BASINA VE KAMUOYUNA AKP Hükümeti Kendi Anayasasını meclisteki çoğunluk gücü ile Referanduma götürdü ve iktidar olmanın her türlü imkan ve olanaklarını kullanarak referandumda istediği sonucu almayı başardı. Referandum sürecinde Türkiye‘nin 12 Eylül anayasasından kurtulacağını daha demokratik ve çok sesli bir ülke haline gelmesinin sağlanacağını iddia ettiler. Hatırlayınız 12 Eylül kalıntılarının temizleneceğini, fişlemelerin artık ortadan kalkacağını ve anayasal bir suç olarak tanımlanacağını ifade ettiler. Bunları ülkenin dört bir yanında billboardlarda sergilediler ilan ettiler. Bu süreç de 12 Eylül cuntasının en önemli kurumsal yapılarından birisi olan YÖK‘ü öğrencilerin baskı altına alınması ve sindirilmesi için 12 Eylül darbecilerinden daha acımasızca kullanmakta bir sakınca görmediler. Bu ülkenin Üniversite öğrencileri demokratik tepkilerini dile getirmek amacıyla bir dizi basın açıklaması, yürüyüş ve protesto gösterisi yapmaya kalkıştılar ve en ağır şekilde şiddete uğradılar. Hükümet ve YÖK bununla yetinmedi. Hükümeti protesto eden üniversite öğrencilerini bir hukuk profesörü olan Anayasa Komisyonu Başkanı‘nın elinde hiçbir belge ve bilgi olmadan "Ergenekoncu" diye suçladığı, ellerinde bir tek Molotof kokteyli olmadığı halde Başbakan‘ın "Molotof kokteyli atan" diye tanımladığı, hükümetin ağızbirliği etmişçesine arkalarında yasadışı terör örgütleri aramaya kalktığı öğrencileri hedef haline getirmeye çalıştı. Bundan sonrada AKP eliyle YÖK talimatnameleri ile üniversitelere yönelik yeni bir saldırı dalgası başlatıldı. Mersin‘de, Yıldız‘da, Eskişehir‘de polisin saldırıları ile başlayan baskı dalgası şimdi de yine YÖK‘ün ‘talimatnamesi‘ ile genişletiliyor. YÖK, Mülkiye‘de yaşananların ardından Ankara üniversitesi rektörlüğüne gönderdiği ‘talimatname‘ ile öğrenciler için ‘geniş bir soruşturmanın açılmasını‘ istedi. OMÜ Rektörlük seçimlerinden önce Üniversiteyi nasıl demokratik ve özgürlükçü hale getireceğine dair deklarasyonlar açıklayan ve imzaya açan AKP‘nin Rektörü Hüseyin AKAN vaatlerinin aksine Üniversiteyi örgenciler için soruşturmalar ve baskılar birimine dönüştürmüştür. AKP Hükümetininin ve YÖK başkanının açıklamalarını bir talimat olarak alan Hüseyin AKAN YÖK‘ün bu ‘geniş bir soruşturmanın açılması‘ isteğini çok anlamlı bulup üstüne almış olmalı ki; soruşturmayı tüm üniversite öğrencilerine karşı bir silah gibi kullanmaya başlamıştır. Hüseyin AKAN ve onun anlayışı Üniversite kampusunda gitar çalan öğrenciler için iki dönem uzaklaştırma istemiyle soruşturma açtırabilmiştir. Anayasal hakları olan ifade özgürlüğü haklarını kullanıp basın açıklaması yapan öğrenciler için birer dönem ve daha üstü ceza talebiyle soruşturma açmışlardır. Kantinde tiyatro oynadıkları için (üstelik bu öğrencilerin birkaçı Üniversitenin tiyatro kulübü üyeleri) bir ya da iki dönem uzaklaştırma istemiyle soruşturma açılabilmiştir. Bu ve benzeri gerekçelerle bu dönem başından itibaren öğrenciler hakkında başlatılan otuzun üzerinde soruşturma vardır. Uygulanan baskılar soruşturmalar ile kalmamıştır. Telefon numaralarını öğrenci işlerinden aldığını söyleyen, kendini kimi zaman polis kimi zaman öğretim üyesi olarak tanıtan kişiler öğrencilerin ailelerini arayıp öğrenciler hakkında hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan aslını kanıtlayamayacakları iftiralarda bulunup aileleri öğrenci üzerinden açıkça tehdit edebilmişlerdir. Özel güvenlikçiler örgenciler üzerinde uyguladıkları şiddet ve tehditlerle baskı unsuru olarak kullanılmakta, bunla da kalmayıp düşüncelerin özgürce ifade edilebileceği bilim yuvası olması gerekirken Üniversite sivil polislerin cirit attığı fişleme yaptığı korku tünellerine dönüştürülmüştür. Bu çizgide ki bir Üniversite Hüseyin AKAN‘ ın Üniversite anlayışı ile örtüşebilir. Ancak bizler tarafından kabul edilemez. Biz Üniversitelerimizin kışlalara, öğrencilerin ücretli askerlere dönüştürülmesinin sonuna kadar karşısında duracağız. Bu nedenle uydurma gerekçeler ile açılan soruşturmaların geri alınmasını talep ediyor ve OMÜ yönetimini uyarıyoruz. Üniversiteler sizin her türlü kuralsızlığı ve anti demokratik uygulamayı dayatabileceğiniz birimler olmayacaktır. Bu ilin ve Ülkenin demokrat ve aydın unsurları Üniversiteleri ve Öğrencileri sizlerin baskıcı ve anti demokratik uygulamalarınıza terk etmeyecektir. Açılan soruşturmaların ve uygulamaların takipçisi olduğumuzu Samsun kamuoyu aracılığıyla ilan ediyoruz. Süleyman BAL SES Samsun Şube Başkanı KESK Dönem Sözcüsü 23 Aralık 2010
|