MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

`VEBLEN, KAPİTALİZM VE AKILCI BİR İKTİSADİ DÜZEN İÇİN OLANAKLAR`



 
EMO `Veblen, Kapitalizm ve İktisadi Bir Düzen İçin Olanaklar` başlıklı söyleşi ve forumu düzenledi. EMO Meslek İçi Sürekli Eğitim Merkezi (MİSEM) Komisyonu Başkanı Orhan Örücü`nün yürütücülüğünde gerçekleştirilen etkinlikte Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Öncü, Veblen`i anlattı. Öncü, TMMOB`nin Türkiye toplumsal gerçekliğinden hareketle ortaya koyduğu `kendi mesleki sorunlarını ülkenin, emekçilerin sorunlarından ayırmayan mühendis geleneğinin` Veblen için arzu edilen, ama neredeyse imkansız bir umut olduğunu söyledi.
 

EMO, Uluslararası Thorstein Veblen Derneği ve Sabancı Üniversitesi ortaklığında bu yıl temmuz ayında düzenlenecek olan "Veblen Kapitalizm ve İktisadi Bir Düzen İçin Olanaklar Sempozyumu"na hazırlık niteliği taşıyan etkinlik, 10 Mart 2012 tarihinde EMO Konferans Salonu‘nda gerçekleştirildi. "Veblen‘in ekonomik bir örgütlenme olarak kapitalizm kavramlaştırması, iş uygarlığı eleştirisi, teknolojinin iş uygarlığındaki konumu, sanayi sistemi ve mühendislik arasındaki ilişki" ele alındı.

Etkinlik kapsamında Veblen‘in "Olası Bir Teknisyenler Sovyeti Üzerine Bir Yazı" adlı makalesinde konu ettiği, mühendisler aracılığıyla şekillenecek yeni sanayi sisteminin yapısı, örgütsel özellikleri, eski düzenden farklılığı ve mühendislerin buradaki temel rolü tartışıldı.

Örgütlü Mücadele Vurgusu

MİSEM Komisyonu Başkanı Orhan Örücü etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, Thorstein Veblen‘i, önce "Türkiye‘de Mühendisler ve Mimarlar" ardından da, "Aylak Sınıfın Teorisi" isimli Türkiye‘ye çevrilmiş kitaplardan tanıma imkanı bulduğunu belirtti. Örücü, Türkiye‘de mühendis ve mimarların sayısının her geçen gün arttığını; mühendisliğin "Mühendis Bey"den, "İşsiz Mühendis"e evrildiği bir süreçte TMMOB‘ye bağlı bir oda olarak bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğine inandıklarını söyledi. Örücü, "Dünyada en klasik anlamda Taylorcu, sadece işine bakan, işinden başka hiçbir şey düşünmeyen, patronların kazancının kendi kazancı olduğu yönünde bir mühendislik anlayışı var. Veblence diyelim, yaptığı işin yanında toplumsal bir sorumluluğu olan bir mühendislik anlayışı, bize uygun geldi" dedi.

TMMOB‘nin 1970‘li yıllardan itibaren sırf mühendis değil, mühendislerin emekçi yanına vurgu yapan bir çizgide, "Çalışanların sorunlarının mühendislerin sorunlarından ayrılmayacağı"ndan hareketle faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çeken Örücü, şöyle konuştu:

