MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

SOSYAL GÜVENLİKTE GERÇEK REFORM İSTİYORUZ


BASIN AÇIKLAMASI

 
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, siyasal iktidarın "Genel Sağlık Sigortası", "Emeklilik Sigortası", "Sosyal Güvenlik Kurumu" ve "Primsiz Ödemeler" Kanunları adı altında Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu'nun gündemine taşıdığı tasarılar hakkında TMMOB Çalışma Grubu'nun hazırladığı raporu 02 Şubat 2005 tarihinde kamuoyunun ve basının bilgisine sundu. Soğancı'nın yaptığı basın açıklamasının tam metnini yazımızın devamında bulabilirsiniz.
 

SİYASAL İKTİDARIN "SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI" SÖZÜ İLE HAZIRLADIĞI YASA TASARILARI KABUL EDİLEMEZ ŞEKİLDEDİR.
BİZ SAĞLIKTA ve SOSYAL GÜVENLİKTE GERÇEK REFORM İSTİYORUZ.

Sağlık hizmetinden anında, eşit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her bir yurttaşın en temel hakkıdır. Bunun yerine getirilmesi ise Devletin en temel görevidir.Ancak ülkemizdeki var olan sosyal güvenlik ve sağlık sistemiyle, bu haktan her bir yurttaşın eşit olarak yararlanabildiğini söylemek olanaklı değildir. Çünkü, ülkemizde sosyal güvenlik özelde sağlık hakkına finansman sorunu olarak bakıldığından halkın sağlık ihtiyacına bütçeden uygun bir pay ayrılmamaktadır. Sağlık bütçesinde yapılan kısıtlamalar ve sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan politik müdahalelerle, sağlık hizmetleri adım adım zaten paralı hale getirilmiştir. İşsizliğin yoğun olduğu ülkemizde nüfusun önemli bir bölümü sağlık güvencesinden yoksundur. Pirim ödeyemeyen ve Yeşil Kart alamayan yurttaşların hiçbir sosyal güvenlik ve sağlık güvencesi bulunmamaktadır.

Bugün, gelir durumu ne olursa olsun her bir yurttaşın doğumdan ölüme kadar gerek koruyucu sağlık, gerekse tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anında ulaşabilmeleri ve eşit olarak yararlanabilmesinin önünün açılması doğrultusunda gerçek bir reforma ihtiyaç olduğu açıktır. TMMOB, herkese eşit, ücretsiz sağlık hizmetinin sağlanması için sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde köklü değişikliklere ihtiyaç olduğunu sürekli dile getirmiştir.

Sosyal Güvenlik sisteminde gerçek bir reform yapılması gerekirken, Siyasal İktidar, tam aksine sadece parası olanın sağlık hizmetlerinden yararlanmasını öngören, emeklilik hakkını ortadan kaldıran "Genel Sağlık Sigortası", "Emeklilik Sigortası", "Sosyal Güvenlik Kurumu" ve "Primsiz Ödemeler Kanunu" adı altında dört tane tasarı hazırlayarak Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu'nun gündemine taşımıştır. Bu yasa tasarıları, sosyal güvenlik konusunu bütçe üzerinde bir yük olarak gören ve Devletin bu alandan tamamen çekilmesini öngören bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bu yaklaşım, yasa tasarılarının temel felsefesini ortaya koyduğundan bu yasa tasarılarını bir reform olarak görmek olanaklı değildir.

Hükümetin Hazırladığı "Sosyal Güvenlik Reformu" Neler Getiriyor?

1.Sağlık hak olmaktan çıkarılıyor.

AKP hükümeti, "sağlıkta dönüşüm programı" adı altında yasal düzenlemelerle sağlık hizmetlerini tamamen paralı hale getirmek için sağlık hakkını sorgulamaktadır. Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısının 27. maddesinde, "Bu Kanun kapsamındaki sağlık yardımlarından yararlanan sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlıklarını korumaktan asli olarak sorumludur" biçiminde yapılan düzenleme, sağlık hakkını bir hak olarak görmeyen anlayışın ürünüdür. Sağlığını korumak bireye bir yükümlülük olarak getirildiği durumda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen sorumludur anlayışı, Devletin en temel yükümlülüğünden vazgeçtiğinin ifadesidir.

Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı'nın 1. maddesi, "Bu kanunun amacı, tüm nüfusu kapsayan genel sağlık sigortasını kurmak, kişileri sağlık riskleri ve sağlık harcamaları yönünden güvence altına almak üzere," ifadesinden sonra gelen "sağlanacak sağlık yardımları, bu yardımlardan yararlanma şartları, finansman ve sağlık yardımlarını karşılama" konusundaki düzenlemeler, sağlık hakkını hak olmaktan çıkaran düzenlemelerdir.

Hastalık sigortasından yapılan tüm sağlık yardımları, mal ve hizmet biçiminde görünüm kazanan nesnel yardımlardır. Bunların para olarak karşılıklarının istenmesi olanaklı değilken, yeni tasarı, sigortalılara her evrede katılım payını zorunlu kılmaktadır. Şuan yürürlükteki Sosyal Sigortalar Kanunun 33. maddesi gereğince ayakta yapılan tedavilerde ilaç bedelinin %20'si sigortalıya ödettirilirken, Tasarının 16. maddesi bu oranı %50'ye kadar yükseltmektedir. Bu katılım payını belirleyecek objektif bir kriter de bulunmamaktadır. Asgari ücret düzeyinde bir katılım payı öngören Kanun tasarısının sağlık hakkına bir hak olarak bakmadığının somut ifadesidir.

Yine Tasarının 17. maddesi sağlık yardımlarından yararlanabilmek için bir sevk zinciri öngörmektedir. Aile hekimliğini birinci basamak olarak niteleyen yasa tasarısı, bu basamağı atlayarak sağlık yardımlarından yararlanılması durumunda sağlık giderlerini sigortalıdan tahsil etmektedir.

Sağlık hizmeti, "yardım" değil, "hak" anlayışı ile sunulması gereken bir hizmettir. Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısı, sağlık hakkı yerine kısmi bir sağlık yardımı öngördüğünden Sosyal Devlet felsefesine aykırıdır.

2. Hastaya müşteri yaklaşımı getiriliyor.

Sağlık hizmetlerinin finansmanına ilişkin tüm ülkelerde uygulanan birkaç yöntem vardır. Ya özel sigorta sistemlerini, ya kamu sigortacılığını önereceksiniz ya da genel vergilerle çözümlenecek. Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısı, aslında bir yanıyla son derece yetersiz, minimum kamu sigortacılığını getirirken, özel sigortacılığın da önünü açan bir sistemdir. Genel Sağlık Sigortası'nın temel mantığında sağlık bir hak anlayışıyla ele alınmadığından, sağlık hizmetinin "bunu tüketen müşteriler" tarafından ödenmesi gerekliliği vardır. Böylece de ödeme süresince yerine getirilen bir hizmet olarak değerlendirilmekte, bir tüketim malzemesi olarak görülmektedir.

Genel Sağlık Sigortası ile sağlık hizmetinin satın alma sözleşmeleri yoluyla yürütülecek, sağlık bütünüyle alınıp-satılan bir ticari bir işleme dönüştürülecektedir. Sağlığın yani yaşamın ticari bir anlayışa indirilip kar amaçlı sağlık işletmeleri aracılıyla yürütülmesi son derecede tehlikeli ve suistimallere açıktır. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa sağlık hizmetleri, piyasanın kaosuna teslim edilecektir.

3. Genel Sağlık Sigortası ile nasıl bir sigortacılık getirilmektedir?

Sağlık sigortasında, sağlık hizmetinden yararlananlara çeşitli paketler öngörülmektedir. Ne kadar ödemede bulunabilirseniz, yararlanacağınız hizmet o kadar zengin, ne kadar az öderseniz o kadar dar kapsamlıdır. Yasa tasarısı, sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp, yararlananları müşteri olarak gördüğünden, sağlık hizmeti, piyasanın herhangi bir unsuru haline dönüşmekte ve doğal olarak bunun sonucu o piyasanın mekanizmalarına, kar anlayışına, tabii olacaktır. Genel Sağlık Sigortası adı altına tartışılan mesele aslında salt bir sigorta-finansman tartışması değildir. Aynı zamanda sağlık hizmetinin nasıl organize edileceğini, bu organizasyonda sağlık hizmetinin nasıl, kimlerce verileceğini ve hekimin, sağlık personelinin hangi niteliklerle eğitileceğini içeren bir sistem getirilmektedir.

