MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

TÜRKİYE NÜKLEER ÇÖPLÜK DEĞİL (BİRGÜN 06 ARALIK 2004)


YAZILI BASINDA ODAMIZ

 
Birgün Gazetesi, 6 Aralık 2004 günü yayınlanan sayısında EMO Yönetim Kurulu Başkanı Kemal B. Ulusaler ile nükleer santraller konusunda yapılan roportaja yer verdi. Ulusaler’in Birgün muhabirinin sorularının yanıtladığı ve gazetede tam sayfa olarak yayınlanan röportajı yazımızın devamında okuyabilirsiniz.
 

Türkiye nükleer çöplük değil

 

AKP ile birlikte Akkuyu'ya nükleer santral projesi tekrar gündeme getirildi. Tıpkı hızlı tren faciasında olduğu gibi bu kez de yola 'hızlandırılmış nükleer santraller' çıkartılıyor. Nükleer santrallerin acelesi yok Türkiye'yi enerji, kömür, su ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelteceğiz diyen AKP bu görüşünü bir anda değiştirerek enerji ihtiyacının karşılanamadığını ve nükleer santral yapılmasının gerekli olduğunu söylemeye başladı. Enerji Bakanı Hilmi Güler, 'Nükleer enerji santrallerinin kurulmasında şartnamenin yazılması aşamasına gelindi. 2020'ye kadar iki veya üç nükleer santral yapacağız' diyerek AKP'nin yeni yönelimini ortaya koydu. Nükleer santral konusu, konuyla ilgili kurum ve kuruluşları kapsayan değerlendirmeler yapılmadan, kamuoyunda tartışmaya açılmadan hızlandırılmış bir şekilde uygulamaya konulmaya çalışılıyor.

AKP tüm kamu hizmetlerini sermaye devrederken 'yeni dönemde enerjideki yeni politikasını' da şöyle açıklıyor; 'Açık ve adil bir rekabet ortamına sahip serbest piyasa mekanizması ile halkımıza daha ekonomik, daha güvenilir ve daha kaliteli enerji sunmak vazgeçilmez hedeflerimizdir'. Telekomun yabancılara satışının önünü açan, ardından Tüpraş'ı sıraya koyan, küreselleşmeye entegre olmak konusunda kararlı, ABD ve AB 'nin yol haritalarını benimsemiş, ülkemizi nükleer atık deposuna dönüştürmeyi kafasına koymuş durumda. Dünya nükleer enerjiden vazgeçerek, rüzgar, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken hükümet enerji ihtiyacını nükleer santraller kurarak giderebileceğini iddia ediyor. Nükleer santrallerin kurulmasına karşı var olan tepkiye karşıda nükleer santral teknolojisinde gelişmeler kaydedildiği, temiz ve güvenilir enerji kaynağı olduğu yanılgısı yaratılmaya çalışıyor. Nükleer santraller ve Türkiye'nin enerji sorunu ile ilgili olarak Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler'in görüşlerini aldık.

 

- Avrupa ülkeleri nükleer santrallerin faaliyetlerini durdurup yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Türkiye'de nükleer santral gündemi sürekli sıcak tutuluyor. Akkuyu'ya nükleer santral yapılması AKP ile birlikte tekrar gündeme getirildi. Bu ısrarın sebebi nedir, Türkiye'nin bu enerjiye gerçekten ihtiyaca mı var yoksa bunu Tayyip Erdoğan'ın Fransa'da yaptığı görüşmede 15 milyar dolarlık nükleer pazarımız var sözünde mi aramak gerekir?

Aslında ortada mevcut yönetimden yana yoğun bir istek, yoğun bir ısrardan çok bir zorunluluk, bir baskılanma söz konusu. Görünenin 1980'li yıllardan sonra emperyalist-kapitalist sistemce küreselleşme politikaları sonucu oluşturulan hegemonyaya biat ve bir tür katolik evliliği olduğunu söyleyebiliriz. Girilen borç sarmalı nedeniyle dış dinamiklerin rotasından sapmak yönetme iddiasında olanlar için bir tür uçuruma gidiş gibi algılanmaktadır. Neredeyse eyalet valisi konumuna gelmiş olmak, özgür irade ile her karşı çıkışın su içtiği kuyuya taş atmak gibi algılanmasına neden olmaktadır. Bu haleti-ruhiye ile sözünü ettiğiniz ısrarlara boyun eğmekten başka seçenekleri olabilir

mi? Hele hele 17 Aralık 2004 tarihi ve "AB umudu" önlerinde dururken.

 

- Hükümet bütün kaynaklar kullanıldığında dahi enerji ihtiyacının karşılanamayacağını bu nedenle de nükleer enerjiye yönelmek gerektiğini söylüyor. Türkiye'de ihtiyacı karşılayacak yeterli enerji kaynağı mevcut değil mi?

