MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

“GÖRÜN(MEY)EN GERÇEK GERÇEKTEN ÇEVRECİ Mİ?” KONULU PANEL/FORUM GERÇEKLEŞTİRİLDİ



 
“Görün(mey)en Gerçek Gerçekten Çevreci mi?” başlıklı panel/forum 3 Haziran 2011 Cuma günü İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu’nda saat 18.00`de gerçekleştirildi. 5 Haziran Çevre Günü etkinlikleri kapsamında Ankara Tabip Odası, KESK Ankara Şubeler Platformu, Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, EMO Ankara Şubesi, Metalurji Mühendisleri Odası ve ODTÜ Mezunları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği etkinlik açılış konuşmaları ile başladı. Etkinlikte EMO-Genç Drama ve Tiyatro Topluluğu ‘Devrimci Yazar ve Ozanlarımızı Anıyoruz’ başlığı altında bir şiir dinletisi ve drama gösterisi sahneledi. Gösterinin ardından “Görün(mey)en Gerçek Gerçekten Çevreci mi?” konulu panele geçildi.
 

 

Sunumunu EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Ömürhan Soysal`ın yaptığı etkinliğin açılış konuşmasını etkinliği düzenleyen örgütler adına EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş yaptı.

Pektaş şöyle konuştu, " Değerli dostlar hepinize merhaba. Bütün düzenleyici örgütler adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün iki etkinliği bir arada yapıyoruz. Gönül isterdi ki böyle bir etkinlikte, böyle bir anmada üç değerli sanatçının, Nazım Hikmet`in, Ahmet Arif`in, Orhan Kemal`in anıldığı, bir yandan da çevre mücadelesinin ekolojik değerlerin toplumun gündeminde daha fazla yer ettiği bunun uğrunda insanların öldürüldüğü süreçte bu salonlar keşke katılımcılara yetmeseydi. Dünyamızın ve ülkemizin buna çok ihtiyacı var. Böyle bir süreçten geçiyoruz.

Başbakan kendisinin ‘çevrecinin daniskası` olduğunu söylemişti, görüyoruz ki çevreyi katledenlerin daniskası olmuş. Hatta kendisine itiraz edenlerin, tepki verenlerin -Hopa`da olduğu gibi- eşkıya olduğunu söyleyecek kadar , orada çevre ve HES`lere itiraz edenlere karşı polisin şiddet kullanması nedeniyle hayatını kaybeden birisi için ‘kim olduğu önemli değil üzerinde durmuyorum kalp krizinden ölmüş` diyecek kadar insanın kanını donduran bir cümle sarf etmiştir. Bu sözlerden sonra çevreci olmadığı aşikâr, ülkesini sevmediği aşikar, insanını sevmediği aşikar. Çevreciyim derken kendi çevresini kastediyor olabilir!

5 Haziran etkinliğiyle ilgili olarak iki farklı etkinlik düşünülmüştü daha sonra bunların tek bir etkinlikle birleştirilmesi gündeme geldi.

Her Çevre Günü`nde değerli ozan Nazım Hikmet`in şiirlerine yer veriyoruz. Büyük ozanın çevre ile ilgili nükleerle ilgili çok güzel şiirleri var. Nazım Hikmet, bizim sayfalarla raporlarla anlatamayacağımız şiirleri birkaç dizede çok güzel anlatmıştır. Keza bir çoğumuzun dağların şairi dediğimiz Ahmet Arif`i biliyoruz. Orhan Kemal`in hayatında Nazım Hikmet`in büyük önemi var. Bursa Cezaevi`nde Nazım Hikmet tarafından şiire değil düz yazıya yönelmesi önerilmiş ve Orhan Kemal çok güzel eserler vermiştir."

Pektaş`tan sonra söz alan Özgür Başkaya, EMO-Genç Drama ve Tiyatro Topluluğu hakkında izleyicilere kısa bilgi verdi. EMO-Genç Drama ve Tiyatro Topluluğu tarafından Nâzım Hikmet ve Ahmet Arif`ten şiirler okunmasının ardından kısa bir gösteri sunuldu.Oturum Yöneticiliğini ÇMO`dan Ertuğrul Ünlütürk`ün yaptığı panelde EMO Ankara Şubesi`nden Elektrik Elektronik Mühendisi Ali Yiğit "Nükleer Santral Gerçeğinin Teknik ve Sosyal Boyutları" konusunu aktardı. Ali Yiğit`ten sonra konuşan Meteoroloji Mühendisi İsmail Küçük "HES`lerin Görünmeyen Yüzü" ve Avukat Mehmet Horuş "Siyanürle Madencilik" konusunda sunum yaptı.