"Veblen‘in de biraz buna cevap veren bir yönü vardı. Bugün TMMOB‘nin sayısı 400 bine ulaşmış durumda. ÖSYM istatistiklerinden kabaca bir çıkarsama yaparsak; 200 bin Odalarımıza üye olmamış örgütsüz mühendis var. Biz, mühendislik mesleğinin toplumsal yönüne vurgu yaparken, bunun en önemli yanlarından birini, örgütlenme oluşturuyor. Bugün, mühendislik hizmetlerinin herkesin hayatına girdiği, yaygınlaştığı bir dönemde, mühendislerin ya da mühendis örgütlerinin örgütlü mücadeleden kaçtıklarına şahit oluyoruz. Veblen tartışmalarıyla, biz mühendislerin toplumsal sorumluluklarına bir vurgu yapmak ve yeni bir örgütlenmenin önünün açılması noktasından yola çıktık. Ahmet Öncü‘nün editörlüğünü yaptığı ‘Mühendisler ve Fiyat Sistemi‘ adlı 1920‘lerde yazılan bir kitabı Türkçeye kazandırdık. Bununla birlikte, bizim yabancısı olduğumuz bu mevzuda uluslararası Veblen derneklerinin etkinlikleri olduğunu öğrendik. Uluslararası bir etkinlik konusu gündeme geldi.  Finans kapital zorbalığın yarattığı finansal krizlere tam da denk geldiği için etkinliğe, EMO olarak destek olalım dedik. Amacımız, bu tip ön çalışmalarla biz mühendis ve mimarların yeni durumu, yeni konumuna ilişkin bir şeyler yapmak."

"Sistem Teknisyen Mühendisi Dayatıyor"

Örücü,  Taylorcu iş anlayışı ile insanların gözünden işin bütününün kaçırılıp, son derece ufak noktalara yönlendirerek, noktasal bir mühendis olmaları gibi bir politikanın yürütüldüğünü anlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özellikle bizim ülkemizde, tasarım yapan, bir şeyler üreten mühendislerin dışında, sistemin istediği, teknisyen mühendislerin olduğu, teknoloji fakültelerine ağırlık verilen bir mühendislik sistemine dönülüyor. Bazı insanlar bir takım kitapları yazıyor, bazıları bunları okuyor ama bazıları bunları hiç okumuyor. Biz ve bizim gibiler bu yazıları okuyup gereğini yapmıyoruz, ama sistem bu yazıları okuyup gereğini yapıyor. Türkiye gibi; moda deyimle ‘yırtmaya çalışan‘ ülkenin; tasarlayan, üreten, işin bütününe sahip çıkan mühendislere ihtiyacı varken, sistem sadece teknisyen mühendisi dayatıp, ‘Sadece sen işini yap, işlet, bakım yap, onar, kontrol et‘ tarzında mühendisliği hayata geçirmeye çalışıyor. Çok enteresandır; Dünya Bankası kredileri, mühendislik fakültelerine verilmiyor, ama meslek yüksek okulları ödenek istedikleri zaman, bu paralar fazlaca veriliyor. Bu da sistemin nasıl baktığını gösteriyor."

Örücü‘nün konuşmasının ardından, Michael Moore tarafından yapılan, "The Big One " adında, servet sahibinin doyumsuzluğunu anlatan kısa film gösterimi gerçekleştirildi.

"Veblen Kapitalizm Mitiyle Uğraştığı İçin Yabancılaştırıldı"

Prof. Dr. Ahmet Öncü,  editörlüğünü yaptığı "Mühendisler ve Fiyat Sistemi" adlı kitap ile mühendisleri ilgilendiren, sosyolojik veya iktisadi bir klasiğin Türkçeye, bilim dünyasına kazandırılmış olmasından duyduğu mutluluğu ifade etti.

Veblen‘in, özellikle iktisat bölümlerinde adı çok az zikredilen bir düşünür olduğunu belirten Öncü,  Veblen‘i "Bir gösterip, bir çekilen, sistemi sinsice eleştiren düşünür" olarak tanımladı. Öncü, "Veblen‘in içinde yaşadığı toplum, kapitalizmi bir din, bir mit düzeyine çıkarmıştır. Veblen‘in yaptığı, genç bir rahipken kalkıp Vatikan‘da, Papa‘ya ‘Sen dinsizsin‘ demesi anlamına geliyordu. Tabi bu; ABD‘de kabul edilebilecek, yenilip yutulacak bir eleştiri değildir. Bunun acısını çok çekmiştir; dışlanmıştır, yabancılaştırılmıştır, yalnızlaştırılmıştır, hakkında türlü dedikodu çıkartılmıştır. Bulunduğu her noktadan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Sonra da yalnızlığı, münzeviliği seçmiştir ve sonunda da çok münzevi bir insan olarak ölmüştür" diye konuştu.

