MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

MÜHENDİSLİK VE ETİK SEMİNERİ DÜZENLENDİ


HABER


 
EMO Ankara Şubesi tarafından “Mühendisliğe Hazırlık Seminerleri” etkinliği kapsamında 02 Mart 2015 Pazartesi günü Ahmet İnam tarafından “Mühendislik ve Etik” söyleşisi gerçekleştirildi. Etkinliğin açılışını EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Özenç Akdağ yaptı.
 

Ahmet İnam sunumunda şöyle konuştu, "Nasıl yaşayacağım diye bir soru sorduğunuzda bu büyük oranda etik alanıyla ilgili yanıtlar içerir. Tabi ekonomik boyutu vardır sosyolojik boyutu vardır. Etik, birlikte bu gezegende var olmamızla ilgili sorunları içeren çalışma alanıdır. Son zamanlarda bizim ülkemizde özellikle değişik mesleklerin disiplinlerin etiğinden söz ediliyor. Örneğin mühendislik etiğinden söz ediliyor, tıp etiği yıllardır okutulmakta okullarda. Fakat meslek etiklerinin genel yapısı neleri yaparsak ahlaka aykırı iş yapmış oluruz? Tıpçılar mesleğe aykırı yakışmayan işler anlamında. Meslek ahlakı dendiği zaman bir takım kurallar konuyor. Mühendis arkadaşlar kendi mesleklerinin ahlak temellerini yani içinde bulundukları topluma ve dünyaya karşı ne gibi sorumlulukları vardır bir mühendisin, neleri yapması doğru olur neleri yapması yanlış olur? Bu konuda epey kurallar oluşturdular. O kurallar dışında davrananlara galiba Oda olarak öyle bir yetkisi var mı Odanın ama ceza verebiliyorlar. Ceza dediğim ahlaki anlamda bir takım ihtarlar, uyarılar yapabiliyorlar. Mesela hekimler bunu yapabiliyor, Tabipler Odası. Hekimlikte bu iş mesleki açıdan yanlışlar hatalar değil, hatalar ahlaki alana girmiyor diye düşünülüyor. Bana sorarsanız onlar da girer. Sorumlu bir insansak bilgilenmek zorundayız. Bilgili olmak ahlaki bir sorumluluktur. Yeterince bilgili değilseniz yaptığınız iş bozuk olacaktır ve bir çok cana mal olabilir bir çok insana acı verebilir. Fakat o nedense ahlaka aykırı sayılmıyor. Bile bile yaptığımız hileler aldatmalar yolsuzluklar haksız kazançlar belki bunlar ahlak dışı sayılıyor. İki kavramı da kullanmaya çalıştım. Bir tanesi etik öbürü ahlak. Bunlar arasında ne ilgi var? Türkçemizde mühendislik ahlakı sözünü de duyabilirsiniz mühendislik etiği sözünü de duyabilirsiniz. Eskiden etik sözü kullanılmıyordu ahlak sözü kullanılıyordu. İkisi de Türkçe değildir. Etik eski Yunanca bir sözcüktür. Eti(th) diye yazmak lazım. Etik insanın huyu suyu anlamına geldiği gibi karakteri anlamına geldiği gibi farklı yazışlarıyla iki etik sözcüğü var eski Yunanca. Bir tanesi habitat insanın var olduğu yaşam alanı olarak yazılıyor, etha ile yazılan da bizim Arapça`dan aldığımız ahlaka çok benziyor. Ahlak, hulk kökeninden geliyor sanıyorum. Hulk insanın yaradılışı huyu suyu karakteri anlamında. Etik sözcüğünü batı dilleri kullanıyorlar. Biz maalesef iki kelime arasında ayrım yapmıyor birbirinin yerine kullanıyoruz. Daha çok son zamanlarda mühendislik etiği sözü kullanılıyor. Ahlak belki de dini çağrışımlar yapıyor olabilir ondan dolayı seküler olduğunu düşündüğümüz etik kelimesini kullanıyorlar.

