Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 01.10.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
Geçen hafta “Elektrik Kesintileri ve Enerji” konulu panelimizin ilk üç konuşmacısının görüşlerini özetlemiştik. Panelde dördüncü sözü kamu adına TEİAŞ APK Daire Başkanlığı İletim Planlama Müdür Yardımcısı Osman Ok aldı. Ok, 1 Temmuz sürecinde yaşanan elektrik kesintisini “Güney Batı Anadolu Bölgesi Sistem Oturması” sunumuyla bizlere aktardı. Osman Ok, öncelikle TEİAŞ’ın bir nakliye şirket olduğunu, enerji üretimi yapmadıklarını vurguladı. Ok, mevcut iletim şebekesinde ise doğu-batı dengesinin kurulmuş olduğunu, doğudaki sıkıntıya çözüm bulunabildiğini ama batıdaki sıkıntıda sorun yaşanabileceğini belirtti. 1 Temmuz gecesi saat 20.50’de ilk arızanın gerçekleştiğini ve bu arızanın arkasından saat 22.08’de ikinci arızanın yaşandığını ve ilk arızadan sonra Ulusal Yük Dağıtım Merkezi tarafından Oymapınar HES’e üretimin sürdürülmesi talimatına rağmen üretimi durduklarını açıkladı. Aynı şekilde otoprodüktörlerin de saat 22.00’den sonra üretimi durdurmalarıyla 7 saat süren bir kesintinin oluştuğunu ifade etti. Osman Ok, 1 Temmuz’da yaşanan elektrik kesintisinde, ülkemizdeki altyapının gelişmiş ülkelere göre daha hızlı devreye girdiğini söyledi. Bunun nedeninin gelişmiş ülkelerde sadece termik santrallarda görev yapıldığını bizde ise 380-154 kV’daki tüm santrallarda kamu görevlisinin olduğunu ifade etti. Buradan da anlıyoruz ki, sorun kamu görevlilerinin hizmet eksikliğinden değil özel sektörün kamunun denetiminde olamamasından kaynaklanıyor. Sayın Ok, özel sektörün kamunun talimatını dinlemesi gerektiğini, oluşacak maddi kayıpların tazminatını ise olay sonrası hukuk yoluyla aramaları gerektiğini belirtti. Eğer Oymapınar HES üretimin sürdürülmesi talimatını dinlemiş olsaydı, 1 Temmuz gecesi 6 saat süren kesintiyi 13 şehir yaşamayacaktı. İşte bu yüzden neden elektrik enerjisinin kamu denetiminde, kamu eliyle üretilip, hizmet verilmesi gerektiğini EMO Yönetim Kurulu Başkanımız Kemal Ulusaler panelde anlattı. Kemal Ulusaler, dünyanın içine girdiği küreselleşme çağında bugün enerjide yaşananların özelleştirme olmadığını bir serbestleşme olduğunu söyledi. Ulusaler, cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’da ulaşım alanında yaşanan sorunun çözümünü örnek olarak gösterdi. Osmanlı’dan devir olan imtiyazlı şirketler ile kamu teşekküllerinin tramvay biletlerini belirlerken yaşanan kargaşanın sonunda cumhuriyet hükümetinin tüm imtiyazlı şirketleri devletleştirdiğini anlattı. Ulusaler, bugün de cumhuriyetin ilk yıllarındaki heyecanla kamulaştırma yapılması gerektiğini savundu. Ulusaler: “Enerji depolanamaz, yerine başka bir şey ikame edilemez. Pirincin yerine bulgur ikame edebilirsiniz ama enerjinin yerine başka bir şey ikame edemezsiniz. Bunun için doğal tekeldir. Eğer kamu tekeli değilse özel tekel olacaktır” dedi. Neoliberal politikalar sonucu Şeker Kurulu, Tütün Kurulu gibi gelen kapitalist kurullardan biri olan EPDK’nın bir an önce lav edilmesi gerektiğini söyleyen Ulusaler, EPDK’nın son dönem uygulamalarıyla lisans tüccarlarının oluştuğunun belirtti. EPDK ile beraber 4646 ve 4628 sayılı yasaların da kaldırılması gerektiğini vurguladı. Yıllardır yaptığımız açıklamalarda, raporlarda, sempozyumlarda söylemeye devam ettiğimiz enerjinin kamu eliyle üretilmesi, iletilmesi ve dağıtılması bu panelde de, 1 Temmuz sürecinin öğrettiği olarak yeniden açığa çıkmış oldu. Bu yaşananlar ve gerçekler bizi bir tercihe yönlendiriyor, enerji, ya özel tekel olacak ya da kamu tekeli olacak. Küçük bir arıza, bir anlık bir kesinti dahi özelin (yapısı gereği) kâr amaçlı davrandığını gösterdiğine göre bize ise kendi çıkarımız için, kamunun çıkarı için, tek tercih kalıyor: KAMULAŞTIRMA. Tabii bu iradeyi gösterecek güç, bu ülkenin toplumsal kesimleri ile birlikte cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi muktedir olan bir hükümette olacaktır.
|