız düzenleyici kurumlar'a, Başbakan başta olmak üzere, neredeyse tüm bakanların ve bürokratlarının karşı çıktığını unutmayalım. AKP Hükümeti'nin geldiğinden bu yana, bağımsız düzenleyici kurumların elindeki işleri yeniden siyasi etki alanına almak istediğini, artık herkes biliyor. Eğer IMF, Dünya Bankası ve AB gibi uluslar arası kuruluşların direnci olmasaydı, bu otoritelerin yetkileri yeniden siyasetçinin eline geçmiş olacaktı.
örnekler öyle söylemiyor
Bunun da ötesinde, son dönemde yaşadığımız bir somut örnek bile tek başına, aslında söylenenlerin benimsenmeden söylendiğini bizce açıkca ortaya koyuyor. Atatürk Havaalanı işletmesi için açılan ihalede olanlar, tam ihale aşamasında Başbakanın Havaalanı yapılacağını açıklaması, ister istemez bu işin altında başka şeyler döndüğünü düşündürüyor. İhalede verilen paranın, nasıl olup da bu kadar hızla yükseldiği, teknik çalışmalar sırasında çıkan bazı kalemlerin sorgulanınca nasıl olup da onda bire kadar indiği yolundaki söylentiler bize geliyorsa herhalde Başbakan ve Bakanların da kulağına geliyordur.
Söylenenler samimi ise bunlara nasıl izin veriliyor, neden araştırılmıyor?
Özelleştirmeye bakış için söylenenler, özellikle de kamunun elinden bu işletmelerin alınması doğru ama bizce eksik bir anlayış. Bunun biraz da kamuoyuna hoş gelecek sözler söyleme kaygısı;ndan kaynaklandığını, bu yolla piyasalara güven aşılama amacının güdüldüğünü düşünüyoruz. Aksi takdirde sağlam bir özelleştirme yaklaşımı sadece kamunun elindeki tüm işletmelerin, ne olursa olsun satışı olamaz. Hep söylediğimiz sanayi envanteriyle, her sektöre ayrı bakılması, önceliklerin belirlenmesi, bu doğrultuda gerekirse bazı işletmelerin, başka ülkelerin yaptığı gibi, yerli özel firmaların elinde kalmasını sağlamak gerekebilir.
Kabalama bir satalım anlayışı, Türkiye'nin geleceğini olumsuz etkileyecektir.
Ancak Başbakanın, İşletmelerin kamunun elinde kalmasından nemalananların özelleştirmeye kategorik olarak karşı çıktıkları da çok doğru. Kısacası; daha derin bakmak gerekiyor...
|
|
|