MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

`TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADIN ÖRGÜTLENMESİ` ATÖLYE ÇALIŞMASI



 
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Kadın Komisyonu tarafından 3 Mart 2012 tarihinde `Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Örgütlenmesi` başlıklı atölye çalışması gerçekleştirildi. Kadın mühendislerin cinsiyetleri nedeniyle yaşadığı sorunlar ve çözüm önerilerinin, toplumsal cinsiyet kavramı içinde ele alındığı etkinlikte, kadın örgütlülüğünün önemi vurgulandı. Komisyon çalışmalarının planlandığı etkinlik kapsamında, katılımcılara çocuk bakım hizmeti de sağlandı.
 

EMO Hizmet Binası‘nda gerçekleştirilen etkinliğe şubelerden kadın komisyonu üyeleri ve EMO üyesi kadın mühendisler katıldı. Atölye çalışmaları, EMO Kadın Komisyonu Yazmanı Fatoş Bentli ve EMO Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş‘ın açılış konuşmaları ile başladı. Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev Özkazanç, "Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Karma Örgütlerde Kadın Örgütlenmesi" başlığı altında bir sunum yaptı. EMO İstanbul Şubesi Avukatı Funda Ekin‘in yürütücülüğünde gerçekleştirilen "Toplumsal Cinsiyet" konulu atölye çalışmasının ardından ise Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)  Kadın Birimi Üyesi Nurşen Yıldırım‘ın konuşmacı olarak katıldığı forum düzenlendi. Etkinlikte EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Beyza Metin ve EMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün de birer konuşma yaptı. Atölye sırasında 3-13 yaş arasındaki çocuklar için, Davulumdan Masallar Ritim-Müzik Atölyesi eşliğinde bakım hizmeti verildi.

"Ayrımcı Politikalar Her Alanda"

EMO Kadın Komisyonu Yazmanı Fatoş Bentli, açılış konuşmasında, ilk genel kadın üye toplantısını gerçekleştiriyor olmanın sevincini yaşadıklarını ifade etti. Bentli, kadınların meslek alanı ve hayatın her aşamasında bazen farkında olarak, bazen de farkında olmadan birçok ayrımcı politikalar ve söylemlere maruz kaldığına işaret etti. Bentli, "Bu zamana kadar sırf kadın olduğumuz için maruz kaldığımız birçok ayrımcılığın farkına varıp, bugünden sonraki hayatımızda bu ayrımcılıklarla mücadele etmeyi, hedef olarak önümüze koyuyoruz. Biz kadınlar birbirimizi görüp, deneyimlerimizi paylaşıp aslında yalnız olmadığımızı ancak birlik olursak bu ayrımcılıkların üstesinden daha rahat gelebileceğimizi biliyoruz" diye konuştu.

"Kadınlar Sendika ve Odalarda Aktif Şekilde Yer Almalı"

Kadınların kendini ifade ettikleri, toplumsal mücadelenin en önemli alanlarından biri olan sendika ve odalarda kadınların aktif bir şekilde yer alıp söz söyleyen mekanizmalarda olabilmesi için gerekli altyapıların oluşturulması gerektiğini belirten Bentli, şöyle devam etti:

"Odalarda farklı yönetim birimlerinde ismen bulunmalarına rağmen cismen ortada olmayan kadın yapılarının aktifleştirilmesinin, kadınların yönetime gelmelerini önleyen koşulların ortadan kaldırılması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz. Oda yaşamının, kadınların yer alabileceği şekilde düzenlenmesini böylece kadınların üye ve yönetici olarak var olabilmelerinin yolunun açılmasının sağlanacağını her alanda dile getiriyoruz."

"Kadın Yok Sayılıyor"

AKP Hükümeti‘nin iktidarda olduğu ve şiddetin içselleştirildiği bir dönemde bulunulduğuna dikkat çeken Bentli, kadınların özgürlüğü, eşitliği ve adalet adına hükümetin hiçbir adım atmamış olmasını eleştirdi. Bentli, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığın adından "kadın"ın silinerek "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" kurulmasına tepki gösterdi. Bentli, "Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığın ayrışarak kadınlara özel bir bakanlığın kurulması gerekliliği tartışılırken, kadını özgür bir birey olarak tamamen yok sayan, ona sadece ‘aile‘ içinde bir anne, eş ve kız kardeş olarak gören bir uygulama daha karşımıza çıkmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‘nın kurulmasının bir anlamda kadını aile ile eşleştirmek anlamına geldiğinden, toplum içinde kadına biçtiği rolü bir kez daha göstermiştir" şeklinde konuştu.