"Yeryüzündeki en büyük nükleer güç üreticisi ABD`dir"

Panelde ilk sözü EMO Ankara Şubesi`nden Ali Yiğit aldı. "Nükleer Enerji Nedir?" sorusunu yanıtlayan Ali Yiğit sunumunda şunları söyledi; "Dünyada 60 yıllık geçmişi olan, ülkemizde ise hikayesi bir o kadar eski olan konudur. Nükleer reaktör, zincirleme çekirdek tepkimesinin başlatılıp sürekli ve denetimli bir biçimde sürdürüldüğü aygıtlardır. Nükleer reaktörler bazen nükleer enerjiyi başka bir tür enerjiye (genelde elektrik enerjisine) çevrilen santraller olarak kullanılırlar.

Nükleer Enerji, yeterli miktarda fizyon reaksiyonu verebilen maddenin, uygun biçimde yerleştirildiği ve bununla da denetim altında zincirleme bir fizyon reaksiyonunun başlatılıp sürdürülebildiği bir enerji üretim biçimidir. Ağır çekirdeklerin bölünme ürünleri büyük miktarlarda enerji içerirler.

Ayrıca, daha önemlisi bu ısıdan aşırı ısınmış ve yüksek basınçlı su buharı elde etmede yararlanılır. Bununla buhar türbini döndürülerek elektrik üretilir. Bu tür tesisler Nükleer Enerji Santraları adını alırlar. Reaktörlerin çoğu elektrik üretimi için çalışırlar. Bazı küçük boyutlu rektörler nükleer denizaltı gemileri ile su-üstü gemilerinde kullanılır.Bugün itibariyle dünyada 1100 civarında nükleer reaktör çalışır durumdadır. Bunların yaklaşık 310 tanesi araştırma reaktörüdür. Sanayi ve ilaç için izotop üretiminde bulunmaktadır. 400`ü aşkın reaktör denizaltılarla ilgilidir. 440 dolayında reaktör ise elektrik enerjisi üretimine yönelik olarak faaliyet göstermektedir.

Yeryüzündeki en büyük nükleer güç üreticisi ABD`dir ve 676,70 Twh nükleer enerji üretmektedir. ABD aynı zamanda çalışır durumda olan 104 santral ile en fazla santrale sahip olan ülke konumundadır. İkinci en büyük üretici Fransa`dır ve 368,40 Twh nükleer enerji üretmektedir. Bu ülkeleri Japonya 306,94 Twh, Almanya 145,20 TWh, Rusya 95,38 Twh, İngiltere 91,14 Twh, Güney Kore 85,19 Twh, Ukrayna 70,64 Twh, İsveç 70,00 Twh, Kanada 67,50 Twh izlemektedir.

Türkiye`de etkin durumda olan tek nükleer reaktör; Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezinde bulunan TR-2 Araştırma Reaktörüdür.Enerji kaynakları da tıpkı diğer doğal kaynaklar ormanlar, madenler, hava, su, denizler, akarsular vb. gibi toplumların ortak kültürel varlıklarıdır.

Kişilerin bu ortak varlıklardan ihtiyaçları oranında yararlanabilmesi bir haktır.Enerji kullanma hakkı, evrensel bir haktır ve kimsenin bu hakkını kullanması engellenemez.Merkezi yönetimler, tüm vatandaşların enerji kullanma hakkını sağlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır.

Elektrik enerji hem insan yaşamındaki vazgeçilmezliği ve sanayinin temel girdisi olması hem de kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle, hem sanayileşme açısından hem de insan yaşamı açısından önemini korumaktadır.Elektrik enerjisi; kullanım kolaylığı, temizliği ve atık bırakmaması nedeniyle diğer enerji kaynaklarına göre genel enerji tüketimi içindeki payı yıllar itibari ile artmaktadır. Şu anda dünyada genel enerji tüketimi içinde elektrik enerjisinin payı %40`ın üzerindedir. Bu payın 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde % 50`ye yükselmesi beklenmektedir.

