İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Ulusal Bağımsızlık İçin Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı'nın ikinci gününde “Enerji Güvenliği ve Ulusal Enerji Politikaları” konulu oturum düzenlendi. Oturumda bildiri sunan Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı, enerjide yerli kaynakların değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
 

Enerjide Potansiyel Kaynaklarımız Değerlendirilmeli

Oturumda, Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Uluslaler,  "Enerjide Son Gelişmeler", ASAM Genel Koordinatörü  Necdet Pamir "Küresel Gelişmeler Paralelinde Türkiye'de Enerji Sorunu", TEK Planlama ve Koordinasyonu Eski Daire Başkanı (İETT ve TEK eski Genel Müdürü) Gültekin Türkoğlu "Türkiye Enerji Sektörü ve Liberalleşme Politikası", Doç. Dr. Tanay  Sıdkı Uyar ise "Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Türkiye'nin Enerji ve Çevre Politikaları" adlı sunumlarıyla oturuma katıldılar. 

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, enerji sektörünün yakın tarihine yönelik kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra,  "19. yüzyıla kömür nasıl damgasını vurmuşsa 21. yüzyıla da petrol damgasını vurmuştur. 20. yüzyıl ise bir geçiş dönemi olmuştur. Fosil yakıtlara olan arz yüzyıl sonuna doğru düşerken yenilenebilir enerji kaynaklarına olan arz artacaktır. Yüzyılın ortalarına doğru ikisinin kesiştiği nokta tam da tabiri caizse enerji konusunda kıyametin kopacağı dediğimiz noktadır. Neticede Irak İşgali, Rusya'nın doğalgazda olan egemenliği ve diğer yaşananlar bize bunun doğruluğunu kanıtlamaktadır" diye konuştu.

Kemal Ulusaler, küresel kapitalizmin enerji politikaları üzerinde iki ana hedefi olduğunu bunlardan birincisinin serbestleştirme ve özelleştirme, ikincisinin ise enerjiyi stratejik silah olarak başka uluslar üzerinde kullanmak olduğunu belirtti. Rusya'nın 2005'te doğalgaz silahını nasıl kullandığını örnek veren Ulusaler, "2005'te Ukrayna Rusya'ya teslim olmadı ve Ukrayna'da enerji iletim-nakil hatları üzerinde olan egemenliğini kullanarak bu silahını çekti. Karşılıklı silah çekişmesi yaşandı, Türkiye ise bu durumu tedirgin bir seyirci konumunda izledi" dedi.

Avrupa Birliği'nin ise enerjide silahların çoğuna sahip olmadığının farkında olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiğini anlatan Ulusaler, nükleer konusundaki yönelimin ise Çernobil faciasından sonra değiştiğini ve nükleer enerjide serbestleşmenin uygulanamaz olduğunun anlaşıldığını söyledi. Özellikle Çernobil faciasından sonra "nükleer santralleri kamu ve özel sektör beraber yapsın" talepleri dillendirilirken, özel sektörün de sübvansiyon sağlanmasını istediğine dikkat çeken Kemal Ulusaler, tüm bu yaşananlardan sonra Avrupa Birliği'nin yeni nükleer santraller yapmadığını yavaş yavaş bu santralleri terk ettiğinin altını çizdi.

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Ulusaler, rekabet olursa enerjinin ucuz, güvenli ve kaliteli olacağı iddiasının yerine rekabet sözcüğünün altından tekelleşme ve kartelleşme çıktığını, İngiltere örneğiyle ortaya koydu. Avrupa‘da İspanya ve İtalya gibi ülkelerde de kartelleşme eğilimlerinin tespit edildiğini ve bunun karşısına geçmek için müdahalede bulunulduğunu belirten Ulusaler, elektriğin yapısından dolayı tekelleşmenin bu sektörde kaçınılmaz olduğunu belirtti. "Pirinç pahalıyken onu tercih etmeyip buğday tüketebilirsiniz ama elektrik için böylesi bir alternatif yoktur" diyen Ulusaler, bu yüzden elektriğin ucuz, güvenilir ve kaliteli olarak elde edilmesinin gerektiğini belirterek, bunun bir kamu hizmeti olduğunun iyi anlaşılmasını istedi.

Günümüzde enerji politikaları üstünde iradi müdahalenin söz konusu olmadığını belirten Ulusaler, Türkiye‘de bu anlamda 1947 CHP Kurultayı‘nın milat olduğunu ifade ederek, "İlk olarak bu kurultayda ‘devletçilik' kurumu sulandırılmaya başlamıştır" dedi.

Kapitalizmin kılık değiştirdiğini ve yeni kılıklar önerdiğini ifade eden Ulusaler, "EPDK gibi kurumlar bu kılık değişiminin ürünüdür. Bu kurumlar bize dayatılan kurumlardır. Ulusal hükümetler, oy kaygısıyla bu tür kurumları devre dışı bırakmak istemesine karşın yetkilendirilmiş, müdahale yeteneği olan bu kurumları yaratmıştır" dedi. Ulusaler, "Bugünkü  siyasetçiler değiştik diyorlar ama bakıldığında nükleer santralleri çözüm olarak gören zihniyetin halen değişmediğini görüyoruz. Öz kaynaklardan bahsediyorlar ama nedense söylemlerle yaptıkları eylemler örtüşmüyor. Klonlanmış tabiri buradan gelmektedir bunlarda sadece kabuk değiştirmişlerdir" diye konuştu.

Ulusaler, Avrupa Birliği'nin çevreyi kirleten sanayi ve enerji ürünlerini terk ettiğini ve çöplük olarak gördüğü teknolojilerini, "kirli" politikalarını da bizim gibi gelişmekte olan ülkelere verdiğini belirtti.

Çözüm önerilerine ve alternatif enerji kaynaklarına değinen Ulusaler, sunumunu şu sözlerle bitirdi:

"Enerjiyi etkin ve verimli kullanabiliriz. Türkiye siyasi tercihlerini doğru seçerse hidrolik potansiyelin tamamını kullanılabilir. Avrupa‘da jeotermal enerji kaynakları açısından ilk sırada olmamıza rağmen bu enerjiyi hiç kullanmıyoruz. Ege Bölgesi jeotermal enerji kaynağı açısından en zengin yöremiz olmasına rağmen bu bölgedeki enerji ihtiyacının doğalgazla karşılanması saçmadır. Yine aynı şekilde Almanya'dan daha çok rüzgar potansiyeline sahip olmamıza rağmen Almanya'dan daha az rüzgar santraline sahip olmamız düşündürücüdür. Potansiyellerimizin farkında olmalıyız. Geleceğin teknolojileri olan yakıt pilleri, hidrojen enerjisi ve güneş enerjisi gibi yeni teknolojilere AR-GE kaynaklarının ayrılması gerekir. Gerekli ve doğru siyasetin konulması halinde bunların tümü mümkündür."