|
Yöentim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 10.09.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
11 Eylül saldırılarının sonucunda oluşan dünyadaki terörle mücadele ve yeni güvenlik stratejileri birer askeri müdahalenin ve işgalin zeminine yol açtı. Bu müdahalelerden en sonuncusu olan Lübnan’a ilişkin, geçtiğimiz Salı, BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı çerçevesinde, sayısı 15 bine yükseltilecek uluslararası askeri güç UNIFIL bünyesinde Türkiye'nin de yer almasına, kapsamı, zamanı ve süresi Hükümetçe belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Lübnan’a gönderilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması Anayasa’nın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi, Genel Kurulun 5/9/2006 tarihli 124. birleşiminde kabul edilerek TBMM tarafından izin verildi. Şimdi ise tartışılan TBMM tarafından kabul edilen 1701 sayılı Konsey kararının uluslararası meşruiyetin gereklerini karşılamadığına yönelik. Hukukçulara göre; Uluslararası hukukta ve ilişkilerde, silahlı kuvvete başvurulması ve bunun durdurulmasına ilişkin konular birbirinden ayrılarak değerlendirilemeyeceği ve bu Konsey kararının, hem taraflarca kuvvete başvurulması hem de bunun şiddet ve derecesi konularında, hukuktan ve fiili gerçeklerden uzakta bir yaklaşım olduğu ifade ediliyor. İsrail'in kaba kuvvet politikası ve uygulamaları ise bunun en önemli kanıtı olarak gösteriliyor. Bir savaşın başlatılmasının ardından, bir ay geçtikten sonra, bazı kirli hesaplar uğruna geciktirilerek alınmış bir karar olması ise kararın meşruiyet krizini açık ediyor. Dolayısıyla TBMM, uluslararası hukuk tarafından da meşruiyeti sorgulanır bir kararı, kendine milli sorumluluk yükleyerek, hukuk ve güç ilişkisinde yine geleneksel bir siyasal tavır izlemiştir. Bu karar alınarak uluslararası hukuka değil güce uygun davranılmıştır tıpkı bundan 26 yıl evvel de ülkemizin hukukun gereklerine göre değil güce, bir avuç darbecinin gücüne göre davrandığı gibi. 12 Eylül, güzel bir gelecek, demokratik bir Türkiye için mücadele edenlerin susturulduğu, toplumun top yekun baskı altına alındığı bir dönemdi. Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin bu denli yaygınlaşmasına, toplumsal eşitsizliğin artmasına neden olan neo-liberal politikalar, 12 Eylül’le ve onun sayesinde uygulanmaya başladı. Örgütlenme hakkı 12 Eylül ile birlikte daha da kısıtlandı. Binlerce devrimci, demokrat insan hapishanelere atıldı, işkence gördü. Çocuk yaştakiler yaşları büyütülerek idam edildi. 26 yıl önce yükselen toplumsal muhalefete karşı halklara baskı ve zülüm uygulamaya başlayan bu zihniyet, apolitikleştirdiği bir kuşakla bugüne kadar geldi. Bugün güzel ve mutlu bir gelecek, demokratik bir Türkiye yaratmanın yolu, Türkiye’ye bu karanlığı yaşatanlardan hesap sormakla mümkündür. 12 Eylül karanlığının parçalanması; darbecilerin yargılanması ve darbecilerin hazırladığı anayasanın yerine özgürlükçü, demokratik bir anayasanın hazırlanması ile mümkün olacaktır. 12 Eylül darbecileri yalnızca döktükleri kan, verdikleri acı yüzünden değil; ayrıca bu ülkenin geleceğine koydukları emperyalist ambargo yüzünden de yargılanmalıdır. Kendi özgürlüğünü yalnızca ötekinin özgürlüğüyle olanaklı gören, eşitlik isteyenler, “Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir” diyerek emperyalizmin tüm dünya halkları üzerindeki zulmünden acı duyanlar, çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmayı düşleyenler 26 yıl sonra “Darbeciler Yargılansın-Demokrasi” mitinginde, 10 Eylül de (Bugün) Ankara’da TMMOB ve EMO pankartları ile saat 14.00’de Abdi İpekçi Parkı’nda olacaklar. Birilerinin kendilerine olası müdahaleler üzerine kendimi koruyorum diye saldırdığı bir meşru müdafaa zemini olamaz. 12 Eylül’de bir avuç darbecinin olası komünizm tehlikesi diyerek gerçekleştirdikleri darbe gibi bugünde ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak’ı İşgali yada İsrail’in Hizbullah’ı bahane ederek saldırması meşru gösterilemez. Hiçbir şey darbenin, işgalin, savaşın yada herhangi bir şiddetin meşru nedeni olamaz. Unutmayalım “ Geleceğe uzak olan üzüntüye yakındır.” *** 1922 yılında, işgal altında karanlık günler yaşayan Bursa’mızın da 11 Eylül Kurtuluş günü tüm Bursa’lılara ve Bursa’lıyım diyenlere kutlu olsun ...
|
|
|