MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

“DÜNYA TELEKOMÜNİKASYON VE BİLGİ TOPLUMU GÜNÜNÜ KARŞILARKEN, İLETİŞİM VE POLİTİKA” ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ


HABER


 
Dünya Telekomünikasyon Ve Bilgi Toplumu Günü dolayısıyla 16 Mayıs 2015 Cumartesi günü EMO Genel Merkez Toplantı Salonu’nda `İletişim Ve Politika` başlıklı etkinlik düzenlendi. Etkinliğin açılışını EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın Yaptı. EMO Ankara Şubesi Üyesi Gökhan Özel’in yöneticiliğini yaptığı etkinliğe, Rıdvan Uğurlu (TELKODER), Füsun Nebil(TÜRKİNTERNET.COM),Gökhan Candoğan (AVUKAT), Dr. Hakan Yüksel ( AÜ İLEF), Tacidar Seyhan (BİLİŞİM UZMANI) konuşmacı olarak katıldı.
 

Etkinliğin açılışını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın şunları söyledi, "Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Gününü Karşılaşken. Abdülha`MİT Sansürü Yürürlükte.1865 yılında, aralarında Osmanlı İmparatorluğu`nun da bulunduğu, 20 ülke tarafından Paris`te kurulan ve merkezi Cenevre`de bulunan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği`nin (ITU) kuruluş günü olan 17 Mayıs, Birleşmiş Milletler tarafından, tüm dünyada ve Türkiye`de "Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü" olarak kutlanmaktadır. Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü`nde ne yazık ki ülkemiz internet yasakları, internet siteleri ve paylaşım ortamlarının karartılması, telefon dinlemeleri, sektördeki rekabet dışı uygulamalarla anılmaktadır.

Türkiye, internete erişim ve bilgi kullanımındaki özgürlükler bakımından pek çok ülkenin gerisinde yer almaktadır. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği`nin, "bilgi ve iletişim teknolojileri gelişim endeksi"nde internete erişebilirlik ve bilgi kullanımı konusunda yaptığı sıralamada Türkiye 166 ülke arasında 68. sırada yer almaktadır. Gezi direnişinde sosyal medyanın etkin olarak kullanılması,17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında ortalığa saçılan yolsuzluk tapeleri başta olmak üzere, iktidarın kamu yararına aykırı davranışlarıyla ilgili bilgi belgeleri yayan internet sayfalarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından kapatılması, Türkiye`de Abdülha`MİT dönemi sansür zihniyetinin yüz yıl sonra bile değişmediğini göstermesi bakımından çarpıcıdır. İnternet erişimleri TİB tarafından keyfi olarak engellenmekte, insanların bilgiye ulaşımının önü tıkanmaktadır.İnternet sayfaları açısından şu ana kadar 79 bin 913 erişime engelleme bulunurken, erişim engellemelerinin yüzde 93,5`i TİB tarafından gerçekleştirilmiştir. TİB 74 bin 457 sitenin erişimini engellerken, mahkemeler 2 bin 616`sını, savcılıklar 1107`sini, Yüksek Seçim Kurulu ise 5`ini engellemiştir. Mahkeme kararları ile yapılan bir çok erişim engellemesinde ise mahkeme ismi ve karar bilgileri yazılmamaktadır. TİB Tarafından re´sen erişimi "zorlaştırılan" site sayısı 2008`de 1000 civarındayken bu rakam 2014 yılında 28.000 ‘e yaklaşmıştır.

İktidar sahiplerinin köşe yazarlarının işine son verilmesini telkin ettiği, 100`e yakın gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülkede basın özgürlüğünden, bilgi toplumundan bahsetmek mümkün görülmemektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`nde yer alan haberleşme özgürlüğü hakkı iktidar sahiplerince kısıtlanmakta, demokratik sistemin korunmasında önemli bir yer alan özgür basın ve sosyal medya çeşitli yollarla baskılanmakta, toplumun bilgiye en hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşma hakkı gaspedilmektedir.ADSL ve sabit telefon hizmetlerinde "fiili tekel" olarak faaliyet gösteren TÜRKTELEKOM`un durumu ortadayken, yönetim kurullarına atanan AKP`li eski bakan ve üst düzey yöneticiler sayesinde GSM operatörleri de neredeyse birer parti şirketi haline gelmiş durumdadırlar.

Ülkemizde sabit genişband abonelerinin toplam abone içerisindeki oranı %15`ler civarındayken, gerek belediyelerin fiberoptik hat çekimi için uyguladığı engellemeler ve gerekse de TÜRKTELEKOM tarafından kontrol edilen mevcut yerel ağın rekabete uygun şekilde paylaşıma açılmaması nedeniyle haksız rekabet ortamı doludizgin devam etmektedir.