Çok düşünmeden kullandığımız kelimelerdir, kavramlardır. Anlamlarının biraz açılması gerekir ki insanlar birbirini ‘vay ahlaksız`, etiksiz diye suçlamıyorlar da ahlaksız diye suçluyorlar. Ahlaksız Türkçe`de ilginç bir deyim. Batı dillerinde böyle kullanamazsınız. Toplum içinde yaşayan her insan ahlak içindedir. Ahlak olmadan insan olunmaz.  Oradaki ahlaksız sözü ahlak kurallarına aykırı iş yapan eylemde bulunan demek. İnsan olmak beden taşımak düşünebilmek ama bir arada da yaşayabilmeyi içine aldığından insansak kesinlikle bir ahlak içindeyiz. Ben ona ethos içindeyiz diyorum. Etik ile aynı anlamda. Ethos Türkçe`ye belki ahlak küre diye çevrilebilir. Su küre var yer küre var, hava küre var. İnsanlar bir araya geldikleri zaman bir arada yaşamayı sürdürebilmek için kurallar koymak zorundalar. Yoksa bir arada yaşamayı sağlamaları olanaklı görülmüyor. İki sevgili aynı evi kullanırken yemeği kim yapacak bulaşığı yıkamak. Bu kuralların kaynağı ne? Baba bir sorudur. Ahlakın kaynağı nedir? Dindar bir insansanız elbette bunu dini kaynaklara götürebilirsiniz. Buna hiçbir itirazımız olamaz bu bir inançtır. Ahlakın kaynağı bu gezegenin sınırları içinde daha seküler düşünürsek bir arada yaşamışlığımızdan edindiğimiz deneyimler sonucunda bir takım oluşturduğumuz kurallar oluyor. Yani biz ahlakı, ahlak içine doğuyoruz. Ahlakı hazır buluyoruz. Bebekliğimizde bu kaka bu cıs bu yasak bu günah bu doğru bu iyi bu kötü diye öğretiyorlar. Hiçbir itirazımız yok. Bunu öyle anlıyoruz ki, yeryüzünde yerçekimi neden varsa bu kurallar da bundan olur diye düşünüyoruz. Bunların insan yapısı olduğu düşünülmüyor. Çoğu insana bu kurallar töre olarak geliyor. Küçücük yaşlarda kimi kapalı toplumlarda töre baskısı daha yoğun oluyor. Bunların dışına çıkabilme olanağımız hemen hemen çok zor. O topluluktan kendimizi dışarı atabilirsek olabiliyor. Kaldı ki atsak da ardımızdan gelip bizi öldürebilirler de böylesi bir baskı var. Ortadoğu bölgesinde yaşayan insanların töre odaklı, töre baskılı yaşamları düşündüğümüzde bakın bunlara etik demiyoruz töre diyoruz. Etik ne zaman başlıyor? Ahlak küre töre yoğun töre baskısıyla çoğu zaman oluşuyor. Bir çoğumuz bu kuralların baskıların nedenini bilemiyoruz, yorumlayamıyoruz. Neden yalan söylememeliyim? Annenize sorabiliriz. Yalan söyleyen kötü insanlardır, yalan söyleyeni kimse sevmez, yalan söyleyen cehenneme gidecek derler. Benim çocukluğumda çarpılırsın derlerdi. Demek ki töre nasıl dikte ediliyor korkutarak. Bak ahlaklı ol ona göre. Aklını başına al dayağı yersin, veya biraz büyüdüğümüz zaman kimse selam vermez ayıplar insan yerine koymaz küçümser. Toplum içindeki kredin güvenilirliğin, saygınlığın azalır. İnsan yerine konulmazsan eğer törelere uygun davranmıyorsan. Bizim gibi toplumlarda çocuklar ve hazin olarak görüyoruz ki kadınlar töre baskısı altında çok acı çekmekteler.