Bu artış trendi elektrik enerjisinin öneminin gelecekte de devam edeceğinin göstergesidir.

1970`li yıllarda dünyadaki genel ekonomik göstergelerde olduğu gibi enerjiye olan talepteki artış beklentilerin altında gerçekleşmiştir. 1973`teki petrol krizi ile başlayan süreç elektrik enerjisi üretiminde maliyetleri arttırdı.

1973`e kadar petrolün sınırsız ve ucuz olacağı gibi görünmez bir kural piyasaya hakimdi ve ancak durumun öyle olmadığı petrol krizi ile ortaya çıktı ve bu durum sanayi üretim sektörünü zorladı.

Daha sonra petrol fiyatlarının düşmesine karşın petrole dayalı elektrik enerjisi üretimi riskli olarak kabul edildi ve petrole dayalı elektrik üretiminden bir kaçış yaşandı.Ancak dünyadaki otomotiv endüstrisindeki büyüme nedeniyle genel enerji tüketimi içinde petrolün payında bir azalma olmadığı gibi hızla arttı.Ancak bu krizin tüm olumsuzluklarına karşın; olumlu yansımaları da olmuştur.

Şöyleki;

Bunlardan en önemlisi: Tüm dünyada o döneme kadar parçalı bir şekilde yönetilen elektrik enerjisinde merkezi yapılar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ülkemizde TEK`in ortaya çıkışı da aynı sürecin ürünüdür. TEK 1970 yılında 1312 sayılı yasa ile kurulmuştur.1982 yılında 2705 sayılı yasa çıkarılarak Belediyelerin yetkisinde olan kent içi elektrik dağıtımı da TEK`e devredildi ve merkezi yapı oluşturuldu.

Elektrik enerjisi üretildiği anda tüketilmek zorundadır.Bu da elektrik enerjisinin üretim, iletim ve  dağıtımının birlikte değerlendirilmesi demektir.Bu merkezi yapının temelini elektrik enerjisinin ‘depo edilememe, üretildiği anda tüketilme` özelliği teşkil etmektedir.

1973 Petrol krizinin ikinci önemli etkisi ise; güneş, rüzgar, jeotermal gibi yeni elektrik üretme biçimlerinin gündeme gelmesidir.Bu konudaki AR-GE faaliyetleri artmış ve pilot uygulamalar gündeme gelmiştir.Elektrik Enerjisi, ikincil bir enerji kaynağıdır. Yani başka enerji kaynakları dönüştürülerek elde edilir.Her üretimde olduğu gibi elektrik üretiminde de şu veya bu şekilde çevreye zarar verilir.Elektrik enerjisinde üretimin olabildiğince ÇEVRECİ olması fikri ortaya çıkmıştır.Üçüncü önemli etkisi ise enerjinin sonsuz olmadığı bu yüzden verimli kullanılması gereği ortaya çıkmıştır. Yani elektrikte VERİMLİLİK kavramı ortaya çıkmıştır.

Dördüncü etkisi de enerji kaynaklarının olabildiğince yerel sınırlar içinden sağlanması fikrinin gelişmesidir.Beşinci etkisi de diğer sanayi üretimlerinde olduğu gibi enerjinin de çevre boyutunun gündeme gelmesidir.Bütün bu etkiler birlikte değerlendirildiğinde enerjide PLANLAMA kavramı ön plana çıkmaktadır. Bu açıdan üretim teknolojisi ve bu teknolojilere uygun kaynaklar seçilirken aşağıdaki etkenler dikkate alınmalıdır.

Seçilen teknoloji güvenli olmalıdır,

Kullanılacak kaynak olabildiğince yerel olmalıdır,

Seçilen teknoloji ucuz olmalıdır,

Yenilenebilir ve çevreci olmalıdır

Bütün bu özellikleri nedeniyle elektrik enerjisini şu şekilde tanımlayabiliriz.

Elektrik enerjisi bir kamu hizmetidir.