Elektrik Mühendisleri Odası olarak öncelikle öz kaynaklarımızın değerlendirilmesini ve dışa bağımlı enerji kullanımının olabildiğince düşürülmesi gerektiği görüşündeyiz. Zira bugün itibariyle mevcut kaynaklarımızın çok düşük bir miktarını kullanmaktayız. Örneğin; su potansiyelimizin yüzde 25'ini kullanırken başta Çin olmak üzere pek çok ülkenin önem verdiği mikrohidro potansiyel değerlendirmesi ülkemiz gündeminde ne yazık ki yer almamaktadır. Linyit potansiyelimizin kullanım oranı yüzde 20'ler civarındadır. Jeotermal potansiyelimizin sadece yüzde 2,9'unu kullanırken özellikle ısınmada jeotermal kaynaklar üzerinde yer alan illerimizde dışa bağımlı doğalgaz kullanımının tercih edilmesini anlamak olası değildir. Rüzgar potansiyelimizin kullanımı ise hemen hemen sıfır konumundadır. Oysa AB ülkelerinin hedefi 2010 yılı için yüzde 10-15 arasında değişmektedir.

Bugün Danimarka dünya rüzgar türbünü pazarında önemli bir paya sahipken yine bu alanda 35 binden fazla insanına istihdam sağlamaktadır. Biyokütle ve biyomas gibi kaynaklar üzerinde hiçbir çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca geleceğin enerjisi olarak algılanan güneş enerjisi konusunda özellikle bugünün petrol devleri BP, TOTAL, AMACO gibi şirketler bütçelerinden milyarlarca dolar yatırım ve araştırmaya pay ayırmaktadırlar. Dünya gelecekte fişi güneşe takmaya hazırlanırken ülkemizde de nükleer santral yerine bu konuda AR-GE çalışmalarına bütçeden pay ayrılmalıdır.

Sözün özü önümüzdeki 25 yılı karşılayacak potansiyele sahip durumdayız. Özkaynaklarımızın toplam potansiyeli 482 ila569 milyar kwh.'tır.

 

- Nükleer enerji oksijeni tüketmemesi, karbondioksit yayımının oldukça düşük olması gibi nedenlerle küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açmaması düşünüldüğünde temiz bir teknoloji olarak değerlendiriliyor. Bu açıdan bakıldığında nükleer santrallere evet denilebilir mi?

Fosil yakıtlarla (petrol,kömür,doğalgaz vb..) karşılaştırıldığında nükleer santrallerin -özellikle petrol ve kömürde olduğu gibi- karbondioksit, sülfürdioksit emisyonları, baca gazı atıkları (kükürt vb partiküller..) yoktur. Fakat buradan asla nükleer enerji temiz enerjidir anlamı çıkmaz. Burada esas olan iki yanlışın bir doğru etmediğidir. Hidroelektrik santrallerde su ve toprak kirliliği (tuzlanma) belirli bir ek yatırımla giderilebilmektedir. Aynı şekilde kömüre dayalı termik santrallerin baca gazı atıkları ve cüruflardan kaynaklanan iklime ve çevreye olumsuz etkileri yine gerekli yatırımlar yapılarak belirli maliyetler göze alınarak giderilebilmektedir. En önemlisi bunların insana sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri en kötü şartta doğrudan etkilenen kişiler için geçerlidir. Oysa nükleer santrallerdeki radyasyon yayılımı ve atıklarsorununun henüz çözülememiş olması her türlü toplumsal maliyeti aşmaktadır. Zira ortada ne kadar harcama yaparsanız yapın çözümsüzlük vardır. Ayrıca radyoaktivitenin insan sağlığına yönelik boyutu nesilden nesile aktarılmakta olmasıdır, en tehlikeli yanıda budur.

 

- Nükleer santral aynı zamanda nükleer atık demek. Akkuyu'ya nükleer santral yapımına talip olan Fransız Framatom ile Alman Siemens ortaklığı atıkları Toroslara depolamayı amaçlıyor. Nükleer atıkların güvenli bir şekilde depolanması mümkün mü?

Sözü edilen atık depolarının tamamı geçici izolasyon ve depolama depolarıdır. Nükleer Santrallerin atıklarını yüzyıllara yayılan süreç içerisinde zararsız hale dönüştürüp saklıyacak depolamaya yönelik dünya üzerinde faal bir depolama tesisi hali hazırda yoktur. ABD'de onyılı aşkın bir süredir üzerinde çalışılan Yuca Dağı Atık Depolama Tesisi ancak proje aşamasında olup yüksek maliyetlerden dolayı inşa aşamasına bir türlü getirilememektedir.