Bir insan başka bir insana diyelim ki aynı evi paylaşan insana zulmediyorsa onu köle gibi kullanıyor da orada bir efendi bir köle yoktur iki köle vardı. Siz sürekli olarak bazı insanlara şiddet uyguluyorsanız birlikte yaşadığınız o insanları alçalttığınız için kendinizi de alçaltmış oluyorsunuz. Şiddetin ve baskısın olduğu toplumlarda sizin uzağınızda da olsa ethosfer tıplı elektromanyetik alan gibi bir şey sizi bulur ve etkiler. Bana ne ya Urfa`da dövüyorlar ben Ankara`da yaşıyorum. Aynı küre içindeyiz. Bu dünyada yapılan haksızlıklar, sömürüler adaletsizlikler, zulüm bütün bunlar bize bulaşmamış da olsa, havayı ethosferi kirletiyor. Hava kirliliği sadece fiziksel değildir, ahlak kirliliği bir arada yaşadığımız hayatın niteliğinin kirliliğinden söz edebiliriz. Bir yerlerde bir takım insanlar kadınları dövüyor ve şiddet uyguluyorsa, çocuklara haksızlık ediyor çalıştırdığı insanın hakkını yiyorsa ve çalıştırdığı insanları eziyor hakkını vermiyorsa ethosfer kirlenmiş demektir. Orada aldığımız nefes her birimizi zehirliyor demektir. Kurtulma diye bir şey yok. Bana ne ben İsviçre`de yaşarım, ben kendimi kurtarmaya çalışırım anlayışı çok büyük bir ahlaksızlık. Ama bu ahlaksızlığı duyacak ahlak duyarlılığımızın olması gerekiyor. Özellikle bizim ülkemizde ahlak duygusu insanlarda giderek körleşmektedir. Herkes karşısındakinin ahlaksız olduğunu söyleyip kendini sorgulayamıyor. Artık birlikte yaşama savaş halini aldığında ahlak ilkeleri ve insanlardaki ahlak duygusu kayboluyor. Tıpkı savaşlarda olduğu gibi büyük felaketlerde yaşadığımız ağır travmalarda kayboluyor. Çok kaba yaşıyoruz, eşek gibi diyeceğim ama eşek güzel hayvan, hıyar gibi yaşıyoruz diyeceğim ama hıyar da güzel. Bir sürü hıyar. Kızılay`dan buraya gelene kadar bir sürü hıyar tosluyor çarpıyor. Bizim ethosfer hıyar yoğun bir şekilde.  Hıyar olmayalım da hıyarlar arasında ölelim mi? Biz de hıyar olalım ki işe girelim şef olalım.Bu dünya böyle yaşanır kardeşim ahlak mahlak ne? Tuttuğunu koparacaksın arkadaş kimseye da acımayacaksın onun için uyanık olacaksın, ele geçireceksin her şeyi. Hala ODTÜ`de hocayım 40 yıla yakın hocalığım var. Kurnaz insanlar yetiştiriyoruz. Bilgili insanlar dedik ama bilgi de enformasyon olarak bize geliyor, diyelim ki sınavları geçiyor belki master doktora yapıyorsunuz ama hıyarlık bir türlü gitmiyor. Ben adamın CV`sine bakarım orada hıyar diye yazmıyor, orada nasıl bir insan olduğu yazmıyor ki. Hangi dilleri biliyor deneyimi nedir, nerede çalışmış, projeler yapmış mı ona bakıyorsun. Bu dünya demek ki çok da aldırmıyor. O insanın nasıl bir insan olduğuna bakmıyor. Patron benim gözlerimin içine bakmıyor. Patronlar çalıştırdıklarından nasıl maksimum verim alınabilir, onları gezmeye götürüyorlar Hindistan`dan bir takım meditasyon hadi çocuklar biraz mutlu olun ki sizden fazla verim alayım. Orada da kullanma durumu söz konusu. Ahlak töreler olarak gelenekler olarak yaşanıyor dedik. Mesela batı kültürü Avrupa, Amerika seküler görülmesine rağmen büyük bir Hristiyani etkinin ahlak anlayışı içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Bu gezegendeki hayata saygılı insanlar olarak evrensel bütün çağlar boyunca bütün toplumlarda geçerli olabilecek ahlak ilkeleri ve kuralları var mıdır?