Hükümetin şiddeti toplumsal hayatın her alanında yaşattığını ve yaygınlaştırdığını vurgulayan Bentli, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ülkemiz gün geçtikçe savaş ortamına sürüklenmekte ve barış kapıları açılmamak üzere kapatılmaktadır. Hükümet, ‘Analar ağlamasın‘ diyerek haykıran kadınları duygu sömürüsü yapmakla suçlayarak, barış için mücadele eden kadınların sesini kısmak istemektedir. KESK‘li kadınları engellemeye yönelik operasyonları buradan kınıyoruz. Bugün burada mücadelemize güç katacak attığımız yeni adımın bilincinde olarak, EMO‘da ve Türkiye‘de daha örgütlü bir kadın mücadelesi için; ‘Yaşasın Örgütlü Kadın Mücadelesi‘ sloganını hep bir ağızdan haykırıyoruz."

"EMO Tarihi Bir Gün Yaşıyor"

EMO Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş, EMO Kadın Komisyonu‘nu tarafından düzenlenen etkinliğin, EMO adına büyük önem taşıdığını ifade ederek,"EMO bugün tarihi bir gün yaşıyor. EMO örgütlülüğünün içinde faaliyetlerini sürdüren Kadın Komisyonu önemli bir etkinliğe imza attı" dedi.

Etkinliğin aynı zamanda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü‘nün bir halkası olduğunu belirten Göltaş, EMO kadın örgütlülüğünün güçlenmesinin, bundan sonraki süreçler içinde yeni programlar önüne koymasının, EMO‘nun çalışmalarına yeni bir çehre katacağını, çok önemli bir güç vererek, ivme kazandıracağını söyledi.

Cengiz Göltaş, İstanbul ve Ankara‘da gerçekleştirilen genel kurullar sonucunda yönetim kurulu görevlerine kadın mühendislerin gelmesiyle önemli bir adım atıldığına dikkat çekerek, bu gelişmenin önümüzdeki süreçler içinde daha da gelişeceğine inandığını vurguladı.

"Kadın Meselesi Ölüm- Kalım Meselesine Dönüştü"

Hükümetin kadına bakış açısı ve kadın politikasını eleştiren Cengiz Göltaş, AKP iktidarı döneminde "kadın meselesi"nin "ölüm- kalım meselesi"ne dönüştüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:

"Günde ortalama 3 kadın cinayetinin işlendiği, bir tarihsel süreci yaşıyoruz. Kadın istihdamı yine bu dönemde yüzde 39‘lardan, yüzde 24‘lere kadar geriledi. Kadınların, genç de olsa, yetişkin de olsa yerinin evi olduğu mantığı ile hareket eden, kadın erkek eşitliğine inanmayan, ‘Kadının yeri evidir‘ diyen, en az 3 çocuk öngören bir siyaset anlayışı ile karşı karşıyayız. Bunun en son uygulamaları da ‘Dindar nesil yetiştireceğiz‘ mantığı içinde, bugün eğitim sistemi içine yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Yeniden yapılan düzenleme ile kadının yaşam içindeki rollerinin giderek eve hapsedildiği, yine imam hatiplerin geçmişteki tartışmasının devam ettirildiği bir süreci yaşıyoruz."

"Sorun Üretim Araçlarının El Değiştirmesinden Kaynaklanmıyor"

"Biz kadının ev içinde, bir patron-işçi ikilemi içinde olmadığı, ev işleri-yaşlı-hasta üçgeninden yaşamın sorunlarını tek başına üstlenmediği ortak yaşam örgüsü içinde bu sürecin devam etmesi gerektiğine inanıyoruz" diye konuşan Göltaş, Türkiye‘de toplumsal muhalefetin odağında yer alan TMMOB, KESK ve diğer emekten yana güçler adına şöyle bir özeleştiri yaparak konuşmasını bitirdi:

