TBMM’ye sunulan 3984 Sayılı Radyo Televizyon Kuruluşu ve Yayınları Hakkındaki Kanun yasa taslağı ile, medya kuruluşlarında yabancı sermaye ortaklığını yüzde 50’ye çıkartarak yeni tekelleşmelerin önü açılırken, “frekans planlaması ve tahsis” başlıklı maddede mevcut medya şirketlerinin de sırtı sıvazlanmakta. EMO Ankara Şubesi 20. Dönem Yönetim Kurulu konuyla ilgili olarak “Resmi Tekelleşme Üst Kurulu Yasa Tasarısı Meclis’te” başlıklı basın açıklaması yaptı.
Açıklama Meclis`te grupları bulunan siyasi partilere de gönderildi.
Resmi Tekelleşme Üst Kurulu Yasa Tasarısı Meclis`te AKP iktidarları döneminde iyice ayyuka çıkan ve yandaş medya dışında hiçbir medya kuruluşunu yaşatmamaya odaklı bir anlayış sergilenmesinin farklı bir versiyonu ile karşı karşıya bulunmaktayız. Kamuya ait yayın kuruluşlarını iktidar partisi yayın organı gibi kullanan AKP, şimdi de karasal yayıncılıkta aykırı hiçbir ses bırakmayacak şekilde sübjektif uygulamalara açık bir düzenleme hazırlığındadır. Yıllardır AB/ABD/IMF sufleleri ile yasal düzenleme yapan iktidar yeni bir sufle almış ve gerekeni yapmak üzeredir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın imzasıyla 7 Mayıs 2010 tarihinde TBMM`ye verilen 3984 sayılı Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun yerine teklif edilen yasa taslağı, başta TBMM Anayasa Komisyonu olmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Bayındırlık ve Ulaştırma Komisyonları sıralarındaki mesaisini tamamlamıştır. Son birkaç gündür mesaisine meclis sıralarında devam etmekte olan taslak; kapsam, tanımlar, yayın dili, kuruluş ve hisse oranları, frekans planlaması ve tahsisi ve RTÜK`nun kuruluşu ve teşkilatlanması gibi maddeleri içeren ilk bölümüyle TBMM‘den geçmiştir. Hükümet‘in bu yasa tasarısına hazırladığı gerekçede de iddia edildiği üzere taslağın 19 Aralık 2007‘de yürürlüğe giren Avrupa Birliği Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi‘ne uyum sağlaması amaçlanmaktadır. Ancak AB ülkelerinde eşine az rastlanır bir biçimde taslağın 19. Maddesi‘nin (f) bendinde medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda yabancı sermaye payı, ödenmiş sermayenin %50`sine çıkarılarak yabancı sermayeye dikensiz gül bahçesi sunmaktadır. Oysa AB‘ye uyum kapsamında çıkarıldığı iddia edilen yasanın, AB‘deki uygulamaları bu durumla çelişmektedir. AB ülkelerindeki düzenlemelerde bu sınır yerli katılımın daha fazla olmasını sağlayacak şekilde düşük olup; örneğin Yunanistan‘da %25, İrlanda‘da %27, İspanya‘da %25‘e kadar yabancı hisse payı izni verilmektedir. Yine aynı yasayla karasal yayın için bir gerçek ve tüzel kişi için 4 kanala kadar ortaklık sınırı getirilirken AB üyesi ülkelerde en fazla 3 kanala ortaklık sınırlaması getirilmektedir. Bu iki düzenleme bile tekelleşmenin önünün ne kadar açılmak istendiğini göstermeye yeterlidir. Taslağa göre bir yayın şirketinin % 50`sinin yabancı sermayeye altın tepside sunulmasının yanında bu şirketin merkezinin nerede olacağı da netleştirilmemiştir. Bunu fırsat bilecek olan yabancı sermayedarlar bir başka ülkenin sınırları içerisinde bir şirket merkezi tayin edip herhangi bir uyuşmazlıkta Türkiye sınırları içerisindeki hukuka başvurmak yerine, tahkim yasaları çerçevesinde ülkemiz üzerinde baskı oluşturma ve dahası tazminat alma hakkına sahip olacaktır. "İş gücünün önemli bir kısmının bulunduğu ülke", "hangi ülkede daha yoğun olarak çalışıldığının tespit edilemediği durumlar" gibi sübjektif ve net olmayan tanımlamalar ile karasal yayıncılığın kaderi medya patronlarının inisiyatifine terk edilmektedir. Yabancı sermayeye ‘sırt dayayarak` yapılan bu düzenlemeye ek olarak "frekans planlaması ve tahsis" başlıklı maddede mevcut medya şirketlerinin de sırtı sıvazlanmaktadır. Madde 26`da yer alan (26/4) "Sıralama ihalesine, radyo ve televizyon yayın şirketi olarak kurulan, radyo ve televizyon yayıncılık alanında en az bir yıl faaliyette bulunan, ihale şartnamesinde belirtilen ön şartları yerine getiren ve Üst Kuruldan ihaleye girmek için yeterlilik belgesi alan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar katılabilir" cümlesi henüz herhangi bir frekans kullanımı ya da lisans ödemesi yapmadıkları halde faaliyette bulunan yayıncılara verilen hediye niteliğindedir. Zaten herhangi bir ihale mekanizmasına girmeden bir gecelik devirlerle gecekondu tarzı yayın hayatlarını sürdüren bu şirketler, aktörleri çok önceden belli bu ihale masasında yeniden doğuşlarına imza atacaklardır. Taslak hazırlama aşamasında ilgili Meslek Odalarından ve sendikalardan görüş alma tenezzülünde bulunmayan AKP Hükümeti, iktidar olduğundan beri uygulamakta olduğu neo-liberal uygulamalara bir yenisini eklemiştir. Seçim öncesinde, mevcut medya kuruluşlarının ellerindeki kanalların değerinin bu yasayla değerlerinin yükselmesini sağlayacak olan iktidar, RTÜK üyelikleri için herhangi bir kıstas tariflememiştir. Seçilecek üyelerin belirli bir oranının – en az üç– iletişim, haberleşme alanında eğitim görenlerden seçilmesini tanımlamak yerine tamamen ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde "atanmalarını" bir kez daha "uygun" görmüştür. Reklam pastasının %90`ını alan birkaç yayıncı ile hazırlanan ve yerel yayıncıları koruyucu hiçbir hüküm içermeyen bu yasa uygulandığında, yayın sektörümüzde tekelleşme kaçınılmaz olacak ve yabancı paylarının iki katına çıkarılmasıyla da sektörün küresel sermayenin güdümüne girecektir. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi olarak; yayıncılık alanında tekelleşmenin önünü açan ve yerli/yabancı medya patronlarının diledikleri maniplatif propogandayı yapabilmelerine olanak sağlayan bu düzenlemenin, ülkemiz gerçeklerine ve gereksinimlerine uygun olmadığını kamuoyu ile paylaşıyoruz. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi 20. Dönem Yönetim Kurulu 10.01.2011
|