Elektrik enerjisi yapısı gereği merkezi planlamayı zorunlu kılar.

Elektrik enerjisi yapısı gereği kamu tekelini zorunlu kılar.

Elektrik enerjisinde ticari karlılık değil, toplumsal yarar ve katma değer önemlidir

Elektrik enerjisi verimli kullanılmalıdır.

Elektrik enerji politikaları sanayileşme politikalarına ve nüfus planlamasına bağlıdır.

Elektrik enerjisi büyük ölçekli yatırımları gerektirir.

Elektrik enerjisi tüketimi bir ülkenin gelişmişlik göstergesidir.

Elektrik enerjisi ikincil bir enerji kaynağıdır. Yani başka enerji kaynakları kullanılarak elde edilir. Elektrik enerjisi üretimi yapılırken yaşanılan sorunlar, maliyetleri ve elektrik enerjisinin yaşamsal önemi  düşünüldüğünde üretim teknolojisi seçiminde son derece dikkatli davranılması gereklidir.

Çünkü yapılan yatırımlardan geriye dönüş son derece pahalıdır.Bu kriterler düşünüldüğünde üretimde yerli kaynaklara dayalı bir seçimin yapılması ve başta çevresel etkiler olmak üzere diğer toplumsal maliyetlerin ve getirilerin dikkate alınması gereklidir.Üretim teknolojisini seçerken neleri dikkate alacağız. İlk kuruluş maliyeti belirleyici parametrelerden birisidir.Kilowatt başına ilk kuruluş maliyetleri açısından değerlendirildiğinde aşağıdaki tablo ile karşılaşılır.

Hidro Elektrik Santrallar (baraj gövdesine bağlı olarak  değişir)    750 – 1.200 US$

Linyite Dayalı Termik Santrallar                                                      1.600 US$

İthal Kömür Dayalı Termik Santrallar                                              1.450 US$

Doğalgaza Dayalı Termik Santrallar                                                  680 US$

Nükleer Santrallar                                                                        3.500 US$

Rüzgar Santrallar                                                                         1.450 US$

Petrole Dayalı Termik Santrallar                                                    2.000 US$

Fotovoltaik piller                                                                        Veri bulunamadı

Elektrik enerjisinde kuruluş maliyetlerinin yanı sıra elektrik enerjisinin marjinal maliyeti önemlidir. Yani bir birim elektrik enerjisi üretimi için gerekli girdi miktarının maliyeti önemlidir. Dolayısıyla salt kuruluş aşamasındaki maliyetlere bakarak ucuzluk veya pahalılık değerlendirmesi yapılması doğru değildir.

Marjinal maliyetler açısından değerlendirildiğinde en ucuz elektrik enerjisi üretimi hidrolik santrallerdedir. İkinci en ucuz üretim ise yerli kaynaklara dayalı linyit santralleridir. Daha sonra doğal gazlı santraller, ithal kömüre dayalı santraller, rüzgar santralleri, petrole dayalı santraller, nükleer santraller ve fotovoltaik piller gelmektedir. Kilowattsaat başına marjinal maliyetler aşağıdaki gibidir.

 

Hidro Elektrik Santrallerde                                    0.0005 US$

Linyite Dayalı Termik Santrallerde                         0.0250 US$

Doğalgaza Dayalı Termik Santrallerde                   0.0300US$

İthal Kömüre Dayalı Termik Santrallerde               0.0350 US$

Rüzgar Santrallerinde                                          0.0450 US$

Petrole Dayalı Termik Santrallerde                       0.0600 US$

Nükleer Santrallerde                                           0.0750 US$

Fotovoltaik Piller                                                 0.2500 US$

 

Teknolojinin güvenilirliği sıralaması yapıldığında; hidrolik, termik teknoloji ve rüzgar santralleri ilk sıraları oluşturmaktadır. Güvensizlik sıralamasında ise Nükleer Teknoloji ilk sırada yer almaktadır.

Görüldüğü gibi teknik kriterler değerlendirildiğinde en iyiden en kötüye sıralamada Nükleer Santraller en sonda yer almaktadır.

Böyle olmasına karşın neden hep ülkemiz gündemindedir?