2007 yılında çıkartılan, 5651 Sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi" hakkındaki kanun, iktidarın istek ve arzuları doğrultusunda bugüne kadar 4 defa değiştirilmiştir. TİB`in başına getirilen eski MİT yöneticisi sayesinde; TİB`in neredeyse MİT`in bir alt birimi gibi çalışması istenmekte ve bu doğrultuda, ülkedeki tüm ileşitimin gerektiğinde online olarak bile takip edilebileceği bir alt yapıyı kurmaları için işletmeciler üzerinde baskılar kurulmaktadır.Dış kaynaklı internet tabanlı hizmet sunucuları (Google, WhatsApp, Facebook, Instagram vb.) ülkemizde, herhangi bir vergi vs. vermeksizin istedikleri gibi at koştururken, ülkemizde benzer hizmetleri vermek isteyen yerli girişimcilerin önüne bir sürü idari, mali ve vergisel engeller çıkartılmaktadır. Mobil haberleşmede, dünyada bir çok ülkenin 6 yıldır kullanmakta olduğu 4G`ye geçmek yerine, 2020`den önce ticari olarak kullanılması beklenmeyen 5G`ye geçilmesi bile bilimsel tartışmalar sonucunda değil, teknik olarak konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan birileri tarafından dikte edilmektedir. Hal böyleyken Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu günü ülkemizde çeşitli temalarla bakanlıklar ve sektör temsilcileri ile birlikte kutlanmaktayken biz telekomünikasyon alanında gerek teknolojiyi üreten gerekse bilginin yaygınlaştırılması için çaba gösteren meslek odası olarak içinden geçtiğimiz günleri kutlanacak bir gün olarak görmüyoruz. Böylesi bir günü sansürün ve yasaklamaların olmadığı, gazetecilerin tutuklanmadığı, özgür bir haberleşme ortamının yaratıldığı toplumsal yapının inşası olarak karşılıyor, haberleşme ve bilgiye erişimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaların son bulmasını istiyoruz."

"HABERLEŞME VE BİLGİ TOPLUMU GÜNÜMÜZDE HAYATİ VE CAN ALICI KONULAR"

Paneli yöneten EMO Ankara Şubesi Üyesi Gökhan Özel şöyle konuştu, "Değerli katılımcılar hepinize hoş geldiniz diyoruz. Dünya Haberleşme ve Bilgi Toplumu gününü EMO olarak belki daha öncesinde var mıdır bilmiyorum ama muhtemelen ilk defa yapıyoruz. Haberleşme ve bilgi toplumu olayında günümüzde hayati ve can alıcı konulardır. ITU bu yıl 150. yılını kutluyor. ITU`nun ilk kuruluşu Uluslararası Telgraf Kongresi olarak 1865 yılında kuruluyor. Telli telgrafın uluslararası alanda kullanılmaya başlanınca kuruluyor. 20 kurucu üyesi ile Paris`te ITU hayatına başlıyor. Osmanlı İmparatorluğu adına sözleşmeyi imzalayan Sait Muhammet Cemil Paşa`nın adı geçiyor. ITU bizim yabancı olmadığımız bir kurum. Bu arada telsiz haberleşme konusunda bir takım gelişmeler oluyor yine telgraf temelli bunlar. International Telegraph Convention (1865) ile International Radiotelegraph Convention (1906) birleşirler ve 1932`de toplanan Madrid Konferansında da adı International Telecommunication Union (ITU) olarak değiştirilir.1947`de ise Birleşmiş Milletler Ailesinin bir üyesi olarak kabul edilmiştir. ITU`nun doğum tarihi olan 17 Mayıs,1969 yılından itibaren Dünya Haberleşme Günü olarak kutlanmaya başlanır. Kasım 2006`da ise Antalya`da toplanan ITU Konferansında, Birleşmiş Milletlerce yürütülen bir başka organizasyon olan World Information Society Day ile birleştirilerek,17 Mayıs Dünya Haberleşme ve Bilgi Toplumu Günü olarak kutlanmasına karar verilir. ITU, günümüzde her boydan üretici, operatör, akademik ve Ar-Ge kurumlarından oluşan, 700`den fazla üyeye sahip olup, global haberleşme standartlarının oluşturulmasından, sektör ile ilgili farkındalık yaratmaya kadar bir çok alanda 150 yıldır faaliyet göstermektedir."

"DEVLETİN VERGİ TOPLAMA MEMURU GİBİ OLDUK"

Paneli açılış konuşmasının ardından  Rıdvan Uğurlu (TELKODER) söz aldı. Rıdvan Uğurlu şöyle konuştu; "Dünya Telekomünikasyon Gününün anlam ve önemini Gökhan Bey güzel anlattı. Bu konuda ülkemizle ilgili genel manzara nedir? Bu konuda bir takım rakamsal bilgiler vereceğim. Rekabet ile ilgili durumumuz nedir bu konularda bilgiler vereceğim. Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği TELKODER`in kuruluş amacı, Türkiye`de Telekomünikasyon Hizmetleri Sektöründe tam rekabet ve serbestleşmenin gelişmesine doğrudan katkıda bulunmak. TELKODER`in kuruluş amaçlarını şöyle sıralayabiliriz; Telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren işletmeciler arasında yakın dayanışma ve işbirliğini oluşturarak hizmet kalitesi ve verimliliği yükseltmek, yurttaşlarımızın en ileri ve en ucuz haberleşme olanaklarına kavuşması, ülkemizin uluslararası arenada büyük bir haberleşme merkezi olabilmesi için serbestleşme ve rekabeti savunmak. Sektörde yer alan şirketlerin güçlenerek dünyaya açılmaları ve dış pazarlarda rekabet edebilmelerini sağlamak amacı ile 26 Haziran 2002 tarihinde kurulmuştur.

