|
EMO Ankara Şubesi 20. Dönem Genel Üye toplantısı, 05 Mart 2011 Cumartesi günü İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
EMO Ankara Şubesi 18. Döneminde başlatılan ve Olağan Genel Kurul`dan bir yıl sonra düzenli olarak yapılan ‘Genel Üye Toplantısı’sında son bir yılda yapılan çalışmalar değerlendirilerek gelecek bir yıl içinde yapılacak çalışmalar ve düzenlenecek etkinlikler ele alındı.
20. Dönem Gene Üye Toplantısı gündemi şu başlıklardan oluştu: "Divan oluşumu, açılış konuşması, bilgilendirme, şube çalışmaları, mali durum, komisyonlar, Şube çalışmalarının değerlendirilmesi, önümüzdeki 1 yıl içinde yapılacak çalışmaların plânlanması, dilek ve temenniler." 20. Dönem Genel Üye toplantısı Divan Başkanlığı`na Güzide Erkuş seçilirken gündem gereği ilk olarak EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş konuştu. Ramazan Pektaş şunları söyledi; "3`ncüsünü yapmakta olduğumuz genel üye toplantısına hepiniz hoş geldiniz. Geçtiğimiz iki dönem yaptığımız bu toplantılardan bu dönem üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Geleneksel diyebileceğimiz yeni bir etkinliğimiz daha var diyoruz. Bizim web sayfalarımızın başka dostlarımız tarafından izlendiğini ve olumlu şeyler yapıldığını sevinçle gördüm. İstanbul Şubesi bu dönem genel üye toplantısı yapıyor. Örgütün bir biriminde yapılan iyi şeylerin diğer birimleri tarafından da yapılması örgütsel bütünlüğün zaten gereği. Örgüt olmanın gereğini her zaman gösteren meslek Odası olmak sevincini ve mutluluğunu sizlerle paylaşıyorum. Şubemiz çalışmalarını, etkinliklerini sürdürürken gerek Odamızda gerekse TMMOB`de gerekse ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmelere hiçbir zaman kayıtsız ilgisiz kalmamıştır. EMO`nun ve TMMOB`nin parçası olarak zaman zaman da TMMOB`de üstlendiğimiz görevler nedeniyle bütün bu yaşananlara karşı tepkimizi gösterdik bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz." "Çalışanların kazanımları bir gecede ellerinden alındı" Ülke yönetiminde bulunan AKP iktidarının çifte standart uygulayarak ve nalıncı keseri gibi kendine yontan uygulamalar içinde olduğunu, çalışanların kazanımlarının bir gecede ellerin havaya kalkması ile yok edildiğini belirten Pektaş sözlerini şöyle sürdürdü, "AKP iktidarı yaptığı anti demokratik uygulamalarla, çalışanlardan yana var olan kazanılmış hakları bir kalemde, bir gecede ellerin kalkması ile götürebilirken, sermayenin lehine çok ciddi kazanımlar getiren uygulamaları bir çırpıda getirebilmekte, meslek alanlarını talan etme hakkını kendinde görebilmekte. Deniz feneri vb. konularda ‘konu yargıya intikal etmiştir` diyerek bu uygulamalara bir nevi kol kanat gererken bir çok konuda fütursuzca –gene konu yargıya intikal etmişse de- fikir beyan ederek bu konuda karar alacakları etkileyecek şekilde yöntemler izlemektedir. Odamız tarafından yapılan bir açıklamada, bu iktidarın yaptığı yanlış tarza, anti demokratik tarza demokrasi görünümünde faşizm denilmişti. Artık faşizm görünümünde faşizmden bahsetmenin çok aykırı olmadığını düşünmek durumundayız. Sadece AKP iktidarının değil zaman zaman hayatın başka noktalarındaki erk sahiplerinin aynı anti demokratik yaklaşımlarla uygulamalar yaptığını; tıpkı AKP`nin karşıtlarını ortadan kaldırmak için uyguladığı kendine has yöntemler gibi başkalarının da kendine has yöntemler uyguladığını ne yazık ki görüyoruz. AKP kendisine ‘demokratik düşünce özgürlüğü inanç özgürlüğü` gibi bir sürü etiket uygun buluyor, biz biliyoruz ki tarih onlara hak ettikleri etiketi yapıştıracaktır. AKP iktidarı öncesi sonrası bunun dışında hayatın her alanındaki herkes için geçerlidir. Kimse kendine etiket aramaya çalışmasın kendimize uygun bulduğumuz etiketler altın semer gibidir." "BOP`un devamı olarak emperyalist odaklar yeni yapılanmalar arayışı içindeler" Tunus`ta, Mısır`da, Yeme ve Libya`da süren çatışmalar konusunda dünya genelinde farklı yaklaşımların olduğunu, bu ayaklanmaların hepsini kapitalizm tarafından