MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

TMMOB 8. ENERJİ SEMPOZYUMU YAPILDI...
İLK GÜN KÜRESEL ENERJİ POLİTİKALARI TARTIŞILDI



 
TMMOB 8. Enerji Sempozyumu, bu yıl uluslararası katılımlı olarak 17-18-19 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kültür Üniversitesi`nde düzenlendi. Elektrik Mühendisleri Odası`nın (EMO) sekretaryasını üstlendiği sempozyum, `Küresel Enerji Politikaları ve Türkiye` ana temasıyla gerçekleştirildi. Enerji alanının önemli isimlerinin konuk edildiği sempozyum kapsamında; ABD`den AB`ye, Rusya`dan Çin`e, Ortadoğu`dan Kuzey Afrika`ya uzanan enerji alanındaki çıkar çatışmaları ortaya konulurken, küresel krizin enerji alanına yansımaları ele alındı.
 

Sempozyum çalışmaları, açılış konuşmalarının ardından EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Kemal Ulusaler tarafından TMMOB adına sunulan "Küresel Enerji Politikaları ve Türkiye" açılış bildirisi ile başladı.

Kemal Ulusaler, küresel enerji politikaları kapsamında her şeyden önce sermayenin kesintisiz birikiminin esas alındığını ve bunun için tüketimin sürekliliği adına her yolun mübah kılındığını belirterek, "Günün sihirli sözcüğü sürdürülebilir kalkınma adı altında kaynaklar, iklim değişikliği pahasına, hem de ekolojik argümanları içerir bir yüzsüzlükle sınırsız ve sorumsuz bir şekilde tüketilmektedir" dedi. Prof. Türkel Minibaş‘tan "Böylelikle sermaye, ulusötesi nitelik kazanmıştır. Bu nedenle de yatırım ve üretim kararlarında geçmişe göre daha kısa dönemli rasyonellik peşindedir. Geleceği yok varsayan bu rasyonellik, kaynakların sömürülmesini ülke ve kıta ölçeğinden dünya ölçeğinde sömürüye taşımıştır" alıntısını yapan Ulusaler, bunun için uluslararası örgütlerin devreye girişine, hatta yapılan savaşlara dikkat çekti.

Dünya enerji ihtiyacı ve kullanımına ilişkin rakamsal verileri ortaya koyan Kemal Ulusaler, arz edilen dünya petrollerinin yüzde 63.5‘ini ve dünya doğalgazının yüzde 64.6‘sını 6-7 ülkenin tükettiğine dikkat çekti. Petrol rezervlerinin bulunduğu bölgeleri harita üzerinde göstererek, yaşanan kavgayı anlatan Ulusaler, "Petrol ve gaz rezervlerinin yoğun olduğu bölgelerde bu kaynaklara ilk elden ulaşabilmek, bu fosil enerji kaynaklarının naklinde güvenliği sağlamak, rakiplerin bu kaynaklara ulaşmasını zorlaştırmak finans-kapital zorba için enerji politiğin ana konularıdır" saptamasını yaptı. Ulusaler, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Enerji kaynaklarının çıkış noktalarında ilk elden hakimiyet girişimleri enerji politiğin sadece bir ayağıdır. İkinci ayak enerji yollarının güvenliğidir. Bugün dünya petrolleri büyük oranda, (yüzde 60) deniz yoluyla taşınmaktadır. Doğalgazda ise bu taşımacılık, yüzde 75 ile boru hatları üzerinden yapılmaktadır. Sıvılaştırılmış doğalgazın deniz yoluyla taşınması petrole göre yedi kat daha maliyetlidir. Hal böyle olunca petrol denizyolları- özellikle boğazlar- önem kazanırken, gazda boru hatlarının güzergahı ön plana çıkmaktadır. Dünya petrollerinin büyük bölümü Ortadoğu‘dan çıkarılmaktadır. Ve bu petrollerin büyük bir kısmı da Basra Körfezi çıkışlıdır. 2020‘li yıllarda tüm dünya petrol ihracatının  üçte birinden fazlası Hürmüz Boğazı‘ndan geçirilerek yapılacaktır. Bu körfezin üzerindeki hakimiyet, çıkış yolunun güvenliğini sağlayacaktır. Bunun için de her halükarda İran‘ın Basra Körfezi‘ndeki baskısı yok edilmeliydi."

