Yaşadığımız son bir yıl, Odamızın yıllardır savunduğu politikaların en fazla doğrulandığı dönem olmuştur. Üstelik bu doğrulamalar. Cumhuriyet Savcıları, Meclis Araştırma Komisyonları, EPDK Üyeleri hatta doğrudan doğruya Enerji Bakanı tarafından yapılmıştır. On yıllardır yaptığı bütün uyarıları doğru çıkan bir meslek örgütünün üyesi olmak bizi mutlu etmiyor. Israrla ve inatla görmezden gelen uyarılarımız dinlenmiş olsa idi içinde yaşadığımız büyük ekonomik bunalım belki de ülkeye bu kadar büyük darbe vurmayacak, Köşeye sıkışan ülkemiz, Ulusal Bağımsızlığından ve onurundan bu denli tavizler vermeyecekti. Bütün bu hatalı enerji politikalarının bilgisizlikten ve bilinçsizlikten kaynaklanmayıp, tam tersine bilerek ve isteyerek uygulandığını anlamak için Savcılık dosyalarına ve Devlet Denetleme Kurulu Raporlarına bakmak yeterli olacaktır. Yaşadığımız son bir yıl, Odamızın yıllardır savunduğu politikaların en fazla doğrulandığı dönem olmuştur. Üstelik bu doğrulamalar. Cumhuriyet Savcıları, Meclis Araştırma Komisyonları, EPDK Üyeleri hatta doğrudan doğruya Enerji Bakanı tarafından yapılmıştır. On yıllardır yaptığı bütün uyarıları doğru çıkan bir meslek örgütünün üyesi olmak bizi mutlu etmiyor. Israrla ve inatla görmezden gelen uyarılarımız dinlenmiş olsa idi içinde yaşadığımız büyük ekonomik bunalım belki de ülkeye bu kadar büyük darbe vurmayacak, Köşeye sıkışan ülkemiz, Ulusal Bağımsızlığından ve onurundan bu denli tavizler vermeyecekti. Bütün bu hatalı enerji politikalarının bilgisizlikten ve bilinçsizlikten kaynaklanmayıp, tam tersine bilerek ve isteyerek uygulandığını anlamak için Savcılık dosyalarına ve Devlet Denetleme Kurulu Raporlarına bakmak yeterli olacaktır. MİZAH HİKAYESİ GİBİ Bölgemiz ülkeleri ile karşılaştırıldığında petrol dışındaki kaynaklar açısından bir hayli zengin ve çeşitlilik gösteren ülkemizdeki uygulamalar Aziz Nesin'in mizah kitaplarına konu olabilecek niteliktedir. (Petrol konusunda kaynakların kıt olduğu söylemleri de her zaman tartışılmıştır) Çelişkili ve trajikomik uygulamalardan bazıları ise şöyledir: -Ülkemizde en fazla baraj kurma olanağı ve en düzenli rejime sahip Çoruh nehrinin denize döküldüğü Hopa'da en pahalı enerjinin üretildiği dizel santralin kurulması -İskenderun'da kurulmakta olan Sugözü adlı özel santralin adının aksine su ile değil ithal kömürle çalışacak olması. -Ülkemizin çevreye en fazla zarar veren üç santralinin turizmin en canlı olduğu bölgede ve 50 km çaplı çember içinde bulunması. -Ülkemizdeki ilk nükleer santral girişiminin yine turizm bölgesinde kurulmaya kalkışılması. -Son yıllarda rüzgar enerji santralleri için en fazla lisans alınan bölgesi olan Çanakkale ve İzmir yakınlarında bunlardan önce Doğalgaz Çevrim Santrali ve İthal Kömüre dayalı santral kurulması. - Elektrik enerjisi ithal ettiğimiz Bulgaristan'a enerji karşılığı iki adet hidrolik santral inşa ediyor olmamız. -Jeotermal kaynaklar bilimsel verilerle araştırmak yerine Bursa'mızda kükürtlü tesislerinin dibinde sondaj yapıp "yeni kaynak buldum..!" diye ortaya çıkmak. Bu listeyi çok uzatmak olası. Ülkemizin hidrolik kaynaklarının yüzde otuzu, linyit kaynaklarının yüzde yirmisi, jeotermal kaynaklarımızın yüzde biri ancak kullanılmışken, rüzgar enerji kaynağına yeni yeni girilmişken ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık yarısını dışa bağımlı doğalgaz ile elde etmenin hangi ulusal enerji politikası ile bağdaştığını açıklamanın kime düştüğünü merak ediyoruz. Yeni hükümetin Rusya Federasyonu ile yenilediği sözleşmelerde adı "Bay x " olarak geçen kişinin aldığı komisyon miktarı ile haklarında Meclis soruşturması açılan eski enerji bakanları arasında ne gibi siyasi ilişkilerin olduğu açıklanmak zorundadır. NE YAPMALI? Aslında bu sorunun cevabını fazla uzatmak yerine bugüne kadar yapılanların tersini yapmalı diye kestirmeden vermek gerekse bile yine de neler yapmak gerektiğini şöyle sıralayabiliriz: Öncelikle ülkemizin birincil enerji kaynakları potansiyelini yeni baştan ve günümüzün olanaklarını da dikkate alarak yapmalıyız. Enerji çeşitliliğine de dikkat ederek öncelikle henüz devreye alamadığımız hidrolik potansiyelimizi değerlendirmeli, sadece büyük barajlardan değil küçük su santralleri ile yatak tipi santralleri özellikle küçük yerleşim birimleri için devreye alarak iletim sorunlarını da çözmeliyiz. Kömür yataklarımızı daha iyi değerlendirerek özellikle akışkan yataklı yakma teknikleri ve