Yeni küresel telekomünikasyon düzeni, neoliberal birikim modelinin yansımasıdır. Bu modelde telekomünikasyon alanındaki düzenleyici kuruluşların oyuncular arasındaki rekabeti sağlayacak yönde İşlemesi ve kararlarını "maliyet temellilik" temelinde oluşturmaları gerektiği söylenir. Oysa maliyet temelliliğin sağlanması o kadar da kolay değildir. Çoğu zaman karmaşık tarife yapılarının ardında, "maliyet temellilik" bahanesiyle siyasal iktidarın bir taraftan yana bastırması etkili olur.
Sektörün içindeki uzmanlar Türk TeleKom‘un son tarife yapısına temel oluşturan yönetmeliğin Telekomünikasyon Kurumu‘nun istememesine karşın, Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin baskısıyla onayladığını ileri sürüyorlar. Bu sava göre Erdoğan‘la, Türk Tele-kom‘u satın alan öger grubu arasındaki ilişkiyi Türkiye‘deki bir sermaye grubu kuruyor. Bu şüphelere kaynaklık eden gelişmeleri aktarmadan önce, tarihsel olarak siyasi baskı yoluyla telekomünikasyon tarifelerinin belirlenmesinin ilk kez olmadığına dikkat çekelim. İlk kayda geçmiş siyasi baskı operasyonu 1998 yılına dek geri gitmektedir. O dönemde Başbakan Mesut Yılmaz, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir‘dir. Turkcell ve Telsim cep telefonu işleticilerinin Türk Telekom‘la yapacakları ara bağlantı sözleşmesini sonuçlandırma yetkisi, Ulaştırma Bakanlığı‘ndadır. Firmalar arasında yapılan görüşmelerde bir uzlaşmaya varılamaz. Konu Ulaştırma Bakanlığı‘na ve hükümete gelir. Alınan karar, cep telefonu işleticilerinin istediği doğrultuda olur. Yapılan bu sözleşmelerde, Turkcell ve Tel-sim‘in Türk Telekom‘un karşılıklı hizmetlerinin nasıl ücretlendirileceği belirlenmişti. Türk Telekom, cep telefonundan yapılan bir aramayı sabit bir telefona iletmek için 1.4 Sent alırken, sabit telefondan cep telefonuna yapılan çağrıyı sonlandıran cep telefonu işleticileri 6 Sent alıyordu, iki yıllık dönemde, karşılıklı hizmetler nedeniyle Türk Telekom, Telsim‘den 21.5 trilyon lira alırken, 108 trilyon lira ödeme yaptı. Turkcell‘den ise 68.5 trilyonluk tahsilat yaparken karşılığında 370.7 trilyon lira ödedi (Bakınız İletişim Ağlarının Ekonomisi, s. 99-100). Bu sözleşme Türk Telekom tarafından adaletsiz bulunuyordu, ancak emir "hükümetten" gelmişti. Bu sözleşmeye yönelik olarak Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi mahkemeye gitti. EMO tarafından 1998 yılında açılan dava 2000 yılında sonuçlanmıştır. Ankara 9. İdare Mahkemesi‘nin 1999/577 E, 2000/831 K no‘lu ve 04.10. 2000 tarihli kararıyla; Türk Telekom (TT) ile GSM operatörleri arasında yapılan arabağlantı anlaşmasının çağrı sonlanma ücretleriyle ilgili Ek: D-Çizelge 1 ilave 1A.1 bölümü, "kamu yararına" aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme kararları geriye yönelik işletilmediği için, zarar görmüş olan "kamu yararının yerine gelmesi sağlanamadı. Ancak bu karar, o dönemin Başbakanı ve Ulaştırma Bakanı‘nın Yüce Divan‘a gönderilmesi için kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu‘nun kararının gerekçelerinden birini oluşturdu. Son tarifelerle ilgili yukarıdakine benzer bir süreç yaşanabilir mi? Şüpheler nereden kaynaklanıyor? Elimizdeki belgelerden birincisi 2007 yılı başında yayımlanan Türk Telekom A.Ş‘nin tarifelerin belirlenmesinde temel alınacak "Tavan Fiyat Tebliği". Türk Telekom‘un yeni tarifesi ne zaman yürürlüğe girmişti? 25 Aralık 2006. O halde söz konusu tarifenin onaylanmasına temel olan belge 31.12.2003 tarihini taşıyan tebliğ. Demek ki Telekomünikasyon Kurumu tarifeyi onaylarken ya 2007‘de çıkmış olan ya da 2003‘ten bu yana devam edeni seçecekti. Acaba bu ayrımı yaparken herhangi bir baskı altında bırakıldı mı?
|