Yönetim Kurulu Başkanımız Erdal AKTUĞ'UN 14.01.2007 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
İran‘ın doğalgazı kesmesiyle başlayan ülkemizin enerji gündemi önce Başbakan‘ın basına verdiği demeç sonra da 9 Ocak günü Bakanlar Kurulu‘nda kararlaştırılan ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından uygulamaya konulan elektrik dağıtımı özelleştirilmesinin erteleme kararıyla devam etti. Her seferinde ifade ettiğimiz üzere ülkemizde enerji politikasının olmayışından kaynaklı yaşanan sorunlar geometrik artışına devam etmektedir. Bu nedenlerle Odamız "Enerjine Sahip Çık, Geleceğini Karartma" başlığında başlattığı kampanya ile tüm yurttaşları enerjisine sahip çıkmaya çağırıyor. Enerji alanında yaşanan kapalı devre sorunların açığa çıkarılması ve bir an önce çözüm bulunması gerekiyor. Bu nedenle başlatılan kampanya çerçevesinde Şube olarak 11 Ocak 2007 tarihinde bizlerde bir basın açıklaması yaparak kampanyamızın gerekçelerini sizlere aktarmaya devam ettik. Bu basın açıklaması kapsamında Enerjimize Sahip Çıkıyoruz Çünkü; YATIRIM YAPILMIYOR, KARANLIKTA KALACAĞIZ Bugün Türkiye, elektrik alanındaki özelleştirme uygulamaları nedeniyle karanlıkta kalma tehditiyle karşı karşıyadır. EPDK Eylül 2006 itibariyle 6 bin 586 megavatlık yeni tesis için lisans vermiştir. EPDK Başkanı Yusuf Günay‘ın en son 10. Enerji Kongresi‘nde yaptığı açıklamaya göre bu lisansların 1600 megavatlık bölümü işletmeye girmiştir. Yani EPDK‘nın lisanslama faaliyetine başladığı ve kamunun yatırım yapmasının yasaklanmış olduğu dönemde yıllık ortalama 400 megavat kurulu güçte özel sektör yatırımı faaliyete geçebilmiştir. Bu ise, 2006 yılı ilk yarısı itibariyle Türkiye‘nin kurulu gücünün yalnızca yüzde 1‘ine denk gelmektedir. Oysa, düşük senaryoyu baz alsak bile yıllık 2 bin 520 megavat kurulu güçte santral yapımı gerekmektedir. Bildiğiniz gibi Enerji Bakanlığı, yüksek senaryoya göre enerji talebinin yıllık yüzde 8.4, düşük senaryoya göre ise yüzde 6.3 artacağını varsaymaktadır.
EPDK‘nın yatırımları denetlediği iddiaları ise gerçeklikten uzaktır. Kendi internet sitelerinde yayımladıkları 167 adet inşa halindeki santraldan 28 tanesinin inşa süreci hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıklarını açıklamaktadırlar. Bu nedenle bir an evvel kamunun yatırım yapabilmesinin yollarının açılması gerekmektedir. Arz güvenliği özel sektöre bırakılamayacak kadar önemlidir.
ÖZEL SEKTÖR PAHALI ELEKTRİK ÜRETİYOR Bu yılın ilk yarısı itibariyle elektrik üretiminde kamu santralleri toplam kurulu gücün yüzde 57.6‘sına sahip olmasına karşın üretimdeki payları yüzde 47.4‘e geriletilmiştir. Yani üretimin yüzde 52.6 ile yarıdan fazlası özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. Özel sektör tarafından pahalı elektrik üretiminin yansıması bugün TETAŞ‘ın fiyatlarını önce yüzde 23 ardından 2007 yılından itibaren geçerli olmak üzere yüzde 8 düzeyinde artırmasına neden olmuştur. Daha dağıtım özelleştirme süreci başlamadan tüketicilere yansıtılacak zam tartışması başlamıştır.
