MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

ÇERNOBİL’İN YILDÖNÜMÜNDE ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI’NA AÇIK MEKTUP



 
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) 43. Dönem Yönetim Kurulu, Çernobil Nükleer Felaketi‘nin 26. yıldönümünde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız‘a hitaben açık mektup yayımladı. Uluslararası uzmanların ekonomik ve toplumsal anlamda nükleer santralların durumuna ilişkin değerlendirmelerine yer verilen açık mektupta, nükleer enerji üretimiyle doğalgaz kullanımında tasarruf yapılacağı iddialarının gerçek olmadığı rakamlarla ortaya konuldu. Açık mektubun tam metnine yazımızın devamında ulaşabilirsiniz.
 

 

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN DUYURUSU

Çernobil‘in Yıldönümünde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı‘na Açık Mektup

Sayın Taner YILDIZ,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

Sayın Bakan nükleer santral ile ilgili son dönemdeki açıklama ve görüşlerinizi okuduk. (Milliyet Gazetesi-Fikret Bila‘nın köşe yazısı-15 Nisan 2012) Nükleerden korkmaya gerek olmadığını söylemişsiniz. Nükleer enerjinin "korku ya da cesaret" meselesi olarak ortaya konulması konunun bilimsel temelde ele alınmasını imkansız kılmaktadır. Kaldı ki ayakları yere basmayan cesaret de korku da insanlık için büyük tehlike oluşturabilir. Çernobil Felaketi‘nin 26. yıldönümünde nükleer enerjinin "cahil cesareti" ile değil, gerçekçi bir şekilde ele alınması gerekmektedir.

Nükleer santral konusunda bizden çok daha deneyimli oldukları, bizzat verdiğiniz kurulu santral sayısına ilişkin bilgilerden anlaşılan ülkelerin çoğunluğu var olan nükleer santralları için kapatma tarihleri belirlerken, tüm dünya Fukuşima Felaketi‘nin ardından ders çıkarırken, ülkemiz cahil cesaretini tüpgaz-nükleer karşılaştırması yaparak ortaya koymaktadır. Sayın Bakan, kurulu olan nükleer santralları tek tek sıralarken, kapanan ve kapatma kararı alınan santralları sıralamıyor, Finlandiya‘da batağa saplanan özel nükleer santral inşaatından söz etmiyorsunuz. TMMOB 8. Enerji Sempozyumu‘nun (17-19 Kasım 2011) 2 oturumu nükleer konusuna ayrılmış olup, ulusal ve uluslararası uzmanlar tarafından konu tüm detaylarıyla masaya yatırılmıştır. (TMMOB 8. Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabı/2. Cilt/Sayfa 19-113)

Bu sempozyumda sunum yapan Japon Milletvekili Taro Kono, nükleer endüstrinin halktan gerçekleri gizlediğini, lobi faaliyetleri yürütüldüğünü, seçimler dahil olmak üzere medyaya da kaynak aktarımı yapıldığını, nükleer endüstriden beslenen enerji şirketlerinin bölgesel tekeller kurdukları için reklama ihtiyaçları olmamasına karşı reklam verdiklerini anlattı. 

Yine sempozyumda sunum yapan Dr. Helen Caldicott, Çernobil‘in bütün kuzey yarımküreyi etkilediğini, Avrupa‘nın yüzde 40‘ının halen kirli olduğunu ve en az 600 yıl boyunca da bu radyoaktivitenin devam edeceğini bildirdi. Radyasyonda güvenli doz tanımlamasına da itiraz eden Dr. Caldicot, radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkisini ortaya koydu.

Greenwich Üniversitesi‘nden Prof. Steve Thomas ise nükleer rönesansın Fukuşima öncesinde de çökmüş bir hayal olduğunu rakamlarla şöyle ortaya koydu:

"Genellikle maliyetin 3‘te 2‘si inşaattan kaynaklanıyor. Kilovat başına 1000 dolar maliyet hesaplamalarının yanlış olduğu ortaya çıktı. Bu yeni tasarımlara dayanılarak kilovat başına maliyeti 6 bin dolar olarak hesaplıyorlar. 10 yıl içinde 6 ile çarpılıverdi bu maliyetler. Şu anda en iyi tahmin 6 bin diyebiliriz. Bankalar nükleer reaktörleri finanse etmek istemiyorlar. Çünkü ekonomik riskler var. Bu riski üstlenmek istemiyorlar. Peki bu riski kim üstlenebilir? Bir olası seçenek tüketiciler. Ama Avrupa‘daki ülkeler ve giderek ABD gibi ülkelerde yasa koyucular tüketiciler için ek masraflar koymak istemiyorlar. Bir başkası da egemen hükümet tarafından borcun garanti edilmesi isteniyor. Örneğin Finlandiya‘da yapılan santralda bazı borçlar Fransız Hükümeti tarafından garanti ediliyor. Bunu yapan şirket temerrüde düşerse hükümet bankaya para ödüyor. Peki bu yetecek mi? Ya maliyet 10 milyar dolar değil de 15 milyar dolar olursa ne olacak? Hükümetlerin bu nokta borç garantilerini imzalamaları zor görünüyor. Diğer seçenek satıcıların belli bir fiyatı garanti etmeleri. Örneğin Finlandiya‘da böyle oldu. Satıcı, ‘3 milyar Avro‘dan  vereceğiz‘ dedi. Maliyet 6 milyar Avro‘dan muhtemelen fazla oldu. Areva bu kez, ‘Biz bu sözleşmeyi artık istemiyoruz. Bu maliyeti size yansıtacağız‘ dedi. Şimdi süreç mahkemeye yansıdı."

Prof. Thomas, güvenlik önlemlerinin giderek nükleer enerji maliyetlerini arttırdığını da söyledi.