Kemal Ulusaler, benzer hakimiyet durumunun doğalgaz alanında geçerli olduğunu, burada da Rusya‘nın egemenliği bulunduğunu, nitekim Nabucco‘nun kadük hale geldiğini anlattı.  Ulusaler, "Kapitalizmin içine girdiği süreğen kriz dönemi uzadıkça, ikna yöntemleri de değişmektedir. Gelinen son nokta; ‘Ya benimsin ya da kara toprağın‘ anlayışına denk düşmektedir. Artık kartlar açık oynanmaktadır" diye konuştu. Ulusaler, konuşmasında NATO‘nun enerji güvenliği konusunda kendine biçtiği role de dikkat çekerek, "Libya ne ilktir nede son olacaktır.  NATO geçmişte de enerji konusunda tetiğe dokunmaktan kaçınmamıştır" dedi.

Gazetelerden alıntılarla doğalgaz ve petrol boru hatlarına ilişkin siyasilerin demeçlerini anımsatan Ulusaler, gelinen noktayı ise şöyle özetledi:

"Nabucco‘nun geldiği nokta herkesçe bilinmektedir.  Rusya ve İran faktörlerinin olduğu yerde bu proje hayal ürünü olmaktan öteye geçemez. Suriye konusunda soyunulan taşeronluk, Mısır ve Arap gazını ve olası hatları bir başka bahara ertelemiştir. Dolayısıyla, ‘Enerji Terminali Türkiye‘ söylemi içe dönük basit bir propaganda söyleminden öte geçememiştir."

Enerji-Politik Yanlışlar

Kemal Ulusaler, Türkiye‘nin enerji politik yanlışlarını şöyle sıraladı:

"Yanlış 1: Rusya‘ya doğalgazda aşırı oranda bağımlılık sürdürülmektedir.

Yanlış 2: Batı Hattını özel sektör aracılığıyla tekrar Rusya‘ya pas edilerek, hem Rusya‘nın eli daha da güçlendirilmiş, hem fiyatlar en azından aşağı çekilememiş, hem de arz riski ile ülke karşı karşıya bırakılmıştır.

Yanlış 3: Füze kalkanı gibi taşeronluk uygulamaları ile İran ile ilişkiler gerilmiş ve gaz arzı riske edilmiştir.

Yanlış 4: Yine taşeronluk uğruna Suriye ile ilişkiler bozulmuş ve Mısır boru hattı şimdiden kadük kılınmıştır.

Yanlış 5: Nükleer enerji, nükleer güç anlamına gelmemektedir. Bu eksik okuma ile bütün handikaplarına karşı nükleer güç sevdası ülkeyi bir miktar daha Rusya‘ya bağlamıştır.  

Yanlış 6: Enerji politikalarıyla sanayi ve tarım politikaları eşleştirilmemiş ve enerjinin etkin kullanımı konusunda hiçbir olumlu adım atılamamıştır. Hal böyle iken Enerji Verimliliği Yasası kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur.

Yanlış 7: Yerli kaynak kullanımını beslemek adına çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu, elektromekanik yerli üretim ayağı olmadığından cari açığı beslemektedir.

Yanlış 77: Tüm enerji-politik çalışmaları piyasa masasında kotarılmıştır."

Türkiye İçin Enerji-Politik Doğrular

Kemal Ulusaler, Türkiye için enerji politik doğruları da sıralayarak sunumunu tamamladı:

"Doğru 1: Bir şehir ihtiyaçların yoğunlaşması ve üretim araçlarının bölüştürülmesinden ibaret değildir. En baştan beri gerekli olan bir şey daha vardır: Adalet. En çok da Çöllolar‘da hala cüruf altında yatanlar için...

Doğru 2: Bir Latince deyiş; ‘Silent leges inter arma‘ der. Yani, ‘Savaş olduğunda adalet susar.‘ Hem içeride hem dışarıda barış doğru politikanın ilk adımıdır.

Doğru 3: Enerjide, kapitalizm adına sınırsız tüketim insanı ve doğayı mahveder. Öncelikle tüketim ayağı enerji politikaları içinde ele alınmalıdır.