"Öznesine, mücadelesine kadın sorununu koyan bir yapının bu sorunu erkeklerin algılarına veya erkeklerin bu konudaki reflekslerine terk etmemek gibi bir sorumluluğu ile karşı karşıya olduğu bilincindeyiz. Bizler bu ülkede deyim yerindeyse eşit, demokratik, barış içerisinde yaşam savunucusu olan insanlar, her şeyi üretim araçlarının el değiştirmesiyle çözüleceğini, bir sihirli değneğin üretim araçlarına çalışanların sahip olmasıyla; kadın sorununun, barış sorununun, çevre sorununun ortadan kalkacağını, insanların kültürel sorunlarının ortadan kalkacağını sanıyoruz. Oysaki yaşanan sorunların üretim araçlarının değişiminden kaynaklanan bir sorun olmadığını, bize kirli kirli akan, dünyanın en kirli nehri olan Tuna Nehri gösterdi. Yani, sadece kapitalistler kirletmiyor, sadece kapitalistler sömürmüyor. Çok yakınımızdaki Çernobil bir başka yüzleştiğimiz durum oldu. Onu da kapitalistler yapmadı. Sonuç olarak meseleyi sadece sınıf indirgemeci, sadece ‘devrim sonrasına ait bir mesele‘ olarak görmeyen, yaşam içerisinde kadın-erkek dayanışmasına, ortak mücadelesine, yeni bir yaşam kültürü biçimine getiren bir siyaset anlayışının yeniden örülmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle yaptığımız zaman, odalarda da, sendikalarda da, siyasi partilerde de, yaşamın tüm alanlarında daha özgür, daha eşit, daha demokratik ve daha insanca bir yaşam örgüsü kurulacaktır."

Göltaş, "Sizleri yalnız bu toplantıda değil, Oda‘nın bütün birimlerinde aktif bir mücadele süreci içinde yer almaya çağırıyorum" sözleriyle de konuşmasını tamamladı.

Demokraside Toplumsal Cinsiyetin Yeri

Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alev Özkazanç "Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Karma Örgütlerde Kadın Örgütlenmesi" başlıklı sunumunda, feminizm kavramı üzerinde durarak, feminizmin ve ataerkil toplum yapısının tarihsel süreçte gelişimini anlattı.

"Bugün demokrasinin içinde toplumsal cinsiyet perspektifinin olmadığı bir demokrasi fikri düşünülemez, yani insanlığın ve demokrasinin geldiği bu noktada çok temel, çok kurucu parçalardan biri toplumsal cinsiyet kavramıdır" diye konuşan Özkazanç, modern dönem ataerkil yapıda kamusal alanda sadece erkeklerin ürettiklerinin değerli bulunduğunu, erkeklerin yaptığı şeylerin meslek haline geldiğini, dolayısıyla kadınların mesleklerden de dışlandığını söyledi.

Kadınların Anayasal düzeyde ayrımcılık görmediğini belirten Özkazanç, şöyle konuştu:

"Kadınlar, Anayasal düzeyde ayrımcılık görmüyor ama başka alt yasal düzeyde, pek çok yasada, Sosyal Güvenlik Yasası olsun, başka yasalarda olsun çok ince ince de olsa ayrımcılık devam ediyor. Yasaların ötesinde hala güçlü dinamikler devam ediyor. Yani toplumsal var oluşumuzun bu tür ikiye ayrılmış olduğu gerçeği devam ediyor. Kadınlar her anlamda sınırları zorluyor. Bir tarafta kamusal alan denilen alan; eğitim yaşamı, meslek yaşamı ve siyasetle örgütlenme yaşamı vs. Bunların hepsi baştan, erkek faaliyeti alanlar olarak kurulmuştur. Buralarda kadın aleyhine örgütlenilmiştir. Kadınlar hep çifte iş yükü altında kendini hissetmektedir. Hiçbir zaman hiçbir kadın, hiçbir şekilde bu cendereden çıkma şansına sahip değildir. Ayrıca hiçbir kadın bu ataerkil yapının kendini değersizleştiren, ikincilleştiren, bağımlı kılan etkisinin dışında kalamıyor."

