|
EMO Samsun Şube Basın Açıklaması - 24 Ağustos 2011 EMO DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ HES TEKNİK GEZİSİ RAPORU - Özet Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Samsun Şubesi, basın toplantısı ile "Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezisi Raporu"nu açıkladı. EMO Genel Merkezi tarafından 20 Ağustos 2011 tarihinde hazırlanan raporda; bölgedeki HES projelerinde kamu denetiminin olmamasını eleştirirken, can suyundan, balık geçitlerine, inşaat hafriyatından, dağıtım ve iletim bağlantı sorunlarına, şirketlerin azami kar amacıyla kuralsız çalışmalarına, işyerlerinde taşeronlaşmaya varıncaya kadar uzanan tespitleri ortaya konuldu. EMO‘nun yıllardır hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinin öneminin vurgulandığı ancak, "hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinde toplum yararı gözetilmeksizin, derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre devredilmiştir. Hidroelektrik santraller bilimsel ölçütlerle, havza planlaması temelinde, yerel halkın onayı alınarak projelendirilmek yerine; ciddi çevre tahribatları yaratılarak, her türlü denetimden uzak, tamamen şirket kârlılığı temelinde yapılmaktadır" "Ülkemizin dört bir yanında HES faaliyetleri sürmektedir. 2000‘e yaklaşan sayıda HES projesi bulunmaktadır. Bu projeler topoğrafik yapısının dik ve su potansiyelinin fazla olduğu Doğu Karadeniz‘de yoğunlaşmıştır. Geziyi yapılan tarihlerde, su kullanım hakkı anlaşması çerçevesinde, Trabzon‘da 135, Rize‘de 84 ve Artvin‘de 24 adet HES yapımı planlanmıştır." Orta Karadeniz Bölgesinde ise yürürlükte olan lisanslar çerçevesinde; Amasya‘11, Çorum‘da 6, Ordu‘da 20, Samsun‘da 5, Tokat‘ta 16. Uygun bulunan lisanslar kapsamında da Ordu‘da 10, Samsun‘da 2, Tokat‘ta 2 adet HES yapımı daha planlanmıştır. Toplamda 315 adet HES yapımı planlanmıştır. HES TEKNİK İNCELEME RAPOR ÖZETİ; Üretime Geçmiş Olan Tesislerde Yapılan Gözlemler: - Bu tesisler üretime geçmelerine rağmen etraflarında kısmi imalatların devam ettiği,
- Bazı tesislerin, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan yapılar imal ettikleri,
- Özellikle ‘balık geçitlerinin‘ sadece yasak savma amacıyla yapıldığı,
- Can suyu kontrolü için yapılan ölçüm tesislerinin yeterli olmadığı, bunların işletmelerinde sorunlar yaşanacağı,
- Bazı tesislerin bırakması gereken can suyunu hiç bırakmadıkları ya da belirlenen değerin altında bıraktıkları,
- İmalatların yapılması sırasında özellikle malzemelerin dökülmesinde bir kural gözetilmediği, dökümlerin rastgele yapıldığı,
- Bazı firmaların daha fazla düşü sağlama adına üretim tesislerini taşkın yatağının içerisine yerleştirdikleri,
- Yapıların yakın çevresinde yapılan düzenlemelerde özellikle geçiş yolları sağlanması amacıyla dere yataklarının tamamen ya da kısmen kapatıldığı,
- Bazı tesislerin ek düzenlemelerinin, mühendislik kuralları yok sayılarak yapıldığı,
- Özellikle dere yatakları için yapılan müdahalelerin taşkın oluşmasına neden olabileceği,
- Kurulu güçlerin çok altında üretimin gerçekleştirilmekte olduğu, gözlenmiştir.
İnşaat Halinde Olan Tesislerde Yapılan Gözlemler: (Bu değerlendirmelere Deriner Barajı dahil değildir.) - Bazı inşaatların tamamen durduğu (mahkeme ya da diğer nedenler),
- İmalatta açığa çıkan hafriyatların hiçbir kural gözetilmeden gelişi güzel döküldüğü,
- İmalatlarda çıkan hafriyatların arazi yapısına göre rastgele bırakılması sonrasında hiç zarar görmeyecek alanların, bitki örtüsünün ve özellikle ağaçların çok büyük oranda zarar gördüğü,
- Bazı tesislerin imalatı sırasında jeolojik yapının uygun olmaması ya da jeolojik yapıya uygun imalat yapılmamasından dolayı tesis binalarının heyelan altında kaldığı,
- İşçi güvenliğine ilişkin önlemlerin yetersiz olduğu,
- Çevre köylerin ulaşım yollarının güvenliği için hiçbir kurala uyulmadığı, görülmüştür.
Bağlantı Sorunları: - Üretim tesisleri için hazırlanan fizibilite raporlarının yöre koşulları yeterince incelenmeden hazırlanması,
- Aynı bölgede birden fazla başvuru olması,
- Havza içinde yer alan üretim tesislerinin lisansların bir planlama kapsamında olmaması,
- Yatırımların da benzer şekilde farklı zamanlarda yapılması,
- Mevcut dağıtım tesislerinin bu üretimin ancak bir kısmını aktarabilecek kapasitede olması,
- Bölgede enerji tüketimi sınırlıdır ve mevsimsel farklılıklar fazla değildir. Kısa ve orta vadede yatırım olarak yoğun enerji tüketen tesisler öngörülmemektedir. Dolayısıyla tüketim artışı ülkenin genel tüketim artışı/ azalışına paralellik göstermektedir.