kurgulandığını anlatan Ramazan Pektaş şunları söyledi; "Tunus`ta başlayan Mısır ile devam eden şimdi bugünlerde Yemen ve Libya`da süren bazı çatışmalar ülke içi kargaşalar söz konusu. Bu konuda da dünya genelinde farklı yaklaşımlar var. Bazı yaklaşımlar buralarda demokrasiye yönelik isyanın olduğunu söz edebilmekte. Bunun çok gerçekçi olmadığını kabul etmek gerekiyor. Bu ayaklanmaların hepsinin kapitalizm tarafından kurgulandığını görmek için birkaç işarete bakmak yeterli olacaktır. Gerek ABD`nin gerek AKP`nin gerekse Avrupa ülkelerinin bu isyana yaklaşım ve sempatileri burada gerçekten halkın taleplerini yerine getirecek yeni arayışlar değil kapitalizmin kendisine uygun yeni mekanizmalar ya da kuklalar aradığını çok net göstermekte. Buraları çok iyi tahlil etmek, bir devrim beklemek değil belki geçici olarak oralarda dozu iyice kaçırmış diktatörlüklerin sonunu geldiğini yeni diktatörlerin muhtemelen yolda olduğunu söylemeninçok kahinlik olmadığını söylüyorum. Büyük Ortadoğu Projesinin devamı olarak emperyalist odakların isteklerine yönelik yeni yapılanmalar gene emperyalizmin emir erleri tarafından hayata geçirilmektedir diyebiliriz." "Zaten olmayan basın özgürlüğü hepten yok oldu" Türkiye`de sisler içinde bir dövüşün sürüp gittiğini, güç odaklarının kendi içindeki bu tartışmada hukuku ayaklar altında aldığını, demokrasinin ortadan kaldırıldığını vurgulayan Pektaş şöyle konuştu; "Basın özgürlüğünün daha da tartışılır olduğunu, zaten olmayan basın özgürlüğünün hepten yok olduğunu görüyoruz. Yargı bağımsızlığı dahil basın özgürlüğünün de ortadan kalktığını söylemek çok yersiz değildir diye düşünüyorum. Bir teknik dergide Odamızla ilgili çıkan bir yazıda EMO, ‘Ergenekoncu Mühendisler Odası` olarak ifade edilerek bu yazıyı kaleme alanlar kendilerince zavallılıklarını ifade ettikleri gibi çarpık düşüncelerin tutarlığı bir tarafa AKP`den nemalanmaya çalıştıklarını da görüyoruz. Teknik çıkan bir dergide ki ben küçük bir araştırma yaptım dergi elektrik malzemeleri satan bir şirketin yayın organı gibi. Buralarda EMO`ya yönelik çok ciddi saldırı söz konusu. Bunun altını kazıdığınızda toplumun önemli bir kesiminde artık var olan güce tapma anlayışı söz konusu. Şu an güç kimde AKP`de. ‘Ben AKP`ye yakın olursam nemalanırım` düşüncesinin yansıması bu yazı. Bugün kamu kuruluşlarında da benzer şeyleri görüyorsunuz. Özel sektörün önemli kısmında bunu görüyorsunuz. İktidarın eteğinden tutup nemalanmak düşüncesi bir tehlike arz etmekte. Ülkenin demokratik yaşamına çok sesliliğine, yeni fikirlere yeni yaklaşımlara önünün kapatılmasıyla sonuçlanacağını hepimiz kolaylıkla öngörebiliriz. Bu çerçevede iktidar son bir yıl içinde özellikle sessizce sıklıkla yasalar geçiriyor. Torba Yasa diyorlar aslında çorba yasa çıkardılar. Kendi içinde tutarlılıkları olması gerekirken 180 küsur maddeyi içeren bir yasa Torba Yasa. İşçilerin bordrolarından kesintilerle oluşan işsizlik fonunun işverenler tarafından kullanılmasına, 657`nin delik deşik edilmesine kadar, kamu borçlarının tasfiyesine kadar bir çok konuda emekten halktan yana konularda kayıplar söz konusu. Bu yasa ile sermaye gücünü elinde bulunduran bir avuca ciddi artılar getirmekte. İşsizlik fonunun sermaye tarafından kullanılması gibi bir çok şeyin bulunduğu çorba yasa. Vergi yükünün önemli kemsini karşılayan kesimin sayısal fazlalığına bakmaksızın yapılan düzenlemelerde sayıca fazla kesimin aleyhine sonuçlar doğurmakta. Bugün özelleştirme ile ilgili tartışmalarda Odamızın, TMMOB`nin ve bir çok kuruluşun 25 yıldır söylediği gibi özelleştirme demek işsizlik, talan, zam, kötü hizmet demektir. Bu söylemler bugün herkes tarafından kabul edilebilir hale gelmiştir. Torba Yasa ya da benzeri düzenlemenin Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu dedikleri gibi önümüzdeki günlerde toplumun geniş kesimleri tarafından görüleceğini düşünüyoruz." "İş kazası değil iş cinayetleri" Bundan 8-10 yıl önce işçi sağlığı ve iş güvenliği kanununu iş güvenliği ve