Yine Finlandiya'da atık depolama tesisleri için karar alınmış fakat daha öteye gidilememiştir. Nükleer atıkların nakli ve depolanması son derece pahalıdır. Sadece atıkların nakli ve geçici bir süre izole edilip depolanması için yapılacak harcama ile (olası akkuyu örneğinde, yaklaşık 150 milyon dolar) 125 MW.'lık bir HES, 94 MW'lık linyite dayalı bir termik santral, 220 Mw.'lık doğalgaza dayalı bir termik santral yapılabilir ya da 51 tirbünlük bir rüzgar çiftliği kurulabilir.

 

- Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan, 'Enerjide Yeni Dönem Yeni Bir Yaklaşım' raporunda 'sınırlarımız boyunca yerleştirilen Radyasyon Erken Uyarı İstasyonları ve gümrük kapılarımıza yerleştirilen dedektörler sayesinde halkımızın sağlığı ve çevremizin olası radyasyon etkilerine karşı korumaya alınmıştır' deniliyor. Bu önlemler gerçekten radyasyondan korunmak için yeterli midir?

Evet, RESA (Radyasyon Erken Uyarı sistemi) adı altında sınırlarımız boyunca 26 istasyon kurulduğu söylenmektedir. Bunların kesin yerleri belirtilmemekle birlikte Ermenistan, İran ve Bulgaristan sınırlaında olduğu tahmininde bulunabiliriz. Bütün bunların doğru olduğunu kabul edelim. Salt uyarının halk sağlığı noktasında bir yararının olmayacağı açıktır. Radyasyon yoğunluğuna bağlı olarak acil durum önlemlerine yönelik bir altyapı yoktur. Erken uyarı sonrası yapılacaklar (tahliyeler dahil) hakkında bir bilgilendirme, ekip oluşturma, görev bölüşümü vs çalışmalar bildiğimiz kadarı ile yoktur.

Yine ilk aşamada insan vücudunun iyot ihtiyacını doyuracak radyoaktif iyotun insan vücudunda emilmesini önleyecek iyot tabletlerinin dağıtımı yapılmalı ve en geç beş yılda bir bunlar değiştirilmelidir. Yine de bütün bunlar ilk aşamada alınacak önlemekrdir. Yağmur suları hatta nem ile toprağın, meraların ve besinlerin kirlenmesini önlemek olası değildir.

 

- Kurulması hedeflenen nükleer santraller Akkuyu halkından başlayarak insan sağlığını nasıl etkileyecektir?

Öncelikle Akkuyuluları ve daha geniş çevre insanını etkileyecek olan tehlikenin boyutlarını birkaç örnekle açıklamaya çalışayım. Birincisi ekonomik etkileri her ne kadar iş alanı ve istihdam açısından bir nimet gibi gösterilsede gerçek tam tersidir. Bir kere Akkuyu santrali için ayrılmış insan ve

tarımsal işlere yasaklı alan 8 km.2'dir. İkincisi, Almanya Krümmel Santrali örneğidir. Bu kazasız normal çalışma koşullarının sonucuna yönelik bir örnektir. Krümmel Santralı normal çalışma koşullarında 0 - 4 bin 500 metre çevresinde yerleşik çocuklarda lösemi riski ülkenin diğer tarafındakilerden 3 misli fazla bulunmuştur. Bu bölgede 60 yılda bir lösemi olgusu beklendiği halde araştırmanın yapıldığı 1990-1991 yıllarını kapsıyan iki yıllık dönemde beş lösemi tanısı konmuştur. Bir de kaza durumunda Çernobil örneğinden söz edelim; 1986 yılında 4 nolu reaktörde kaza oluştuğunda Santral'in 30 km. Çevresindeki 135 bin kişi, tek bir anı eşyası bile alamadan tahliye edilmiştir. 1,6 milyonu çocuk 5,3 milyon insana iyot tabletleri dağıtılmıştır. İlk açıklamada 28 ölü bildirilmiş ancak yüksek dozda ışınıma maruz kalmış olup 3 ay içinde ölenlerin sayısı 444 olarak belirtilmiştir. 1991-1995 arası tarama sonucu; çocukluk çağı tiroid kanseri sıklığı Ukrayna'da 8 kat, Beyaz rusyada 36 kat, Rusya Federasyonu'nda 44 kat arttığı saptanmıştır. 10 ila 40 yıl arasında tepe noktası yapacağı söylenen kanser olaylarında, ileride çok daha artış beklenmektedir. Çernobil'in yol açtığı ve açacağı kanser ölümleri sayıları 14 bin ile 475 bin arasında olabileceği söylenmektedir. Mevcut zarar ve gelecek nesillere maliyeti 350 milyar dolar civarındadır.