Üretim Kaynaklarının Yerli Olmasının Karşılaştırılması

Kaynakların yerli olması yani kaynağın her an kullanıma hazır olması düşünüldüğünde sıralama hidrolik, rüzgar, güneş ve linyit santralları şeklinde belirlenmektedir.

Seçilen Teknolojinin Güvenilirliğinin Karşılaştırılması

Teknolojinin güvenilirliği sıralaması yapıldığında; hidrolik, termik teknoloji ve rüzgar santralları ilk sıraları oluşturmaktadır. Güvensizlik sıralamasında ise Nükleer Teknoloji ilk sırada yer almaktadır.

NÜKLEER ENERJİ NEDEN RİSKLİ ?

1986 Çernobil faciasına kadar nükleer enerji ile ilgili riskler çok bilinmemekteydi. Çernobil ile birlikte Pandora`nın kutusu açıldı ve bilinenlerin bilinmeyenlerden daha fazla olduğu ortaya çıktı.

Kaza riski ve kaza sonrası risklerin boyutu belli oldu.Atıklar konusunun çok ciddi bir sorun olduğu ortaya çıktı.Kaza olmasa bile nükleer santrallerin çevresinde ve çalışanlarında kanser riskinin yüksek olduğu ortaya çıktı.Santrallerin ekonomik ömrünü doldurduğunda bertaraf edilme maliyetlerinin yüksekliği ortaya çıktı.Santrallerden çıkan atıkların yarılanma süreleri çok uzun ve etrafa yaydıkları radyasyon tehlikelidir. Atıkların saklanamaması veya saklanma maliyetinin yüksekliği.

Peki bunca riskine karşın neden ülkemizde nükleer enerjide ısrar ediliyor?Bilindiği gibi nükleer enerji teknolojisiyle nükleer silah teknolojisi at başı beraber gitmiştir. Yani teknolojiye sahip olanlar sonuçta nükleer silah teknolojisi de yönelmiş oluyorlar.Öteden beri ülkemizdeki milliyetçi ve muhafazakar çevrelerin nükleer silaha sahip olma ve böylece ‘Ortadoğu`da güç olma` hayalleri vardır. Bu hayal nükleer santral isteğini sürekli canlı tutmuştur.1986`dan sonra dünya genelinde yaşanan ‘yeni nükleer tesis kurma konusundaki çekinceli tavır`  bizim gibi ‘kötü yönetilen ülkeleri` cazibe merkezi yapmıştır.

Nükleer lobiler kamuoyu baskısını az olduğu daha doğru değişle ‘demokratik kamuoyunun etkili olmadığı` ülkelere yönelmişlerdir. Öncelikle ülkenin kamuoyu Nükleer Santrale ihtiyaç olunduğuna ikna edilmelidir. Bu amaçla da ülkedeki kötü enerji yönetimi ve peş peşe yaşanan tüm krizler sonrası ‘Nükleer enerji santralı olmalı` tezi kamuoyuna pompalanmaktadır.

Nükleer lobiler, kamuoyunu ikna etmeye çalışmanın yanı sıra ‘nükleer rüşvetlerle` bürokrasiyi ikna etmeye çalışmaktadır.Hepimiz hafızalarımızı yoklarsak 2001 yılındaki Ecevit Hükümeti`nin Nükleer Santral ihalesini iptal etmesinin ardından bir başbakan yardımcısı ‘Teklif veren firmaların zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini` söylemişti. Bu zararların dağıtılan rüşvetler olduğu herkesin malumudur."

"Sanal rakamlarla işler yapılmaya çalışılmaktadır"

Ali Yiğit`ten sonra söz alan Meteoroloji Mühendisi İsmail Küçük de panelde "HES`lerin Görünmeyen Yüzü" başlıklı sunum yaptı. HES`lerin daha önceleri kamu tarafından yapılıp işletildiğini ve kâr amacı güdülmediğini belirten Küçük şöyle konuştu, " Süreçte bir çok Kanun ve yönetmelikler çıkartıldı.Bu kanun ve yönetmelikler mahkemelerde iptal edilince bir çok değişiklikler yapılmak zorunda kalınmıştır.Sayıştay Raporu kapsamında YİD modeliyle yapılan 24 ve Yİ modeliyle yapılan 5 olmak üzere toplam 29 adet santral incelenmiş olup bu incelemeler sonucunda tespit edilen sorunların başlıcalarına aşağıda kısaca değinilmiştir.

