MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

YARININ ÇİFTÇİLERİ BİRER ENERJİ ÜRETİCİSİ OLACAK (CUMHURİYET TARIM HAYVANCILIK)


YAZILI BASINDA ODAMIZ

Kemal ULUSALER
EMO Yönetim Kurulu Başkanı

Enerjinin günümüzde siyasi, iktisadi ve sosyal boyutlarıyla gündemden hiç düşmediği görülmektedir. Başta ABD olmak üzere, küreselleşmede belirleyici rol üstlenen ülkeler, dünya enerji kaynaklarına sahip olmak ve enerji yollarının güvenliğini sağlamak için savaş, işgal dahil her yola başvurmaktan çekinmemektedirler. Tam olarak sahip olamayacağı alanlardan da kendileri için tehlike arz edeceğini düşündüğü ülkeleri uzak tutmaya çalışmakta, bunun savaşını vermektedirler.
Bütün strateji belirleme çalışmaları içerisinde özellikle fosil enerji kaynaklarına bir süre sonra
tükeneceği gerçeği yatmaktadır. Dünya önümüzdeki yüzyılda enerji kaynağı olarak petrol ve doğal gazdan söz etmeyecektir. Zira bu kaynaklar tükenmiş ya da çok kısıtlı ve pahalı üretilebiliyor olacaktır. İşte bu nedenle içinde yer aldığımız yüzyıl enerji kaynakları açısından bir geçiş yüzyılı olacaktır. Fosil enerji kaynaklarından (petrol ve doğal gaz) yenilenebilir enerji kaynaklarına (rüzgar, güneş biyoenerji, jeotermal vb.) geçiş yüzyılı... Dolayısıyla her değişim ve geçiş gibi bu da sancılı olacaktır, işte bu gerçeklik, ülkeleri önlem almaya itmektedir.
Bu sancılı geçİş sürecinde enerji kaynaklarından tükenmekte olanların talebi karşılayamaz hale gelmesi ve yeni kaynakların da yeni teknoloji ürünü olması nedeni ile bedellerinin oldukça yüksek olacağı bir diğer gerçekliktir. Bu durumu tespit eden ülkeler bir yandan fosil enerji kaynaklarına sahip olmaya, diğer yandan da yenilenebilir enerji alanlarında hızla teknoloji geliştirmeye yönelmekte, bütçelerinden AR-GE'ye daha fazla pay ayırmakta, yasal mevzuat-larını buna göre ayarlamakta, teşvik ve destekler sağlamaktadırlar. Bütün bunları yaparken enerji politikalarında, enerjinin etkin kullanımı, verimlilik ve tasarruf unsurlarını da değerlendirmektedirler.
Diğer yandan yalnız enerji politikalarının değil, aynı zamanda ulaşım, sanayi ve tarım politikalarının birlikte değerlendirmekte, revize etmektedirler. Tarım politikalarının içerisinde enerji çeşitlendirmesine gidilerek, yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar, güneş, jeotermal ve biyo enerji payları hızla yükseltilmektedir. Enerji tarımı ve enerji ormancılığı önemini giderek arttırmaktadır.
Yarının çiftçileri birer enerji üreticisi olma konumundadır. C4 adlı bitkiler (şeker kamışı, şeker pancarı, mısır, tatlı darı vb.) ile yağlı tohumlardan (kanola, aspir, ayçiçeği, soya vb.)
biyoyakıt elde etmeye yönelik geçiş sürecinde ilk admları atmaya çoktan başlamıştır. Ayrıca rüzgar ve güneş enerjisi kullanılrak sulama yapılması (özellikle damlama sulama), güneş ve jeotermal enerjinin seracılıkta ve kültür balıkçılığında kullanılması bir hayli yaygındır.
Söğüt, karakavak, okaliptüs ile kurak ve yan kurak alan bitkisi cynara gibi hızlı büyüyen ağaçlardan enerji üretimi amaçlı enerji ormancılığı da yapılmaktadır. Enerji ormanlarından elde edilen yıllık ortalama verim, hektar basına 20-23 ton dolayında biyokütle olmaktadır. Finlandiya ürettiği elektriğin yüzde 22'sini, İsveç ise yüzde 20'sini enerji ormanları yetiştirerek sağlamaktadır. Benzer bir durum Kanada ve Yeni Zelanda İçin de geçerlidir.
