MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

EMO-Genç GİRİŞ SAYFASI


 EMO-Genç

   · 

EMO-Genç NEDİR?

   · 

EMO-Genç İLKELERİ

   · 

HABERLER

   · 

MAKALELER

   · 

KURSLAR-SEMİNERLER

   · 

KURS-SEMİNER NOTLARI

   · 

TEKNİK BİLGİLER

   · 

PROJE YARIŞMALARI

   · 

RESİMLER-AFİŞLER

   · 

EMO-Genç DERGİ

   · 

EMO Genç İzmir Kampı

   · 

EMO-Genç KURULTAYLARI

   · 

MÜHENDİS ADAYLARI İÇİN

   · 

STAJ PANOSU

   · 

FORUMLAR

   · 

BAĞLANTILAR

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

YÖK , YEK, YOK


EMO-GENÇ İÇERİĞİ

 
1970'lerin sonunda ve özellikle 80'li yıllarda üniversitelerin bu gelişim süreci değişmiş, bu kurumlar ticari faaliyet alanları olarak görülmeye başlanmıştır. Türkiye'de de aşağı yukarı böyle bir süreç yaşanmıştır. 1923'te kurulan ulus-devlet 70'li yıllara kadar bu politikaları izlemiş ve en nihayetinde üniversiteler 12 Eylül'ün bir çok alanda yaptığı tahribattan nasibini almıştır.
 

EMO-GENÇ ADANA

Üniversite kurumu, Avrupa'da feodalitenin bağrında gelişmiş, bugünkü haline gelinceye kadar bir çok değişim geçirmiştir. Önceleri feodal beylerin imtiyazlı bir kurumu olarak doğmuş, lonca benzeri bir gelişim göstermiştir. Fransız Devrimi sonrası 'ulus devlet' kavramının güçlenmesiyle birlikte üniversiteler şekil değiştirmiş, hızla kurulan ulus devletlerin eline geçmiştir. Bu devletlerde eğitim bir kamu hizmeti olarak görülmüş, üniversiteler bu yolda geliştirilmeye çalışılmıştır. 1970'lerin sonunda ve özellikle 80'li yıllarda üniversitelerin bu gelişim süreci değişmiş, bu kurumlar ticari faaliyet alanları olarak görülmeye başlanmıştır. Türkiye'de de aşağı yukarı böyle bir süreç yaşanmıştır. 1923'te kurulan ulus-devlet 70'li yıllara kadar bu politikaları izlemiş ve en nihayetinde üniversiteler 12 Eylül'ün bir çok alanda yaptığı tahribattan nasibini almıştır.

1980 askeri darbesinin doğal sonucu olarak üniversiteler, dinci-milliyetçi tarzda yeniden yapılandırılmaya başlanmıştır. Bu mantıkla oluşturulan YÖK yasası 6 Kasım 1981 yılında yürürlüğe girmiştir. 1982 anayasası hazırlanırken de, bu anayasayı hazırlayan komisyonun başkanı Orhan Aldıkaçtı'nın bütün itirazlarına rağmen, hiçbir değişikliğe uğramadan kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra YÖK, tamamen anayasal bir kurum olarak üniversiteleri baskıcı mekanizmasıyla yönetmeye başlamıştır. İşte bu süreçte üniversite gelişimi adeta feodal düzendeki haline dönmüştür. Kamu hizmeti olarak görülen üniversiteler bu anlamını yitirmeye başlamış, ticarethane olma yolunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir.  Sabancı, Koç üniversiteleri gibi sermaye denetimindeki vakıf üniversitelerinin sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Bunun yanı sıra yüksek harçlar üniversitelerin kamusal hizmet anlayışına ters düşmektedir.

YÖK yasasının kabulunün ardından, yıkım süreci kadroların değiştirilmesiyle hız kazanmıştır. Öncelikle rektörler ve dekanlar değiştirilmiş, yerlerine atama yoluyla yenileri getirilmiştir ve hiyerarşik bir ağ oluşturulmuştur. 1402 sayılı yasa ile bir çok aydın, ilerici öğretim elemanı üniversitelerden uzaklaştırılmıştır. 1402'liler diye adlandırılan mağdur eğitimciler, bir daha memur olamama ve pasaport alamama suçlarına da çarptırılmışlardır. Ancak, sıkı yönetimin baskıcı rejiminin dağılmaya başladığı yıllarda bu eğitimciler yeniden görevlerine dönebilmişlerdir. Eğitim enstitüsü,akademiler gibi farklı statüdeki kurumlar tek tip üniversite çatısı altında birleştirilmiştir. Alanlarında başarılı oldukları gerekçesiyle sağ eğilimli pek çok kişi tepeden inme Profesör yapılmıştır bu süreçte. Tamamen bilimsellikten uzak ve toplumsal sorunlar karşısında sessiz bir öğrenci kitlesi yaratmayı hedefleyen 12 Eylül mimarları, bu konuda başarılı olmuşlardır.

