Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 08.10.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, NTV’de katıldığı Eko-Diyalog programında yaptığı konuşmada, ülke ekonomisinin temel sorunu olan cari açığın suçlusunun enerji fiyatlarının yüksekliği olduğunu söylüyor. Ali Babacan, Türkiye’nin enerji ithal eden bir ülke olduğunu, petrol, petrol ürünleri, doğalgaz ve kömürden oluşan enerji ithalatımızın bu yıl 28-29 milyar dolar seviyesinde olacağını, son dört yıldır enerji fiyatlarındaki artıştan çok olumsuz etkilendiğimizi belirtiyor. Babacan, 2002’den bu yana enerji fiyatları aynı kalsaydı cari açık ne olurdu diye yeni bir çalışma yaptıklarını açıklıyor. Bu çalışmaya göre geçen yılki cari açığın GSMH’a oranı % 6,4 imiş eğer enerji fiyatları 2002’den bu yana değişmemiş olsaymış cari açığın GSMH’a oranı % 3,9 bu yıl ise % 4 olarak kapanabilecekmiş. TÜİK’in 2006 yılının ikinci çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını açıkladığından bugüne uzmanlar, köşe yazarları ve sivil toplum kuruluşları cari açık tehlikesi üzerine görüş beyan ettiler. Uzmanlar cari açığı sıcak para ile finanse etmeyi seçen politikaları yüzünden hükümeti eleştirdiler. Ama hükümet doğrudan yabancı sermaye girişiyle, uzun vadeli kredileri toplayarak cari açığı kapamaya çalıştı. Bugün ülke ekonomisindeki uygulanan politikanın yüksek faiz, düşük kur politikası olduğunu ve bunun ithalatı beslediğini de biliyoruz. Bugün enerji ithal ediliyor olması yeni bir sorun değildir ve cari açığın da tek nedeni değildir. Ama dikkat edilmesi gereken kilit nokta Bakanlar Kurulu’nda nükleer yasası imzaya açılmışken cari açığın faturasının enerjiye çıkarılıyor olmasındaki tesadüftür. Ya da elektrik dağıtımının özelleştirilmesinde ön yeterlilik teklifleri toplanmasındaki çelişkidir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirmeye açılan elektrik dağıtım bölgelerinden üçü için çıkılan ihaleye katılmak amacıyla 83 ön yeterlilik başvurusu yapılıyor. Başkent Elektrik Dağıtım için 25, Sakarya Elektrik Dağıtım için 30, İstanbul Anadolu Yakası elektrik dağıtım ihalesi için ise 28 ön yeterlilik başvurusu bulunuyor. Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. Ankara, Kırıkkale, Zonguldak, Bartın, Karabük, Çankırı ve Kastamonu illerini kapsıyor. Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. kapsamında ise Sakarya, Bolu, Düzce ve Kocaeli illeri yer alıyor. İlginçtir ki bu bölgeler kayıp kaçak oranın en düşük olduğu illeri kapsıyor. Bugün büyüklüğü 12 milyar dolarla ifade edilen bir sektör özelleştiriliyor. Satıyoruz ki Sayın Babacan’ın ifade ettiği cari açığı perçinleyen yüksek faizleri verebilmek için elimizde paramız olsun. Tabii bu satışlar dışında halkın cebinden çıkacak paralar da gelecek elektrik zammıyla beraber pek yakında gözüküyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), TETAŞ’ın zam talebine olumlu yanıt vermiş, üstelik geriye dönük olarak 1 Eylül 2006 tarihinden itibaren % 23,9 oranında zammın yürürlüğe konulmasını onaylamıştır. Böylece 1 Temmuz elektrik kesintisinin ardından ortaya atılan Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği (DUY) ve serbestleştirme uygulamalarının maskesi düşmüş, uygulama gereği kaçınılmaz olduğunu vurguladığımız fiyat artışları açığa çıkmıştır. Daha dağıtım şirketlerinin özelleştirmesi başlamadan pahalı elektrik uygulaması yürürlüğe sokulmaktadır. DUY’un terazisi şaşmış, halkın yararına olacağı iddia edilen denge ve uzlaşma pahalı elektriğe dönüşmüştür. Yukarıda da bahsettiğimiz TETAŞ ‘ın %23,9’luk zammı TEDAŞ’a yansıtılırsa bu zamda % 25 oranla halka yansıtılırsa, halktan fazladan 1.6 milyar YTL tahsil edilecek, ayrıca TETAŞ’ın da 2.5 milyar YTL kamu zararı oluşacaktır. Diğer yandan TETAŞ’a yazılan bu kamu zararının Hazine üzerinden halkın vergileriyle karşılanması söz konusu olacaktır. İşte o zaman GSMH, TEFE, TÜFE vb. oranlarını, cari açık ve mali durumumuz ne olacak onu bilemiyoruz ancak zamlar peşi sıra gelince, enerjideki kaos artmaya devam ettikçe, elektrik şirketlerimiz satılınca, yönetim ve demokrasi krizlerinin önü alınamadıkça kısacası ortalık harman yerine dönünce o zaman ne olacak halimiz bunu hiç kimse düşünmez mi?
|