|
Yönetim Kurulu Başkanı Erdal AKTUĞ'un 16.09.2007 tarihli Kent Gazetesi Köşe Yazısı
Marmara Enerji Forumu‘nun ikinci günü (8 Eylül) "Enerjide İletim ve Dağıtımın Bölgesel İncelenmesi" konusundaki oturumla başladı. Oturum Başkanlığını EMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı olarak benim yaptığım oturumun ilk kısmına dağıtım şirketleri AYEDAŞ, SEDAŞ, UEDAŞ, BEDAŞ yetkilileri katıldılar. Oturumda da belirttiğim üzere; "Bu oturumumuzda bölgesel verilerin verileceği Bölgemiz Dağıtım Şirketleri dışında (TEDAŞ, BEDAŞ, AYEDAŞ, SEDAŞ ve UEDAŞ) enerjide arz güvenliği, enerji sektörünün piyasa yapısı, serbest tüketiciler ve gelecekteki uygulamaları, lisans işlemlerini de tartışmak için elektriğin, doğalgazın ve petrolün yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetleme yapmayı amaçlayan T.C. EPDK yetkililerini de görmek ve amaçları doğrultusunda yaptıkları ve yapamadıklarını da tartışmak isterdik. Lakin iş yoğunluğu nedeniyle kendileri katılamadılar." Oturumun ilk kısmında dağıtım şirketlerinin yapısı özellikle de özelleştirilmesi hakkındaki politikalara değinildi. Yetkililer, mevcut durumda zaten özel sektörün her şeyi yaptığını; temizlik işlerinden hukuk işlerine kadar her şeyin özelleştiğini, kurum içindekilerin ise sadece koltukları beklediğini büyük bir trajediyle aktardılar. Oturumun ikinci kısmında ise TEİAŞ ve yük tevzi merkezinden yetkililer yer aldı.Geçtiğimiz aylar içerisinde Bölgemizdeki enerji kesintilerinin de bazılarının (tarihleri bende gizli) diğer illerde olduğu gibi arz talep dengesizliğinden kaynaklı açıktan meydana geldiğini yük tevzideki yetkililerin ağzından dinledik.TEİAŞ yetkililerinin verdiği rakamlarda kurulu gücün çoğunluğunu doğalgazın oluşturması ise işin bir başka trajik yanıydı.Üretimde de fark yok. Marmara Enerji Forumu‘nun ikinci günün ilk oturumundan sonra Oturum Başkanlığını EMO Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Sözen‘in yaptığı Enerjide Verimlilik, Kalite ve Tüketici Hakları Oturumuna geçildi. Bu oturumun katılımcıları ise EİEİ, TEDAŞ, OSB, TÜKODER ve EMO temsilcileri oldu. İkinci Panel ise KÜRESEL ISINMA ve ENERJİ POLİTİKALARI konusu üzerineydi. Yöneticiliğini EMO Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı olan Nedim Tüzün‘ün yaptığı Panele katılanlar, Prof. Dr. Orhan Şen - İstanbul Teknik Üniversitesi, Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar - Marmara Üniversitesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı, Ömer Madra - Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Yunus Arıkan - REC Türkiye İklim Değişikliği Proje Yöneticisi, Cengiz Göltaş - EMO Yönetim Kurulu Yazman Üyesi idi. Prof. Dr. Orhan Şen, Küresel Isınma tezlerinin iklimbilimsel açıdan farklı tezlere göre bilimsel yaklaşımlarını karşılaştırmalı olarak bize aktardı. Ardından Ömer Madra, yaklaşan felaketin ve yaşanan değişikliğin delillerini tek tek ortaya koydu. Madra‘nın ifadesi üzerine yerküre son on yılına girmiş bulunuyordu ve acilen gereken yaptırımlara geçilmesi gerekiyordu. Tanay Sıdkı Uyar, ise küresel ısınmanın neden kaynaklandığını, fosil yakıtların oluşturduğu sera gazı emisyonlarının dünyayı nasıl tehdit ettiğini aktardı. Yunus Arıkan ise Türkiye olarak neler yapmamız gerektiğini, ilk olarak 23. Dönem Meclis Araştırma Komisyonu oluştururak çalışmalara başlanması zorunluluğuna işaret etti. Cengiz Göltaş ise Türkiye‘deki enerji politikalarının durumunu çok güzel bir fıkrayla özetlemiş oldu. Bu anlamlı fıkrayı ben de size aktararak bu yazımı bitireyim. Bu fıkra 84 yıllık cumhuriyet tarihimizdeki enerji politikaların nasıl yamalı bohça, nasıl da her küçük sorunu çözmek için nasıl inanılmaz büyük sorunlar yarattığımızı çok iyi anlatıyor. Ki bugün hükümetin ısrarlı olduğu nükleer santral meselesi de buna çok iyi örnektir. "Bir gün mahallenin ortasına belediye, alt yapı çalışmaları için bir çukur kazar. Belediye bu çukurda işini gördükten çukuru kapamayı unutur. Sonra gel zaman git zaman bu çukura düşenler yaralananlar olur. Etraftaki esnaf hastaları, hastaneye taşırlar. Birgün esnafın biri der ki ‘Bu böyle zor oluyor. Bir araya gelelim, bir ambulans alalım‘. Ambulans alınır. Ama zamanla ambulans da eskir, yıpranır. Bunun üzerine yine esnafın biri der ki ‘Ambulans eskidi. En iyisi biz çukurun yanına bir hastane yapalım‘. Sonra bakarlar, hesaplarlar ki hastane yaptırmak maliyetli. Başka bir esnaf çıkar der ki ‘En iyisi biz bu çukuru kapayalım. Hastanenin yanında bir çukur açalım." İşte Ülkemizde de durum bundan farklı değil değerli okurlarım. Enerjimize ve geleceğimize sahip çıkalım.
|
|
|