YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Nükleer santral, Çernobil ve Kazım Koyuncu -Sezai Temelli

Kazım Koyuncu'nun hayatını kaybetme nedeni olan kanser hastalığının Karadeniz bölgesinde yoğun olarak yaşanıyor olmasının nedenlerinden biri, belki de son yıllarda meydana gelen vakalardaki belirleyici etmen Çernobil faciasıdır. Kazım Koyuncu'nun cenaze töreni ve törene katılan kalabalık hiç kuşkusuz bir sanatçıyı yolcu etmenin ötesinde, bir devrimciyi, ahlaklı bir insanı yitirmenin acı ve öfkesiyle bir araya gelmişti.

 

Devrimciler sadece yaşadıkları sürece mücadeleyi sürdüren değil, aramızdan ayrıldıktan sonra da mücadelenin bir parçası olan insanlar. Kazım Koyuncu'nun devrimci duruşu bugüne kadar Çernobil mağduru olup da sessiz sedasız göçüp gidenlerin yakınları ve hala bu hastalıkla boğuşanlar için sürdürülecek mücadele de önemli bir güç olacaktır. Hatta, başka Çernobiller olmasın diyerek nükleer santrallere karşı çıkanlar için şimdi en büyük destek Kazım Koyuncu'dan geliyor!

Bundan yaklaşık yirmi yıl önce yaşanan Çernobil olayı unutturulmaya çalışılıyor. Facianın boyutları bir çok ülkeye yayılmış durumda ve etkisi hala sürmekte. Doğal tahribatın yanı sıra insanlar üzerindeki etkisi de kuşaklar boyu devam edecek. Yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi, bu facianın bölge ülkelerinde kanser vakalarına yol açtığı, açacağı bir gerçeklik ve kanser vakalarının yoğun yaşanacağı bir döneme girdiğimiz yine araştırmalar tarafından dile getiriliyor. Yirmi yıllık dönemin ardından esas şimdi kanser vakalarında bir patlama yaşanabilir. Özellikle Karadeniz bölgesi bu olaya bağlı olarak büyük risk taşımakta. Tüm bu gerçekliğe karşılık, varolan riski azaltmak, önleyici tedbirler almak, erken tanı ve tedavi konusunda bir şeyler yapmak yerine, devletin yaklaşık on yıldır nükleer lobi faaliyetlerinin sürdürücüsü pozisyonunda olması inanılır gibi değil.

Olayın yaşandığı yıllarda Sanayi ve Ticaret Bakanı bize bir şey olmaz vurdumduymazlığı ile radyasyonlu çayları halkla alay edercesine içmesinin bedelini şimdi gencecik bedenleriyle bu hastalıkla boğuşanlar ödüyor. Akkuyu nükleer santral projesinin gündemde olduğu sıralarda da ilgili bakan Türkiye'nin yakın gelecekte karanlığa mahkum olacağını ileri sürerek nükleer lobinin en ateşli savunucusu rolündeydi. Aynı bakan bugünlerde enerji ihalelerinde yaşanan yolsuzluklarla ilgili olarak Yüce Divan'da yargılanıyor. Talihsiz bir açıklama da Kazım Koyuncu'nun vefat ettiği gün Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Okay Çakıroğlu'ndan geldi. Binlerce sayfalık araştırma sonuçları toplanmış ve bu çalışmalara göre Çernobil'in Türkiye için bir olumsuz etkisi söz konusu değilmiş. Hatta etkilenme derecelerine göre Türkiye 18 ülke arasında 16. sıradaymış. Nükleer lobinin dile getirdikleriyle aynı şeyleri söyleyen Çakıroğlu, bizlere bu araştırmaları kimin finanse ettiğini de söylerse araştırmaların güvenilirliği konusundaki kuşkularımız belki dağılır! Ama yine de bilim insanları var.

Çernobil vakasının yaşandığı yıllarda çeşitli üniversitelerden bu konuyla ilgili yapılan açıklamalar YÖK tarafından engellendi. Amaç ülke ekonomisinin olumsuz etkilenmesini önlemekti. Kapitalizm demek sadece ekonomi demek, insan yaşamı nın hiçbir önemi yok. İhracat etkilenmesin, piyasalar istikrarda olsun diye insanlar ölebilir.Bugün de yukarıda yapılan açıklamanın gerçekçi olmadığı, bilimsel hiçbir geçerliliğinin bulunmadığı bilim insanları tarafından açıklandı. Ölçümlerin TAEK tarafından yapıldığı biçimiyle söz konusu olamayacağı, farklı ölçüm tekniklerinin değerlendirmeye katılması gerektiği, kanser vakalarının da 15-20 yıllık bir döneme bağlı olarak ortaya çıkacağı belirtilmekte.

Kapitalizmin kar mantığı içine sıkıştırılmış bir kamusal yaşam anlayışına yaşamın her alanında karşı çıkmak sadece bir refah meselesi veya yoksullukla mücadele anlamını aşmak zorunda. Bu mücadele giderek doğrudan yaşam hakkı mücadelesiyle de birlikte yürüyor. Kapitalist ekonomik düzenlemelere karşı çıkmak, başka bir düzenlemeyi savunmak insan yaşamını, doğayı, çevreyi dikkate alan bir yerden kurgulanabildi ği sürece anlamlı. Salt iktisadi meselelerin çözümüne indirgenmiş bir alternatif üretmenin bugün için yeterli olamayacağı ortada. İnsan yaşamını ve temel haklarını dikkate alan bir yerden ve insanca yaşamın gerekli koşullarını sağlamayı esas alan bir mücadelenin örgütlenmesi kaçınılmaz. Nükleer santral yapmaya kalkanlara karşı şimdi Kazım Koyuncu'nun türküleriyle mücadele etme zamanı.