|
Mühendislik Geliştirme Eğitimleri (MÜGE) 2012 Güz Dönemi kapsamında, ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ahmet İnam tarafından02 Ekim 2012 Salı günü EMO Ankara Şubesi Eğitim Merkezi Cihan Kayıket Eğitim ve Toplantı Salonu’nda “Mühendislik ve Yaşam” konulu söyleşi gerçekleştirildi.
Söyleşinin açılışını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın şöyle konuştu; "Bildiğiniz gibi MÜGE kapsamında bir dizi eğitim düzenliyoruz. Ülkemize, meslek alanlarımıza, yaşama ilişkin açılış etkinliği düzenliyor ve eğitimleri başlatıyoruz. Mühendis ne yapar? Sadece hesap kitap işleriyle mi uğraşır? Geleceği plânlayacak projelerde neyi gözetir? Bu anlamda hiçbir etkinliğimizde bizi yanlış bırakmayan katkısını bizden esirgemeyen Prof.Dr. Ahmet İnam‘ı davet ettik. Kendisi hem Şubemiz üyesi elektrik mühendisi, hem de bir mühendisin yaşama ilişkin söyleyecek sözleri olan güzel örneklerinden birisi. Prof. Dr. Ahmet İnam, ODTÜ‘de Felsefe Bölüm başkanlığı yapmakta. Kendisine hoş geldiniz diyoruz." Ebru Akgün Yalçın‘ın ardından söyleşiye başlayan ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet İnam, "Mühendis kimdir? Buraya değişik mesleklerden 10 kişi dizseler hangisi mühendis söyle deseler söyleyemeyiz. Polis asker olduğu zaman iş başında olanlardan bahsediyorum, onları biraz ayırt etme imkanı olabilir" diye giriş yaptıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü; "Ben 70‘li yılların başında okulu bitirmiş mühendis olmuştum. O dönemin insanları sürekli olarak, ‘fen koluna gireceksin çünkü aptallar edebiyat koluna girer‘ derlerdi. Toplumda işe yaramazlar edebiyatçı olur, takdirle geçip ödevlerini vaktinde yetiştirenler fen koluna giderler başarılı olurlar anlayışı vardı. Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir fendir, edebiyat falan palavra!O yıllarda mühendisler sözleşmeliydi. Memurlar vardı bir de mühendisler vardı. Bir de mühendislerin itibarı vardı. Kız istemeye gittiğiniz zaman ‘oğlumuz mühendis‘ denirdi. Mühendislik fakültelerinde kız öğrenciler çok azdı. Şimdi bakıyoruz kız öğrenciler erkeklere eşit durumda. Erkekler mühendis olur kızlar da öğretmen olur anlayışı vardı. Ben babama ‘mühendis değil felsefeci olacağım‘ dediğim zaman babam felsefeyi bilmiyormuş etrafına sormuş demişler ki ‘kızlar felsefeci olur erkek adam felsefeci mi olur?‘ Mühendisler itibarlı meslek olarak görülürdü. Benim zamanımda mühendis sayısı azdı. Cumhuriyet döneminde mühendislik eğitimi içien yurt dışına gönderilmiş, çoğu buraya gelir gelmez yüksek paralarla müdür genel müdür gibi yönetici olmuş. Yoksul ailelerin istisna dışında burjuva küçük burjuva ailelerin çocukları; yüksek tabakadan çocuklar mühendislik bölümünde okuyordu.Teknik üniversite çok itibarlıydı oraya girmek zordu. Mühendis olmanın bir itibarı vardı. Toplumdaki mühendis algısı, Cumhuriyet‘in ilk dönemlerinde yeni kurulmuş ülkenin büyük umutlarla yetiştirilmiş, geleceğe umutlarla bakan çakıcı gibi insanları...Büyük bir heyecan var. Bu heyecanın içinde mühendisin bir önemi var. Mühendisçe bakabilmenin pratik hayatta yansımalarını gördük. Siyaset alanında mühendisler başbakan oldular, cumhurbaşkanı oldular. Siyasette etkili oldular, yönetici oldular. Cumhuriyetin değerlerine sahip olan daha hakça dünyanın kurulması için mücadele veren yiğit insanlar mühendisler, genellikle böyle insanlardı mühendisler. 68 kuşağının mühendisliğe bakışı böyle bir şeydi. Çünkü mühendislik dersleri okurken onları özümsemeye çalışırken dünyanın nereye gittiği toplumdaki gelir dağılımının nasıl olduğu, siyasetin nasıl yapıldığı, insanların emeklerinin karşılıklarını alıp almadıkları, gelir dağılımının hakça olup olmadığı üzerine kafa yoran insanların belki en zekileri mühendisler içinde çıkıyordu. Mühendislik sadece teknik konuları öğrenip sürekli olarak teknik konularla dünyasını sınırlandırmış insan olmak demek değildi. Benim gözlemlerim yanıltmıyorsa 80‘den sonra yeni yetişen gençlerin ufkunun bu kadar açık olup olmadığını bilmiyorum. Bu gençlerin kendilerine yönelik kaygıları var ve bu kaygılar artıyor. Mezun olanların iş bulup bulamayacakları, bir iş bulsalar bile mutlu