4. Genel Sağlık Sigortasındaki Prim Sistemi neyi getiriyor?

Ülkemizdeki sağlık hizmetleri Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kart aracılığıyla, kişisel prim ve devlet katkılarıyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalıdır. Karma sistemdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına devletin yapması gereken ödemeler sosyal güvenlik kuruluşlarının açığı, dahası bütçenin kara deliği olarak ifade edilmektedir. IMF'nin AKP hükümeti ile yapacağı 3 yıllık anlaşmanın temel şartlarından birisi bütçede açık, hatta kara delik olarak tanımlanan sosyal güvenlik harcamalarının ortadan kaldırılmasıdır. Yani devletin vatandaşına karşı yapmakla yükümlü olduğu görevlerinden kendisini kurtarması, dahası da kendi görevini vatandaşın sırtına yıkmaktadır.

Hasta olan öder mantığı doğrultusunda "Asgari yaşam standardı"nın üzerinde olan herkes primli sisteme geçmek zorundadır.

Nedir asgari yaşam standardı? Genel Sağlık Sigortası Yasa taslağında bu açık ifade edilmiyor. Ancak bunun asgari ücretin 1/3 kadar, yani yaklaşık ayda 120 milyondan fazla kazancı olanları kapsadığı düşünülmektedir. Herkes zorunlu olarak prim ödeyecektir.

AKP hükümeti eliyle daha da kararlılıkla uygulanan İMF politikaları sonucunda - asgari ücretin düşük olarak belirlenmesi, emekli ücretlerinin, tarımda taban fiyatlarının düşük tutulmasına bağlı olarak asgari ücretliler, çiftçiler, emekliler - yoksullaştırılmıştır. Bunun sonucu toplumda yoksulluk hem yaygınlaşmış hem de daha da derinleşmiş dolayısıyla da hastalanma, sağlık hizmeti alama sıklığı daha da artmıştır. Sağlık hizmetine daha çok ve sık ihtiyaç duyan az gelirlilerden, yoksullardan, yıllık sağlık hizmeti alma sıklığına göre prim ödeme oranları her yıl yeniden belirlenecektir.

Ayrıca yoksulların yararlandığı yeşil kart sahiplerinden bazılarının bu haktan haksız olarak yararlanması örneklenerek, yeşil kartların önemli bir kısmı prim ödeme zorunda olanlar kategorisine sokulacaktır. Yeşil kartın iptali ve yeniden taraflı bir şekilde dağıtılması gerçekleştirilecektir. Şu anda yeşil kartlı 13 milyon kişi pratik olarak çok daha aşağılara çekilerek devlet yoksullar üzerinden tasarrufa gitmiş olacaktır.

5. Genel Sağlık Sigortası daha fazla ödeme daha az sağlık hizmeti demektir.

Genel Sağlık Sigortası'na ödenen sağlık primleri ile ancak Genel Sağlık Kurumu'nca belirlenmiş bazı sağlık hizmeti için ödeme yapılacaktır.
Masraflı olduğu için sigortayı zarara sokmayacak bazı koruyucu sağlık hizmetleri ile bazı hastalıkların, bazı ameliyatların, bazı tahlil ve tetkiklerin karşılanacağı minimum hizmet temelli bir sistem getirilmektedir. Şu anda neleri, yani hangi hastalıkları kapsayacağını bilmediğimiz bir düzenleme öngörülmektedir. Ancak dünya örneklerinden bildiğimiz gibi, ekonomik gerekçelerle daraltılmış hizmet sunumu anlayışı zaman içinde yine ekonomik gerekçelerle üstlenilen hizmetlerin daha da daraltılabileceği ön görüsü üzerine kurulmaktadır.

Kalp hastaları, kanser hastaları, diyaliz hastaları, diyabet hastaları gibi sürekli tedavi gören ve tedavi masrafları fazla olan hastalıklar kapsam dışı tutularak, bunlar için tamamlayıcı sigortacılık getirilecektir. Böylece ancak tamamlayıcı sigortası olanların bir süre için "güvencesi" olacaktır. Ancak özel tamamlayıcı sigortalar bu tür hastalara yapılacak ödemelerin yüksekliği nedeniyle bu "masraflı hastaların" primlerini çok yükseltecekler yada tamamlayıcı sigortaya bile kabul etmeyebileceklerdir. Kısacası tamamen kişisel ekonomik güce cevap verecek, bir sağlık hizmeti anlayışının egemen olacağı, yaşamını devam ettirme talebinin serbestçe pazarlanacağı bir düzen oluşturulmaktadır.