"Cinsiyetimize Sahip Çıkmamız Gerekiyor"

EMO İstanbul Şubesi Avukatı Funda Ekin yürütücülüğünde "Toplumsal Cinsiyet" başlığı altında yapılan atölye çalışmasında ise katılımcılar; cinsiyet ayrımcılığı, cinsel roller, toplumsal cinsiyet algısı konusunda hikayeleştirilen bir örnek üzerinden görüşlerini aktardı. Ekin, toplumsal cinsiyet kavramının çok etkin bir güç olduğunu belirterek, kadının bunu önce aileden öğrendiğini; toplumsal cinsiyetin din ve iktidar bağlantılı olduğunu ve toplumsal cinsiyetin buralardan beslendiğini kaydetti. Kadının ikincil konumunun yasalarla desteklendiğine dikkat çeken Ekin, "Toplumsal cinsiyetin kesinlikle kadınlar tarafından kırılması gerekiyor. Cinsiyetimize sahip çıkmamız gerekiyor. Kadının ikincil olmaktan kurtulması, taleplerinde ısrarcı olması, kadının kendi kimlik ve talepleriyle var olması gerekiyor. Aksi takdirde vitrin olmak, yana alınan varlık olmaktan öteye gidemeyiz" diye konuştu.

"Kadınlar Örgüt İçinde Güçlenecek"

Etkinlik kapsamında düzenlenen foruma konuşmacı olarak katılan KESK Kadın Birimi Üyesi Nurşen Yıldırım da, KESK içindeki kadın örgütlülüğü ve yapılan çalışmalara ilişkin bilgi aktardı. Yıldırım, kadının örgüt içinde güçleneceğini ve toplumsal anlamda yaşadığı tüm sorunların örgütlülük içinde daha rahat ifade edilerek, çözüm bulacağını vurguladı. Yıldırım, tüm kadın örgütlerinin de taleplerini birlikte dile getirmesi gerektiğine dikkat çekti. Nurşen Yıldırım görüşlerini şöyle aktardı:

"Biz kadınlar olarak bulunduğumuz yerlerde güçlü bir hareket yaratmak istiyorsak, bu aslında dışarıdaki kadın hareketinin gücüne, bağımsız kadın hareketi ve bağımsız kadın örgütlülüğüne çok bağlı. Dışarıdaki kadın örgütleri güçlü ise ve bizler de bunlardan besleniyorsak daha da güçleniyoruz. Örneğin yapılan tüm eylemlerde TMMOB, DİSK, KESK ve TTB‘nin birlikte hareket etmesi gibi bizlerde böyle kadın hareketlerini destekleyebiliyorsak, bu çok önemli."

Kadına yönelik şiddete karşı ciddi bir eylem planı oluşturulması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, 8 Mart‘ın resmi tatil ilan edilmesini istediklerini, konuyla ilgili sendikanın web sayfasında bir kampanya başlatarak, milletvekillerine e-posta attıklarını bildirdi. 8 Mart‘ta tutuklu ve hükümlü kadınlara açık görüş sağlanması konusunda da girişimlerde bulunduklarını belirten Yıldırım, "Bugün KESK kadın sekreterimiz tutuklu. Ancak biz hiçbir programı aksatmadık. İşlerimize devam ediyoruz. Kadınlar örgütlere güvenirlerse örgütlü oluyorlar. Örgütlerin de kadına güven vermesi için bir şeyler yapması lazım. Kişiler değişse de sahip olduğumuz kültürü geliştirip birlikte hareket edersek, her şey daha güzel olacak" diyerek konuşmasını bitirdi.


"Erkek Egemen Mesleklerde Baskı Yoğun"

EMO İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin ise, mesleki alanda kadına yapılan ayrımcılık ile üniversite yıllarında tanıştığını belirterek, o yıllarda kendisinde bu duruma karşı bir mücadele ruhu geliştiğini ifade etti. Metin, konuşmasına şöyle devam etti:


 "Türkiye‘de ve tüm dünyada kadın meslekleri annelik ile özdeşleşmiş meslekler. Hemşire, doktor ya da öğretmen olacağınız zaman gündelik yaşamda; bakım, temizlik ve her zaman kadın kendi çocuğunun öğretmenidir anlayışı devam ediyor. Bu açıdan bakıldığı zaman çok büyük bir problemle karşılaşmıyorsunuz, ama bir kadın mühendis ya da şoför olacağı zaman, erkek egemen bir mesleğe sahip olduğu zaman, yoğun baskı ve mobbinge maruz kalıyor. İlk stajımda ‘Atölyeye gideceğim‘ dediğimde ‘Hayır gidemezsin‘ denildi. İlk önceleri ‘Senin ne işin var burada, git İngilizce öğretmeni ol.‘ ‘Sen direğe çıkabilir misin?‘ gibi şeylerle karşılaştım. Çalıştığımız atölyelerde kadın tuvaletleri bile bulunmuyordu. Bunlara rağmen biz bir noktaya geldik diye düşünüyorum. Bugün örgütün en büyük iki şubesinde Ankara ve İstanbul Şube‘de iki kadın başkanın olması bize lütfedilen bir şey değil. Bunun bizim mücadelemiz sonucu olduğunu düşünüyorum."