olup olmayacakları, mesleklerin kendilerine yakışıp yakışmadığına yönelik sorunlar var. Bizim kuşakta böyle sorunlar yoktu.Benim okuduğum ODTÜ‘nün sınavları ayrıydı. İnsan tesadüfen mühendis olamazdı. Kendin başvurup sınava girip bu bölümü okuyordun. Şimdi öyle değil, tesadüfen istemeden mühendislik mesleğini seçenlerin oranı eskiye göre daha yüksek olsa gerek." "Mühendislik mesleğinin anlamı yaptığı işler değişiyor" Teknolojinin ilerlemesiyle mühendislik mesleğinin anlamı, yaptığı işlerin değiştiğini anlatan Ahmet İnam sözlerini şöyle sürdürdü; "Bizim zamanımızda mühendis makinenin başında oturup pasın içine giren, sadece masa başında çalışan değil bizzat işin başında çalışan kişiydi. Teori ve pratik mühendis dediğimiz insanda birleşmiştir.Mesleğim benim neyim oluyor? Haftanın 5 günü 8 saati işinizde geçiriyorsunuz. Uzak bir yere gönderiliyorsanız mesleğinize ayırdığınız zaman ailenize ayırdığınız zamanda fazla oluyor. Yaptığınız işten de mutlu değilseniz, orada yaratıcı olabileceğinizi orada insan olarak saygı görebileceğinizi, değerli insan sayılabileceğinizi göremiyorsunuz. Patron şu kadar maaş veriyor beğenmezse seni işten atıyor başkasını alıyor. Zaten kalifikasyon diye bir şey yok, senin yaptığın işi herhangi biri yapabilir. Bu çok ağır problem olarak karşında duruyor. Ben bu dünyada ne işe yararım? Ben bu dünyada hangi açıdan değerliyim? Böyle kaygıları olan insanlar için söylüyorum. Hayatını hangi değerlerle yaşadığı konusunda kaygıları olan insanlar için büyük bir sorun. Yıllar yılı mühendisin mesleğine önem veren, mesleği ile var olmak isteyen mühendisin anlam dünyası, nasıl bir dünya olduğu sorusunu sormaya başladım.Hangi değerlerle yaşıyorsunuz? Sizin için hayatın anlamı nedir?Mühendisin manevi alemi, manevi dünyası nedir? Türkiye‘de yaşayan mühendisin hangi beklentilerle mühendislik eğitimine başlıyor? Okulu bitirdikten sonra ne gibi beklentileri var? Yaşı ilerledikçe bu beklentiler nasıl dönüşüyor? Bu konuda anket çalışmaları yapılmalı. Mühendisin kendini tanıması, mühendisin iş memnuniyeti, çünkü iş memnuniyeti çok önemli.Odaların bir ödevinin de, mühendisleri hayatının nasıl yürüdüğünü araştırmak. Meslek memnuniyetini ölçen testler var. Ne kadar çalışır onu bilmiyorum. Mühendislik alanına girmiş gençlerin çoğununun zeka düzeylerinin donanımlarının yerinde olduğu, büyük potansiyelleri olduğunu görüyoruz. Farkına varmadan bu insanları kaybediyoruz. Umutsuz meslek değiştirmeye çalışan, hayatta yerini arayan gençler. Hayat Bilgisi diye bir şey var? Bize bir sürü teori öğretiyorlar. Nasıl yaşayacağız? Nasıl aşık olunur? Müzik nasıl dinlenir? Sanatla nasıl ilişki kurulur, bilimle nasıl uğraşılır? Hayattan nasıl keyif alınır? Denilebilir ki bunun mühendislikle ilgisi ne? Ben hep mesleğim benim neyim oluyor sorusunu soran insanların mesleği ile var olmayı anlamlı bulan insanların dertleri olduğunu düşünüyorum. Sonuçta o mesleğini yapan bir insan ama insan. İnsan eşittir mesleği değil. Bizim bir de duygu dünyamız var. Mühendis olarak hayata bakış biçimimiz var, dünyayı kavrama ufkumuz, dünyaya duruşumuz var. Dünyada nasıl bir düzenin döndüğü, dünyadaki hakça bir düzenin nasıl bir şey olabileceği, politik duruşumuzun siyasi mücadelemizin nasıl olması gerektiği bütün bunlar nerede nasıl öğrenilecek? Mühendis insan olarak kendini nasıl geliştirecek? Mühendis olmayı çok önemsiyorum. Mühendisin diğer mesleklere göre çağımızda ayrıcalığının olduğunu düşünüyorum. Çünkü mühendisin donanımı hiçbir meslekte yok. Bilimlerle olan ilişkisi; belli ölçüde matematiksel modelleme yapacak kadar matematik bilgisine, doğa olaylarını kavrayacak fizik bilgisine bu bilgileri pratikte kullanabilecek bilgi ve beceriye sahip, bu teknik bilgisini toplum için nasıl kullanacağını bilen birisi. İnsan ve hayat konusunda planlama gücüne aklını kullanabilme başarısına, bilim, teknik, toplum, ahlak bunları içine alabilen genişlikte başka bir mesleğin olmadığını düşünüyorum. Mühendis hem bilim insanıdır, hem teknisyendir. Bilim ve teknisyenliği toplum için kullanandır. Kime hizmet edecek, ne adına hizmet edecek? Nasıl bir dünya için mücadele edecek?"
|
|
|