Avrupa Birliği ulaştırma direktifinde (direktif 2003/30/AET), "ulaştırma için biyoyakıtlar ve diğer yenilenebilir yakıtlardan minimum oranı geniş ölçüde garantileyerek biyoyakıtların kullanımını teşvik etmeyi amaçlar. Üye devletlerin minimum oranı referans değerlerini, 31 Aralık 2005 itibariyle yüzde 2 ve 31 Aralık 2010 itibariyle yüzde 5.75 olarak garanti etmelidir" denilmektedir. Yine 26 Kasım 1997 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından yayınlanmış olan "Gelecek İçin Enerji: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Topluluk Stratejisi ve Eylem Planı - COM97" da, 14 milyon hektar arazide enerji bitkisi yetiştirilmesi ve 10 bin megavat termal saat kapasiteli biyokütle enerjisi üretim tesisinin kurularak işletilmesi yolu ile yüzde 12 düzeyindeki hedefe dikkat çekmiştir. AB 2010 yılı itibariyle brüt enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 12'ye çıkartmayı planlamaktadır.
Yine başta Brezilya olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde biyoyakıt kullanımı giderek artmaktadır. Brezilya'da 6 milyon araç, şeker kamışından üretilen metanol kullanmaktadır. Özbekistan ve Kırgızistan'daki dünyanın en büyük ticari enerji orman ve tarımcılığı uygulamasına AB tarafından destek sağlanmaktadır. Bir benzeri çalışma Filipinler'de tamamlanmak üzeredir.
Filipinler halen yüzde 17 olan yenilenebilir enerji payını yılda yüzde 7.8 arttırmayı planlamaktadır. Bu konuda çalışma yapan diğer ülkeler arasında Nikaragua, Guatemala, Kosta Rika, Küba, Fiji, Mauritus (Mauritus toplam elektrik enerjisinin yüzde 60'ını şeker kamışı kaynaklı biyokütle enerjisinden karşılamaktadır), Tayland, Macaristan, Estonya, Litvanya, Hindistan, Çin, Güney Afiika, Zimbabwe ve Uganda yer almaktadır. Çin'de sayılan 11 bin civarında çeşitii büyüklükte tesislerden üretilen biyogaz ise elektrik ve fabrikaların enerji gereksiniminde kullanılmaktadır. ABD'de de yağlı tohumlardan elde edilen biyomotorin saf olarak veya petrol kökenli mototrein ile kanştırılarak kullanılmaktadır.
Ülkemizde her ne kadar Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemal Atatürk, Atatürk Orman Çiftligi'nde kullanılmak üzere biyoyakıt üretimi denemeleri başlatarak yenilenebilir enerji kullanılmak üzere bir adım atmış olsa da daha sonraki siyasi karar vericiler bunun devamını getirememişlerdir. Ancak günümüzde pek çok ülke ve AB yenilenebilir enerjiyi gündeme taşıyınca, ülkemiz karar vericileri zoraki de olsa bir yasa çıkartmıştır. Fakat neo-liberal politikaların benimsenmesi ile serbestleştirme ve özelleştirme uygulamalarına geçilip, kamu tamamen enerji piyasasından çekilince bunun pek de bir anlamı kalmamıştır. Zira ülkenin orta ve uzun vadeli ne tarım, ne de enerji stratejisi ve planı bulunmaktadır. Ve yaratılan boşluktan da çıkar çevreleri faydalanmaktadır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Yasası kapsamında biyoetanolü benzin (yüzde 2 alkol ve yüzde 98 benzin) kullanımı başlatıldı. Amaç; petrol bağımlılığını azaltmak ve yerli üretim yapılarak, tarım sektörünü hareketlendirmek, çiftçimize yeni alan açmak, fabrikalar kurup, istihdam yaratmak olmalı idi. Ancak biyoyakıt hammaddesi tarım ürünleri İthal edilmesine göz yumulması ile
bu amaca ulaşılamadı. Burada hiçbir siyasi sorumluluğu olmayan fakat yetkilerle donatılmış Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'nun da, Enerji Bakanlığı'nın da sorumluluğu bulunmaktadır. Aslında AKP Hükümeti göreve geldiğinden bu yana hep yerli kaynaklara öncelik vereceğinden söz etmiş, ama sürekli tersini yapmıştır. Kömür ve doğal gaz kullanımı da bunu göstermektedir. Göreve geldiklerinde elektrik üretimi içerisinde yerli kaynak olan kömürün payı yüzde 35'ler civarında iken doğal gaz yüzde 26 civarında idi. Ancak bugün bu oranlar kömürde yüzde 20 iken doğal gazda yüzde 44 olmuştur.