Görevli şirketlerle imzalanan Uygulama/İmtiyaz Sözleşmeleri defalarca değiştirilmiş ve her değişiklikle, projelerin toplam yatırım tutarları ve elektrik satış tarifeleri yükseltilmiş, işletme süreleri uzatılmış, erken üretim, eksik ve fazla üretim fiyatları değiştirilmiştir. Bu tür değişiklikler tamamen şirketlerin talepleri doğrultusunda ve firmaların lehine olmuş, kamu yararı açısından yapılması zorunlu olan değişiklikler yapılmamış, bu da kamu kesiminin riskinin artmasına yol açmıştır

Tüm bu uygulamalar sonucunda, santrallerin işletmede oldukları ortalama 4 yıllık süre içinde 2.3 milyar USD kamu zararı ortaya çıkmıştır

20 Şubat 2001 tarihli ve 4628 sayılı "Elektrik Piyasası Kanunu" ile rekabet ortamında enerji piyasası oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanması amacıyla yeni bir yapı olarak "Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu" oluşturulmuştur. Bu kanunla birlikte enerjide bütün alanlarda serbest girişimin önü açılmış gibidir.

 

Hidrolik Enerjide Durum

Durumu

Adet

Kurulu Güç (MW)

İşletmede Olan

158

13.282,7

İnşa Halinde Olan

24

9.477,5

Katı Projesi Hazır Olan

15

10.828,0

Planlama Raporu Hazır Olan

175

26.667,0

Master Planı Hazır Olan

95

5.098,27

İlk Etüt Hazır Olan

259

4.857,6

Toplam

726

70.211,1

Tüzel Kişiler Tarafından Geliştirilen

1.209

8.200

Genel Toplam

1.935

78.411,1

EİE İdaresi Genel Müdürlüğü Mühendislik Hizmetleri Normlarından "Su yapılarının Mühendislik Hidrolojisi Çalışmaları" 20 yıllık süreci kapsayan akım değerlerine gerek olduğu belirtilmektedir.

Ancak 4628 den sonra üretilen/türetilen(!) projeler için bu normların kullanıldığını söyleyebilmek mümkün değildir.

Raporları Kimler Hazırlamaktadır?

Mühendislik projelerinin hazırlanmasında belli kriterler aranır. Oysa bu projelerin hazırlanmasında yada hazırlayanlar için hiçbir kriter aranmamaktadır. Bu yapılar ve yapıların imalatının boyutlandırılmasında kullanılacak olan veriler tamamen mühendislik çalışmalarını gerektirmektedir.Ancak hiçbir raporda mühendis ismine rastlamak mümkün değildir.Projelerin Çoğunluğu piyasanın baskılanması sonucu türetilmiştir. Projelerin çoğunda hiçbir hidrolojik kurala uymayan HES başvuruları bulunmaktadır.Bunca HES için, yeterli olmayan su ölçüm değerlerine göre su değerlerinin elde edilmesi mümkün olmadığından, su değeri elde etmenin mümkün olmadığı yerler için yeni teoriler(!) geliştirilmiştir ki, bunların "hidroloji" kuralları ile ilişkisi bulunmamaktadır.

Yani sanal rakamlarla işler yapılmaya çalışılmaktadır. Projelerin sayı olarak artması ve kural tanımazca yapılan işlemler  çoğu alanda çevre sorunlarını da gündeme gelmiştir.

Kamuoyunun duyarlılığının ve dikkatinin artması nedeniyle ÇED uygulamalarıyla bu projeler için çıkış yolu aranmıştır.Su kullanım anlaşmasıyla birlikte enerji alanında birçok şirket kurulmuş olduğu ve bu şirketlerin sürekli el değiştirmekte olduğu kamuoyunun bilgisindedir. 

Bu durum serbest piyasada sanal işlemlerin yapıldığına ilişkin bir göstergedir.