Belirlenen bu minimum hizmetin üzerinde ve daha kapsamlı sağlık hizmetine gereksinimi olanlar tamamlayıcı sigorta öngörülmektedir. Bu durum gelir düzeyleri birbirinden farklı olan toplumsal kesimler arasındaki eşitsizlikleri daha da pekiştirecektir. Kısaca zaten sağlıkta varolan eşitsizliklerin artarak ve derinleşerek sürdürülmesi tercih edilmektedir.

6- Katkı Payı adı altında cepten ödeme yapma zorunluluğu getiriyor.

Genel Sağlık Sigortası ile birlikte, sigortalı kişilerin bu gün sadece ilaç alırken verdiği katkı payını anlayışı artık, sadece ilaçta değil, hekim muayenesi, tahlil ve tetkikler ile ayaktan tedavi giderleri içinde yapılacaktır. Katkı payının sağlık hizmetinin sunumu esnasında peşin olarak alınması ön görülmektedir.

Bu katkı payı bu gün sadece ilaçta %20 olarak ödenirken, GSS ile birlikte bu oran %50 kadar ulaşacaktır. Asgari ücretin son derece düşük olarak belirlendiği günümüzde,asgari ücretle çalışan düşük gelirli işçiler, ilaç için gereken %20 katkı payını dahi ödemekte zorlanırken, hatta ilaç alımından vazgeçmek zorunda kalırken, bu katkı payını yükseltmek ve yaygınlaştırmak asgari ücret alan milyonlarca kişinin sağlık hizmetine ulaşımını ortadan kaldırabilecektir.

Kısaca sigortalı olmak sağlık hizmeti almak hiçbir şekilde garantisini oluşturmamaktadır. Eğer katkı payını anında peşin olarak ödeme olanağı yoksa bir sağlık kuruluşundan içeri girmek mümkün olamayacaktır. Yeni tasarı ile sağlık kuruluşunda rehin kalmalar, senet vermelerde rekorlara ulaşılabilecektir.

7. Yasa tasarıları yürütmeye geniş yetki vermektedir.

Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısının her maddesi ya bir ya da iki uygulama yönetmeliği öngörmektedir. Tasarının 8. maddesinde, bedeli ödenecek her türlü sağlık yardımlarının cins ve miktarı, kullanım süreleri Kuruca belirlenir ve tebliğlerle duyurulur denilmektedir. Yine aynı maddenin son fıkrası, Kurumun kullanacağı yetkilerin uygulama ve kriterleri ile diğer hususlar yönetmeliklerle belirlenir şeklindedir.Yurtdışı tedavilerde,acil tıbbi müdahaleyi gerektiren durumlar, sevk zincirine ilişkin uygulama esasları, sağlık yardımlarını fiyatlandırma, sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinin hazırlama ve ödenmesi, gibi durumlar hep yönetmelik düzenlemesine bırakılmıştır. Yönetmelik düzenlemesine bırakılmayan ve Kurumca belirlenir gibi ifadelerde ise İdarecilere geniş takdir hakkı tanındığı görülmektedir. Örneğin, sağlık giderlerine %0-%50 arasında katılım payını takdir hakkı, hekimin tavsiyesine uymama iddiasında bu sorumluluğa aykırı davranıldığını kanıtlayacak ve %50 oranında masraf ödenmesine karar verecek makam somut olarak düzenlenmemiştir. İdareye uygulama ve esasların belirlenmesi konusunda geniş takdir hakkı verilmesi, hukuk devleti ilkesiyle çelişmektedir. Aynı zamanda İdarenin yasalığı ilkesine de aykırıdır.

8. Sağlık çalışanlarının iş güvencesi ortadan kalkıyor.

İnsanlara sağlık hizmetini verebildikleri para ölçüsünde sağlık işletmeleri olarak tanımlanan şirket ve kuruluşlarla ticari ilişki sağlanmasını öngörmektedir. Bu sağlık işletmeleri de doğal olarak karını artırmak için giderleri azaltacak, gelirleri yükseltecek bir çalışmayı esas alacaktır. Başta hekimler olmak üzere burada çalışan tüm sağlık çalışanları taşeron usulü veya sözleşmeli personel olacak, iş güvencesi kalmayacaktır. Hekimler, işini kaybetmemek için de mesleki bilgisini hastanın yararından çok sağlık işletmesinin daha fazla kar etmesi amacıyla kullanmak talepleriyle karşı karşıya kalabilecektir. Gereksiz tıbbi girişimler, tahlil ve incelemeler için baskı ortamı oluşturulabilecektir. Sağlık çalışanları, iş mi, etik kurallar mı ikilemiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