Zeka olarak eşit olamayız. Elbette yetenek olarak eşit olamayız, bazılarımız herhangi bir müzik aletini alıp çalabilir öbürünün hiç kulağı olamayabilir. Bazıları matematik problemleri ile daha rahat ilişki kurabilir bazıları kuramayabilir. Eşitlik emeğimizin karşılığını hak etme durumunda kendi yeteneklerimizi hakkına sahip olduğumuz konusunda söz konusu. Galiba temel ilkelerden biri de şu; hepimiz belli potansiyellerle yer yüzünde yaşıyoruz. Potansiyel dediğimiz de yapabileceklerimiz var. Bilgimiz yeteneklerimiz düşlerimiz, projelerimiz umutlarımız, beklentilerimiz. İşte temel ahlak ilkesi öyle bir dünya oluşturmalıyız ki o dünyada herkes kendi potansiyellerini geliştirebilsin. Keman çalabilecekse çalsın, resim yapabilecekse yapsın, spor yapabilecekse yapsın. Bir arada yaşamayla ilgili etkinlikler oluşturacaksa dansedecekse, türkü söyleyecekle yaşama sevinci ile yaşayabilsin. Bunu isterseniz daha soyut iki kavramla anlatabilirim. Buna biz felsefede Kant ahlakı diyoruz. Aydınlanmanın yaratıcılarından ünlü filozof ve bilim insanı. Evren nasıl oluştu diye bir teorisi var. Newton fiziğine çağında vakıf değerli insanlar. Kant şöyle anlatıyor; belki düşündüğünüz zaman size ulaşılamaz gibi gelir. Birinci ilke, ‘kimseyi araç olarak kullanma, amacına varmak için araç olarak kullanma." Olabilir mi böyle bir ahlak ilkesi. Çünkü diyor ki her insan kendi başına bir amaçtır. Orada köle olarak sömürme ona insan olduğu için saygı duy. Bizden olduğu bizim partiden beyaz tenli olduğu için değil. Bir insansa kendisi amaçtır araç olarak kullanılamaz. Onla konuşursun sana bu şirkette sana böyle bir iş verdim şu kadar para vereceğim dersin. Ona iş sağlamıştır o da gönüllü olarak oraya gidiyor. Dolayısıyla araç olma durumu yok. Zaman zaman birbirimizle ilişkimizde kullanılmış olarak hissedebiliriz. Kullanıyoruz. Çok kurnaz argo deyimle fırlama insanlar var. Parmağının ucunda bizi kullanabilirler. Aferin budalası isek sevgilim beni kullan diyebiliriz. Beni terk etme beni kullan diyebiliriz. Çünkü belki de kullanılma ihtiyacım da olabilir. Ama kullanıldığımı bilsem, bilmemek kötü.

İkincisi biraz daha anlaşılması zor müthiş bir iddia; ‘öyle eylemde bulun ki –eylem diye söylediğim söz arkadaşlar düşünüp taşınıp özgür irademle karar verip yapıp ettiklerime diyorum- ahlakta eylem esastır. Yoksa ahlak olarak sorumlu olamazsınız. Mesela ben akıl hastasıyım ne yaptığımı bilmiyorum. Özgür iradem yoksa ahlaki sorumluluğum da yoktur. Karar verirken özgür olmam lazım, kararlarımı eyleme geçirirken özgür olmam lazım. Eylemi gerçekleştirirken özgür olmalıyım. Öyle eylemde bulun ki eyleminin bulunduğu prensip o dayandığın ilke evrenselleştirilebilsin. Bu ne demek? Benim yerime kim olursa olsun bankada veznedar o parayı yürütür diyorsanız ahlaklısınız. Benim yerimde kim olsa o rüşveti alırdı o saati takar. Bütün insanlar herkes bunu yapar deyince ahlaksız olmuyorsunuz. Çok tuhaf bir şey mi? Kant ahlakına göre çok zor bir şey. Her ahlak durumunun kendine özgü bir yanı var. Hepimiz bir ahlak durumu içinde yaşıyoruz. Onun için Kant`ın öyle eyle ki eyleminin dayandığı ilke evrenselleştirebilsin.