işçi sağlığı olarak değiştirilmesinin toplumun çoğu kesimi tarafından önemsenmediğini, bu yaklaşımın tamamen liberal bir yaklaşım olduğunun altını çizen Ramazan Pektaş Ostim`de, Tuzla`da, Elbistan`da yaşananların iş kazası değil iş cinayetleri olduğunu söyledi. Pektaş sözlerine şöyle devam etti; "İşçi sağlığı yerine iş sağlığı değişikliği yapılarak orada işçinin sağlığı değil yapılan işin sağlığı öne alınmıştı. İşçi sağlığı yerine iş sağlığını söylemek liberal bir yaklaşımdır. Ölümler önce Tuzla`da başladı ‘iş kazaları` dediler. Ostim`de daha bir ay önce patlamalar oldu ‘iş kazaları` dediler. Elbistan`da iki açık sahada kömür çıkarma işinde göçüklerle çok sayıda insan öldü ‘iş kazaları` dediler. Yaşananları hepsi iş cinayetidir. Davutpaşa`daki de iş cinayetidir, Ostim`deki de iş cinayetidir. Bu cinayetlerin ismini doğru koymazsak tarih bizde hesap sorar. Bugün bu sesi daha gür çıkartmak zorundayız. Önümüzdeki süreçte iş cinayetlerine daha yakından bakmak gerekiyor. Özellikle bir nokta daha var. Bizim sektörümüzde çok ciddi iş cinayetlerinin olabildiği bir sektör. Özelleştirmelerden sonra basına yansımıyor; bir çok dağıtım bölgesinde çok fazla iş cinayetleri sebebiyle can kayıpları yaşandı. Bunlar bizim kendi onurumuza sahip çıkmak kadar doğal bir davranış olarak karşı çıkmamız gereken şeyler. Özelleştirmelerin sonucunda maliyetleri düşürmek için daha az kalifiye eleman kullanarak deneyimsiz elemanları kullanarak maliyet düşüren sermaye insanları öldürüyor. Bu bizim içimizi acıtıyor acıtması da gerekiyor. Bunların kader olmadığını hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Çalışanlar yalnızca gaz sıkışmasından kömür patlamalarından değil liberal yaklaşımla yapılan bu tür düzenlemelerden de koruması gerekiyor. Kadınlar çalışırken de bu anlamda zarar görebilmekte her gün basında kadınlarla ilgili yapılan haberlerden görüyoruz kadınların katlediliyor, kadınlara işkence ediliyor. 8 Mart`a doğru bu vahşet daha da artış var. Kadın cinayetleri konusunda AKP döneminde bu artış yüzde 1400. Kadına bakışı eğer siz örtünme, mini etek giydi diye tecavüzü hak ediyor diye çağdışı haydutça bakış açısını korursanız bu yaşananlar sürpriz değil. Toplum buna daha güçlü tepkiler vermesi gerekmekte. Burada insani problemin olduğunu kabul edip bunun üzerine hep birlikte gitmek gerekmekte." Pektaş konuşmasının sonunda Şube etkinliklerine ve çalışmalarına değindi. Pektaş şunları söyledi, "Şube olarak genel yaklaşımımız meslek alanına yönelik düşüncelerimizi her zaman söyledik bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz. Odağında insan olan her tür olaya her tür gelişmeye karşı bizim bir sözümüz var ve bu sözümüzü söyleyeceğiz. Odağında tarih olan odağında ekoloji olan şeyler farklı değil onlar da insanı odağına alan gelişmeler çalışmalardır. Meslektaşlarımızı meslek alanımızı koruyan olumsuzlukların önüne geçmeye çalışan çalışmalarımızı sürdürdük. Bütün çalışmalarımızda sizlerin katkılarıyla daha iyi çalışmalar yapılacağına inanıyorum. MİSEM ve MÜGE kapsamında yapılan eğitimler planlandığı gibi sürdü. MÜGE`de biliyorsunuz 17. dönemde başlamıştı. Doğru ve güzel bir uygulama. Aldığımız bayrağı çok daha iyi yerlere getirdiğimizi düşünüyoruz. Dünyadaki meslek alanlarına yönelik paralel gelişmeleri buraya taşıyıp MÜGE kapsamında bilgi paylaşımları yapmanın yollarını buluyoruz." Ramazan Pektaş`ın ardından söz alan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Ömürhan Soysal Şube çalışmaları hakkında üyelere bilgi verdi. Soysal`ın bilgilendirme sunumunu haberimizin devamında bulabilirsiniz. EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ebru Akgün Yalçın Şubenin mali durumu hakkında üyelere bilgiler verdi. Şube çalışmaları ve mali durum bilgilendirmelerinin ardından Komisyonlar adına değerlendirmeler yapıldığı genel üye toplantısı Şube çalışmalarının değerlendirilmesi ile sona erdi.
|
Tanıtım
ANKARA ŞUBE
EMO ANKARA ŞUBESİ 27. DÖNEM KOMİSYON ÇALIŞMALARI HAKKINDA DUYURU