Bir diğer başıboşluk da EPDK'nın görevini yapmamasından kaynaklanan lisanssız üretimdir.
Piyasada çok sayıda lisansız üretim yapan, biyodizel satışı yapan işletme mevcuttur. Standart dışı üretimin ülke ekonomisine ve vatandaşa vereceği zarar büyüktür. Diğer yandan elektrik eneıjisinde kaçak kullanımdan özellikle yaz aylarında tarımda sulama yapan çiftçinin sorumlu tutulması çözüm getirmemektedir. Zira bİr süredir zam yapılmamasına rağmen Türkiye'de dünyanın en pahalı elektrik fiyatı olduğu bir gerçektir. Bu gerçek ortada iken yerli kaynak olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmemekte, teknolojik destek verilmemekte ve çiftçiye kullanım açısından yol gösterici olunmamaktadır. Oysa güneş ve rüzgar enerjisi kullanılarak, lokal ölçekte tarımsal sulama yapılabilir. Bu tür sulama hem enerjinin taşınması masraflarını, hem de enerjideki kayıplar düşürecektir.
Bir yanlış politika da yine yerli ve yenilenebilir olan biyogaz kullanımı doğrultusunda köylüye destek olup yol gösterilmesi gerekirken, bu olanağın değerlendirilebilecegi köylere ithal bağımlılığımızı çok yukarılara çeken doğal gazın götürülmesidir. Benzer bir durum jeotermal kaynaklarımızın bulunduğu bölgelere doğal gaz götürülmesi ile yaşanmaktadır.
Öneriler
Öncelikle ülke koşulları da göz önüne alınarak orta ve uzun erimli enerji tarımı ve enerji ormancılığı stratejik planlaması yapılmalıdır. Bu planlama genel enerji, tarım, sanayi ve ulaşım politikaları ile birlikte bütünlüklü olarak ele alınmalıdır. Ülkemizde C4 tipi bitkiler de ve özellikle tatlı sorgum ile enerji tarımına başlamak uygun olacaktır. Biyoyakıt üretiminde mutlaka tarım- sanayi entegrasyonu sağlanmalıdır. İthal hammadde getirilmesinin önü kesilmelidir. Her yıl 1 milyar dolarlık yağ ithalatı yapan Türkiye'nin biyoyakıt üretiminde başarılı olabilmesi için yaglı tohum bitkilerinin üretiminin arttırılması, desteklenmesi ve yol gösterici olunması gerekmektedir.
Dönüşümlü ekim, kooperatifleşme vb. faaliyetler için çiftçi bilinçlendirilmelidir. Katı yakıt olarak kullanılacak biyokütienin endüstriyel tesislerde ve santrallerde verimli yakılabilmesi için AR-GE çalışmalarına kaynak ayrılmalıdır.
Biyokütle ve güneşe yönelik gelecek kurgusu mutlaka yapılmalı, toplam elektrik enerjisi içindeki payları süreç içerisinde arttırılmalıdır. Özellikle 2030'lu yıllar ve sonrası için önem kazanacak olan güneş enerjisine yönelik şimdiden bütçeden AR-GE çalışmaları için pay ayrılmalıdır.
Bilinmelidir ki, enerji tarımı ve enerji ormancılığına önem verilmesi ile; 80 binin üzerinde çiftçiye iş imkanı sağlanacaktır. Petrole olan ithal bağımlılığımız oransal olarak aşağı çekilmiş olacaktır.
Yurtiçinde yapılacak tesisler ile yaklaşık 250 milyon YTL'lik ithalat sanayine iş hacmi sağlanacak olup istihdam artışı yaratılacaktır. Terk edilmiş tarım alanlarının, tarıma açılması olanağı doğacaktır. Erozyon ile mücadelede belirli bir mesafe kat edilecektir, iç göç azalacaktır. Karbondioksit emisyonlarında yüzde 50 düşüş sağlanacaktır.
(Cumhuriyet Tarım Hayvancılık Eki 10.10.2006)



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ

YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU

OKTAY FIRAT’I KAYBETTİK…

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO 49. ÇALIŞMA DÖNEMİ BAŞLADI

EMEK VE BİLİM İLE KURULACAK YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN: YAŞASIN 1 MAYIS!

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 1575


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.