|
Taylan Erten taylane@dunya.com
Türkiye'nin "enerji gündeminde" derin kuytulara itilen o kadar olay var ki... Unutmak istemeyen hafıza unutmaz... Unutmak istemeyen hafıza unutturmaz!... Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ'nin (TEDAŞ) Adana bölgesinde görevli mühendis Hasan Bahkçı kimdi? Kimler öldürmüştü? Neden Öldürmüştü? Öldürtenler kimlerdi? Yoksa... Tetiği çekenle, kaçak elektrikten büyük kazanç devşiren kimi "sanayiciler"; kaçak elektrikten büyük kazanç devşiren kimi "sanayicileri" kollayan kimi bürokratlar? Olur mu? Hani, "sanal alemin" geçirgenliğinde birbirlerinin kimliğine, kişiliğine bürünüp de "suret" değiştiren insan figürleri gibi... Bu o muydu, o bu muydu, kim hangisiydi?... Türkiye'nin "enerji gündeminin" kuytularında, "kör diplere" doğru çekiştirilen, ittirilen o kadar büyük olaylar var ki... Görebildiklerimiz, algılayabiidiklerimiz, bilebildiklerimiz, bizlere anlatılanlar, anlayabildiklerimiz, anlayamadıklanmız... "Buzdağının" o kadar küçük parçası ki... TEDAŞ'ın Adana bölgesinde kontrol mühendisi, sonra "Büyük Müşteriler" bölümüne bağlı "kayıp-kaçak" bölümünde "takipten sorumlu" mühendis Balıkçı, işte o "buzdağının" suyun yüzünde görünen küçük parçasını adeta "namus keskisiyle" yonta yonta suyun altındaki o büyük, o devâsâ kütleyi bir yerinden "çatlattığında"... Ölümün kısa öyküsü Ölüm, kapandığında her şeyi silen bir parantez midir? Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Balıkçı'nın anısını kitaplaştırdı: Adı, "Yalnız Değilsin"... EMO Yazmanı Cengiz Göltaş'ın sunuş yazısından ölümün kısa öyküsünü süzdüm. Parantezi açıyorum; "Enerji dağıtımında yaşanan kayıp-kaçaklar konusunda yıllardır hiçbir iyileştirme çabası içinde olmayıp, dağıtım şebekelerini kaderine terkeden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, elektrik mühendisi Hasan Bahkçı'yı Adana TEDAŞ'tan Şanlıurfa'ya geçici görevlendirme adı altında sürgün etmişti." Parantezi kapatıyorum: "Hasan Balıkçı görev yaptığı Şanlıurfa'da 18 Ekim 2002'de görevi başında alçakça bir saldırı sonucu öldürüldü." Neden? Çünkü Bakkçı, "Türkiye'de, kaçak elektrik kullanımının, özellikle sanayide ve imalathanelerde yoğunlaştığını, bunun korkunç boyutlara vardığını" fark etmişti. Bu gerçeğin "kayıp-kaçak" terimlemesiyle 'bulamaç" haline getirilip, gerçeğin Örtülendiğini de... Özet mi? Kayıp yoksulların; kazanç ise ödediğinden üç kat fazla elektriği hileyle, hurdayla, sayaç gizleyerek, sayaç okutmayarak, okumak isteyeni tehdit ederek, milyarlarca lira rüşvet önererek, olmadı amirlerine şikâyet ederek kullanan kimi "sanayici"lerindi. Balıkçı "buzdağının" gövdesini Adana'da çatlatmıştı. Gövdenin içi Yalnız Değilsin", sıradan bir anı kitabı değil; bir hayat öyküsü. Hasan Balıkçı'nın onurlu, yurtsever, namuslu kişiliğinde anlam bulan tüm hayatların; direnmenin, cesaretin belgeseli... Göltaş demiş ki: "Türkiye'nin neoliberal politikalar ekseninde tüm kamusal hizmet alanlarının tasfiye edildiği, kamusal alanın içi boşaltılarak işlemez hale getirildiği, ardından özelleştirme adı altında yolsuzluk, usulsüzlüklerle beslenen sürecin toplumsal yaşamda tüm etik ilkeleri tahrip ettiği, bireysel yaşam ve çözümlerin hayatın her alanında kutsandığı bir süreçte BAŞKA BİR HAYATIN mümkün olduğunu göstermek için onurlu ve dürüst bir yaşamın savunusunu yapıyordu." Kim? Hasan Balıkçı! "Yalnız Değilsin", Balıkçı'yı Şanlıurfa'ya geçici görevle sürgün edenlerin eline geçer mi? okurlar mı, okurlarsa ne hissederler, hissederler mi? Yoksa, "serbest piyasada" vicdanlar da sızlamaz mı?! (Dünya 18.10.2006)
|
|
|