Biliyorsunuz ülkemizde tekel dönemi vardı, 2000 yılında çıkan bir kanunla Türkiye`de Türk Telekom 3 GSM işletmecisi dışında başka işletmecilerin de bu alanda faaliyet göstermeleri mümkün oldu. Bu alanda bir şeyler yapmak isteyen hiçkimseden para almayan tamamen kendi üyelerin aidatlarıyla geçinen sivil toplum kuruluşu. EMO ile zaman zaman birlikte çalışmalarımız oluyor. İmtiyaz sözleşmesi sahibi olmayan yeni kurulan şirketleri üye olarak alıyoruz, telekomünikasyon hizmeti üretimine yönelik şirketleri üyemiz olarak kabul ediyoruz. Sektör büyüklüğü nedir? Çok tartışmalı bir konu, tartışmalı değil aslında çok basit bir alan. Bu alan tamamen hizmet üretimine yönelik bir alandır. Son 12 yıldır hep artıyormuş gibi söylenir, bizim sektörümüzün genel büyüklüğü dolara çevirdiğinizde 2008`inden bu yana dolar bazında büyümeyen bir sektör var. Bunun şöyle bir önemi daha var. Hükümetin bir hedefi var 2023 yılında bilgi ve iletişim alanında 160 milyar dolar gelirelde etme hedefi var şu an 16 milyar dolar cirodayız, siz hesabını yapın. Bu hedefin gerçekleşmesi hiçbir şekilde mümkün görülmüyor. Rekabetin gelişmiş olduğunu göstermek için TTNET`i de bizim tarafta gösteriyorlar, TTNET yüzde yüz Türk Telekom`un şirketi, onun cirosunu alternatif iletişimciler tarafına yazmak yanlış. 2013 yılında yüzde 7.8 pay alırken şimdi 8,56 pazardan pay almakta. Serbestleşme, rekabet iyidir tüketiciyi korur diyoruz toplum için sektör için faydalıdır diyoruz giderek diyopol yapıya gidiş var sektörde maalesef. Türk Telekom`un 3 büyük şirketi var, TTNET, Türk Telekom ve Avea. Bir grup olarak görürsek toplam pazarın yüzde 46`sına yakın pay alıyor. Turkcell yeni bir organizasyon hazırladı, Superonline sabit alanda faaliyet gösteren şirketleri yüzde 29 civarında Pazar payı var. Vodafone tamamen yabancı sermayeli, yüzde 20`ye yakın pay alıyorlar. Herhangi bir GSM grubuna ya da Türk Telekom`a bağlı olmayan şirketlerin pazar payı yüzde 6 civarında. Avrupa`da 12 yılda bizim muadilimiz olan işletmeciler pazarın yüzde 50`sini elinde tutmakta. Bizim ülkemizde 13 yılda yüzde 6 civarında bir rekabet ortaya çıkmış oldu. Karlara bakalım, demin baktığımız cirolardı. Bu alanda faaliyet gösteren şirketler para kazanırlarsa yatırım yaparlar yoksa yatırım yapmazlar.

Üzerinde durulacağını sandığım bir konu da 5651 Sayılı İnternet Kanunumuz var malum. Burada çok ağır hükümler var. 5651 Sayılı kanun ile erişim engellemeler yapılıyor. 5809 Sayılı elektronik haberleşme kanunu, orada da dinleme işleri düzenleniyor. Pek çok hükümleri var. Lisansların alma koşulları belli iken son olaylardan sonra Aralık ayında yönetmelik değişikliği yapıldı, sabit telefon  hizmeti firmalarının en az 1 milyon lira sermayesi olmalıdır şartı getiridi. Aynı yönetmelikle dinleme alt yapısını iki ay içinde kuracak diye şart getirildi. Yeterli sermaye birikimine sahip olmayan şirketleri olumsuz etkiledi, Mart ayında 184 işletmenin lisanı iptal edildi. Ciromuz 16.7 milyarken bu sektörün büyüklüğü kadar rakamı vatandaştan toplayıp devlete veriyor sektör. Böyle bir ortama başka bir ülkede yoktur sanırım. Özel iletişim vergisi dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Burada bir acayiplik var. Devletin vergi toplama memuru gibi olduk işletmeci olarak, buna dikkat etmek lazım."

"FARKINDALIK YARATILMALI"

Panelde ikinci olarak konuşan Füsun Nebil(TÜRKİNTERNET.COM) Türkiye`de Site Engelleme/Kapatma ve Sivil Toplum Yaklaşımı Tarihi  (1999-2015) ile bilgi verdi.

Füsün Nebil şöyle konuştu, "Benim konuşmam site engellemeleri üzerine ama teması farkındalık ve hepberaber olacak. Çok sorun var, bunlar hepimizin hayatını etkiliyor. Örneğin 34 tl telefon görüşmesi yaptığınız zaman 100 lira ödüyorsunuz. Rıdvan Bey, 16 milyar dolarlık ciro 14 milyarlok ciro dedi ama…34 lira konuşup 100 lira ödemekten memnun musunuz? İkincisi konuştuklarınızın dinlenmesinden memnun musunuz? Farkındalığımız zayıf. EMO`ya ve Gökhan Bey`e teşekkür ederiz. EMO üyelerinin çoğu telekom sektöründe çalışıyor diye düşünüyorum. Bu konulara daha fazla üstüne düşün. Türk Telekom`un kullandığı şebeke, alt yapı bakır kablolar 2005 yılında 30 milyon km idi, kime ait? Doğru cevap bize ait devlete ait halka ait. Sonuçta onu paylaşmak zorunda, paylaşmıyor! Farkındalığımız zayıf ilgilenmiyoruz. İnternet site kapatmalarına baktığımız zaman 5 tane faz görüyoruz.

İlk Faz 2005 öncesiydi, Müyap ve Sonrası 2006-2007 TİB`in henüz devreye girmediği dönem, 5651 ve TİB 2008-2014 (biliyorsunuz 17-25 Aralık hikayesi) bu arada TİB yönetti site engellemelerini, Güvenli İnternet 2011, 2014`ten sonra bildiğiniz Torba Kanunlar Dönemi.

2005 yılı önacesi site kapatma konusunda pek bir şey yok.

