|
Temeli 1960’lı yıllarda atılan İran’ın nükleer programı, son zamanların en çok tartışılan konularından biri. Artık tarih sayfalarında kalsa da, İran’daki nükleer çalışmaların temelini atan ülkeyse; ABD.
İSTANBUL - İran’ın nükleer teknolojiyle tanışması, 1960 yılların ikinci yarısına kadar uzanıyor. Söz konusu yıllar soğuk savaşın en şiddetli dönemi. ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki gerilim büyük. ABD, bugün boğaz boğaza geldiği İran’ı 60’lı yıllarda önemsiyor ve Sovyetler Birliği’ne kaptırmak istemiyor. Bu dönemde İran, 1967’de ABD’denzenginleştirilmiş uranyumla çalışan ilk nükleer reaktörünü satın aldı. Şah Rıza Pehlevi’nin hedefi, 90’lı yıllarda 20’yi aşkın nükleer tesise ulaşmaktı. Ancak 1979’daki İran İslam Devrimi, çarkı tersine çevirdi. Şah’ı deviren Humeyni, nükleer faaliyetleri askıya aldı; ancak bir yıl sonra patlak veren İran-Irak savaşı, Humeyni’nin fikrini değiştirdi. Zira Irak, İran’daki nükleer tesisleri bombalamış; tesisler kullanılamaz hale gelmişti. Soğuk savaşın artık sonuna geliniyor; saflar netleşmeye başlıyordu. İran, o dönemde Rusya, Çin, Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan ve Libya ile yakınlaştı. Teknoloji transferi yoğunlaştı; Rusya’nın katılımıyla nükleer tesislerin inşasına hız verildi. İran’ın bugün bilinen en az 4 nükleer tesisi bulunuyor. Bunlardan en eskisi, Buşehr Nükleer Enerji Santrali. Yapımına 1974’te başlandı. Şimdilerde Rus uzmanların da katılımıyla, tesisteki inşaat çalışmaları sürüyor.
İkincisi, İsfahan Uranyum Dönüştürme Santrali. Ham uranyumdan zenginleştirilmiş uranyuma kadar uzanan nükleer yakıt döngüsünde ilk aşama burada gerçekleştiriliyor.
Uranyum düşük düzeyde zenginleştirildiğinde, nükleer enerji sahasında kullanılabiliyor; ama silah yapımında kullanılabilen uranyumun çok daha yüksek düzeyde zenginleştirilmesi gerekli. Burada da devreye güneydeki Natanz Nükleer Santrali giriyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın verilerine göre İran, Natanz’da az miktarda da olsa nükleer silah yapımında kullanılabilecek kalitede uranyum zenginleştirmeyi başardı.
Dördüncü sırada ülkenin güneybatısındaki Arak Santrali geliyor. Burada, ‘ağır su’ üretiliyor. ‘Ağır su’, zenginleştirilmiş uranyumun alternatifi olan plutonyumun üretiminde kullanılıyor.
Bu tesisler dışında, Bonob, Ramsar ve Tahran’da nükleer araştırma reaktörlerinin bulunduğu biliniyor. Tesisler, tek bir belirleyici saldırıdan kaçınabilmek için yüzlerce kilometrelik geniş bir alana dağıtılmış durumda. Bazı üretim tesisleriyse yeraltında. Havadan ve karadan çok sıkı bir biçimde korunuyorlar. Bir başka deyişle, İran’ın nükleer tesislerini ortadan kaldırmak hiç de kolay değil.
Atom bombası yapmaya çok yaklaştığı kimi tahminlerde dile getirilse de İran, nükleer silah peşinde olduğu iddialarını şiddetle reddediyor ve nükleer programının kendi enerji ihtiyacını karşılamak için yürütüldüğünü savunuyor. Karşısındaysa, dünyanın en büyük nükleer gücü ABD var.
|
|
|