 |
Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 06.08.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un Köşe Yazısı (Kent Gazetesi_06.08.2006) 1 Temmuz’da 13 ilde birde yaşanan elektrik kesintisinden sonra Enerji Bakanlığı başta olmak üzere konu üzerine bir çok kurum ve kişilerden açıklamalar gelmeye başladı. Yaşanan elektrik kesintisiyle gündeme gelen otoprodüktörler ve özel sektör elektrik üreticilerinin görüşleri ile kamu temsilcileri arasındaki polemikler, zam tartışmalarıyla büyüyor. Bizlerde, sektörü temsilen bilimsel ve mesleki uygulayıcıları olarak görüşlerimizi her defasında basın açıklamalarıyla, kitaplarla, toplantılarla her yolu deneyerek aktarmaya çalışıyoruz. Ve her açıklamamızın özünde tüm sorunların kökeninde özelleştirme ve serbestleşme politikasının yattığını ifade ediyoruz. Bugün yaşanan enerji sorununun özünde enerji üretiminin, iletiminin ve dağıtımının özelleştirilmesi, enerjinin piyasalaştırılması olduğu açıktır. Özelleştirme ve serbestleşme söylemlerinde, özellikle elektrikte, güvenilir, ucuz, kaliteli, şeffaf vb. olması sağlanacağı belirtiliyor. Özel sektöre devredildiğinde rekabet olacak, ucuz ürün çıkacak deniyor. Peki gerçekten böyle midir? Bunun gerçek olmadığı ortadır. Özel sektör yani sermaye rekabeti sevmemekte, tekelleşme eğilimi göstermektedir. Örneğin İngiltere’de özelleştirme tamamlandıktan sonra tekelleşmenin olduğu görünür. Fiyatların ucuzlamadığı da. İngiltere sisteminin % 60’ı, elektrik üreticileri tekelinin hakimiyeti altındadır. Böyle olunca fiyatların düşmeside söz konu olmamaktadır. Elektrik tüketicileri, tedarikçilerini kolaylıkla değiştirememekte, çok büyük maliyetler gerektirmektedir. Bunun sonucunda bir taraftan fiyatlar artarken diğer taraftan tedarikçinin değiştirilememesi arasına sıkışıp, mahkum kalınmaktadır. Elektrik Mühendisleri Odası olarak biz bu duruma karşıyız. Çünkü elektrik enerjisi ikame edilebilir değildir. Yani fiyatlar arttırıldığında yada tedarikçiyi değiştirdiğinizde yerine koyacağınız bir şey yoktur. Bunun tüketici için zorluğunu bir düşünün lütfen. İster istemez elektrik üreticisi tekelin hakimiyeti altına girersiniz. Bu deneyimler ışığında Türkiye’nin özelleştirme işlemini tamamlayamamış olması bir şansdır. 1 Temmuz gecesi yaşadığımız elektrik kesintisinde, elektrik üretimindeki payları 2005 yıl sonu itibariyle % 10.6 gibi düşük düzeyde olan otoprodüktörlerin tercihlerinin yarattığı sıkıntıları düşündüğümüzde, elektrik alanının tamamen piyasaya bırakılması durumunda özel sektörün doğal olarak kar öncelikli tercihler yapması karşısında, Türkiye’nin hangi koşullarla karşı karşıya kalacağı açıktır. Elektrik alanına yalnızca otoprodüktörler, yalnızca yap-işletler, yalnızca rüzgar santralleri, yalnızca yap-işlet-devretler, yalnızca iletim ve dağıtım hatları, yalnızca mobil santraller gibi sınırlandırılmış bakış açılarıyla yaklaşmak, bu alandaki sorunları çözmek yerine daha da derinleştirmektedir. Bütüncül ve kamusal bir yaklaşım yerine, tek tek parçaları ele almak, “o dönemin koşullarında böyle anlaşmalar imzalanmış, anlamak lazım” mantığıyla bu alandaki kargaşayı sürdürmek anlaşılır değildir. Siyasal iktidar ve Enerji Bakanlığı bir an önce direksiyona geçmeli şoförsüz bir araba gibi giden enerjiyi doğru yönlendirmelidir.Aynı zamanda temel kamu hizmeti olan elektrik üretim, iletim ve dağıtım hizmetlerini kamu yararına uygun bir plan ve program dahilinde, kesintisiz, ucuz (zamsız , tasarruf ederek vb.) ve kaliteli sunmak için hizmetlerini kamu eliyle yapması gerekmekte, kamu zararları sonlandırılıp, elektrikte arz güvenliği sağlanmalıdır.
|
 |
|