            1999 Coşkun Ak Olayı (Süperonline`de bir foruma Kürdistan yazıldığı için, forum yöneticisinin 40 ay ceza alması olayı var.)

            2001 RTÜK Kanununa internet kanunu eklenmeye çalışıldı,

            2002 Cehennem.org (kredi kart vs sorunu) engellemesi var. Bazı çocuklar kredi kartı satışı yapıyorlardı. O yüzden kapatıldı.

            2002  Askeri Mahkemece Yolsuzluk.com engellemesi. Bir albay hakkında yolsuzluk yaptığı yönünde yayınlar yapılmıştı askeri mahkeme tarafından kapatıldı.

            2004  İl Valisi Hostingciyi Dava Etti. Şanlıurfa valisi hostingi kendisi aleyhinde yazılan yazı nedeniyle dava etti.

            2004  Ekşi Sözlük sayfa engellemesi var– Oktar`ın içerik çıkarma isteği.

2005 öncesi önemli bir şey yok. 2005`de TİB kuruldu. BTK altında kuruldu neden? Çünkü BTK`nın acayip parası var. 2014`teki bütçesi 1.7 milyar TL idi. Bu bütçe nereden geliyor? Devletten değil. Bu bütçe tamamen telekom firmalarından alınan lisans paraları, yıllık aidatlar, cirosundan bir takım paralara alınıyor. Bu kadar parası olduğu için telefon dinlemeleri için gereken alt yapıyı finansa etmek için onun altına kurdular. Uzun süre BTK ve TİB birbiriyle ilişkili değildi. 17 aralık olaylarının ardından biraz daha BTK altına giriyor gibi gözüktü. Başkanlığına Fethi Şimşek atandı. Savcıdır Yargıtay`ta şimdi yanılmıyorsam. 2007`de 5651 uzantısında, İnternet Dairesi eklendi ve O.Nihat Şen bu kurumun başına atandı. Nihat Şen, telefon dinlemeleri çerçevesinde şu anda hapiste. Kadronunu tamamı hapiste. 2005-2006 Müyap engellemeleri site engellemeleri konusunda kötü anlamda kilometre taşı. 2005`in ilk beş ayında bandrol satışının yarı yarıya düşmesinin ardından bir ekip kuruldu ve MP3 yayınlayan sitelere karşı harekete geçildi. 2000`lerde seks siteleri açmak modaydı. Bu çocuklar milleti çekmek için mp3 koymaktı. MÜYAP bunları engellemeye başladı. Telefon ile arayıp telif hakkı ödeyeceksiniz dediklerinde sitelerinden erişim bilgilerini kaldırdılar. Kaldırınca MÜYAP mahkemeye gidip ‘ben zarara uğruyorum, bandrol satışları düştü` deyip kapatma aldı. Bu açıdan tarihidir. Türk hukukune site kapatmayı sokan MÜYAP`tır. Ekşi Sözlük sitesi ile ilgili Adnan Oktar`ın şikayeti ile sadece ilgili içeriğin çıkarılması istenmişti, MÜYAP kapatmaları emsal oldu ve ondan sonra sitelerin tamamı kapatılmaya başlandı. Maalesef bukonuda da çok kötüyüz 2004 öncesinde internet abone sayısı düşüktü. 2004`teki Ekşi Sözlük kapatılması Aralık ayında yapılmış, Ekşi Sözlük Mart ayında kapatmayı farkediyor. Türk Telekom`a telefon açtık site açıldı, ilgili içerik kaldırıldı. 5651`e giden yolun en önemli bacağı İstanbul`da bilişim polisi oluşturulmasıdır.

Gerek vatandaşlardan, gerekse Interpol gibi kuruluşlardan gelen talepler üzerine 2006 başında İstanbul Emniyeti Asayiş Şubesi altında Bilişim Polisi kuruldu. Bu bölüm, birikmiş olan şikayetleri sınıflandırarak ele aldı. 2006 ilkbaharında finansal suçlarla ilgili şikayetler, sonbaharında ise "çocuk pornosu" başta olmak üzere cinsel taciz şikayetleri toplu olarak sonuca bağlandı.Toplu "çocuk pornosu" gözaltıları ve tutuklamaları, TOPLUMDA "İnternet Tehlikeli" İMAJI YARATTI. 5651 sayılı kanunun acilen çıkarılmasına zemin hazırladı.İlginç Not : İnternet`in doğum gününün kutlandığı, Uşak İnternet Haftasını açan ilin valisi "Arkadaşlar, biz çocuklarımızı bu internet`ten kurtaracağız" diyerek söze başlamıştı.

Sivill Toplum Karnesi  - 2006 Öncesi (Not : Zayıf)

34 Maddelik Kanun Tasarısı olumluydu ama muhaliflikten becerilemedi,

Farkındalık zayıf / sorunların tespiti ve çözüm arama devletten beklendi,

Birlikte çalışma zayıf (IvHP tecrübesi) – özdenetim yok,

Mü-Yap engellemelerinin tehlikesi ciddiye alınmadı.

5651 Sayılı Kanun ile;

Alalacele ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından 2006 sonunda hazırlandı (Adalet Bakanlığı değil)

Paralelinde TİB altında İnternet Dairesi Kuruldu

Mayıs 2007`de TBMM`den geçti, Yönetmeliklerinin hazırlanması ile Kasım 2007`de yürürlülüğe girdi.

9 Katalog suç;

5651 sayılı kanunun 8ci maddesinde yer alan;

İntihara Yönlendirme

Çocukların Cinsel İstismarı

Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Alımını Kolaylaştırma

Sağlık için Tehlikeli Madde Temini

Müstehcenlik

Fuhuş

Kumar Oynanması için yer ve  imkan sağlama

Atatürk Aleyhine işlenen suçlar.

