 |
24.01.2010 Basına ve Kamuoyuna,
Bugün 17 yıl önce karlı bir kış gününde hain bir suikast sonucu katledilen, kalemini hiçbir zaman pazarlık unsuru yapmayan, canıyla kanıyla emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesinin hafızalarımızın daima en taze yerinde kalacak olan aydınlık bir temsilcisini hasretle andığımız gündür. Bugün Uğur Mumcu öncülüğünde ışığını topluma aktarmak isteyen ve faili meçhule kurban giden bütün devrimci aydınlarımızı hasretle andığımız gündür. Bugün çağdaşlık ve laiklik düşmanı çevrelerin, emek düşmanlarının, silah ve uyuşturucu kaçakçılarının, hayali ihracatçıların, hortumcuların, vurguncuların, Uğur Mumcu‘ yu ve diğer devrimci aydınlarımızı neden katlettiklerini iyi düşünmemiz gereken bir gündür. Uğur Mumcu yolsuzluk ve yoksulluktan arınmış, tam bağımsız bir Türkiye için halkı aydınlatmaya çalışan yeri doldurulamaz yurtsever bir gazeteci olarak tarihe mal olmuştur. Uğur Mumcu laikliğin, hukukun üstünlüğünün, özgürlüğün, demokrasinin, bilimin, insanı doğruya güzele götüren aydınlanmanın, emeğin yılmaz bir savunucusu olmuştur. Susmayı, kendi kabuğunun içine çekilmeyi çağın suçu olarak niteleyen Mumcu "cesur bir kere, korkak bin kere ölür" anlayışının erdemini yaşamı pahasına hepimize kanıtlamıştır. Demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak ilkelerinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Uğur Mumcu, Atatürk ilkelerini, cumhuriyetin kazanımlarını, ulusal bağımsızlığı savunan seçkin bir aydındır... Aydınlanma yolunda ilerlerken, aydınlanmanın ışığının kitlelere ulaşması her devirde, hep engellenmek istenmiştir. Işığın getirdiği aydınlıktan, bilgiden ve gerçeklerden, karanlık ilişki ağlarını çıkar ilmekleriyle örüp, halkın yarınlarını çalanlar korkarlar. Ve bu korkuyla da sürekli baskı, zulüm yaparlar ve ölüm emirlerini yağdırırlar. Son otuz yıldır aydınlarımız, aydınlanmanın ışığını topluma aktarmak isteyen o güzel insanlar, bu korkakların verdikleri emirlerle baskı ve zulüm görmüşler, arkalarında dul eşler, öksüz ve yetim çocuklar, acılı ana babalar bırakarak katledilmişledir. En uzak halkalarından en yakın halkalarına kadar "faili meçhul" cinayetlerin acısını toplumca yoğun olarak yaşadığımız ülkemizde, dilimize yerleştirilmek istenen ‘faili meçhul‘ kavramına karşı bilinçli bir şekilde karşı koymak artık aydın olmanın bir gereğidir. Bir toplumda adalet ve demokrasi, ancak, dayatmalara, baskılara, hoşgörüsüzlüğe, işkenceye, haksızlığa direnen yurttaşların çoğalmasıyla yerleşebilir. Son yıllarda Ülkemizde izlemekte olduğumuz milliyetçi ve ayrıştırıcı kışkırtmalar sokaklarımızda bir linç kültürünü hakim kılmaya başlamıştır. Edirne‘de, Kars‘da düşüncelerini açıklamaya çalışan gençlerimiz linç edilmeye çalışılmıştır. Manisa‘da roman vatandaşlarımız yaşadıkları ilçeyi terk etmek zorunda bırakılmışlardır. Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde yıllılardır süren şiddet hali artarak devam etmektedir. Demokratik tepkilerini dile getirenler sokaklarda vurulmakta, akşam saatlerinde evine giden 17 yaşındaki küçük bedenler bindiği otobüste yakılmaktadır. Emek mücadelesi veren Tekel işçilerine, İstanbul da taşeron çalışmaya karşı çıkan itfaiye işçilerine gaz bombası tazyikli su ve cop ile müdahale edilebilmektedir. Kısacası birlikte yaşama ve tahammül gücümüz her geçen gün azalmaktadır. Uğur Mumcu‘nun da dediği gibi; "masum insanlar öldürülürken susulamaz! Susan da bu insanlık suçuna katılmış olur. Bu masum insanlar, Türk de olur, Kürt de Arap da, Yahudi de olur Hıristiyan da, Müslüman da olur. Ölenlerde ne ırk ayrımı yapılır ne din... Ölen insandır." "Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz ve oğulları kızları ölen ana-babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz." Artık unutmayalım, unutturmayalım! Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)-Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası(SES)-Enerji Maden Emekçileri Sendikası(ESM)-Yapı Yol Sendikası-TÜM BEL SEN-Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Samsun İKK-Samsun Tabip Odası-Pir Sultan Abdal ve Kültür Derneği-Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
|
 |
 |
Çok Okunanlar |
|
|
|