|
Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 29.10.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
Bugün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 83. yılı. Cumhuriyet, ırk, dil, din, inanç, cinsiyet farkı gözetmeksizin her ülke vatandaşının ortak varlığıdır. Din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan laiklik; yurttaşların fikirlerini serbestçe ifade etmelerini ve yönetime katılmalarını sağlayan demokrasi; adaleti teminat altına alan hukuk devleti, Cumhuriyetin toplumsal sözleşmesinin vazgeçilmezidir. Peki bu sözleşme üzerinden, 29 Ekim 1923 yılında gencecik bir Cumhuriyet ülkesi olarak kurduğumuz vatanımızda 83 yıl sonra neler oluyor? Çıkan yasalar sonucu; IMF ve Dünya Bankası ile ülkeyi yönetme politikasının sonucunda oluşan tablo ise şöyle: AB dinamiği adı altında ‘serbest dolaşımın olmadığı, Gümrük Birliği’nde rekabet eden firmaların bile mal pazarlamak için hareket edemediği, ülkelerindeki en güzel sahiller yabancılara verilerek gelirleri ile kalamadıkları asla kalamayacakları lüks oteller yapılan, bankacılık sistemi yabancılaşan, devlete olan borçları dahi yabancı tekellere satılan, Telekom’u, Ereğlisi, Tüpraş’ı, Telsim’i, TV’leri, limanları, uluslararası sermayeye transfer edilen, ülkesinden petrol boru hatları geçip sadece 100-200 milyon dolar gibi komik kiralar ile avunup elindekinin değerini bilmesi engellenen, belki de çok daha fazlasını elde eden ve/veya etme şansına sahip bir ülke ve onun halkı. Çıkarılması düşünülen nükleer santrallar kanunu. Bu konuyu defalarca köşemizde işledik. Ülkemizdeki enerji kaynaklarının planlı ve verimli kullanılmadığını, doğru yönetilmediğini, bu yüzden dünyanın çöp teknolojilerine ev sahipliği yapmayacağımızı, Çernobil kazasının sonuçlarının hala sürdüğünü her fırsatta kamuoyuna anlattık. Aynı tarımda olduğu gibi, bankacılıkta olduğu gibi ve diğer birçok sektörde olduğu gibi enerjide de dışa bağımlı olmaya ve ülkemizin ve yurttaşlarımızın geleceğini tehdit altına atan politikalara devam ediliyor.Gündemde görüşmeleri devam eden diğer bir tasarı ise Tohumculuk Kanunu. Tasarıya göre ülke tarımımızdaki tohumlarımız patentleşerek, şirketleştirilmek isteniyor. Tarımsal üretim sürecinde çiftçiyi kendi ürettiği üründen tohumluğunu ayırıp kullanmaktan alıkoyarsanız, işte o zaman çiftçiyi, çiftçi olmaktan çıkarırsınız. Tohuma kimi sahip kılar iseniz, onu çiftçiye de sahip kılarsınız yani çiftçiyi ona bağımlı kılmış olursunuz. Ülke tarımı ve çiftçisi bir elin parmaklarını geçmeyen dünya gıda tekellerine teslim ederseniz artık köylüyü milletin efendisi olarak göremezsiniz. Diğer bir yasa tasarısı ise bizi çok yakından ilgilendiriyor. TBMM’inin Tarım, Köy ve Orman İşleri Komisyonu’ndan çıkan “Tarım Dışı Alanların Yeniden Yapılandırılması” hakkındaki yasa il sınırlarımız içerisinde bulunan ve sekiz yıldır hukuk mücadelesi içinde olduğumuz Cargill tesislerine af getiriyor. Cargill, 1997 yılında İznik Gölü kenarında kurulmak üzere ilk girişimlerde bulunmuş, 2000 yılında da faaliyete geçmişti. Şubemizin de davacı olduğu Cargill sürecinde, sekiz yılda toplam 6 dava açıldı ve her seferinde kazandık. Bu mücadelenin sonucunda, Orhangazi Kaymakamlığı yargı kararlarını uygulayarak 20 Ekim 2006 tarihinde Cargill kapatıldı.İdareler, yargı kararlarını uygulamış olsalardı belki bu sorun bu noktaya gelmeyecekti derken sorunun kamu idaresinden değil siyasi iradede olduğunu bir kez daha anladık. TBMM’ine Cargill’i kurtaracak yeni bir yasa tasarısı üstelik ne acıdır ki kentimizin vekillerinden birinin önerisiyle geliyor. Ulu Önder Atatürk’ün 125. yaşını, Cumhuriyetimizin 83. yılını kutladığımız bugün, TBMM’ye sesleniyorum; Nükleer santrallar Kanunu’nu, Cargill’i kurtaracak olan bu yasa tasarısını meclise getirmeyin. Cumhuriyet’in kurulduğu bu çatının altında, 1. derece tarım arazimize kurulmuş bir sanayi tesisi olan, planlarımıza ve hukukumuza uymayan bu şirkete birileri istedi diye af getirmeyin. Af getirmeyin ki biz yurttaşların sizlere güveni devam edebilsin. M. Kemal Atatürk’ün şu sözünü hiç unutmayalım. ”Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık,Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi İstiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin?..Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!..” 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
|
|
|