İHALE ERTELENMESEYDİ 3 BÖLGE İLE ÖZEL SEKTÖR KARA , KAMU ZARARA GEÇECEKTİ Dağıtım bölgelerinin özelleştirme gerekçeleri de gerçekleri yansıtmamaktan uzak idi. Öncelikle kayıp-kaçak oranlarını dikkate alan bir bölgesel planlama yapılmamış, bu yapılmadığı gibi kayıp-kaçak oranı Türkiye ortalamasının altında ve görece karlı 3 bölge öncelikle satışa çıkarılmıştı. Bu 3 bölgenin 2005 yılı vergi sonrası karı, 195 milyon 870 bin YTL‘dir. 20 bölgeden oluşan TEDAŞ‘ın 162 milyon 183 bin YTL olan vergi sonrası karından bu 3 bölgenin karı düşüldüğünde TEDAŞ 33 milyon 688 bin YTL zarara geçecektir. Görüldüğü gibi kamunun zararına yol açacak bir özelleştirme yöntemi belirlenmişti. Önümüzdeki yıllarda TEDAŞ adına halkın vergilerinden her yıl artan miktarda tutar kamu zararı olarak ödenecekti. Ancak bu arada 3 bölgeyi satın alan şirket ya da şirketler karlarına kar katacaklardı.
40 KALEMLİK FATURA HALKA YANSITILACAK Nitekim özelleştirme için belirlenen yöntemde dağıtım ve perakende işini üstlenecek, üzerine istediği kadar üretim hakkına da sahip olarak yatay ve dikey olarak tekelleşme olanağı verilen bu şirketler, 40 kalemden oluşan her türlü giderlerini tarife aracılığıyla halktan tahsil edeceklerdir. Bu kalemler içerisinde işletim giderlerinin dışında yatırım ve işletme hakkı devir bedeli de öngörülmektedir. Yani şirketler, dağıtım bölgeleri için ihalede belirlenecek tutarın tamamını, fazlasını ya da bir bölümünü işletme hakkı devir bedeli olarak halktan tahsil edeceklerdir. Yapacakları yatırım maliyetlerini de tarifeler aracılığıyla halktan toplayacaklardır BATIK ENRON DA İHALEDEYDİ Ertelenen 3 dağıtım bölgesinin özelleştirilmesi için açılan ihalede, "şeffaflık" ilkesine aykırı olarak hangi kriterlere dayandığı belli olmayan bir biçimde şirketlere ön yeterlilik verilmiştir. Başvuran şirketler incelendiğinde Elektrik Mühendisleri Odası‘nın bugüne kadar dağıtım özelleştirmeleri konusunda gündeme getirdiği tekelleşme ve kamu hizmeti açısından kaygılarının ne kadar geçerli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Ön yeterlilik verilen şirketlerden biri olan Prisma‘nın aslında batık Enron‘u devralan bir şirket olduğu belirlenmiştir. Enron‘un finansal oyunlar dahil olmak üzere bulaştığı yolsuzluk ortaya çıkmış, bunun bedelini ise Kaliforniya eyaletinde yaşayanlar ödemişlerdir. Kaliforniya‘da 27 Şubat 2001‘de yaşanan ve o bölgedeki abonelerin yalnızca yüzde 2‘sini kapsayan kesintinin bedeli 45 milyar dolar olmuştur. Prisma bu batık Enron şirketini devralmış olan bir şirkettir. Prisma‘nın yalnızca geçmişi değil, bugünü de karanlık görünmektedir. Prisma‘nın sahibi Ashmore Energy International Limited olarak görülmektedir. Bu şirketin adresi ise Cayman adalarıdır. Ashmore‘un arkasında ise bir yatırım fonları yönetim şirketi görünmektedir. Tüm bu gerekçelerle elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin erteleme kararı yetersizdir olması gereken ise özelleştirmenin iptal edilmesidir. Kamuyu bu kadar yakından ilgilendiren bir konuda özelleştirme gibi bir politik karar ve uygulamadan vazgeçilmelidir. Ve bu kampanya çerçevesinde anlaşılmalıdır ki ELEKTRİK ÖZELLEŞTİRİLEMEZ.
|