Doğru 4: Sadece enerji-politik için değil tüm politik kurgularda bilginin paylaşımı esastır. Bilgi halkla paylaşılmalıdır.

Doğru 5: Eğitime, sağlığa, bilgiye ulaşmak ne kadar haksa, suya, elektriğe, gaza ulaşmak da o kadar haktır. En doğal insan hakları, piyasanın insafına terk edilemez.

Doğru 6: Piyasa anlayışı ile halktan yana, enerji politikaları üretmek olanaklı değildir. Başta NATO olmak üzere piyasanın iktisadi ve askeri aktörlerini barındıran enerji politikaları kan, gözyaşı ve yoksulluk getirir.

Doğru 7: Halka rağmen halk için politika yapılamaz.

Doğru 77: Gerçek enerji politikaları ancak: Üretenlerin yönetimde söz ve yetki sahibi olduğu bir düzende, sosyalizmde gerçekleşebilir..."

Mehmet Öğütçü: Ucuz Enerji Dönemi Bitiyor

MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz‘ın yönettiği özel oturumda, Enerji Uzmanı, İktisatçı, Diplomat Mehmet Öğütçü "Dünya Enerji Görünümündeki Değişimler ve Türkiye" başlıklı sunumunu yaptı. Öğütçü, fosil yakıtlara görünür gelecekte bağımlılığın süreceğini belirtirken, ucuz enerji döneminin bittiğine dikkat çekti. Mehmet Öğütçü, enerji alanında BP, Shell gibi uluslararası kartellerin döneminin bittiğini, ulusal şirketlerin ön plana çıkmaya başladığını söyledi. Nükleer Rönesans‘ın Fukuşima‘dan sonra yavaşlamaya girdiğini ifade eden Öğütçü, "İran‘da henüz pandoranın kutusu açılmadı" derken, Irak‘ta Türkiye‘nin çok fazla şansının olmadığının göründüğünü, buradaki Türk firmalarının bölük pörçük ve küçük varlıklar halinde kaldıklarını söyledi. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı‘nın Türkiye‘de petrol bulma ısrarı yerine başka ülkeler gibi yurtdışında petrol ve gaz yatakları olan bölgelerde arama ve üretim faaliyetlerine girmesinin Türkiye‘nin enerji güvenliği açısından daha önemli olduğu görüşünü savunan Öğütçü, doğalgazda yeni sahaların bulunmasıyla bir oyun değişimi yaşandığını da sözlerine ekledi. Gaz satıcı ülkeler açısından da enerjide talep güvenliği sorununa dikkat çeken Mehmet Öğütçü, Türkiye‘nin kendisine Avrupa‘nın 6. büyük ekonomisi olma hedefi koymasını olumlu bulunduğu, ancak verilerin bunu göstermediğini kaydetti. Türkiye‘nin enerjisinin olmamasını "Aşil topuğu" olduğunu söyleyen Öğütçü, "Bu anlamda Türkiye‘nin temiz enerji ekonomisine geçişi son derece önemli. Avrupa‘nın gaz güvenliğini Türkiye kendi güvenliğini sağladıktan sonra düşünmelidir" diye konuştu. Bu çerçevede Türkiye‘nin petrol ve gaz bağlantıları konusunda her türlü senaryoya göre hazırlık yapması gerektiğini anlatan Öğütçü, Türkiye‘nin ülke dışında dış politika güvenliği için de kendi enerji şampiyonlarını yaratması gerektiği görüşünü vurguladı.

