MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

EMO-Genç GİRİŞ SAYFASI


 EMO-Genç

   · 

EMO-Genç NEDİR?

   · 

EMO-Genç İLKELERİ

   · 

HABERLER

   · 

MAKALELER

   · 

KURSLAR-SEMİNERLER

   · 

KURS-SEMİNER NOTLARI

   · 

TEKNİK BİLGİLER

   · 

PROJE YARIŞMALARI

   · 

RESİMLER-AFİŞLER

   · 

EMO-Genç DERGİ

   · 

EMO Genç İzmir Kampı

   · 

EMO-Genç KURULTAYLARI

   · 

MÜHENDİS ADAYLARI İÇİN

   · 

STAJ PANOSU

   · 

FORUMLAR

   · 

BAĞLANTILAR

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

BİLİM,TEKNOLOJİ VE ÜNİVERSİTELER


EMO-GENÇ İÇERİĞİ

 
Çağımızın medeni toplumları arasında yer alabilmek ,refah ve bilgi seviyesinin gelişmiş toplumlar düzeyinde olmasını gerektirmektedir. Toplumda üstün bilgi kaynağını üreten üniversiteler, doğal olarak bilim ve teknolojinin gelişmesinde vazgeçilmez bir unsurdur.
 

BURSA EMO-GENÇ

Bilim bir süreç olup, sürekli üzerinde bir sistem dahilinde çalışılması gerekir. İnsanın bu süreçten elde etmiş olduğu birikim, tüm zamanların birikimi olarak günümüz insanları için hem kolay hem de çok zor bir dünya oluşturulmasına neden olmuştur. Çağımızın medeni toplumları arasında yer alabilmek ,refah ve bilgi seviyesinin gelişmiş toplumlar düzeyinde olmasını gerektirmektedir. Toplumda üstün bilgi kaynağını üreten üniversiteler, doğal olarak bilim ve teknolojinin gelişmesinde vazgeçilmez bir unsurdur.

Teknoloji ve onun kaynağını oluşturan bilimin doğrudan bir üretici güç haline gelmiş olması, çağımızın ayırt edici özelliğidir. Artık üretimde yetkinlik ,bilim ve teknolojide yetkinlik olarak anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bilim ve teknoloji ,ekonomik büyüme ve toplumsal refah açısından stratejik bir önem kazanmıştır. Ülkelerin bilim politikaları da , bu değişime paralel olarak , “bilim ve teknoloji politikaları” haline gelmiş ve bu politikalar, bütünüyle, ekonomiye ve toplumsal yaşama ilişkin kavramlarla örülmeye başlanmıştır.

Gelişmiş ülkelerde yapılan bilimsel araştırmalar, bu araştırmalar sonucunda geliştirilen yeni teknolojiler ve bu teknolojilerin yeni üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesi süreçleri, iç içe, birbirini takip eden süreçler olarak ortaya çıkmaktadır. ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkeler bu kategoride yer almaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu süreçlerin entegrasyonu zayıftır. Türkiye gibi dünya bilim literatürüne katkısı az olan ülkeler ve hatta eski SSCB ve Hindistan gibi dünya bilim literatürüne katkısı yüksek ancak bu birikimi toplumsal refaha dönüştürememiş ülkeler ikinci sınıfa giren ülkeler olarak değerlendirilmektedir.

Dünya bilim ve teknolojisine, insanlığın bu ortak mirasına , katkıda bulunan ülkeler arasında, saygınlığa sahip bir Türkiye için, aşılaması gereken uzun ve zorlu bir süreç bulunmaktadır.

Bugün Türkiye’deki üniversiteler asli görevlerinden biri olan bilim ve teknoloji üretmekten ziyade daha çok öğretim amaçlı bir şekle bürünmüşlerdir. Hızla artan genç nüfusa okuma imkanı sağlamak birinci hedef haline gelmiş , asli fonksiyon olan araştırma tali duruma düşmüştür. Bunda öğretim elemanlarının büyük çoğunluğunun teoride kalmaları , uygulamaya yönelik çalışmalara yeterince imkan sağlayamamalarının payı da büyüktür. Teorik bilgileri yeterli olan öğretim üyeleri uygulamada yeterli tecrübeye sahip olmadıklarından ; uygulamaya yönelik sorunlarda iyi bir performans gösterememektedirler. Bu da özgüven kaybına sebep olmaktadır. Kendine özgüveni olmayan bir öğretim elemanına sanayici de temkinli yaklaşmaktadır.