YÖK, üniversiteler, Bakanlar Kurulu ve Genel Kurmay başkanlığınca belirlenen adayların Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesiyle oluşur. Genel Kurul, Yürütme Kurulu ve Denetleme Kurulundan meydana gelir. Bu kadrolar yukarıdan aşağıya doğru, rektör, dekan, bölüm başkanlığına kadar hiyerarşik bir yönetim tarzıyla işler. Bilimsel faaliyetlerde bulunması gereken hocaların ve öğrencilerin bu faaliyetleri hayata geçirecekleri kurum üzerinde hiçbir söz hakları bulunmamaktadır. Bu baskıcı tavır, ilköğretimden başlayan ezberci eğitimi üniversitelere de taşımaktadır. Var olan neo-liberal politikaların bir getirisi olarak, üniversitelerin temel işlevi olan doğanın ve toplumun bilgisini üretme amacı, yerini tamamen piyasa koşullarına nitelikli insan gücü sağlama amacına bırakmıştır.

Bugün YÖK'ün yanlış bir kurum olduğu hemen tüm ideolojik gruplar tarafından kabul edilmekte yerine alternatif çözümler dile getirilmektedir. Mevcut iktidar YÖK yerine YEK adlı bir kurum önermektedir. YEK tasarısı, dönemin Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu tarafından şu şekilde ifade edilmişti:

* Anayasa değişikliği yapılarak, üniversiteler bilimsel, idari ve mali açıdan özerkleştirilecek.
* YEK'in görevleri arasında, yüksek öğretimle ilgili konularda hükümete ve cumhurbaşkanına görüş bildirmek, yüksek öğretim kurumları ile hükümet arasında eşgüdümü sağlamak, ülkenin ekonomik ve sosyal politikalarına katkıda bulunacak eğitim ve araştırma hedeflerini belirlemek olacak.
* Yüksek öğretim kurumlarındaki disiplin ve ceza konularında yönetmelik yapma yetkisi üniversitelerarası Kurula bırakılacak.
* Öğretim elemanları, öğrenciler ve idari personele ilişkin işlemlerde ırk, din, cinsiyet, etnik köken, bedensel engellilik ve siyasi görüş farklılıkları nedenleriyle ayrım yapılmayacak.
* Öğretim elemanlarının görevden alınmalarında veya meslekten uzaklaştırılmalarında demokratik yollarla seçilmiş bir organ önünde adil savunmalarının alınması ön şart olacak.
* YEK üyeleri, Cumhurbaşkanı'nca üniversitelerarası Kurul'un her bilim kurulundan en az bir üye olmak üzere rektör olmayan üyeler arasından atayacağı 7, Bakanlar Kurulu'nca üst düzey devlet görevlileri arasından, Maliye, Sağlık, Milli Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile İçişleri Bakanlıklarından birer, Genelkurmay Başkanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı'ndan da birer kişi olmak üzere 7 kişiden oluşacak. Ayrıca, TOBB, TÜSK ve İşçi Konfederasyonları tarafından seçilen birer üye de YEK'de temsil edilecek. YÖK'te başkan dahil 22 kişi olan üye sayısı, YEK'de 17'ye düşürülecek. Görev süreleri ise 4'den 3 yıla düşürülecek.
* Rektörler, profesörler arasından bir defayla sınırlı olmak üzere 5 yıl için seçilecek. Yapılacak rektör seçimine üniversitenin kadrolu öğretim üyeleri katılabilecek. En çok oy alan iki aday YEK tarafından cumhurbaşkanının onayına sunulacak. Ayrıca, dekanlar da kadrolu profesörler arasından seçimle belirlenecek.
* Üniversitelerde öğretim dilinin Türkçe olması esası teminat altına alınacak. Bundan sonra yabancı dille öğretim yapan üniversitelerin programlarına izin verilmeyecek. Türkçe dışında öğretim yapan okulların mevcut durumları, üniversitelerarası Kurul'un belirleyeceği ölçütlerle gözden geçirilecek. Bu yeterliliklere uyanların durumu muhafaza edilecek.

Bu yeni tasarı üniversitelerin ticaret merkezlerine dönüştürülmesinde bir sonraki aşamamıdır yoksa üniversiteleri özgürleştirmeye çalışan bir tasarımıdır tartışılır ama YÖK kurumuna karşı olunduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Asıl üzerinde durulması gereken Özerk-Bilimsel-Demokratik üniversite anlayışıdır. Burada özerklikten kasıt kendi yöneticisini seçebilen, öğrencisi, eğitimcisi ve çalışanlarıyla görüş alış verişi içerisinde üniversiteyi şekillendiren ve dışardan hiçbir müdahalenin yapılamayacağı üniversite idaresi anlayışıdır. Bu şekilde idare edilen üniversitelere, YÖK, YEK her türlü merkeziyetçi yapıdan vazgeçilerek ulaşılabilir.    

 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


ANKARA ŞUBE GENEL KURULU YAPILDI

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU HAZİRUN LİSTESİ ASKIYA ÇIKIYOR

FUKUSHİMA FELAKETİNDEN DERS ALMALI VE NÜKLEER GÜÇ SANTRALI GİRİŞİMLERİNİ SONLANDIRMALIYIZ!

ÇEVRİMİÇİ SEMİNER: ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ZAMAN VE SENKRONİZASYON

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO HÜKÜMETİ NÜKLEER SANTRAL İLE İLGİLİ UYARDI: SONLANDIRIN! (TRAKYA DEMOKRAT)

EMO: FUKUSHİMA NÜKLEER FELAKETİNDEN DERS ALINMALI! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO’DAN FUKUSHİMA’NIN YILDÖNÜMÜNDE ‘AKKUYU’ UYARISI (BASKENTGAZETE.COM.TR)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

Okunma Sayısı: 3222


Tüm EMO-Genç İçeriği

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.