9. "Sağlıkta Dönüşüm Programı" söylemi ile kamuoyu yanıltılıyor

Kamuoyu yanıltılıyor. "Biz bütün Sosyal Güvenlik Kurumlarını tek çatı altında toplayacağız ve herkese eşit sağlık hizmeti sunacağız" söylemiyle, tek çatı altında eşitlemeyi sağlıkta en az hizmet sunumu ve emeklilikte de yüksek emeklilik yaşı, artan gün sayısı, düşük emeklilik aylığı üzerinden yapılmaktadır. Ülkemizin zenginliğini değil yoksulluğunun yoksul ve az gelirliler arasında paylaştırıldığı bir sistem getirilmektedir.

10. Eşitsizlik yasal güvence altına alınıyor

Sosyal devletin sosyal olma vasfı zayıflatıldı, tahrip edildi. Şimdi de bütünüyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Sağlık olsun, sosyal güvenliğin diğer unsurları, emeklilik vb olsun, bunlar bir toplumun ortak sorunu olmaktan çıkarılıyor. Bütünüyle piyasanın vahşi ortamına terk ediliyor. Ayakta durabilenin -maddi gücü, yani parası olanların- sağlık hizmetine ulaşabilecekleri, emekliliğinde de kendisini güvence altına alabileceği bir sistem kuruluyor. Türkiye'de var olan eşitsizlikler göz önüne alındığında, bu eşitsizliklerin giderilmesi yerine eşitsizlikler meşrulaştırılıyor.

11. Mezarda emeklilik getiriliyor.

Sağlık ve emeklilik sistemlerinin ayrışmasını zorunlu kılan bu düzenlemeyle, emeklilik sistemi yeniden ele alınmaktadır. Bu alanda yapılmak istenen de, emeklilik yaşının 70 yaşa, prim gün sayısının da 9 000 güne çıkartılıyor. Emeklilik aylık bağlama oranı ise %70'lerden % 35'e düşürülmektedir. Ayrıca da, malullük ve ölüm aylığı hak edebilmek de zorlaştırılıyor. Kısacası kazanılmış hakları budayarak emeklilik fonlarının sermaye piyasalarına aktarımı için gerekli düzenlemenin yapılması amaçlanmaktadır. Ülkemizdeki yoksulluk, işsizlik vb. insan yaşam süresini doğrudan etkileyen olumsuz koşullar nedeniyle emeklilik yaşını artırmayı gerektirecek bir ömür düzeyi Türkiye'de geçerli değildir. Kaldı ki, iş güvencesinin olmadığı ülkemizde hiç kimse öngörülen pirim gün sayısını doldurması olanaklı değildir. Bu düzenleme ile emekli olabilmek çalışanlar için bir hayal olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

SONUÇ OLARAK:

Çocuklarımız İMF ve Dünya Bankasına borçlu olarak doğmaktadır. Bu yasa tasarıları ile borçlu olarak doğan çocuklarımızın çalışarak emekli olması ise hayaldir. İMF ve Dünya Bankası'nın programını hayata geçirmek için çocuklarımızın hayatından tasarruf yapılmaya çalışılmaktadır. Çocuklarımıza onurlu ve sağlıklı bir ortamda yaşanabilir bir ülke bırakmak İMF'ye olan borçla kıyaslanamayacak kadar kutsal ve asla vazgeçemeyeceğimiz bir görevdir.

"Sosyal güvenlik hakkı" temel bir insan hakkı olup, "yaşama hakkı" ile sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle, siyasal iktidar bu hakkın özüne aykırı düzenlemeler içeren yasa tasarılarını geri çekmeli ve Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu'nun ülkemiz gerçeğine uygun sosyal güvenlik alanında önerdiği köklü değişiklikleri içeren yasal düzenlemelerin önünü açmalıdır.

Mehmet SOĞANCI
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


EMO ANKARA ŞUBESİ 26. DÖNEM YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF DR. ŞEREF SAĞIROĞLU`NA BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞINA ATANMASINDAN DOLAYI TEBRİK ZİYARETİ

TÜRK TELEKOM A.Ş. ANKARA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARET

TÜRK TELEKOM A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NATO VE TAFİCS GRUP MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARETTE BULUNULDU

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

Okunma Sayısı: 1284


Tüm Basın Açıklamaları

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.