Üniversite giriş sınavlarında dereceye giren ilk iki bin öğrencinin büyük çoğunluğunun mühendislik eğitimini tercih etmesi,Türkiye için bir üstünlüğe dönüştürülebilir.

Ama bu, her şeyden önce , beyinlere verilecek eğitim-öğretimin içeriğine ve taşıyacağı yönlendirici öğelere bağlıdır. Bunun için mühendis yetiştiren yükseköğretim kurumlarının değerlendirilerek misyonlarının yeniden tanımlanmasına ihtiyaç vardır.

Türkiye’nin bilim alanında yetkinleşmesinin , teknolojide yetkinleşmesi için de sağlam bir temel oluşturacağı çok açıktır. Çünkü çağımız teknolojisinin kaynağı bilimsel bilgidir. Aslında bu tek yönlü işleyen bir süreç değildir. Teknolojide kaydedilen ilerlemenin, bilimsel bilginin sınırlarını genişletmede büyük bir etken olduğu bilinen bir gerçektir.

Yetişmiş insan gücünü nicelik ve nitelik olarak artırmaya, eğitim ve öğretime yine onunla entegre olarak işleyecek ve gelişecek olan AR-GE faaliyetlerine gerekli kaynaklar sağlanmalıdır. Bilim ve teknoloji yeteneğinin yükseltilmesi ve bunu sağlayacak insan gücünün yetiştirilmesi ile teknolojide yenilikler ve buluşlar yapabilecek aşamaya ulaşılması çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Ülkenin sahip olduğu finansman kaynaklarının yönetimine ilişkin politikalar belirlenirken, birincil alan ; toplumsal, ekonomik ve uzun dönemdeki ulusal çıkarlarımız açısından önemli olan bilim, teknoloji, eğitim ve öğretim ile AR-GE alanları olmalıdır.

Belli bir potansiyele ulaşmış sanayi tecrübesi ile Türkiye’nin; teknoloji transferinden vazgeçip, teknoloji üretebilme yönünde iradesini kullanması ve bu yönde başlatılan uygulamaların olgunlaşması gerekmektedir. Sanayinin araştırma-geliştirme merkezleri kurması gelişme sürecinin esasını oluştururken, küçük bazı sanayicilerin de ürün geliştirme ve rekabet edebilme yeteneğini geliştirmeleri için kurulu araştırma-geliştirme merkezlerinden yararlanma yoluna gitmeleri gerekmektedir.

Pazar yönelimli, yenilikçi süreçler, her şeyden önce , ülkenin kendi bilim sisteminde bulunabilecek olan sağlam bir bilgi temelinde ,üniversitelerde ve kamu araştırma kurumlarında yapılan ve büyük ölçüde kamu kaynaklarınca desteklenen temel araştırmalara dayandırılmalıdır.

Bilimsel ilerlemeler, teknik yeniliklerin (inovasyon) de başlıca kaynağıdır.

Üniversiteler ve kamu kurumlarınca yürütülen araştırmalardan, sanayi; ya ortak araştırmalar ya da patent ve lisans alımları yoluyla doğrudan veya dolaylı olarak yararlanır. Firmalar, yetişmiş eleman temini konusunda da aynı bilimsel temele dayanmak durumundadır.

Bilim teknoloji ve üretimde yetkinleşme yönünde gösterilen çabalar , beyin göçünü azaltabilmenin de temelini oluşturacaktır. Buna paralel olarak, bir yandan da tersine akımı güçlendirmek için, yakın zaman önce TÜBİTAK tarafından yürürlüğe konmuş bazı programlardan alınan sonuçlar değerlendirilerek yeni programların yürürlüğe konması gereklidir.