- Bölgede planlanan üretim tesisleri ise ihtiyacın çok çok üzerindedir. Mevsimsel üretim değerleri incelendiğinde çok büyük farklılıklar görülmektedir.
Dağıtım Şebekeleri Açısından Durum; Bölgede dağıtım hatları yetersizdir. Tüketim amaçlı planlanmış ve tesis edilmiştir. Üretilen enerjinin mevcut dağıtım hatları üzerinden şebekeye aktarılmasında sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Ayrıca hatların çok uzun olması hat kayıplarının artmasını da beraberinde getirmektedir ki bu durum HES‘lerin verimliliğini daha da düşürmektedir. İletim Şebekeleri Açısından Durum: Dağıtım şebekeleri açısından belirtilen tüm olumsuzluklar iletim şebekeleri açısından da geçerlidir. Bölgede enerji nakil hatları dışında trafo merkezleri de yetersizdir. Gene bölge arazi yapısından dolayı çok fazla TM yapılabilecek alan bulunmamaktadır. TM yapılabilmesi için ya bölge halkının kullandığı sınırlı miktarda olan araziler kamulaştırılmakta ya da orman arazisi tahrip edilmektedir. Kullanılan Teknoloji: Dünyada Türbin-Generatör grubu ve bunların diğer donanımları imalatı yapan teknolojiyi elinde bulunduran çok sayıda ülke bulunmasına rağmen ülkemizdeki yatırımcılar gerek ucuz olması, gerek temin sürelerinin kısa olması, gerekse ödeme koşullarının daha uygun olması sebebiyle daha çok Çin ve eski Doğu Avrupa ülkelerinin ürünlerini tercih etmektedir. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Brezilya, Japonya ve Hindistan ürünleri çok sınırlı bir kullanıma sahiptir. Ürün kalitesi ve uygunluğunu kontrol eden herhangi bir mekanizma kurulmadığından bu konuda tek belirleyici yatırımcı olmaktadır. Bu durumda orta vadede ülkemizin bir HES çöplüğü olması kaçınılmazdır. HES Şirketlerinde Esnek Çalışma ve Taşeronlaşma: Sahipler artan yatırım maliyetlerini düşürebilmek/geri alabilmek için farklı koşullarla yatırım ve işletme yapmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kalite, iş ve işletme güvenliğini ortadan kaldıran bir anlayışla çalışmaktadırlar. Yapım aşamasında olduğu gibi işletme aşamasında da taşeronlaşma başlamıştır. Yatırımcı firmalar işletmeleri taşeronlaştırarak birçok sorumluluktan kurtulmakta, taşeron (işletmeci) az sayıda elemanla birkaç tane santral çalıştırarak işletme maliyetini minimize etmektedir. Denetim Yok: "Proje hazırlanırken normlara uygun olmayan mühendislik çalışmalarının yapıldığı, birçok HES için gerekli ölçümlerin olmadığı, projelerin sanal değerler ile yapıldığı bilinmektedir. Bu durum ekonomik ve ekolojik sorunlar ile taşkın gibi ileride telafi edilemeyecek zararların oluşmasına neden olmaktadır. İlgili kamu kurumları bilimsel ölçeğe göre proje denetimi yapmak yerine, firmaların isteklerini onaylayan ya da müdahil olmayan bir tutumu sürdürmektedir. HES yapıları için proje aşamasından inşaat aşamasına kadar tam bir denetimsizlik hâkimdir. Denetimin, kamusal kay¬nakları koruma, bilim ve mühendislik gereklerini yerine getirme noktasında, toplum yararı öncelikli olarak yapılması gereklidir. Ancak, enerji sektörü piyasalaştırılırken denetim de piyasa mantığı içinde özel şirketlere devredilmektedir." Sonuç: Suyun Ticarileşmesi; Elektrik Piyasası Kanunu (4628 sayılı) sonrasında 1215 santralın tamamı özel sektör tarafından geliştirilmiş olup, bunların kurulu güçlerinin 5 bin 300 megavat olacağını öngörülmektedir. Bu HES‘lerin Türkiye‘nin elektrik ihtiyacının karşılanmasında yüzde 10‘luk bile pay sahibi olamayacak küçük küçük projeler olduğu gayet açıktır. Yeni yayımlanan lisanssız elektrik üretimine ilişkin yönetmelikle birlikte en az 10 bin HES daha planlanacak ve hiçbiri üretime de katkı vermeyecektir. Bu yatırımlarda yöre halkının isteği ya da isteği olmamasının ötesinde enerji arz-talep dengesi açısından da sorgulanması gerekmektedir. EMO ısrarla HES yapılmasını istemesine rağmen, ancak gelinen noktada su kullanım hakkını alan ve satan bir yapı kurulmuştur. Bu hidrolik potansiyelin değerlendirilmesi değil, suyun ticarileşmesi anlamına gelmektedir, EMO olarak diyoruz ki; Elektrik enerjisi doğal bir tekeldir. Enerji verimliliğine yönelik önlemlerin tamamen alınması durumunda elektrik tüketiminin yüzde 20‘si düzeyinde bir tasarruf sağlanabileceğini göz önünde tutarak; Bölgede üretim, iletim, dağıtım ve tüketim birlikte ele alınarak kamusal çıkarları, çevreyi ve insan sağlığını gözeten merkezi bir planlama yapılmalı, bu planlamaya yöre halkının katılımı ve katkısı sağlanmalıdır. Saygılarımızla.
|
|
|
Çok Okunanlar |
|
|
|