Sayın Bakan açıklamalarınızda ülkelerin nüfus verileri ile nükleer santral sayılarını karşılaştırıyorsunuz. Nüfus, enerji ihtiyacı bakımından bir parametre olmakla birlikte asla tek başına nükleer santrala ihtiyaç olup olmadığına karar verilmesini sağlayacak bir veri olarak kullanılamaz. Bir ülkenin enerji ihtiyacının ve var olan potansiyelin bunu karşılayıp karşılamayacağının değerlendirilebilmesi için gerçekçi ve tutarlı planlamalar yapılması gerekmektedir. Oysa bugün gelinen noktada, Türkiye 2010 yılı elektrik verilerini dahi zar zor geçtiğimiz günlerde yayımlayabilmiştir. Yani tüketilen elektriğin, kayıp ve kaçak enerjinin dahi verileri sağlıklı tutulmayan, özelleştirmelerin ardından bu verileri şirketlerden alamayan, şirketlere verdiği lisansların yatırıma dönüşme yüzdesini dahi kontrol edemeyen aciz bir kamu yapılanması yaratılmıştır. Nitekim bu acizliğin en vahim boyutları, santral inşaatları başta olmak üzere enerji alanında yaşanan ölümlü kazalarda acı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Tüm bu gerçekler ortada dururken, dünya verileri ile Türkiye‘yi karşılaştırmaya kalkmak mümkün müdür? Öncelikle ülkemizde gerçekçi enerji talep tahminleri yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Yine Sayın Bakan açıklamanızda ülkemizin doğalgazdaki dışa bağımlılığından yakınmaktasınız. Ancak üyesi olduğunuz iktidarınızın sizden önceki bakan ve enerji bürokratlarının doğalgazı tüm ülkeye yaymakla övündüklerini hatırlatmak isteriz. Jeotermal gibi yerli kaynakla ısınma sağlanabilecek yerlere dahi doğalgaz götürülmüştür. Enerji ormancılığı iklim değişikliği karşısında önemli bir seçenek olarak sunuluyor olmasına karşın bu seçenek doğalgaz karşısında yok sayılmaktadır. Ancak nükleer santral ya da 10 yıl önceki iktidarları eleştirmek istenildiğinde dile getirilen doğalgaza olan bağımlılık bu iktidar döneminde de azalmamış, tam tersine artmıştır. Elektrik üretiminde doğalgazın payı 2002 yılında yüzde 40.6 iken, 2011‘de yüzde 44.7 olmuştur.

Sayın Bakan, Akkuyu ve Sinop‘ta yapılacak nükleer santrallarla doğalgaz ithalatının azalacağını, büyük döviz tasarrufu yapılacağını ilan etmişsiniz. Bilindiği gibi Türkiye doğalgazı büyük ölçüde Rusya‘dan almaktadır. Yine yapılan Akkuyu anlaşmasına göre Türkiye nükleer santral sahibi değildir; tersine Rusya Türkiye‘de nükleer santral sahibi yapılmış olup, Türkiye Rusya‘dan elektrik alım anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma ile de elektriğin kilovat saat fiyatının 12.35 sent olması söz konusudur ki, iddia ettiğiniz gibi 16 milyar metreküplük doğalgaz tasarrufu için nükleer enerji ile üretilecek olan 80 milyar kilovat saat elektrik karşılığında Rusya‘ya 9 milyar 880 milyon dolar ödeme yapılacaktır. Yani tasarruf değil, ekstra külfet söz konusudur; 7.2 milyar dolar tasarruf yapacağım derken, 2 milyar 680 milyon dolar fazladan ödeme yapılacağı matematik hesabıyla açıkça görülmektedir. Çünkü nükleer enerji pahalı ve yanlış bir siyasal tercihtir. Üstelik bu yapılan hesaba, dünyada çözüm üretilememiş olan atık sorunu ve nükleer santral söküm maliyetleri de dahil değildir. Kaldı ki doğalgaz bağımlılığı sorununu çözememişken, bir de nükleer ile bağımlılık sorununu artırmanın bir anlamı yoktur.

Ne yazık ki "şeffaflık" görüntüsü altında gerçekler insanlardan gizlenmekte, veriler cımbızlanarak halkın bilgisine sunulmaktadır. Gerçeklerin her yönüyle olduğu gibi halkın denetimine açılması "demokrasinin" olmazsa olmazıdır. Oysa ne Akkuyu için yürütülen devletlerarası anlaşma süreci ne de bugünlerde hızlandırılan Sinop nükleer santral sürecine ilişkin süreç böyle bir denetime açık gerçekleşmemektedir.  Nükleer enerji, ne temiz, ne ucuz, ne güvenilir bir enerji kaynağı değildir. Öncelikle ülkemizin var olan potansiyelinin tamamının değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmesi ve yeni temiz enerji üretim teknolojilerine kaynak ayrılması gerekmektedir.

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
43. DÖNEM YÖNETİM KURULU
26 Nisan 2012

 



TELE 1- SABAH PUSULASI

28.03.2024
 


Çok Okunanlar


EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR

1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI - OLAĞAN GENEL KURULU! (ENERJİEKONOMİSİ.COM)

EMEK VE BİLİM İLE KURULACAK YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN: YAŞASIN 1 MAYIS!

EMO 49. OLAĞAN GENEL KURULU TOPLANIYOR (ENERJİGUNLUGU.NET)

MUTLU BAYRAMLAR

EMO 49. ÇALIŞMA DÖNEMİ BAŞLADI

ENERJİ ALANI YÖNETİLEMİYOR (BİRGÜN)

Okunma Sayısı: 1576


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr


Diğer birimlerin iletişim bilgileri için tıklayınız

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.