Aristo farklı bir şey söylüyor. Aristo`nun tutumu bana daha sıcak geliyor. Diyor ki; ‘genel ahlak ilkeleri var. Yalan söylemeyeceksin aldatmayacaksın sözünü tutacaksın gibi. Bu ilkeler var ama ben özel bir durumdayım. Çalmayacaksın diye bir ilke var. Ama öyle koşullar altındayım ki genel ilkeyi nasıl kullanacağımı bilemiyorum. Ahlak ilkeleri vardır. Her birimiz bu ilkeleri kendi özel durumlarımızda yaşarız. Her insan biriciktir. Birbirimize benzeriz ama her insan biriciktir. İkiz de olsak birimiz anamızdan üç saniye önce doğmuş olabiliriz. Neden biriciksin? Çünkü benim koordinatlarımda kimse oturmuyor. İnsanlar biricik olabilir. Yaşar Kemal biricikti mesela. Yerine başkası konulamıyor. Her insan biriciktir. Gençlere şimdi bakıyorum telefonlarında dünyaca numara. Elimi sallasam ellisi. Erkek değil mi kadın değil mi hepsi birbirine benzer. Bu tamamen ahlak dışı bir bakış. Hıyar olmayım da öleyim mi mecburen hıyar oluyoruz. Bu ülke zaten bir bostandır. Şu var çok kaba olabiliriz, bazen istemeden kabalaşabiliriz yanlışlar yapabiliriz fakat bu ahlak biraz deneysel bir şeydir.  Aristo şunu yapın demiyor. Akıllı filozoflar size özel durumlarda ne yapacağınızı söylemezler çünkü çok tehlikeli bir şeydir. Biricikliğinizi keşfetmeniz lazım insan olmak bu demek. Aristo ne yapabileceğinizi sizin bulmanızı istiyor. Ahlaklı olmak bir sanattır. Dolayısıyla akış diyagramı çizerek ahlaklı olunamaz yani bilgisayara sorup hesap yapıp karar verilemez. Orada kendinizin bulması lazım. Şiir de böyle bir şeydir. Yaratıcı olmak gerekiyor. Bunun için ahlaklı olabilmek özgür olabilmekle olanaklıdır. Biz sanıyoruz ki insanları ahlaklı yapmak için doğar doğmaz ahlak dersleri vereceksin. Ahlak derslerini okuya okuya hepsi birer ahlak timsali olarak yaşacaklar. Böyle saçma anlamsız bir şey. Çünkü babam bana sürekli olarak ‘yalan söylemek kötü bir şeydir` diyor. Bir gün alacaklı kapıma gelmiş ‘valla maaşımı almadım, maaşım hacizli` hepsi yalan. Ahlak dediğin şeyi önce ben bir göreyim. Dolayısıyla ahlak sağlıklı bir ethosferde yaşanabilir. Yani ben dürüst ince anlayışlı sayın insanlar görürsem çevremde yaşadığım ahlaka, insanlara ülkeye saygı duyarım. Göremezse ne çıkıyor? Gemisini kurtaran kaptan çıkıyor. Mesleğe yeni başlamış arkadaşlar için; mühendislik ahlakı elbet böyle bir ahlak özel durumlarda ne yapacağımız diye söylenebilir ama insan ahlakına sahipseniz mühendislik ahlakını da yerine getirirsiniz. Siz mesleğinizde hiç hata yapmayan insansınız eve gidip karınızı çocuğunuzu dövüyorsunuz. Mesleğinizde ahlaklı hane içinde ahlaksız olmanız sizin ahlaksız olduğunu gösterir. Böyle bir mühendis büyük olasılıkla mesleğinde de yanlış yapabilir.

Asıl problem öznellikten kurtulup genel ahlak ilkelerini içimizde duymak. O zaman bu gezegendeki hayat biraz daha yaşanabilir olabilir. Bizim gibi olanların moralitesini anlarsak o zaman ortak değerler yaşanmadığı için başkasına yaptığımız şeyleri meşru görme tehlikesi içinde görebiliriz.