5651 Toplu Kullanım Filtresi

5651 toplu internet kullandırıcılarına (şirket, internet café ya da kafe-restaurant vs) filtre zorunluluğu getirdi.

9 geliştirici firmanın filtresi TİB`den onay aldıBu filtreler TİB`deki merkezi liste ile çalışır ve  bugün bu listede 1,2 milyon site bulunuyor.Toplu kullanım filtresi diye bir şey tanımlandı. İnternet kafeler için tanımladılar, internet kafelere giden çocukları korumak için yapıldı. Filtrelere takılan kelimeler var bu kelimelere takılan siteler engellendi. Türkiye`de şu an 25-30 bin arasında internet kafe olduğu belirtiliyor. Bunlar bu filtreleri kullanmak zorunda. Merkezi veri tabanından çalışır. Filtre geliştiren firmalar TİB`den onay almak zorundadırlar. 5651 Kanunun hazırlık döneminde sivil toplum, karşı hazırlık yapılmadı, sorunlarla ilgilenilmedi, çözüm önerilmedi farkındalık çalışılmadı. TBMM`yi hiç takip etmiyoruz. Meclis`teki insanları bilgi olarak beslemek zorundayız.

2009 yılında Anayasa Mahkemesi, TİB Başkanı`nı Başbakanın atamasını iptal etti. Bir de böyle bir konu var. 2001 Şubat ayında Güvenli İnternet devreye alındı. Aleyhinde İstanbul`da 50 bin kişi yürüdü. Güvenli internet, kullandığınız internet servis sağlayıcı firmanın sizin göreceğini internet sayfalarına karar vermesi demek. 50 bin kişilik yürüyüş ve protestolar sonucunda karar verme opsiyonu geliştirildi. Bugün 2 milyona yakın kişinin güvenli interneti kullandığı bilgileri var. 2011 yılında hosting firmalarına kelime listesi göndermeye çalıştılar. İnternet kafelerde elde edilen tecrübelerin sonucu. Bir takım rakamlar ortalıkta var ama size örnek olması açısından 2007-2008 arasında re`sen engellemeler 692 adettir. Müstehcenlik ve fuhuş konusunda engellemeler var. Kime göre ve ne kadar müstehcenlik bunu bilemiyoruz. Bu arada bir başka konuya dikkat çekmek istiyorum, ihbar sayısının yüksekliği. 11 bin 494 adet ihbar var. Bunun sadece 612`si kapatmayla sonuçlanmış. Bu da enterasan bir konu.

Geniş katılımlı Sapanca ve Kartepe`de çalıştaylar yapıldı. Bu çalıştaylar çok yararlıydı. Savcılar, TİB, avukatlar biraradaydık. Ön sayfada mahkeme kararı belirtilmiyor. Kartepe çalıştayı ile mahkeme kararının konulması vardı şimdi gene kaldırdılar. Sivil toplum tepkisi sadece eleştiri yönündeydi çözüm önerisi yoktu. BTK Şubat 2011`de profil kararı açıkladı, 5 filtre vardı. TİB arkasından hosting firmalarına 3 grup kelime bildirdi bu kelimeler geçen siteler engellenecek diye. Halkın sorunlarla ilgilenmesi lazım. Gezi hemen sonrasında BTK 18 Temmuz`da bir karar aldı. İnternet servis operatörlerine diyor ki ‘trafiğinizin tamamını getirip Ankara`ya teslim` edin. Suç şüphesi varsa onun dinlenmesi yerine herkesin dinlenmesi, kayıt altına alınması istendi. Geçmişte ne konuştuğunuza da bakacaklar. Üç büyük firmanın teslim ettiğini biliyoruz. Küçük firmalar büyük bir yatırım olduğu için karşı çıktılar. Türk müşterilerinin değil yabancı müşterilerinin mahkemeye vereceğini belirterek karşı çıktılar. Kanun tasarısı hazırlandı. Tam o sırada 17 Aralık patladı. Başka bir kanun içine tıkadılar bu maddeleri alelacele Meclis`ten geçirdiler.

Bütün dünya kendi halkını takip ediyor. NSA`nın yetkisini Amerikan meclisi iptal etti. ESB kuruldu. Erişim Sağlayıcılar Birliği bir nevi polis, MİT. Bu kanuna sivil insatiyef görünümünde konuldu. Tüzüğünü BTK yazdı ve üyelerini de onlar seçtiler. Trafik tek noktadan yönetilmek isteniyor."

"KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI İNSAN HAKLARI BAŞLIKLARINDAN EN ÖNEMLİLERİDEN BİRİSİ"

Panelde söz alan Gökhan Candoğan (AVUKAT) şunları söyledi; "Farkındalık elbette ki çok önemli, hepimiz internet olmadan çalışamıyoruz. Ancak bu tür faaliyetlerin teknolojinin bir tarafı olduğunu bununla ilgili her konunun pozitif ve negatif getirilerin olabileceğini düşünmemiz ve farkında olmamız gerekiyor. 2013 Gezi oldu, 2013 sonunda 17-25 Aralık olayları oldu. İktidarın totaliter eğilimi ile gelişen siyasi eylem biçimi oldu. Birkaç yasal düzenlemelerle çok net görebiliyoruz. Belki de bu sürecin yönetim yapısının antidemokratik yapıya gittiğinin gösteren en önemli alan telekomünikasyon alanı oldu.