 

- Size göre önümüzdeki dönemde enerji politikaları nasıl oluşturulmalıdır?

Türkiye için önümüzdeki dönem enerji politikalarında, gerçekçi potansiyel hesaplamalarını dikkate alarak bu potansiyelin akılcı bir planlama ile ve tamamen kamu olanaklarını kullanarak kademeli bir biçimde yapılacak yatırımlar öncelikli olmalıdır. Borç ekonomisi gerekçe gösterilerek devletin yatırım yapacak gücü yok demek başta da sözünü ettiğimiz Finans-Kapital zorbanın küreselleşme politikalarına endekslenmekten başka bir şey değildir. Gerekli yatırımlar için Türkiye'nin yeterli kaynakları vardır.

Özelleştirmelerden derhal vaz geçip, tahkim vb. anlaşmalardan imzamızı geri çekmeliyiz. Tüm "al ya da öde" ibareli imtiyaz sözleşmelerinden vazgeçilmelidir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak derhal tasarrufa yönelik çalışmalar başlatılmalıdır. Net hedefleri olan sanayileşme politikaları oluşturulmalı ve enerjinin etkin kullanımı sağlanmalıdır. Dışa bağımlı enerji üretimine son verilmelidir. Ulaşım politikaları değiştirilmeli ve petrole bağımlılık minimum düzeye çekilmelidir. Bütün bunlar devletin kendi olanakları ile enerji alanında yatırımları gerçekleştirmesine yeterli kaynak sağlıyacak değerdedir. Özellikle güneş enerjisine yönelik bütçeden pay ayrılarak AR-GE çaşılmalarına başlanmalıdır. Biyomas, biyoyakıt, enerji ormancılığı, mikro düzeyde su kaynakları başta olmak üzere en küçük potansiyel bile değerlendirilmelidir.

Ayrıca bugün için yüzde 20'lere varan kayıp-kaçak oranlarının dünya standartlarına çekilmeside bir tür kaynak yaratmak anlamına gelmektedir. Yine gelişmiş ülkelerin önlerine koydukları en önemli hedef enerjinin etkin ve verimli kullanımı ile tasarruf bilinci oluşturmaktır. Bu konuda teşvikler, uzun vadeli düşük faizli krediler, subvansiyon uygulamaları ve KDV indirimleri söz konusudur. Nükleer teknolojiye sahip olma istemininde nükleer santral kurarak gerçekleştirilebilmesi neredeyse ütopyadır. Ayrıca bugüne değin pekçok hidroelektrik ve termik santral yapmış olmamıza rağmen bu santralların teknolojisine ne kadar sahip olduğumuz sorgulanmalıdır. Zira bugün de bu tür santrallar yaparken yine Çin, Polonya, Almanya gibi ülkelerin kapısını çalıyoruz. Dünyada özellikle gelişmiş ülkeler (kaynakları kısıtlı Japonya, Fransa, Finlandiya gibi ülkeler dışında) hızla nükleer enerjiden uzaklaşıyorlar. Kimi bir referendum sonucunda santralini işletmeye bile almadan (Avusturya, İtalya gibi) kapatırken, kimide ömrü biten santrallarinin yerine yeni sipariş vermeyeceğini belirtiyorlar. Bu kararlarında en önemli etken atıkların depolanmasındaki çözümsüzlüktür. Bugün dünyada nükleer atıkların depolanabileceği bir tesis bulunmamaktadır. ABD Yuca Dağı'nda bir tesisin temelini ancak 2010 yılında atmayı planlamaktadır. Benzeri bir çalışma Finlandiya'da yapılmaktadır. Gerek dünya nükleer pazarının hızla daralması, gerekse atıklar sorunu nükleer teknoloji sahibi olan ülkeleri yeni pazarlar arayışına itmektedir. Tıpkı Karadeniz'deki zehirli İtalyan varilleri olayında olduğu gibi ülkemizi nükleer atık deposu olarak kullanmayı 1999 yılında bizatihi Torosları adres göstererek dillendirmiş olduklarını unutmadık. Bu durum perşembenin gelişi çarşambadan belli olur söylemine denk düşmektedir.

Sözün özü, sonuç olarak ülkemiz enerji yapılanmasında nükleer enerjinin yeri olmamalıdır. Bunca kullanılmayı bekleyen öz kaynaklarımız mevcut iken nükleer santral kurulmasını istemek zengin bir meyve-sebze bahçesi olan birinin bu zenginlikten yararlanmayıp eczaneden milyarlarca para ile vitamin hapı almasına benzemektedir



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


ÜYELERİMİZ İÇİN ÜCRETSİZ UDEMY EĞİTİMİ: MÜHENDİSLER İÇİN YAPAY ZEKA ARAÇLARI

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

Okunma Sayısı: 1231


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.