Beyin gücü kaynaklarının geliştirilmesi açısından aşağıdaki düzenlemeler yaşamsal öneme sahiptir :

  • Üniversitelerin çağın gerektirdiği evrensel kalite düzeyine ulaşabilmelerini mümkün kılacak yasal ve kuramsal düzenlemelerin yapılması,
  • Üniversite öğretim üyelerinin ve öğrencilerin sanayideki araştırmalara, özellikle de teknoparklarda yer alan sanayi kuruluşlarının ve üniversite-sanayi ortak araştırma merkezlerinin AR-GE faaliyetlerine katılabilmelerini ; sanayideki araştırmacıların da üniversitelerin araştırma ve eğitim faaliyetlerinde yer alabilmelerini mümkün kılacak üniversite-sanayi işbirliği ,araştırmacı personel mevzuatlarının hazırlanması,
  • Üniversitelere öğretim üyesi sağlanması araştırmacılığın özendirilmesi, doktora ve sonrası burs sistemlerinin geliştirilmesi .

Günümüz dünyası, icat ve yeniliklerle üretenler ve buluşların estirdiği rüzgarlara kapılıp sürüklenen,kopyalayan ve tüketen ülkeler olarak parçalara bölünmüş durumundadır. Üretenler aynı zamanda bu şuura varamamış toplumların kaderlerine hükmetmekte ve onların sırtından geçinmektedir. Tüketenler ise günümüz dünyasının “yeni kölelerini” oluşturmaktadırlar.

“Türkiye’nin çocukları , Batı’nın teknolojisinin haraçgüzarı olarak değil, kendi icad ettikleri tekniklerle değerlerimizi yeryüzüne çıkarmalı, dünyaya duyurmalıdır.”

Atatürk’ün yukarıdaki sözleri bağlamında asla unutulamamalıdır ki, kalıcı bir teknoloji performansı kazanılmasında ithal teknoloji ,hiçbir şekilde, ülkenin kendisinin, sağlam bir bilim temeli ile belirli bir yenilik kapasitesine sahip bulunmasının yerini tutamaz. Önem verilmesi gereken husus, yaparak ve araştırarak öğrenme metodunun özümsenmesiyle bilimsel ve teknolojik üretimin ve bununla bağlantılı olarak toplumsal kalkınmanın sağlanmasıdır.

Kemal RODOPLU

KAYNAKLAR:

  • Bilim ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu, ANKARA ,2000
  • Bilim – Teknoloji Politikaları ve 21. Yüzyılın Toplumu, İsmail Hakkı Yücel, DPT,ANKARA,1997
  • AKSİYON sayı:554, Yeni Yapılanmanın Eşiğinde TÜBİTAK ve Beklenenler,
  • Prof. Dr. Osman Çakmak ,2005
  • Bilim, Teknoloji ve Üniversiteler, Başbakanlık, 1996
  • TÜBİTAK,Bilim ve Teknoloji Stratejileri, VİZYON 2023



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


ANKARA ŞUBE GENEL KURULU YAPILDI

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU HAZİRUN LİSTESİ ASKIYA ÇIKIYOR

FUKUSHİMA FELAKETİNDEN DERS ALMALI VE NÜKLEER GÜÇ SANTRALI GİRİŞİMLERİNİ SONLANDIRMALIYIZ!

ÇEVRİMİÇİ SEMİNER: ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA ZAMAN VE SENKRONİZASYON

EMO HASAN BALIKÇI ONUR ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ MÜCELLA YAPICI OLDU

EMO HÜKÜMETİ NÜKLEER SANTRAL İLE İLGİLİ UYARDI: SONLANDIRIN! (TRAKYA DEMOKRAT)

EMO: FUKUSHİMA NÜKLEER FELAKETİNDEN DERS ALINMALI! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO’DAN FUKUSHİMA’NIN YILDÖNÜMÜNDE ‘AKKUYU’ UYARISI (BASKENTGAZETE.COM.TR)

GÜNEŞ VAR ETTİ, SANTRALI YOK EDECEK (BİRGÜN)

NİTELİKLİ YAĞMA (GÜNLÜK EVRENSEL)

Okunma Sayısı: 5256


Tüm EMO-Genç İçeriği

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.