Mühendislik etiği meselesi bize gene batıdan gelmiş bir kavram. Bu teknolojinin gelişmesiyle insanların hile yapması aldatması çalması eskiye nazaran daha kolaylaşıyor bir anlamda. Onun için eskiden daha küçük topluluklarda yaşarken diyelim ki Türkiye`de bin beş yüz mühendis varken mühendisler birbirini tanıyorlardı. Rüşvet alıyorsa yaptığı işi hakkıyla yapmıyorsa o kapalı toplulukta yaşandığı için diğer meslektaşları tarafından kınanabiliyordu, dışlanabiliyordu. Ama şimdi çok kalabalıklaştı hayat ve insanlar birbirini tanımıyor. Kurallar açık seçik biçimde dile getirilmiş kurallar koyalım sıkıntısı burada başlıyor. Bizim zamanımızda yoktu ama şimdi mühendislik fakültelerinde mühendislik ahlakı dersleri var. Böyle derslerde vaka analizleri yapılıyor. Şu durumda kalan mühendis ne yapmalım diyorlar. Bizim ülkemize özgü mühendislik ahlakı kitabı var mıdır onu bilmiyorum. Türkçede varsa da belki de büyük olasılıkla çeviridir. Şu anda yaşadığımız sorunları mühendislerin yaşadığı sorunlar açısından ahlak ilkelerini dile getirecek yayınlara ihtiyaç olabilir. Odaların görevlerinden biride; Türkiye`de mühendis olmak neye benzer? Umutları nedir, beklentileri nedir? Bunun bir sosyolojik incelemesi yapıldı mı onu bilmiyorum. Avukatlar için yapıldı mı bilmiyorum. Bir insanım bu ülkede mesleği neyi oluyor? Valla ekmek kapım. 8`de işe gidiyorum 5`te çıkıyorum. Yani mesleğim bana uğramıyor . Mesleğim hayatımın neresinde duruyor? Bu ülkede mühendis olmanın anlamını sorumluluğunu biliyorlar mı? Çoğunda işe nasıl girecek telaşı içinde kendine uzaktan bakıp sorgulama imkanı galiba olmuyor. Bir akıntıya kapılıp gidiyorlar. Mühendisler bu ülkenin gidişini siyasi akışı, iktidarın verdiği kararları sorgulayabilme tartışabilme gücü olan meslek sahipleridir mühendisler diye düşünüyorum. Odalar fena çalışmıyor. Odaları eleştirmek hakkımız var mı? Haksızlık yapmayalım. Mühendislerin arasındaki dayanışma mesleğe yeni atılan arkadaşlara yardımcı olma, mühendis insan nasıl bir insandır? Bana öyle geliyor ki meslek insanın önemli özelliği oluyor. Bu mesleğin getirdiği mühendislik ahlakı sorusunu böyle anlıyorum. Bir insan olarak mühendis olmam bana ne gibi sorumluluklar yüklüyor. Mühendis olarak bu dünyada yapabiliyor muyum? Yapmam gerektiğini yapmakta mıyım? Sorumluluk duyuyor muyum? Bu ülkeye ne verebilirim? Mühendisler okulda okuduklarından çok farklı şeyler yapıyorlar.Bu ülkede mühendis olmak nasıl bir şeydir? Mühendis insan olmak nasıldır? Sorumluluklarım haklarım yapabileceklerim nedir? Ben mühendislik ahlakı denilince genel düşünüyorum."



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


EMO ANKARA ŞUBESİ 27. DÖNEM KOMİSYON ÇALIŞMALARI HAKKINDA DUYURU

EMO ANKARA ŞUBESİ 26. DÖNEM YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF DR. ŞEREF SAĞIROĞLU`NA BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞINA ATANMASINDAN DOLAYI TEBRİK ZİYARETİ

TÜRK TELEKOM A.Ş. ANKARA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARET

TÜRK TELEKOM A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NATO VE TAFİCS GRUP MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARETTE BULUNULDU

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

Okunma Sayısı: 318


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.