zenginleştirme yöntemlerini kullanmalı, filtre sistemlerini geliştirerek çevreye olan zararları en aza indirgemeliyiz. İthal kömüre dayalı enerjiyi kullanmak yerine ithal enerjinin bile daha akılcı olduğunu unutmamalıyız. Bundan böyle Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralı yapımından vazgeçilmeli özellikle Üretim şirketleri ile yapılan sözleşmeler gözden geçirilmelidir. Mevcut sözleşmelerin iptalinin önünü tıkayan Tahkim olanağının Anayasamızdan çıkartılması için kamuoyu oluşturulmalı, bu konu halka anlatılmalıdır. Ürettiğimiz enerjinin dörtte birinin kaybına yol açan kayıp ve kaçaklar ile etkin bir şekilde mücadele edilerek kaçakların hükümetlerin ayıbı olduğu, esas kaçakların gecekondu semtlerinde değil büyük tesislerde olduğu ve siyaseten desteklendiği açıklanmalıdır. Kayıpların azaltılması için ise yeni yatırımlara gidilmeli ve yeni yapılan tesislerde daha üst gerilimlerde çalışılmalıdır. İşletmelerde Enerji Yöneticisi çalıştırılmasına özen gösterilmeli, Enerji yöneticisi çalıştırma zorunluluğu 500 TEP'e (Ton Eşdeğer Petrol) indirilmeli ve yaptırımlar getirilmelidir. Çağımızın en önemli enerji kaynağının TASARRUF ENERJİSİ olduğu anlatılmalı iş makinalarında batının geri teknolojili enerji yutan makinaları yerine daha az enerji tüketen verimli iş makinaları seçilmelidir. Üretim tekniklerinde enerjiyi defalarca dönüştüren teknikler yerine entegre üretim yapan teknikler uygulanmalıdır. Aydınlatma kaynaklarında tasarruflu ampuller teşvik edilmeli, gerekirse bunlar üzerindeki vergiler kaldırılmalıdır. İlginç bir şekilde ülkemizde ampul üretimi sona ermiştir. Bu fırsat bilinerek tasarruflu ampul teknolojisi ile işe yeniden başlanmalıdır. Güneş enerjisi henüz elektrik enerjisine ülkemizde dönüştürülemese bile, evlerdeki güneş enerjisi kullanımı elektrik tarifeleri ile desteklenmelidir. Enerji hatlarına uzak bölgelerde son zamanlarda kullanılmaya başlayan Fotovoltaik pillerin kullanımı desteklenmeli, yerli üretim, desteklenmeli ve vergilerden muaf kılınmalıdır. Rüzgar enerjisi desteklenmeli ancak bu konuda da batının eski teknolojisi yerine gelişmiş teknolojinin getirilmesine özen gösterilmelidir. Bu konuda ülkemizde bir sanayi kolu oluşumu değerlendirilmelidir.Jeotermal kaynakların kullanımında maceracı ve kısa vadeli çözümler yerine akılcı yöntemler kullanılmalı, her kaynaktan elektrik enerjisi kullanma hevesi yerine ısıtmada ve seracılıkta da kullanılabileceği gözardı edilmemelidir. Kojenerasyon teknikleri üzerinde daha çok çalışılmalıdır. Biokütle'den enerji üretimi geliştirilmeli, gerek TÜBİTAK'ın gerekse Üniversitelerimizin enerji alanındaki araştırmaları desteklenmelidir. Ülkemizde hiç denenmeyen yeraltında ısıl depolama, dalga enerjisi, Boğazlardaki akıntıdan enerji elde edilmesi ve Hidrojen enerjisi elde etme teknikleri üzerinde önemle durulmalıdır. Enerji alanında çalışan personel ücret politikalarının iyileştirmesi ile teşvik edilmelidir. HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ ENERJİ ALANINDAKİ ÖZELLEŞTİRMELERE SON VERİLEREK ÖZELLEŞTİRİLEN HER TÜRLÜ TESİS DERHAL GERİ ALINMALIDIR. BÖLGEMİZDE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER Yukarıda anlattığımız önlemlere ilave olarak bölgemizde de şu tedbirlerin alınması gereklidir: Bölgemizde bulunan yaklaşık 450 MW gücündeki hidrolik potansiyelin değerlendirilmesi için derhal yatırımlara başlanmalı, Çınarcık Barajı inşaatının santral ünitesinin yapımı gerçekleştirilmelidir. Güney Marmara bölgesinde bulunan Jeotermal kaynaklar konusunda atılan gerçekçi adımlar desteklenmeli maceracı tutumların önü bilimsel verilerle kesilmelidir. Bölgemizde Lisans başvurusu yapılan Rüzgar Enerji Santrallerinin yapımı izlenmelidir. Bölgemizde bundan böyle hiçbir şekilde Doğalgaz Kombine Çevrim Sistemine izin verilmemelidir. Otoprodüktör adı altında kullanılan hileli yöntemlere son verilmeli, yapılmış olan tesisler yasa ve yönetmeliklere uygun olarak disiplin altına alınarak çalıştırılmalıdır. Bölgemizdeki zengin kömür yataklarının çevreye uyumlu bir şekilde enerji üretimine yönelik kullanılması amacı ile uzun vadeli önlemler alınmalıdır. Geleceğin enerjisi olarak adlandırılan BOR madeninin en fazla çıkarıldığı yerlerden birisi de bölgemizdir. Buna yönelik bilimsel ve teknolojik çalışmaların her türlüsü desteklenmelidir. Kayıp ve kaçaklarla mücadele eden kamu personeline köstek yerine destek olunmalıdır. KAMUOYUNA SAYGI İLE DUYURULUR
|