BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye yeni bir nükleer maceraya sürüklenmektedir. Bilimsel, teknik ve ekonomik gerekçelerle birlikte, dünyada yaşanan deneyimleri dikkate almayan hükümet, nükleer lobilerin baskılarıyla ülkemizi uçuruma doğru sürüklemektedir.
Ülkemizin bugününü ve gelecek kuşaklarını ipotek altına alacak nükleer enerji santrali kararı; ülke insanlarını, meslek ve sivil toplum örgütlerini göz ardı ederek, kapalı kapılar arkasında nükleer lobiler ile karar verilemeyecek kadar yaşamsaldır.
Nükleer santralların tüm dünyada getirdiği mali külfetler ve göze alınamaz riskler yüzünden terk edilen bir çöp teknoloji olduğunu ve nükleer lobilerin yaklaşık 40 yıldır Türkiye’ yi bu batağın içine çekmek için gece gündüz çalıştığını çok iyi biliyoruz.
Nükleer santrallarda meydana çıkan radyoaktif atıklar, çözümsüz ve yalnızca bugünü değil geleceğimizi de tehdit eden en önemli sorunlardan biridir.Bu atıklar yüksek ısıları nedeniyle 5 yıl süreyle soğuksu havuzlarında dinlendirilip, 30 yıl depolarda bekletildikten sonra betonlanıp toprağa gömülüyorlar. Toprağa gömülmesi sorunu çözmüyor. Radoaktif etkileri yüzlerce yıl devam ediyor. Henüz dünyanın hiçbir bölgesinde nükleer atıkların saklanması için lisanslı, son depolama alanı bulunmamaktadır. Bu atıkların getireceği milyarlarca dolarlık ek maliyetler nükleer taraflarınca hiç dile getirilmemektedir. Sadece Çernobil’ de değil Japonya gibi gelişmiş bir ülkede bile son on yıldır meydana gelen kazalar nükleer santralların “eski teknoloji” masalıyla açıklanamayacağının göstergesidir.
Ülkemizde kurulması planlanan 4500-5000 MW kurulu gücündeki 3 santralın maliyeti en az 15 milyar doları bulurken, 30 yıl sonraki söküm ve depolama maliyeti de yine on milyarlarca doları bulacaktır. Nükleer enerji tüm sanayi alanında en pahalı ve en az yerli istihdam yaratan sektörlerden birisi olup, yakıtıyla, programıyla, işletecek uzmanlarıyla tamamen dışa bağımlı bir teknolojidir. Ayrıca diğer ülkelerde standart dışı kalan ve pazarı olmayan bu santralların ülkemizde kurulması diğer ülkelerde daha önce ödenen bedelleri halkımızın sırtına yükleyecektir.
Nükleeri savunan çevrelerce iddia edildiği gibi Amerika, Avrupa ve gelişmiş diğer ülkelerde yeni nükleer santrallar yapılmamakta, mevcutlar ise kamuoyu baskısıyla ve teknik nedenlerle kapatılmakta, bu ülkelerde ileriye dönük enerji ihtiyaçlarının karşılanması projelerinde “nükleer enerji santralları” yer almamaktadır.
Türkiye de özellikle son 20 yılda, ülke çıkarları doğrultusunda enerji sektörü karar- destek sistemleri oluşturulmayarak, rant üzerine kurulu kısa vadeli enerji yatırımları desteklenerek büyük potansiyeli olan rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneş gibi yenilenebilir ve temiz enerji seçenekleri görmezden gelinerek özellikle doğalgazda olduğu gibi dışa bağımlı bir enerji politikası izlenmektedir.
Sonuç olarak; enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için öncelikle ve tamamen dışa bağımlı bir teknoloji olan nükleer enerjiye ihtiyacımız yoktur.
Ülkemizin zengin, güneş, jeotermal, organik atık ve su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı sıra, mevcut üretim tesislerinin bakımının yapılması, kapasitelerinin arttırılması, iletim ve dağıtım şebekelerinde kayıpların önlenerek enerjide verimliliğin ön plana çıkartılması gerektirmektedir.
Değerli basın mensupları;
Bilindiği üzere 20 yıl önce Ukrayna’da meydana gelen Çernobil nükleer felaketi ülkemizi ve bölgemizi etkilemiştir. Bundan sonra bu gibi felaketlerin yaşanmaması için Türkiye’ de nükleer santralların kurulması ve özellikle ilk etapta komşu ilimiz Sinop’ da yapılmak istenilmesi nedeniyle, bölgemizdeki bütün kurum ve kuruluşlarla, kurumsal bazda bir araya gelerek “SAMSUN NÜKLEER KARŞITI PLATFORMU” oluşturduk.
Bu platform kendi içinde Yürütme Kurulu Organını seçerek çalışmalarına başlamıştır.
Bize kuşaklar boyu borç, sakat çocuk, ölüm getirecek yeni Çernobiller istemiyoruz. Hükümeti derhal bu programdan vazgeçmeye çağırıyor ve ülkemizde zengin olarak bulunan temiz, ucuz, çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmelerini talep ediyoruz.
Samsun Nükleer Karşıtı Platformu olarak, resmi yetkililerce nükleer santral kuruluşundan vazgeçildiği açıklanana kadar, her türlü demokratik mücadeleyi vermeye kararlı olduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyor ve sessiz kalmanın bu suça ortaklık etmek olduğunu hatırlatarak, yarın çok geç olmadan tüm halkımızı bu mücadeledeki yerini almaya, öncelikle 29 Nisanda Sinop ilinde, nükleer santral karşıtı yapılacak mitinge katılmaya davet ediyoruz.
20.04.2006
SAMSUN NÜKLEER KARŞITI PLATFORM ADINA
Nural ÖZCAN
TMMOB-İKK SEKRETERİ