|
BASINA VE KAMUOYUNA Bugün 26 Nisan. 1986‘da meydana gelen Çernobil Nükleer kazasının 26. yıldönümü. Çernobil felaketi, yaşamını yitiren insanlar, kullanılamayan binlerce kilometre tarım alanları, kirlenen yeraltı suları ile kara bir leke olarak tarihte yerini alırken, sonuçları uzun yıllara yayılmış bir karanlık miras bırakmıştır. Açığa çıkan radyasyon Dünya Sağlık Örgütü‘nün açıklamalarına göre Hiroşima ve Nagazaki‘ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazladır. Çernobil faciasının ardından yapılan tıbbi araştırmalarda, kazadan sonra bölgedeki kanser oranının 20 kat, sakat bebek doğumlarının 2.5 kat, tüberküloz hastalığına yakalananların sıklığının ise 10 kat arttığı belirtilmiştir. Kazanın ardından geçen 26 yıllık süre içinde bölgede yaşayan insanların vücutlarında hücre ölümü, bağışıklık sisteminde yetersizlikler ve genetik yapının bozulması ile orantılı olarak kanser oluşumunun hızlandığı, araştırma sonuçları olarak dünya kamuoyuna yansıdı. Uzmanlar, 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Radyasyonun %40‘lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupa‘yı etkisi altına aldı. Beyaz Rusya‘da ülkenin dörtte birlik bölümünde tarım yapılamaz durumda, 485 köy ise tamamen boşaltıldı. Ülkemizde ise ciddi bir araştırma yapılmaması nedeniyle Çernobil kazasından etkilenmenin boyutları tam olarak hala bilinememektedir. Türk Tabipler Birliği‘nin "Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye‘de Kanser" başlıklı raporunda, Çernobil kazası ile Karadeniz bölgesindeki Kanser vakaları arasındaki ilişki kamuoyuna sunulmuştur. Raporda Çernobil‘deki patlama sonrasında oluşan radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986 günü Marmara‘ya, 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz‘e, 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas‘a, 7-9 Mayıs tarihlerinde Trabzon-Hopa‘ya ulaştığı, 10 gün sonra da tüm Türkiye‘ye radyoaktif parçacıkların yayıldığı belirtilmektedir. Çernobil‘den sonra ülkemizde yetkililerin neler yaptıklarını hatırlayalım;
Dönemin Cumhurbaşkanı Evren "Biraz radyasyon kemiklere yararlıdır" demiş, Başbakan Özal ise "Radyasyonlu çay daha lezzetlidir" diyerek basına poz vermişlerdir. Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral televizyonlarda çayını yudumlarken, "Dininize, imanınıza inandığınız gibi inanın ki Türkiye‘de böyle bir tehlike yoktur" diyerek ülkemizde insan hayatının ne kadar ucuz olduğu göstermiş, ancak yıllar sonra kanserden ölmeden önce bir röportajda, Çernobil‘in etkileri konusundaki gerçekleri sakladıklarını itiraf etmiştir.Bu arada halka radyasyonlu çaylar içirilmiş, Fiskobirlik elinde kalan fındıklar ilkokullarda bedava dağıtılmıştır. Bildiğiniz gibi 11 Mart 2011 tarihinde bir nükleer felaket de Japonya‘da Fukuşima‘da meydana gelmiştir. Kuzey yarım küreye yayılan radyasyonun 120 bin kanser vakasını tetikleyebileceği öngörülmektedir. Ülkemizdeki yetkililerin bir de Fukuşima‘dan sonra neler söylediklerini hatırlayalım?
Enerji Bakanı "Bekarlık nükleerden daha risklidir" demiştir. Başbakan ise "Şimdi riski var patlayabilir diye biz tüp gaz kullanmayacak mıyız?" diyerek konunun ne denli uzmanı (!) olduklarını kamuoyuna göstermişlerdir. Çernobil nükleer santralının üzerini betonla kapatmak için Rusya uluslararası yardım talep etmiştir. 40 devlet bir araya gelerek, Rusya‘nın 250 Milyon euro talebini 200 Milyon euro olarak karşılama kararı almıştır. Türkiye bu kapsamda 1 Milyon euro vermeyi taahhüt etmiştir. Nükleer felaketten 26 yıl sonra bile devam eden tehlikenin boyutu Türk siyasetçilerini etkilememiş görünmektedir.
Yaşanan nükleer felaketler tüm dünyada nükleer santraller konusunda ciddi kamuoyu baskıları oluşturmuş, birçok ülke nükleer santralleri kapatma proğramları yaparken maalesef
ülkemiz yöneticileri adeta kulaklarını, gözlerini bu gerçeklere kapatarak ülkeyi büyük bir kaosa sürüklemektedirler. Akkuyu‘yu Ruslara pazarlayan zihniyet, Sinop için yeni müşteriler bulma hevesiyle Japonya , Çin, Güney Kore ve en son da Kanada ile görüşmeler, anlaşmalar yapmaktadırlar. Dünya yeniden şekillenirken, barıştan, kardeşlikten, eşitlikten ve özgürlükten yana saf tutan biz nükleer karşıtları, Çernobil‘in yıl dönümünde hükümete seslenmekteyiz.
Nükleer lobinin dayatmaları ile ülkemiz insanı ve yaşam alanlarımızın nükleer tehdit altında bırakılmasına sessiz kalmayacağız. Ülkemizin güneşi mi bitmiştir, rüzgarı mı tükenmiştir, doğal kaynaklarının sonuna mı gelinmiştir? Doğal, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız dururken, tüm canlıları doğayı geleceğimizi tehdit eden nükleer santrallerin ülkemizde kurulmasına izin vermeyeceğiz. Hatada ısrar etmenin anlamı yoktur. Ülkemiz enerji ihtiyacını, öz kaynaklarını kamusal bir hizmet anlayışı ile planlayarak, çevreye uyumlu teknolojilerle karşılamalıdır. Türkiye‘nin enerji sorununun çözümü budur. Nükleer santrallar için kaynak bulan hükümet, temiz, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye sokulması için para bulamamaktadır.Bu bize inandırıcı gelmemektedir. Bir daha Çernobil mi? Asla! Bir daha Fukuşima mı? Asla ! Sinop‘ta, Akkuyu‘da, bu ülkede nükleer santral mi? Asla! Nükleere İnat Yaşasın Hayat ! 26 NİSAN 2012
SAMSUN NÜKLEER KARŞITI PLATFORMU BİLEŞENLERİ ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
MİMARLAR ODASI
ŞEHİR PLANCILARI ODASI
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
78LİLER DERNEĞİ
ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ
TÜKODER
TABİPLER ODASI
PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ
SAMSEV
TES-İŞ
KESK
DİSK
SAMSUN-SİNOPLULAR DERNEĞİ
SAMSUN BAROSU
TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ
HALKEVLERİ
TEMA
TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ
ECZACILAR ODASI
CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ
EMEKLİ-SEN
TÜRK ÜNİVERSİTELİ KADINLAR DERNEĞİ
|
Tanıtım
SAMSUN ŞUBE
BASIN AÇIKLAMASI