ÇED`in Gerçek Yüzü :

ÇED hazırlayabilmek için, Çevre ve Orman Bakanlığından yeterlilik belgenizi almanız gerekmektedir. Bunun için Çevre ve Orman Bakanlığı bazı kriterler getirmiştir.Kısaca ÇED işleminin çok önemli olduğunu kabul eden Bakanlık bu konuda bir kural ve denetim zinciri oluşturmuştur.ÇED hazırlanmasında kullanılan veriler öncelikle projelerden alınmaktadır. Ancak; herhangi bir HES`in fizibilite, uygulama projesi gibi projelerin hazırlanması için hiçbir kriter yoktur.

 

Enerji Sektöründeki ÇED Karar Sonuçları*

Sektör Dağılımı

Olumlu

Olumsuz

Toplam

Termik

44

-

44

HES

124

1

125

İletim

143

-

143

Jeotermal

1

-

1

Sulama

4

-

4

Rüzgar

3

-

3

Toplam

319

1

320

* 23 Mart 2010 tarihi itibariyle

 

Enerji sektöründeki ÇED raporlarından sadece bir tanesi olumsuz olarak sonuçlanmıştır. Bu ÇED ‘de Köprüçay Projesi ( Beş Konak 1 Barajı ve HES) için verilen olumsuz kararıdır. Yine aynı tarihli kararla Köprü Çay Projesi Beş Konak 2 Baraj ve HES) için olumlu raporu verilmiştir. Olumsuz karar verilen ÇED in durumu bu kapsamda değerlendirildiğinde, enerji sektöründe olumsuz verilmiş hiçbir ÇED yoktur diyebilirizHES projelerindeki artışlar sonucunda, ilk denetimlerinin zaman alması ve imalatlarındaki denetimleri hızlandırmak amacıyla 15 Ağustos 2009 tarihinde Su Yapıları Denetim yönetmeliği yayınlanmıştır.

Denetim Gerçeği

Bu yönetmelik amacında her ne kadar bu alandaki denetimi sağlamayı yazsada uygulamanın deneti tamamen ortadan kaldıracağı açıktır.

Kısaca bu yönetmelik ÇED benzeri bir uygulamayı hedeflemektedir. Bu Yönetmelik TMMOB ve KESK-ESM`nin açtığı davalar sonucu yürütmesi durdurulmuştur. TORBA Yasa olarak bilinen düzenlemelerde, yürütmeyi durdurma gerekçesini ortadan kaldıracak değişiklik yapılmıştır.13 Mayıs 2011 tarihinde SU-Yapıları-Denetim Yönetmeliği yeniden yayınlanmıştır. Planlama söylemi yalandır

Bu projeler planlama yapılmadan ortaya konmaktadır. Planlama olsaydı havzada ne yapılacağı önceden belli olurdu. İnsan odaklı planlama yapılmadığından suyun öncelikli kullanımlarında sorunlar yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Havzada yaşam bütün olarak ele alınmadığından  doğal ve kültürel yaşam hiçe sayılmaktadır.ÇED` de sayılan önlemlere ilişkin ifadeler tamamen sanaldır.Havzada yaşam bütün olarak ele alınmadığından  Doğal ve Kültürel yaşam hiçe sayılmaktadır.

ÇED` de sayılan önlemlere ilişkin ifadeler tamamen sanaldır. Can suyu: Son on yıllık akımların ortalamasının %10 ‘ can suyu olarak bırakılacaktır. Kriter ne? Kim denetleyecek, yaptırımı nedir? HES Uygulamaları bütün olarak değerlendirildiğinde bu işlerde insan yoktur ve kamu zararı vardır.Geri dönülemeyecek işler yapılmaktadır. Neden böyle kural tanımaz şekilde yapıyorlar? Çünkü bu işlerde amaç suyun kaynağını satmaktır."