Veziroğlu: ABD Daha Az Enerji ile Daha Çok Gelir Sağlayacak

Özel oturumun ardından TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Berna Vatan‘ın yönettiği "Küresel Aktörlerin Enerji Politikaları" Oturumu gerçekleştirildi. İlk sözü "hidrojen ekonomisi" kavramı ve bunun tesisine dair çalışmalarıyla 2000‘de ekonomi dalında Nobel Ödülü‘ne aday gösterilen Prof. Dr. Nejat Veziroğlu aldı. ABD‘nin enerji politikalarını anlatan Veziroğlu, Türkiye‘nin hayat seviyesini yükseltmesi için enerji tüketiminin artması gerektiğini ifade etti. ABD‘nin planlamalarına göre 2035‘te ABD nüfusunun enerji tüketiminin dünyanın yüzde 15‘i olacağını, kişi başına enerji tüketimi dünya ortalamasının 3 misli olacağını kaydeden Veziroğlu, "ABD bugüne göre daha az enerji kullanacak, fakat kişi başına gelir daha yüksek olacak. Bunun nedeni daha az enerji ile daha çok gelir sağlanabilecek" dedi. ABD‘nin enerji politikalarının temelini halkına en iyi ürünü en ucuza sunmak olduğunu ve Çin‘den sonra en ucuz benzine sahip olduğunu, Türkiye‘nin ise en pahalı benzini kullandığını söyledi. Türkiye‘nin 15-20 yıllık plan yapıp, kendi yakıtını biyoyakıt, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynakları kullanarak üretmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Veziroğlu, yenilenebilir enerjiye en çok yatırımı, sırasıyla AB, Çin ve ABD‘nin yaptığını kaydetti. Prof. Veziroğlu, ABD‘nin hesaplarına göre 2020‘de güneş enerjisinden, kömürden ve nükleerden üretilen kadar ucuza elektrik üretilmiş olacağını belirtirken, enerji verimliliği için vergisel önlemler ile kredi teşviklerinden de söz etti. Veziroğlu, ABD‘nin nükleerde ise gemi ve uçakla taşınabilecek 300 megavatlık küçük reaktörleri desteklediğini kaydetti.

John Roberts: Enerji Hatlarına Stratejik Bakış Güven Yaratmıyor

Platts Editörü ve Orta Kafkasya Enerji Güvenliği Uzmanı John Roberts ise "Enerji Politikaları; AB" sunumu yaptı.  Roberts, gaz rezervleri ve hatlar konusunda son derece büyük gelişmeler olduğunu belirtirken, önemli olanın gaz sahibi ülkelerin bu gazı kime satacakları, kimin daha iyi fiyat vereceği olduğunu söyledi. Roberts, şöyle konuştu:

"Neden Nabucco bu kadar önemli? Diğer 3 projenin farklı bir sözleşme kümesi var. Bunlar Azerbaycan ve Türkiye arasında 25 Ekim‘de varılan karardan etkilenecek. Neden Azerbaycan Türkiye‘den geçecek bir boru hattını tercih etsin? Bunun cevabı kimseyi memnun etmeyecek. Türkiye‘ye onlar güvenmiyorlar. Türkiye bu boru hattını stratejik olarak görüyor. Dağıtım hattı oluşturmak için uğraşmıyor. ‘Dünyanın şu kadar petrolü, bu kadar gazı bizim bölgemizden geçiyor‘ deniliyor. İkisi de önemli kavramlar, ancak siz eğer tedarikçiyseniz sizin istediğiniz şey ticarettir. Şu anda da Türkiye ticari alanda kendi yeni yasal çerçevesinin ortaya çıkmasıyla beraber düşüşe geçmiş durumda. Bu durumda Azerbaycan‘ın başka sorunu var. Biliniyor ki 6 milyarı Türkiye‘ye satacak. Kalanı Avrupa‘ya. Şahdeniz Konsorsiyumu doğrudan ihtiyaçlarına yanıt verecek bir şey geliştiriyor mu, yoksa esnek bir şey mi geliştiriyor? Birtakım gelecekte ortaya çıkacak gelişmeleri, sahaları dikkate alıyor mu?"

"AB‘nin ana akımı Avusturya gazından alıyor. Ama şimdi tam bir kuşku içindeyiz. Avrupa‘nın gereklilikleri ne olacak? Şeyl gazı ne olacak?" sorularını soran Roberts, Avrupa‘da artık düşük talep senaryosunun söz konusu olduğunu, AB‘nin giderek artan hacimlerde ithalata devam edeceğini, ama kesin rakamların bilinmediğini söyledi. Bu nedenle Güneydoğu Asya‘nın önem taşıdığına; hem Türkiye hem Güneydoğu Asya‘nın önemli bir kısmının hızla büyüyen ülkelerden oluştuğuna dikkat çeken Roberts, AB‘nin Rusya‘ya bağımlılıktan kurtulmak istediğini, Türkiye üzerinden gelen gazın da yüzde 89‘unun Rusya‘dan alındığını anımsattı.