Öncü, doktora tezi olarak kendisine, Türkiye‘deki toplumsal mücadele tarihinin bir kesitinin verildiğini ve TMMOB‘nin tarihini, toplumsal mücadeleler tarihine odaklanan bir tez çalışması yaptığını, ayrıca Veblen ile tanışma sürecinin de bu tez çalışması ile birlikte başladığını anlattı. Öncü, TMMOB ve Veblen‘e ilişkin şu bilgileri aktardı:

"Türkiye‘deki mücadelenin, yani sınıflar mücadelesinin devlet düzeyinde olduğunu, sivil toplumlar içinde olmadığını, sivil toplum içindeki aktörlerin de devlette hegemonya kurma yönünde çalıştığı yönünde tez oluşturdum. Mühendislerin hareketini de Veblen‘in teorik çerçevesi içine oturtmaya çalıştım. Mühendisler Türkiye‘de toplumsal mücadeleye geldiklerinde, toplum içerisinde kendilerine bir taban oluşturdular. Toplumsal muhalefetin içinde lider konuma geldiler. Mühendisler, DİSK‘i ile TÖB-DER‘i ile TÜM-DER‘i ile bir büyük muhalefet platformunun ekseninin içinde önder konumdaydı. Ama mühendislerin özellikle Teoman Öztürk dönemindeki mücadelesine bakacak olursanız, mücadelenin odaklandığı yer ‘toplum‘ değildi, ‘devlet‘ti. Özellikle bir tanesini örnek olarak vereyim; o zaman Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı, şimdi Özel Yetkili Mahkemeler var. Devlet Güvenlik Mahkemeleri‘ne karşı sürdürülen demokratik mücadelelerin önderlerinden TMMOB bir mühendislik örgütü olarak, Türkiye‘de demokrasi tarihinde hakkı hiçbir zaman ödenmeyecek katkılarda bulunmuştu. Ben bu süreç içinde Veblen‘i tanımıyordum. Tez hocamın önerisi ile Veblen‘i okudum. Veblen‘in ‘Mühendisler ve Fiyat Sistemi‘ne odaklandım. Bu arada, TMMOB‘nin pratik olarak Türkiye toplumsal gerçekliğinde o tarihte ifade ettiği, ‘Kendi mesleki sorunlarını ülkenin sorunlarından, kendi mesleki sorunlarını emekçilerin sorunlarından, halkın sorunlarından ayırmayan‘ bir mühendis geleneğinin en azından örgütlü bir düzeyde ifade edilmiş olduğunu gördüm ki, bu Veblen için arzu edilen ama neredeyse imkansız olan bir durumdu. Veblen, ABD‘li mühendislerin büyük ölçüde kitlesel olarak toplumsal bir muhalefet oluşturabileceklerine inanmamakla birlikte bir umut beslemiştir."
 
Veblen‘i,  aydın ve entelektüel çevrelere tanıtmak için Bursa, İzmir, Adana, Antakya gibi çeşitli şehirlerde bir dizi etkinlikler yapılacağını bildiren Öncü, bunun bir sorumluluk olduğunu ifade etti.

"İnsan Egoist Değil, Ereksel Bir Varlıktır"

Çok sayıda makale ve çok sayıda günlük eleştiri yazısı yazan Veblen‘in, sosyoloji ve iktisadi düşünce tarihinde, ekonomi ile sosyolojinin kesiştiği noktada yazılar yazdığına dikkat çeken Öncü, bu kapsamda Veblen‘in en büyük katkısının, "Gösterişçi Tüketim" ve "Kurumsalcı İktisat" olduğunu kaydetti.

