Başbakan Recep Tay-yip Erdoğan, İSO Başkanı Tanıl Küçük'ün enerjide özelleştirme için ısrarlı olmasını eleştirerek şöyle demiş:
"Enerji özelleştirmeyle ucuzlamaz, doğalgaza bağımlılık bitmeden ucuzluk olmaz. Biz özelleştirme için çalışıyoruz ama siz de özelleştirilince çok daha fazla ağlayacaksınız. Bunu böyle bilin tamam mı? Bunu bizzat yaşayan birisi olarak söylüyorum. Anadolu yakası dağıtımı özeldi. Bizim binamıza sadece bir elektrik trafosu dikilecekti. 50 metre kare yer ve bunun tapusunu, teminatını hepsini istediler.
Kepez'de, ÇEAŞ'da ne oldu? Orada da Anadolu'daki gariban vatandaşın tarlasından geçtikçe 'bana şu kadar yer vereceksin teminat vereceksin' diye aldılar. O iletim hatlarını hiç yenilememişler. Şimdi biz değiştiriyoruz. Sanıyor musunuz ki özel sektör bu masrafları yapacak. Enerji dediğimiz olay hiçbir şeye benzemez bir gün bir kesinti olsa devlete bağırıyorsunuz. Özel sektör olunca ne yapacaksınız? Mahkemeye gideceksin. Oradan alacağın netice de hak getire." Evet, Sayın Başbakan, enerjide özelleştirmelerin yaşanmış sakıncalarını ne güzel anlatmış. Tabii bu özelleştirmelerin henüz ülkemizin şahit olmadığı ama geleceğe yapılabilecek bir projeksiyonla tahmin edilebilecek sakıncaları da var. Enerji savaşlarının yapıldığı günümüzde ülkemizin stratejik konumundan kaynaklanan sakıncalar. Enerjide özelleştirmeler yıllardır ülkemizin gündeminde ama ilk kez bir Başbakan, enerj'ide özelleştirmelerin yaşanmış sakıncaları açıkça dile getiriyor. Bu, memnunluk ve umut verici bir durum. Şimdi Başbakan'dan beklenen, TES-İŞ, EMO, KİGEM gibi kuruluşların görüşlerini de dikkate alarak, enerjide özelleştirmeleri, seçime kadar değil, tamamiyle gündemden çıkarmasıdır. AKP programının özü BAŞBAKAN Yardımcısı Abdüllatif Şener, Zaman Gazetesi'ndefe Nisan 2006) yer alan açıklamasında övünerek demiş ki, "Uygulanan IMF'nin değil, bizim progra-mımızdır." Ve eklemiş; "Eğer Hükümet yerine IMF politikası uygulansaydı, memur, asgari ücretli, kamu çalışanı, emekli ve özürlüye bu kadar yüksek maaş artışı yapılmazdı." Sayın Bakan, haberde 2002 yılı rakamlarıyla 2006 yılı rakamlarını karşılaştırıyor ve kağıt üzerinden konuşuyor. Kağıt üzerindeki yüzdeli oranlara bakarak diyor ki "en yüksek zammı özürlüye yaptık"... Ne kadar bu "en yüksek zamlı" özürlü aylığı? 193 YTL Ama oran olarak artışa bakarsanız, yüzde 174. En düşük memur maaşına yüzde 33 zam yapılmış. Ne kadar olmuş? 608 YTL. Asgari ücrete yüzde 36 zam yapılmış. Kaç lira olmuş? 350 YTL. En düşük maaş alan SSK'lıya yüzde 26 zam yapılmış. Ne kadar olmuş? 451 YTL.Tarımda en düşük maaş alan Bağ-Kur'luya yüzde 154 zam yapılmış. Ne kadar olmuş? 254 YTL. Ve üstelik bu rakamlar Şener'in dediğine göre AK Parti programının "özünde olan asosyal boyutun net ifadesi" ymiş. Mart ayı verilerine göre Türkiye'de dört kişilik bir aile için açlık sınırı 569YTL, yoksulluk sınırı bin 854 YTL. Bu durumda, emeklilerin büyük bölümü, asgari ücretliler, özürlüler açlık sınırının altında bir ücretle çalışıyor, yaşıyor. Memurlar ile kamu işçileri ise açlık sınırının üzerinde ama yoksulluk sınırının altında kalıyor. Yani Şener'in, "Parti Programımızın özündeki sosyal boyutun ifadesi" diyerek övündüğü, açlık ve yoksulluk sınırının altındaki ücretler.
|