Evrim Eken: Rusya‘nın Enerji Süper Gücü Olma Hayali

St. Petersburg Devlet Üniversitesi‘nden Evrim Eken‘in "Küresel Enerji Arenasında Rusya: Aktöre Özel Bir Analiz" başlıklı sunumu oldukça ilgi çekti. Eken, sunumunda Rusya‘nın ülke içinde enerji alanında yaşadığı sıkıntıları ortaya koyarken, Rusya‘nın süper enerji gücü olduğu iddiasını "sadece politik bir retorik" olarak nitelendirdi. Bazı önlemler alınması durumunda bu hedefin gerçekleşebileceği, ancak bu hedeflerin çok iddialı olduğunu kaydeden Eken, "Rusya, en büyük gaz kaynaklarına sahip olmanın enerji süper gücü olmasına yeteceğini düşünüyor. Kaynağın olması süper güç olmayı sağlamıyor. O zaman Suudi Arabistan‘a ne diyeceğiz?" dedi.

Ekonomisinin yüzde 33‘ü enerjiye bağlı olan Rusya‘nın ekonomi kollarının çeşitlendirilmesini ve bir geçiş dönemi öngördüğünü, fakat bu geçiş dönemi için de kaynağa ihtiyacı olduğunu anlatan Evrim Eken, Rusya‘da konutlar hariç sanayiye uygulanan gaz fiyatlarının serbestleştirilmesinin tartışıldığını, bu durumun bazı işletmelerin iflasına neden olacağını kaydetti. Eken, Rusya‘nın ürettiği kadar tüketen bir ülke olduğunu, depolama için de ciddi yatırımlara ihtiyacı bulunduğunu, petrol sektörünün de yatırım ihtiyacı olduğunu, 2030 yılında 635 milyar dolar maksimum yatırıma ulaşılacağının öngörüldüğünü anlattı.

Rusya‘da nükleer enerjinin payının arttırılmasının, çevre dostu santrallarda üretim artışı, ama termik santralarda düşüş öngörüldüğünü kaydeden Eken, 2030 yılına kadar enerjide 2 trilyon 765 milyar dolardan daha fazla yatırımın planlandığını söyledi. Doğalgazda ülkede tekel olduğunu, ancak elektriğin özelleştirildiğini, elektrik üretiminin de doğalgaza dayalı olmasının sorunlar çıkarabildiğini ifade eden Eken, Rusya‘nın ürettiği gazın 3‘te 1‘ini ihraç ettiğini, ancak gelirlerinin 3‘te 2‘den fazlasını gazdan sağladığını kaydetti. Eken, "Fiyatlar serbest bırakıldığında Gazprom kaybettiği müşterileri geri çevirebilecek mi? Ayrıca kayaç gazı da olduğunda içeride ciddi sorunlar çıkabilir" diye konuştu.

Evrim Eken, Rusya‘daki tarihsel süreci anlatırken, Putin‘in oligarklara karşı mücadele ettiğini, ancak kendisinin de kendi oligarklarını yarattığını, şimdi Rusya‘nın seçim sürecinde olduğunu, 2008‘de yapılan anayasal düzenlemeler ile Putin‘in aralıksız 2024‘e kadar Rusya‘nın başında olmasının teknik olarak mümkün olduğunu anlattı. "Gazprom iç politikada finansman aracı, etkin bir aktör" diyen Eken, Ukrayna örneğini vererek, Gazprom‘un sadece Rusya‘da değil, çevre ülkelerde de kendi çıkarına olacak hükümetleri seçtirme konusunda finansman aracı olduğuna dikkat çekti. "Gazprom‘un problemleri var. ama yok olmak için de çok büyük" diyen Eken, gazda hem üretim hem de taşıma sıkıntıları olduğunu, IMF‘nin talebi karşısında Putin‘in Gazprom‘u böldürmeyeceği konusunda net açıklama yaptığını, dolayısıyla bölünme beklemediğini ifade etti. Rusya‘nın yatırım konusunda sorunları olacağını, yabancı yatırımları serbest bırakırsa bu kez de başka ülkelerin enerji kaynakları üzerinde etkinliklerini artırma riski bulunduğunu ifade ederek, "Rusya, şimdilik rakip kaynaklarınkendi hedefindeki ihraç pazarlara ulaşmasını istemiyor. Hem Asya Pasifik‘te yayılmak ve Orta Asya‘daki etkin verliğini sürdürmeye devam etmek istiyor, hem de bunun için gerekli yabancı yatırımların gelişini sınırlandırıyor. İkisini birden başarabilecek mi?" diye konuştu.