Veblen‘in, iktisat teorisini çok iyi bildiğini, matematiği, analitik araçları kullandığını ama iktisadi araştırmaların onu sosyolojiye, antropolojiye, tarihe yönlendirdiğini anlatan Öncü, Veblen‘in bu süreçte liberal iktidarın eksikliklerini keşfettiğini belirtti. "İnsanın; kendi çıkarlarını, kendi mutluluğunu, kendi hazlarını düşünen, bu yüzden ‘Ben bu işten ne kadar kazanırım, ne kadar kaybederim?‘ şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutarak, eyleme geçen bir varlık olduğu" şeklindeki miti kabul etmeyen Thorstein Veblen‘in, "İnsan asla her şeyi bir hesap makinesi gibi egoist bir varlık olarak hesaplayıp ona göre davranışlarına dönüştürmez. Çünkü insan, ereksel bir varlıktır. Tinsel bir varlıktır" görüşünü savunduğunu ifade etti. Öncü, Veblen‘e göre insan dışında varlığın hiçbir halinde ereksellik bulunmadığını, dünyada bir tek ereksel varlığın insan olduğunu, doğanın ereksel olmadığını bu ayrımın Veblen‘de çok önem taşıdığının altını çizdi.

"Statü Peşinde Koşan Varlık"

Prof. Dr. Ahmet Öncü, Veblen‘in "toplumsal varlık" olan bireylere ilişkin görüşlerini ise şöyle özetledi:

"Veblen, ‘Tarihin belirli bir aşamasında, bu varlık öyle bir yola girmiştir ki, bu varlığa ben,  Statü Peşinde Koşan Varlık ismini vereceğim‘ der. Bu varlık, toplumsal statüler peşinde koşar. Veblen‘in iktisadına girdiğimizde karışımızda duran birey, diğerleri tarafından toplumsal olarak onaylanmak, beğenilmek, takdir edilmek için görülmemiş bir mücadele içine girmiş, bir ereksel faildir. Dolayısıyla kapitalist toplumda, bugün içinde olduğumuz toplumda da durum aynıdır. Ve gözümüzün önünde gerçekleşen, o maddi hayata gömülen ve giderek daha da fazla gömülen, tükettikçe tükettiğinden tatmin olmayan, o tükettikçe birileri tarafından ya da tüketim nesnelerine sahip oldukça birileri tarafından kabul göreceğine inanan insanlar ortaya çıkmıştır. Statü peşinde koşan ve bir türlü diğerleri tarafından onaylanmadığı için daha çok madde elde etmeye mecbur kalan bu insan Veblen‘e göre, bir ‘zavallı‘dır. Ama ısrarla ahlaki bir eleştiri yapmak istemez.  Bu açıdan Marx‘la aşırı ölçüde benzeşir."

Marx için üretim gibi tüketimin de insanın çok önemli bir parçası olduğunu; Marx ile Veblen arasında tüketimin kavramsallaşmasına yönelik hem benzerlik, hem de önemli farklılıklar bulunduğunu anlatan Ahmet Öncü, "Marx‘ın iktisadını belirleyen bir kavram olan tüketim, önemli ölçüde insanların biyoloji ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için nesnelerle girdiği ilişkiyi anlatır. Veblen bunu kabul eder, insan biyolojik ve sosyolojik bir takım ihtiyaçları için nesnelere ihtiyaç duyar ve onları elde etmeye çalışır, hazır bulamazsa üretir, ürettikten sonra bölüştürür ama bunun ötesinde statüsünü belirlemek, kimliğini göstermek için de tüketimde bulunur. Bireyin içinde psikolojik olarak derinlerinde yatan, bir öteki tarafından istenmek arzusunun tatmini için de tüketime yönelmek vardır" diye konuştu.

"Statü Arayışı Mülkiyet Sistemi ile Uyumlu"

Öncü, Veblen‘in insanların statü elde etme mücadelelerinde izleyecekleri stratejilerin ve taktiklerin toplumdaki mülkiyet sistemi ile uyum içinde olması gerektiğini ileri sürdüğünü ifade etti.