TMMOB‘de iki kadın kurultayı örgütlediklerini hatırlatan Metin, bu kurultaylarda gerçekleştirilen üretimin kadınlarla ve kamuoyu ile paylaşıldığını anlattı. TMMOB kadın örgütlenmesinden büyük destek gördüğünün de altını çizen Metin konuşmasını şöyle tamamladı:

"Önümüzdeki süreçte iki tane kadın şube başkanı varken hem kadın komisyonlarında hem de örgütün diğer komisyonlarında yer alacağız. Bizler yalnız kadın komisyonlarında çalışarak görünmüyoruz. Bizler görünür olmak zorundayız ve erkeklerin kendi egemenlik alanında yaptıkları işleri de yaptığımızı göstermek durumundayız. Kadınlar el ele verdikçe, EMO‘yu da TMMOB‘yi de değiştireceğimizi düşünüyorum. Her birinizin oda kurullarında görev almanızı istiyorum."


"Kadın Mücadelesinin Önde Gelen İsimleri Baskı Altında Tutuluyor"

EMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün ise kadın mücadelesinin uzun erimli bir mücadele olduğunu vurgulayarak, görüşlerini şöyle ifade etti:

"KESK‘li olmak TMMOB‘li olmak, TTB‘li olmak çok önemli. Gerici, ırkçı örgütlenmelere bakıldığı zaman kadın temsiliyetinin hiç olmadığını görüyoruz. En azından bizim böyle örgütlerimiz var ki kendimizi ifade edeceğimiz alanlar yaratabiliyoruz. Elbette bunlar kendiliğinden olan şeyler değil. Çok ciddi mücadeleler sonucunda oluştu. Kaldı ki kadın mücadelesinin önde gelen isimleri gerek iktidar gerekse başka mekanizmalar tarafından sürekli olarak baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Üç hafta önce bir operasyon yapıldı ve 15 KESK‘li kadın tutuklandı. Neyle suçlandıklarını bilmedikleri halde cezaevinde yatıyorlar. 8 Mart‘lar ve 25 Kasım‘lara katılmakla, çeşitli anmalara katılmakla suçlanıyorlar. 155 yıllık bir mücadele var. Bu iktidar gerici, piyasacı, ırkçı yaklaşımları olan iktidar, bizim arkadaşlarımızı gözaltına alıyor, tutukluyor. Buna karşı biz TMMOB olarak ciddi bir şekilde sesimizi yükseltemedik. Bu mücadelelerin yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum. Bizim kardeş örgütlerimizin deneyimleri, bizim sahip olduğumuz deneyimlerin bu süreci çok daha iyi hale getireceğine inanıyorum. Geçenlerde gazeteden röportaj için geldiler, onlar için çok ilginç bir şeydi çünkü; bizim şube 35 yıllık bir şube ve ilk defa orada bir kadın başkan bulunuyor. Sonra haberi ‘EMO‘ya Kadın Eli Değdi‘ başlığı ile verdiler. Bu kurulun ve bu çalışmanın EMO‘ya kadın elinin değmesini vesile olmasını temenni ediyorum."

Etkinlik, görüş ve önerilin alınmasının ardından sona erdi. Atölye sırasında 3-13 yaş arasındaki çocuklar için, Davulumdan Masallar Ritim-Müzik Atölyesi eşliğinde bakım hizmeti de gerçekleştirildi.



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 48. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU YAYIMLANDI

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ

YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU

OKTAY FIRAT’I KAYBETTİK…

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO 49. ÇALIŞMA DÖNEMİ BAŞLADI

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR (ENERJİGUNLUGU.NET)

EMEK VE BİLİM İLE KURULACAK YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN: YAŞASIN 1 MAYIS!

Okunma Sayısı: 3262


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.