"Altın aramada faaliyetler hukuksuz sürdürülüyor"

Mehmet Horuş, "Siyanürle Madencilikle ilgili ne teknik ne hukuki bir tabir var. Bu konuyla ilgili açılmış davalarla ilgili bilgiler vereceğim. Bergama`da tamamı lehimize sonuçlanmış ama uygulanmayan kararların olduğu bir durum var. 100`den fazla mahkeme kararı var. Bu kararların hepsi uygulanmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda rekor tazminat kararı verdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`nin verdiği tazminat kararı ile ilgili olarak başta Başbakan ve dönemin Bakanlar Kurulu üyelerine bu paranın rüc`u edilmesi yönünde açılan bir dava var. Ankara İdare Mahkemesi bu başvuruya reddederken, Danıştay her yurttaşın bunu talep etme hakkı olduğu yönünde karar vererek Ankara İdari Mahkemesi`nin ret kararını bozdu. Geçen hafta idari mahkemesi bu kararında direndi. Tekrar temyize gönderiyoruz.  Bergama`da 20 yıldır madencilik faaliyeti yürütülmeye çalışılıyor. Orada altın bitti ve bölgeye yakın yerlerde madencilik yapmaya çalışıyorlar. Bütün faaliyet hukuksuz olarak sürdürülüyor. Bergama`da Kozak Yaylası`nda şu anda 4 ayrı ocakta ek madencilik yapılmaya çalışılıyor. Madende çalışan işçiler oradaki işçilerin taşeronları davayı ve yargılamayı geciktiriyorlar. İki yıldır Bergama`da yargılama yapılamıyor. Uşak Eşme`de davası devam ediyor. Eşme Cumhuriyet Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Valilik, insanların kanalizasyondan zehirlendiğini söyledi. Bizim açtığımız davada 3 yıl sonra yüksek mahkeme bütün yapılan soruşturmaların eksik olduğuna karar verdi ve zehirlenmelerle ilgili olarak toprağa suya bakıldığını insanlara bakılmadığını söyledi. Şu an dosya bilirkişide, doktorlar görüşlerini oluşturuyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda Evrensel Gazetesi`nin Kütahya`da altın aranması ile ilgili bir haberi vardı ve bu haberde ‘set yıkılabilir` deniliyordu. Bugün Kütahya Valiliği`nin resmi yazısı elimize ulaştı. Orada yapılan şeye bakıldığında, gözle gördüğümüz faaliyette muazzam ek önlem ve tedbirler alınıyor.

Eşme`de Kütahya`da yaşanan kazaların benzerlerini önümüzdeki yıllarda daha sık yaşayacağız. Şunu belirteyim bizim hukuk sistemimizde yaşanan her kazadan sonra Agahta Christe romanının ortasına sürükleniyoruz. Agahta Christe romanlarında siyanürle cinayet işlettirir. Herkesin gözü önünde yaşanan toplumsal felaket var ve biz sanki dedektiflik faaliyetleri içindeymişiz gibi hak arama mücadelesi içine girmeye çalışıyoruz. 20 yılı aşkın süredir verilen mücadeleler altın madenciliğinde böyle konuşuyoruz ama HES`lerde durum aynı. Ortada 50`nin üzerinde kazanılan dava var kaybedilen bir iki dava var. Ama bu kararlar uygulanmıyor. Neticede Türkiye`nin içine sürüklendiği ekolojik yıkım sürecinde hukuk işlevsizleştiriliyor, hukuksal denetimin dışına çıkartılıyor.

Geçen yıl Çevre Direnişleri Buluşuyor etkinliği bu salonda yapıldı. Bu etkinliği bitirdikten sonra ikincisinin yapılması yönünde öneriler geldi. Biz bu etkinliğin sonuçlarını değerlendirirken gidişatın hiç de iyi olmadığını, ölen üç arkadaşımızın aslında bu mücadele içinde tanıdığımız insanlar olduğunu ikincisini düzenlersek maalesef ikinci etkinlikte dövüşerek ölenleri anabiliriz demiştik. Daha bir yıl olmadan Hopa`da suyunu savunurken bir arkadaşımızı kaybettik. Bu mücadele Türkiye`de gittikçe büyüyecek ve sertleşecek bir mücadele. Bedel ödemesi gerekenler bedeli ödemedikçe biz bedel ödemeye devam edeceğiz."

Etkinlik izleyicilerin sorularının katılımcılar tarafından yanıtlandığı forum bölümü ile sona erdi.

 

 



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


ICCI 2024 FUARINA GİDİYORUZ

ÜYELERİMİZ İÇİN ÜCRETSİZ UDEMY EĞİTİMİ: MÜHENDİSLER İÇİN YAPAY ZEKA ARAÇLARI

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

Okunma Sayısı: 481


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.