|
Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'un 31.12.2006 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
2006 yılının son günündeyiz. Saddam‘ın idamıyla biten 2006 yılı, içinde yaşadığımız dünyanın ve ülkemizin durumuna ilişkin akıl dışılığını, diğer yıllarda da olduğu gibi devam ettirdi. Meksika yerlilerinin kurtuluş mücadelesini veren Zapatista lideri Komutan Yardımcısı Marcos, yeni adıyla sıfır delege, bundan on yıl önce mücadeleye başlarken "ilerliyoruz diye geri geri giden ve barbarlaşan bir kapitalizmle karşı karşıyayız" diyordu. Evet bu öyle bir barbarlık ki bir diktatör asılırken diğeri rahatça uyuyabiliyor. Şiddet bir çeşit oyun gibi artık. 2006, neo-liberal politikaların iflasının tescillendiği ve alternatif arayışların arttığı bir yıl oldu. Fransa‘da ucuz emek gücü olarak kullanılmak istenen gençlerin zaferi ve Amerika‘ya yayılan göçmen isyanları, Bangladeş‘te tutuşturulan fabrikalar, Kore‘de işçilerin hükümete attırdığı geri adımlar neo-liberal barbarlığın çöküş sürecinin işaretlerindendi. Bağımsız ve halka dayalı programlar dünyanın dört bir yanında öne çıkmaya başladı. Ancak neoliberal saldırıların şiddeti de arttı. Ülkemizde bu saldırılardan nasibini aldı. Özelleştirme adıyla neoliberal politikaların isteği sonucu olan serbestleşmeye hizmet edecek, kamu iktisadi teşekküllerin satışları gerçekleşti. Erdemir Demir Çelik, Telekom, TÜPRAŞ, limanlar vs. gibi Cumhuriyet‘in kurucu sanayi yapıları tek tek satıldı. Ve satılmaya devam ediyor. Elektrik özelleştirilmeleri de elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirmesiyle başladı. Odamız 2006 yılının son ayının son haftasında bu sürece dur demek için bir kampanya başlattı: "Enerjine Sahip Çık, Geleceğini Karartma". 3 dağıtım bölgesinin özelleştirmesine yönelik ihale süreci ve Elektrik Mühendisleri Odası olarak bu ihaleye karşı açmış olduğumuz dava süreci bildiğiniz gibi devam ederken başlatılan bu kampanyanın gerekçeleri ise şöyle: "Bugün Türkiye, elektrik alanındaki özelleştirme uygulamaları nedeniyle karanlıkta kalma tehdidiyle karşı karşıyadır. EPDK Eylül 2006 itibariyle 6 bin 586 megavatlık yeni tesis için lisans vermiştir. EPDK Başkanı Yusuf Günay‘ın en son 10. Enerji Kongresi‘nde yaptığı açıklamaya göre, bu lisansların 1600 megavatlık bölümü işletmeye girmiştir. Yani EPDK‘nın lisanslama faaliyetine başladığı ve kamunun yatırım yapmasının yasaklanmış olduğu dönemde yıllık ortalama 400 megavat kurulu güçte özel sektör yatırımı faaliyete geçebilmiştir. Bu ise, 2006 yılı ilk yarısı itibariyle Türkiye‘nin kurulu gücünün yalnızca yüzde 1‘ine denk gelmektedir. Oysa, düşük senaryoyu baz alsak bile yıllık 2 bin 520 megavat kurulu güçte santral yapımı gerekmektedir. Bildiğiniz gibi Enerji Bakanlığı, yüksek senaryoya göre enerji talebinin yıllık yüzde 8.4, düşük senaryoya göre ise yüzde 6.3 artacağını varsaymaktadır. EPDK‘nın yatırımları denetlediği iddiaları ise gerçeklikten uzaktır. Kendi internet sitelerinde yayımladıkları 167 adet inşa halindeki santraldan 28 tanesinin inşa süreci hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıklarını açıklamaktadırlar. Bu nedenle bir an evvel kamunun yatırım yapabilmesi yollarının açılması gerekmektedir. Arz güvenliği özel sektöre bırakılamayacak kadar önemlidir. Elektrik alanında özelleştirme ve piyasalaştırma talebiyle oluşturulan sistem zaten pahalı elektriği ve zamları kaçınılmaz kılmaktadır. Önce üreticinin maliyetleri+kâr, sonra toptan satış şirketinin işletim giderleri+kâr, iletim sistemi maliyeti+kâr, ardından dağıtım sistemi giderleri+kâr, perakande işletim giderleri+kâr olmak üzere yeni bir saadet zinciri öngörülmektedir. Dağıtım bölgelerinin özelleştirme gerekçeleri de gerçekleri yansıtmamaktadır. Öncelikle kayıp-kaçak oranlarını dikkate alan bir bölgesel planlama yapılmamış, bu yapılmadığı gibi kayıp-kaçak oranı Türkiye ortalamasının altında ve görece kârlı 3 bölge öncelikle satışa çıkarılmıştır. Nitekim bugüne kadar yapılan elektrik alanındaki özelleştirmelerde özel sektör kârı, kamu zararı üstlenmiştir. Kamunun zarar tablosu milyarlarca dolara ulaşmıştır ve bu zararla Türkiye‘nin yatırım açığını çoktan kapatması mümkündür. Tüm bu gerçekler ortada dururken, ÇEAŞ, AKTAŞ gibi yaşanmış örnekler bu kadar taze iken, aynı hatalı uygulamada ısrar etmenin mantığını anlayamıyoruz. Bir ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bir alan olarak enerji politikalarının, çeşitli lobilerin talepleriyle değil, kamu yararı gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle kamuoyuna "Enerjine Sahip Çık, Geleceğini Karartma" çağrısında bulunuyoruz." Kampanya çerçevesinde http:// www. enerjinesahipcik.org/ adresinde bir web sitesi hazırlandı. Web sitesinden konuya ilişkin tüm detayları görebilirsiniz. 2006 yılında, dünyamız ve ülkemiz böylesine histerik bir kargaşayı yaşarken diğer yandan insanlığın gelişimine, özgürlüğe ve geleceğe dair umutların da yükseldiği bir yıl oldu. Latin Amerika‘da yükselen sosyalizm rüzgarı, Avrupa kıtasındaki öğrencilerin, işçilerin mücadeleleri 2007 yılına özgürlükten, barıştan, eşitlikten yana umutlar taşıyor. Bizler enerjimize sahip çıkarak, geleceğimizi aydınlık tutmak için bu umudun peşinden gitmeye devam edeceğiz. Yedi iklim dört kıtadaki kardeşlerimizin, dostlarımızın, tüm halkımızın, Bursa‘da yaşayan herkesin, meslektaşlarımızın, tüm okurlarımızın bayramını kutlar yeni yılın sağlık ve mutluluk getirmesini dilerim.
|
|
|