Uluğbay: Enerji Paylaşım Sürecinde Söylemler Aynı

İlk günün son etkinliği "Küresel ve Bölgesel Gelişmelerin Enerji Politikalarına Etkileri" başlıklı Prof. Dr. Mustafa Ergün tarafından yönetilen panel oldu. Panelde ilk konuşmacı olan Eski Başbakan Yardımcısı ve Bakan Hikmet Uluğbay, konuşmasında petrol rezervleriyle ilgili artış ve kuşkulara dikkat çekerek, "Bu tür rezervlerin şişirildiği bilgisi doğru ise üretimlerde ani düşüşler olursa dünya piyasalarının ciddi şekilde etkilenmesi söz konusu" dedi. Tarihsel gelişime bakıldığında petrol tüketimi artan yerlerde refahın da arttığını, ancak üretim gibi tüketimin de dünya içerisinde dengesiz olduğunu anlatan Uluğbay, enerji kaynakları ve kullanımına ilişkin değerlendirme ve öngörülerini şöyle özetledi:

"Kömür tüketen ülkeler dezavantajlı konuma düşecek, iklim değişikliği açısından. Bunlar ister istemez doğalgaz ve petrole doğru gidecekler. Fukuşima‘dan sonra nükleer de düştü. Bu doğalgaz ve petrole yönelecek artışı göstermektedir. Çünkü yenilenebilir ile bir anda bu aradaki farkı kapatmanız mümkün değildir."

Hikmet Uluğbay, Henry Kissenger‘ın "Petrolü denetlerseniz devletleri, gıdayı denetlerseniz halkları denetlersiniz" sözlerini anımsatırken, geçmişte petrol paylaşımına ilişkin devlet yöneticilerinin dedikleri ile bugün yaşanan paylaşım sürecindeki söylemlerin farklılık içermediğini ortaya koydu.

İsrail-Filistin Çatışmasının Ardındaki Gerçek: Su

"İşgal Edilmiş Filistin Toprakları ve Vaat Edilen Filistin Devletindeki İsrail Tedbirleri" başlıklı bildirisini sunan Filistin Su Islahı Enstitüsü Genel Müdürü Saleh Rabi ise Uluğbay‘ın bildirisine "Eğer suyu kontrol ederseniz devleti ve halkı hep birlikte kontrol edersiniz" eklemesini yaparak konuşmasına başladı. "İsrail‘in yaptığı da bu" diyen Rabi, tarihsel olarak Filistin‘in yaşadıklarını özetlerken, su kaynakları üzerinden yaşanan kavgayı ortaya koydu. Rabi, İsrail‘in ülke su kaynaklarının yüzde 66‘sına ilk olarak el koyduğunu, Golan tepelerinin su yüzünden işgal edildiğini, denize akması gereken suların çöle gömüldüğünü, ölü denizin yok olmakta olduğunu, 50 yıl içerisinde bu denizin yok olacağını anlattı. Saleh Rabi, Batı Şeria ve Gazze‘nin işgalinin ardından ilk emir olarak bütün su kaynaklarının İsrail komutasına geçtiğini ve su kaynaklarının vanasını İsrail‘in ele geçirdiğini ve Filistinlilerin küçük bir kuyu açmalarına dahi izin verilmediğini aktardı. Filistin Kurtuluş Örgütü ile 1994 yılında imzalanan anlaşmanın ardından Ortak Su Komitesi kurulduğunu, bir yeraltı kuyusu açılmasının 9-10 yıl boyunca bu komitede tartışıldığını, İsrail‘in bu komitede veto hakkı varken, Filistin‘in olmadığını kaydetti. Rabi, "Sonuç olarak insanlar susuz. Her Filistin‘in 30-40 metreküp hakkı varken, İsrail‘in bunun 10 katı hakkı var. Bunun çocuklar üzerinde olumsuz etkileri var" derken, bu durumun uluslararası hukuka aykırı olduğunu ortaya koldu. Rabi, "Gelecekteki seçenekler açık: İşbirliğine ihtiyacımız var. Seçeneklerden biri, Türkiye‘den su ithal etmek. Türkiye‘nin böylesi bir şansı var. Atık su, arıtma tesisleri hepsi için işbirliğine ihtiyacımız var" dedi.