Veblen‘in "Aylak Sınıfın Teorisi" kitabında ve diğer eserlerinde, insanlık tarihinin evrensel gelişiminde; "Vahşilik Dönemi", "Barbarlık Dönemi", "El İşçiliğine Dayanan Sanayi Dönemi" ile "Makine Üretimine Dayalı Sanayi Dönemi (Moderm Dönem)"nden bahsettiğini belirten Öncü, şu bilgileri aktardı:

"Veblen‘e göre uygarlık tarihinde en önemli dönüşüm birinci aşamadan ikinci aşamaya geçerken olmuştur. Statü peşinde koşmak için izlenecek taktikler ve stratejiler her bir dönemde farklı olur. Çünkü her bir dönemde o toplumdaki, o uygarlıktaki kurumlar ve oradaki mülkiyet rejimi farklıdır. Dolayısı ile servete ulaşmanın o mülkiyet düzeninde yolları da farklıdır. Vahşilik dönemi, uygarlığın en uzun sürmüş dönemidir. Veblen‘e göre bütün bireyler bu uzun dönemde, üretken faaliyetlerde bulunmak zorundadırlar. Bu dönemde herhangi bir ekonomik artık üretmek mümkün olmamıştır. İnsanlar sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılayacak kadar, bunu bile başaramadıkları durumlarda doğadan hazır bulduklarıyla idare etmek durumundadırlar. Ekonomik artığın olmaması burada bir sınıf toplumunun ortaya çıkmasına mani olmuştur. İnsanın o dönemdeki temel özelliği, işbirliğidir. Birbirleriyle işbirliği ve dayanışma içinde oldukları ölçüde, vahşi doğa karşısında insan olabilmekte ve varlıklarını sürdürebilmektedirler. Burada insanın insanla mücadelesi yoktur. İnsanın doğayla mücadelesi vardır. Veblen, vahşi insanı bugün bilim insanına benzetmektedir. O zaman ki mitler, o zaman ki dinler, hiçbir zaman iktisadi alanın yönlenmesine ilişkin, içinde önermeler taşımaz. Doğayı anlatır, ama doğayı yine nesne olarak anlatır; doğanın güçlü olduğunu anlatır, ama onun bize bir güç olarak tesirde bulunduğunu anlatmaz. Yani, bize erekselliği bırakır."

"Barbarlık Dönemi ile Sınıflı Topluma Geçildi"

Barbarlık dönemi ile birlikte sınıflı topluma geçildiğini vurgulayan Öncü, bunun insanlığın gelişiminde en radikal ve en evrensel, doğudan batıya bir şekilde, belirli bir takım zamansal farklılıklar içerse de zaman içinde bütün bir kürede insanın ortaya çıktığı yerde gerçekleştiğini söyledi. Bu nedenle dönemin hem barbar hem de evrensel bir nitelik taşıdığını ifade etti.  Prof. Dr. Ahmet Öncü, "Bu bir mutasyondur. İnsanlar vahşilik döneminden geliştirdikleri kurumları, dinleri, mitleri ileri doğru götürmektedirler, ama onlar dönüşmekte ve barbarlık kültürü ile iç içe geçip onun tahakkümü altına girmektedir. Bu aşamada sınıflar ortaya çıkıyor, çünkü bu aşamada ekonomik artık ortaya çıkıyor. Üretim teknolojisi gelişiyor, insanların mühendislik bilgisi gelişiyor. İnsanlar doğa karşısında daha üretken olmaya başlıyorlar. Bu aşamada insanın insanla mücadelesi başlıyor" şeklinde konuştu.

Barbarlık Dönemi‘nin sahip olduğu kültürün "yağmacılık" olduğuna dikkat çeken Öncü, insanların da bilincinde bir dönüşüm yaşandığını, işbirliğine dayanan toplumsal eğiliminin yanında baskının, tahakkümün, boyunduruk altına almanın bilincinin ortaya çıktığını belirtti. Bu girişimin ayrıca soylu bir girişim olarak görüldüğünü vurgulayan Öncü, doğanın ereğinin insanın ereğine dönüştüğünü söyledi. Öncü, şöyle devam etti:

"Barbarın ereği, kendisi üretmeden bir başkasının ürettiği nesneyi ele geçirmektedir. Barbarın ele geçirdiği ürünü üretenin ereği ise o ürünü üretmek. İki türlü ereksellik ortaya çıkmıştır. Birinci ereksellik başkalarının ürünlerine, onları boyunduruk altına alarak, onları tahakküm altına alarak, onlara baskı yaparak, ürünlerine el koymak erekselliği. Öteki insanın erekselliği ise doğayı nesne olarak görüyor. Sürekli nesneyi nesne olarak düşünüp onu kendi ihtiyaçlarına çeviriyor. Bu iki tür ereksellik arasındaki ilişki de ikinci tür erekselliğin birinci tür erekselliğin tahakkümü altına alınarak birinin çıkardığı gelişmenin ötekinin faydasını oluşturmasıdır. Bu bir diyalektik çatışmayı içerir mi çok tartışmalıdır. Veblen, diyalektik çatışmaya girmemiştir."

"Veblen Amerikalılara Yepyeni Bir Düşünce Sistemi Tanıttı"

Veblen‘in, "Aylak Sınıfın Teorisi" kitabıyla Amerikalılara yepyeni bir düşünce sistemini tanıttığının altını çizen Prof. Dr. Öncü,  bu kitaba ilişkin şu bilgileri katılımcılarla paylaştı:

"Veblen‘in yazdığı kitabı o dönem iktisatçılar anlamıyorlar. Günlük hayatın hikayelerini anlattığını düşünüyorlar Veblen buna çok kızıyor. Aklı başında birkaç kişi bunun bir teori olduğunu görüyor. Kitapta çok zengin, az zengin ve zengin olmayanın tüketim çılgınlığına kendisini nasıl kaptırdığı gösterilir. Her sınıftan insan kendisini sonu gelmeyen bir tüketim çılgınlığına kaptırmıştır. Bunun altında kişilerin statülerini yükseltmek için başarılı ve saygın algılanmalarını sağlayacak ürünleri ele geçirmek için çırpınmaları yatmaktadır. ABD tüketimi cazip hale getirerek çılgınlığa dönüştürmüştür. ABD göçmen bir toplumdur. Bu nedenle dışarıdan sürekli yeni insanlar gelmektedir. Ama ABD‘ye geldikten sonra da orada göç vardır.  Birbirlerini tanımayan insanlar birbirlerine neye sahip olduklarını göstererek, başarılı olmaya çalışmaktadırlar. Buraya kadar Veblen‘in söylediklerine ABD‘liler çok da şaşırmamışlardır. Veblen asıl şaşırttığı konu; buradan bir ‘Sömürü Teoremi‘ çıkarmaktadır. Marx‘tan ayrıldığı nokta budur. Veblen, gösterişli tüketimle elde edilen toplumsal statünün her zaman hak edilen bir başarı olmadığını düşünmektedir. Burada ‘Sömürü Teorisi‘ devreye girmektedir."

Gösterişli tüketim çılgınlığının sınırı olmayan bir şey olduğuna işaret eden Öncü, özel mülkiyetin bu toplumdaki anlamının, Barbarlık Dönemi‘nde ortaya çıktığını, barbarlık döneminde olduğu gibi üretken erekselliğin yağmacı erekselliğe tabi hale getirilmesi sistemi olduğunu söyledi. Öncü sözlerini, "Üretim araçları üstündeki özel mülkiyet, üretken erekselliğin insanın o bilincinin; üretken olmayan, yağmacı olan,aylak sınıfı bilincinin boyunduruğu altında kalınarak bağımlı kılınmasıdır. Özel mülkiyetin Veblen‘e göre anlamı budur. Veblen ABD‘nin şifresini çözmüştür" şeklindeki sözleriyle tamamladı.

Etkinlik,  Prof. Dr. Ahmet Öncü‘nün katılımcıların sorularını yanıtladığı forumun ardından sona erdi.

 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR (ENERJİGUNLUGU.NET)

EMEK VE BİLİM İLE KURULACAK YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN: YAŞASIN 1 MAYIS!

MUTLU BAYRAMLAR

ENERJİ ALANI YÖNETİLEMİYOR (BİRGÜN)

EMO 49. ÇALIŞMA DÖNEMİ BAŞLADI

Okunma Sayısı: 1912


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.