Şişman ve Acımasız (Fat and Mean) New School for Social Research'den hocam David Gordon'un son kitabı. 1996 yılında kalp transplantı için hastahanede beklerken öldüğünde sadece 52 yaşındaydı. Yaşasaydı, iktisat disiplininin son yıllardaki bayağılaşmasına panzehir olurdu Gordon. Nedense ABD'ne varalı beri Gordon';un kitabı ndaki bazı değerlendirmeler sürekli kafamda. Katrina adı takılan sosyo-ekolojik felaketin, ardından New Orleans'lıların başına gelenlerin de Şişman ve Acımasız'a tekrar dönmemi sağladığını sanıyorum.
Etrafım, şişman ve acımasız Amerikalılar'la kuşatılmış gibi geliyor. Bu da, kısmen, yaşadığı m bölgenin ABD'nin güneyinden kopuk, zengin ve vurdumduymaz oluşundan kaynaklanı yor herhalde. Şişman ve Acımasız'ın geri planında 80'lerde yavaş yavaş dogma haline gelen küreselleşme perspektifine Gordon'un eleştirel yaklaşı mı yatar ki bu konudaki ufuk açıcı makalesi 1988'de New Left Review'da yayınlanmıştı. Globalleşen sermayenin kurumsal taşıyıcıları addedilen Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) küresel rekabet yüzünden serseri mayın gibi nerede ucuz emek bulursa oraya kaydığı, o sıralar hayli yaygın bir görüştü. Aslında günümüzde de benzer görüşler hem sağ, hem sol kesim tarafından dile getirilmeye devam ediyor. Gordon, 80'lerde yaşanan uluslararasılaşmanı n özgünlüğünün abartıldığını, önceki dönemlerde vuku bulan sermayenin yayılma süreçlerini de dikkate alan, karşılaştırmalı ve tarihi duyarlılıkla bezeli bir yaklaşımı öneriyordu. ÇUŞ'in de yatırım kararlarını gözü dönmüşçesine salt ucuz emek bazında değil, bir dizi başka stratejik faktörü dikkate alarak verdiklerini hatırlatıyordu. Şişman ve Acımasız'a dönecek olursak. Bu kitapta, küresel rekabet yüzünden şirket üst düzey yöneticilerinin bile işlerini kaybetme tehdidi altında olduğu iddiası eleştiriliyor, bu abartılı söylemin tam tersine sıradan işçilerin ücretlerini dondurmaya ve yöneticilerin avantajlı konumlarını sürdürmeye hizmet ettiği öne sürülüyordu. Gordon'un araştırması Amerikan şirketlerinin diğer kapitalist ülke şirketleri ile karşılaştırıldığında, yöneticilere sadece çok daha yüksek maaş ödemekle yetinmeyip, ayrıca oransal olarak da 2 - 3 misli yönetici istihdam ettiklerini gösteriyordu. İşin ilginç yanı, şirket üst düzey yöneticilerinin bu durumu bilmelerine rağmen yapısal ve kurumsal çıkarların gereği olarak atıl kalmaları idi. Kırk yılda bir, New York Times'a bazı ileri gelen işadamlarıyla öğle yemeğine çağrılan Gordon, yarı şaka Citibank'in başkanına yöneticilerin yüzde 50'sinin gereksiz olduğu rivayeti var, ne dersiniz? diye sorar. Citibank'in başkanı, adeta Gordon'u şaşırtırcasına, bu rivayet'e katıldığını belirterek esas meselenin hangi yüzde 50'sinin gereksiz olduğuna karar vermek olduğunu söylemez mi? New Orleans'ta yaşananlar ekranlara yansı dığında gözlerimiz şişman ve acımasız Amerikalı ları aradı, durdu. Sonra hatırladık ki, bizzat bu adamlar, ya da onların adamları, Federal devletin 71.2 milyon dolarlık alt yapı yardımını New Orleans'lılardan esirgemekle meşguldüler. Yenilenmiş ve etkin bir kanal sisteminin kurulması için kullanılabilecek bu fon, global rekabetin gereği olarak küçülmesi gereken devlet tarafından bu şehre çok görülmüştü. Katrina işe yaradı. Şişmanlıklarını saklamaya çalışırlarken, takkeleri düştü, kellikleri ortaya çıktı. Sonları hayrola. kaynak:Birgün Gazatesi
|