Bütün işletmecilerin bütün trafiklerini fiziksel olarak TİB`e bağlaması öngörülüyordu. Açıklanmayan başka bir TİB kararı daha ortaya çıktı aynı biçimde. Gezi`deki iletişimin yürüdüğü insanların haberleştiği insanların sosyal medya olması bütün tedbirleri o alana yöneltti. Bütün devletler ABD Avrupa ülkeleri bir takım tedbirler alıyorlar, Türkiye`ye özgü değil. Avrupa`da iletişimin belli yüzdeki dinlenebilirliğinin alt yapısının kurulması. Türkiye`de bunun alt yapısı yok. İstedikleri şey bu alt yapıya aykırı olduğu için daha farklı çözümler üretme noktasına getirdiler. TİB ve BTK kararlarını takip eden süreçte 17-25 Aralık patladı. Acil olarak iki üç yasada değişiklikler yapıldı. 5651 Yasası`nda ciddi değişiklikler yapıldı. Hatırlarsanız hükümetin savaş hali psikolojisi ile hareket ettiğini bu kanunda değişikliği savaş aracı olarak kullandığını çok rahat söyleyebiliriz. 2014 Şubat`ta yasal değişiklikler gündeme geldi, Anayasa Mahkemesi süreci yaşandı. Youtube ve twitter`in kapatılması yaşandı. Anayasa Mahkemesi bir takım iptalinden sonra başka değişiklikler gündeme geldi, son torba yasa ile 2015`de kabul edildi. Siyasi gündemle birebir örtüşen alanla konuşuyoruz. Sivil toplum bu konuda çok geride kaldığı görüşe sonuna kadar katılıyorum. Kişisel verilerin korunması meselesi insan hakları başlıklarından en önemli bir madde.OECD ülkelerinde bu konuda bağımsız yasal düzenlemesi olmayan tek ülkeyiz. Meclis`te kadük bir yasa var.

Biz ne yaptık? Web sayfasında yanlışlıkla yayınlanan BTK kararı ilgili dava açtık. Danıştay kısmen yürütmeyi durdurma kararı var. BTK ve TİB`e verilen yetkilerin bütün trafiğin aktarılması yetkisinin hukuk dışı olduğunu söyledi. 17-25 Aralık`tan sonra erişim sağlayıcıları birliği kuruldu, daha önce yasada olmayan 9 katalog suçlarıyla ilgili erişimi engelleme söz konusuyken, yapılan değişiklikle kişilik hakların korunması, özel hayatın gizliliği gibi artık ucu bucağı belirsiz çünkü çok geniş kavramlar içeren düzenleme yapıldı. Bu düzenleme hiç konuşulmadan tartışılmadan bir anda Meclis gündemine geldi. Daha önce sunulan bir teklife dayanıyordu. Teklif gündeme alındı ve inanılmaz değişikliklerle hızlıca yasalaştırıldı. Günlük ortalama 500`e yakın erişim engelleme kararı veriliyor. Otomatik bir takım yazılımlarla yapılan bir şey. Kişisel hak ve özgürlükler topluluk hakları açısından son derece önemli alan ne yazık ki biz bunun çok farkında değiliz. Sürenin sonunda belki de şu anda 3 büyük grup var, 3 grup ile telefon ve internet hizmetlerini takip edebilme isteği yatıyor. Bu alanda alternatif işletmecilerin kalması pek mümkün görünmüyor. Bunun çok ciddi handikapları var. Türkiye`de büyük işletmeciler siyasi iktidarlara en kolay boğun eğen işletmeciler oluyor. ESB`nin oluşumunda olduğu gibi. İnsan hakları yönünden bu konuya duyarlı siyasetçilerin mutlaka topa girmesi gereken bir çalışma alanı."

"500 MEMUR GÖLBAŞI`NDA NE İŞ YAPAR?"

Panelde söz alan Tacidar Seyhan (BİLİŞİM UZMANI) da şunları söyledi; " Hem bir uzman olarak hem de siyasetçi olarak değerlendirme yapmak istiyorum. Arkadaşlarımın konuşmaları benim için son derece önemliydi. Özellikle Rıdvan Bey bu alt yapıdaki rekabetten bahsetti iletişimde. TELKODER`in 2002`den sonra görev yaptığım dönemlerde çok sık iletişim içinde olduğum dernekti. Gayretlerini biliyorum, yüzde 1`lerden buralara geldi yeterli mi değil. Çoğulcu demokrasilerde rekabet çok önemli. Yüzde 50`lere çıkartılması gerekiyor ama çok umudum yok. Bu alt yapıyla ilgili ciddi endişeleri vardı. Bu alt yapıda özellikle dinleme alt yapısının kurulmasıyla ilgili devletin bir takım hassasiyeti var. İnternette depolama konusunda ciddi sıkıntısı var. Genel iletişim alanında hatta yüzde 80`inde buna hakimler. Devletin hatta bilinmeyen onlarca yerde depolama alanları var. Buralarda bazı bilgileri tutuyorlar. Kamu güvenliği ulusal güvenliği sağlama adı altında topluma sunmayı çok güzel başarıyorlar. Bu rekabette bir sıkıntı var. O kadar fazla vergi var ki, bu alanda gelişme olduğunda vatandaş onu hissetemiyor. Devletin zaruret olan çağdaşlığı insanlığı geliştirmekte temel husus olan hatta bizim dönüşümümüze evrilmemize neden olacak çağdaş dünyaya geçmemize neden olacak iletişim hakkını sonuna kadar kullanmak için devletin bu kanalı açmalı. Bu vergiler Türkiye`de alınan en düşük vergiler olmalı. Çağdaş katılımcı demokrasiyi uygulamak istiyorsak eğer bilgiyi mal gibi görmeyip insanlığın temel odağı olarak görmek istiyorsak mutlaka bilgi paylaşımında devletin o alanı kâr olarak görmesi en büyük hatalardan birisidir. Telekom`un gelirlerinin düşmemesi için devlet biraz hassas. En büyük sıkıntı; iletişim meselesini siyasetçi kendi ideolojisinin sürdürülmesi veya yaşama geçirilmesi için bir temel öge olarak görmeye başlarsa bunlar çıkar başımıza. İletişim ideolojinin sürdürülmesi ve yaygınlaştırılması için araç olarak görülüyor. Karşılaştığımız sıkıntıların temeli bu. TEİAŞ biliyoruz devletin elinde, doğalgazda bu özelliğimizi kısmen kaybettik. Bütün kullanılan hizmetlerin ana iletim ağının devletten yana olmasından yanayım. Bunun kamu hizmeti olarak yürütülmesi, kamu yararına hizmet verenler vermeyenler diye ayrılmadan yandaşlar ya da karşı olanlar anlayışı olmadan hepsine eşit olarak bakılması çağdaş demokratik ülkenin kurallarından birisidir.