Ortadoğu‘da Siyasal Açmazın Bir Ayağı Enerji

Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman ise "Dünya Betonarme Yalanlarla Yönetiliyor: Gerçek Şu ki, Enerjinin Olduğu Yerde, Siyaset, Hatta Kirli Siyaset, Hatta Hatta Kanlı Siyaset Vardır" başlıklı bildirisini sundu. Ortadoğu‘daki siyasal çatışmalara değindiği konuşmasındaki bazı ifadeleri salonda tepkiye neden oldu.

Yarman‘ın ardından Gazeteci-Yazar Faik Bulut, "Kafkasya ve Ortadoğu‘da Enerji ve Su Savaşları" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Arapça, Kürtçe ve Türkçe selamlayarak konuşmasına başlayan Faik Bulut, dünyada enerji çatışmalarının temelinde yattığını düşündüğü "güçsüz olanların canı çıksın" anlayışını eleştiren bir konuşma yaptı. Bulut, Çarlık Rusyasından itibaren petrol konusunda yaşanan gelişmeleri tarihsel olarak anlatırken, İran‘daki ve Osmanlı‘daki gelişmeleri anlatırken, bölgedeki çatışmaların arkasında petrol ve enerjinin görüldüğünü, ancak bunun tek neden olmadığını, fakat farkında olunması gerektiğini vurguladı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sadece Bağdat Demiryolu için çatışma yaşanmadığını, petrol yatakları için kavganın da sürdüğünü ifade etti. 1930‘lara gelindiğinde bölgede İngiliz ve ABD şirketlerinin petrol imtiyazlarını büyük ölçüde eline geçirdiklerini kaydeden Bulut, Suudi Amerikan ortaklığı olan Aramco Şirketinin bölgedeki jeopolitik ve jeoideolojik oyunların arkasındaki en önemli güç olduğunu ve Yeşil Kuşak projesini desteklediğini belirtirken,  "Bugünkü İslamcılar, genelde politik İslamcı dediğimiz kesim Aramco‘nun bir bakıma bize bıraktıkları mirastır bu kesimler. Sovyetler Birliği‘ni komünist rejimi alt alta Müslüman ülkelerle kuşatma amacıyla Türkiye‘de Komünizmle mücadele dernekleri kurulmuştur. Bu derneklerin fahri üyelerinden birisi Cemal Gürsel‘dir. Ama birisi de bugün Amerika‘da yaşayan bir cemaatin başıdır" diye konuştu. 

Sempozyum çalışmalarına ilişkin diğer haberlere aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz: 

TMMOB 8. ENERJİ SEMPOZYUMU YAPILDI... 
ÜÇÜNCÜ GÜN PARALEL OTURUMLARDA NÜKLEER, KÖMÜR, YENİLENEBİLİR VE VERİMLİLİK ELE ALINDI

TMMOB 8. ENERJİ SEMPOZYUMU YAPILDI... 
İKİNCİ GÜN ENERJİ ÖZELLEŞTİRMELERİ MASAYA YATIRILDI

TMMOB 8. ENERJİ SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ... 
SEMPOZYUM AÇILIŞ KONUŞMALARI İLE ÇALIŞMALARINA BAŞLADI 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ

YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU

OKTAY FIRAT’I KAYBETTİK…

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO 49. ÇALIŞMA DÖNEMİ BAŞLADI

EMEK VE BİLİM İLE KURULACAK YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN: YAŞASIN 1 MAYIS!

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR (ENERJİGUNLUGU.NET)

Okunma Sayısı: 2377


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.