Acı olan halkın hükümeti olması gerekenlerin, özel sektörün hükümeti gibi davranarak ve "özel sektörün mağdur edilmesini istemeyiz" diyerek halkın mağdur olmasına çanak tutmalarıdır.
1 Temmuz Cumartesi günü ülkenin batı yakası karanlığa gömüldü ya da karanlık oyunların mağduru oldu. Enerjinin yıllardır yönetilme biçiminin kaçınılmaz sonucu olarak, özel sektör firmaları tüm sistemi etkileyecek adımlar atabilecek duruma gelmiştir. Kamuya ait barajlar ve termik santraller devre dışı bırakılıp, otoprodüktörlere ve özel üreticilerine pazar açan bir yapı ortaya çıkmıştır. Böylelikle hem kamusal yatırımlar âtıl vaziyete getirilmiş hem de gizli anlaşmalarla belirlenen satın alma bedelleri ile halkımızın tükettiği elektrik fiyatı suni olarak artmıştır. Son örnekte ise, sisteme verdikleri enerjinin fiyatını beğenmeyen otoprodüktörlerin açıkça eylem yaptığı bir olay yaşamıştır. "Otoprodüktörler kendi ihtiyaçlarına yönelik üretim yapmak üzere enerji üretme izni alıp, ihtiyaç fazlasını sisteme vererek optimizasyona gidecek" söyleminin bugün geldiği noktada, otoprodüktörler kurulu güçlerinin çok üzerinde enerji üretim sistemleri kurarak niyetlerini zaten ortaya koymuşlardır. Amaç, üretim fazlasını sisteme aktararak optimizasyon yapmak değil, sisteme enerji satmak!.. Ancak, otoprodüktörlerin enerji sistemi içindeki oranının yükselmesi, doğası gereği her şeye "kâr" güdüsüyle bakan özel şirketlerin ülkenin enerji sistemine şantaj yaparak fiyat ayarlamasını meşrulaştırmaya çalıştığı bir tablo ile sonuçlanmış ve 13 ilimizde elektrik kesintisi yaşanmıştır. Acı olan halkın hükümeti olması gerekenlerin, özel sektörün hükümeti gibi davranarak ve "özel sektörün mağdur edilmesini istemeyiz" diyerek halkın mağdur olmasına çanak tutmalarıdır. Hükümet, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi GÜLER'in ifadeleri ile halkı yanlış bilgilendirmektedir. Bu yanlış bilgilenmeler doğrultusunda da alelacele çıkarılmaya çalışılan yasalara halkın karşı çıkmasının önü kesilmektedir. Bu noktada enerji altyapısı veya enerji kaynaklarımızda sorun varmış havası yaratılarak, hukuksuz da olsa diledikleri gibi at oynattıkları bir enerji pazarı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Yani halkı umursamayan hükümetin dayattığı: Kırk katır mı, kırk satır mı? Otoprodüktörlerin sisteme enerji vermeleri ya da vermemelerinin keyfi olamayacağından öte, kamusal olan elektrik şebekesinin ticari kaygıların başat olduğu bir anlayışla yönetilmesi ve planlanmasının da sonuçlarının neler olabileceğini gördük. Bu yaşanan kesinti, otoprodüktörlerin fiyat arttırmak için yaptığı bir şantaj ise bunun karşılığı fiyat artırmak değil, otoprodüktörleri sistemden çıkararak, kamuya ait olan âtıl durumdaki enerji santrallerini devreye almak olmalıdır. Önce hükümetin anlaması gereken şudur ki; elektrik öncelikle özel şirketlerin kâr alanı değil, insan hakkıdır. Bu yaşanan kesintinin, Danıştay’ın Yap-İşlet konusundaki davalarda karar aşamasında olduğu günlerde yaşanmasının sadece tesadüf olduğunu düşünmek istiyoruz. Sn. Hilmi GÜLER'in geçen hafta Danıştay’ın bazı üretim şirketlerinin lisansının iptali sonrasında yaptığı "... bir düzenleme yapılmaması durumunda Türkiye'nin önümüzdeki bir ay içinde çok önemli bir enerji sıkıntısı ile karşı karşıya kalabileceğine ..." dair açıklamalarının, minarenin kılıfının hazırlığı olduğunu düşünmek istemiyoruz. Bursa Organize Sanayi Trafo Merkezi, Bursa Doğal Gaz Fideri Hat Ayırıcısının 1000 MW güce dayanması gerekirken 600MW güçte yanması, keza aynı fiderin transfer ayırıcısının da olayı takiben yanması düşündürücüdür. Seydişehir Alüminyum A.Ş.'ye hediye edilen Oymapınar HES'in devreye alınamayışı da Enerji Üretim ve Dağıtım sistemlerinin özelleştirilmesi ile birlikte bizi nelerin beklediğini göstermektedir. Kamuoyunun bilmesinde yarar gördüğümüz bir diğer nokta ise; benzer manüplasyonlar sonucu bu üretim tesislerinin kurulması sağlanmış ve kuruldukları günden itibaren ülkemize pahalı elektrik satarak hizmet etmişlerdir. Sırf bunlar bu hizmetlerini sürdürebilsinler diye kamunun malı olan santraller çürümeye terkedilmiştir. Özel Sektöre ait diğer santraller elektrik üretmese bile devletin bir kaç yıl elektriksiz kalmayacak kadar kurulu gücü vardır. Ayrıca kesintinin ardından, faturanın, doğrudan ilgisi olmayan bir bürokrata kesilmesi de hükümetin ve bakanlığın suçunu örtme telaşı ile yapılmadıysa, vefasızlık örneği olarak tarihe geçmeye adaydır. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu 06.07.2006
|