Dinlemelerin başındakilerin bir ikisi hapiste yasa dışı dinlemelerden söz ediyoruz. Peki şimdi yasa dışı dinlemeleri kim yapıyor? Şimdi o kimin elinde? Yasa dışı dinleme izleme takip, özel bilgilerini denetleme devletin vazgeçilmez unsuru haline geldi. Kendi iktidarını koruma ve yönlendirme için bunu zaruri olarak görüyor. Arkadaşlar 500 memur Gölbaşı`nda ne iş yapar? O memurların gözünün sizin mailinizde ne işi var sitelerinizde ne işi var? Sitenin sağlıklı yayın yapmasını o siteden bilgi alan kişilerin siteye girmesini engellemek için müdahaleler yapılıyor. Site açık ama kullanıcı giremiyoru. Kim yapıyor bunu? Devlet adına biri yapıyor. Buna da kamu güvenliği diyorlar.

Sınırsız özgürlük dediğimiz şey bir başkasının özgürlük alanının kısıtlanması anlamına geliyor. Açıyorsunuz bilgisayarınızı arzu etmediğiniz okumayı hiç istemediğiniz bir şey mailinizi açarken önünüze geliyor. Bunu ben istiyor muyum? Sınırsız propaganda özgürlüğü değildir. Bu dayatmayı siz yaparsanız devlet de yapar. Yarın o alanlar devletin reklam propaganda alanı olarak kullanılıp sizin aleyhinize kullanılırsa ne diyeceksiniz? Özgürlüğü koruyabiliriz. Eğer iletişim kanunları egemen güçlerin siyasilerin etkisi alanında çıkmaya devam ederse bu alanı koruyamayız. Bu arkadaşların tamamı süreçlerin etkili değerlendirilmesi için orada katılımcı olarak bulunmalılar. Siyasi partiler sivil toplumun siyasesete katılım isteğini Gezi olayları olmasına karşın anlayamadılar, algılayamadılar. Elbette katılmalılar.

Siyasetçiler genellikle görüş alır çok az bir bölümünü dikkate alır. O da kendi iktidarının sürdürülmesinde faydalı olanını alır. Umuyorum bundan çıkarız. Elbette iletişim sorunu hakim sınıfların çıkarlarını korumak olarak değerlendirilmemelidir. Özellikle devlet için konuşuyorum. Sermaye olarak hakim sınıfın çıkarları korunmaya çalışılıyor, devletin gelirleri korunmaya çalışılıyor ama bu gelirlerde dağıtım adaletsizliği içinde korunmaya çalışılıyor. İletişim özgürlüğünde çıkış yok. Bu alanda faaliyet gösteren insanlar özellikle ileşitim özgürlüğünün, iletişim alanındaki ideolojik baskıdan kurtarılması yönünde olmalıdır. Özel hayatın gizliliğine devlet de dikkat etmeli. Aslında Türkiye`de haber olan şeylerin büyük bir çoğunluğunun yurt dışında haber değeri yoktur. Siz yurt dışında birisinin özel yaşamında olanla medyanın ilgilendiğini göremezsiniz. Bu internet üzerinden yayın yapanlar da siteler de dahil ilgilendiğini göremezsiniz. Yazmazlar bile. O onun özel hayatı kimseyi ilgilendirmiyor. Maalesef burada insanların ana unsur olarak görmesine neden olacak ideolojik çatışmalar meydana geldi. Bu tabi Türkiye`de herkesi iğreti etti, çocukların korunması konusunda hepimiz hassasız. Filtreleme bana çağdaş yöntem gibi gelmez. Kötü ya da olumsuz şeyler kültürel şeylere faydalı olabilir mi? Bu başka bir konu. Önemli olan kişinin klavyenin arkasında neyi alıp neyi almak istemediğidir. İşte bu alan özgürlüktür. Bırakın dokunmayın. O alan her gelen iktidarın anlayışına göre şekillenirse her dönem biz bu tartışmaları yaparız. Olmaz. Site kapatmaları,gazete kapatmaları parti kapatmalarını geride bırakılmalı. Bu alanda suç işlendiyse ilgili haberin ilgili alanın cezalandırılması lazım. Sivil toplum örgütlerinin mutlaka kanun yapıcı organların içinde temsil edilmelidir. Sadece komisyonlara değil, bakanlar kanun taslağı hazırlarken bu alanda faaliyet gösterenlerin görüşlerini almak zorundadırlar bunları dikkate almak zorundadırlar. Yasa dışı dinlemeye çok takılmayın. Devlet dinlemek isterse dimler. Konuşuluyorsanız teknik olarak dinlenirsiniz. Bunu özgürlük alanı olarak mücadelesini verin. Şunu yapalım bunu yapalım dediklerinde topyekün karşı çıkma olmazsa bunun üzerinden gelmek mümkün değil. Bir gruba ait yasa dışı dinlemeyi yasakladılar şimdi yasa dışı dinleme başka bir elde. TİB`e bir uç geliyor bütün firmalardan geliyor bilgiler. Gelen uçların hepsi TİB`de birleşiyor. Hem MİT`e hem emniyet hem jandarma istihbarata uç çıkmış. Mahkeme kararına başvuran kimse o birimin dinleme ucunu açıyor.Herşeyin başı özgürlük arkadaşlar. Özgür toplum çağdaş Türkiye`yi yaratmak için gereklidir."

"BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNE SAHİPLİK KONUSUNDA TÜRKİYE ÇOK GERİLERDE"

Panelde son olarak söz alan Dr. Hakan Yüksel ( AÜ İLEF) Bilgi Toplumu ve Enfermasyon toplumu konusunda görüşlerini aktardı. Hakan Yüksel şunları söyledi; "Geniş süreç var pek çok ayağı var. Siyasi, ekonomik, sivil toplum ayağı var. Devletin bu konuya ilişkin bir belge üteriliyor. 2015-2018 arasında bu belgeyi çözümlemeye aktarmaya çalışacağım. Bu belge önemli. En son belge 2006-2010 dönemine kapsıyordu. Ciddi eleştirilere neden oldu. Yurt dışına 1.2 milyon dolara ihale edildi. Türkiye`de bilgi toplumu işini İngiltere`de bir şirkete ihale ettik. Bir ülkede toplumsal dönüşümü bilmek için o ülkenin toplumsal şartlarını bilmek gerekiyor. İhale ediliyor rapor geliyor DPT uzmanları gelen raporları adam etmek için epey mesai harcadıklarına yönelik rivayet var. 2006`dan sonraki ilk rapor olması bakımından önemli. Son on yılın bu alanda yapılanlara ilişkin özet var. Bu da gecikmeli çıktı. 2014-2018 olacaktı bir türlü onaylanamadı, taslak olarak çıktı. Bu belgeyi önemli kılan 4 ayak vardı. Bir tanesi son on yılın dökümü. Yurt dışına para verilip yaptırılana göre daha kapsamlı. Türkiye`nin mevcut yapısını daha iyi kapsıyor. 2006-2010 stratejisi hedeflerin gerçekleşmesi yüzde 60 oranında başarı kazanmıştır deniliyor. 8 başlık altında Türkiye`nin durumuna baktığımızda, 8 başlığın 7`sinde Türkiye`nin karnesi çok kötü. Rakam içinde bilgi yığını var. OECD`nin altında orta gelir grubunun altında tek tek istatistik olarak veriliyor. Rekabet yok, insanlar farkındalık sahibi değil, endüstri gelişemedi bunları kabul ediyor. E-devlet hizmetleri kullanım sıklığı arttı bunda kullanıcı memnuniyeti arttı. Bu istatistiklerde OECD`nin üzerindeyiz. E-devlete dair bir vurgu var başarı olarak Üçüncü olarak yerli üretim vurgusu yapılıyor. Daha öncekilerde eleştirilere rağmen yoktu. Bu sefer sanki yanlıştan dönüş var. Daha önceki belgeler ‘yerli üretimi gerçekleştirelim, AR-GE yapalım, özellikle KOBİ`ler ve iş dünyası iletişim teknolojilerini kullansın` diyerek temenni gibi sıralıyordu. Bunlar nasıl yapılacağı belli değildi. Bunda daha somut öneriler var. Bu belge devletin ilgili biriminin daha somut bir belge. Çok geç geldi ve de ayrıca bu alana ilişkin olarak ilgi kaybı var diye yorumlayabiliriz. 2010-2014 belgesi çıkmadı bu da uzun süre taslak olarak süründü daha sonra çıktı. Hem olgunlaşma hem de gözden düşmen söz konusu. Bilgi toplumu denilen şey bir kavram. Elma değil armut değil sıra değil. Nasıl algılarsanız politikaları ona göre biçimlendirirsiniz. Bilgi toplumu kavramının kökeni 70`lerde kapitalizmin yayılması ve küreselleşme var. Siz Çin`e fabrika kuruyorsanız tasarım yapıyorsanız kasalarda okutuyorsanız enfermasyon akışı gerekiyor. Bilgi toplumu denilen şey sermayenin çıkarları doğrultusunda ortaya çıktı ve şekillenmeye başladı. Sadece bundan ibaret değil. Tartışmaya açık bir kavram. Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda çıktı ona göre yorumlanıp toplumsal düzenlemeler yapılıyor olabilir ama aynı zamanda bize özgürleşme ortamı da açıyor. Gezi eylemlerinde ana akım medya dışında gerçekleri aktarma olanağı sundu. Bu açıdan özgürleşme potansiyeli de sunuyor. İletişim etkileşimi verimliliği artırmak biçiminde de yapabilirsiniz, denetimde sansür mekanizması kurmak şeklinde de yapabilirsiniz.

Küreselleşmenin zorunlu olarak bilgi toplumu gelişme gösteriyor. 90`lardan itibaren bu yöndeki politikalar iyice artıyor. Bunların hepsi internetin önünü açmak, burada bir Pazar oluşturmak istihdam ve ekonomik büyüme yakalamak üzerine. Türkiye`de asıl atılım 90`lar, artık kapitalizm krizlerinin aşıldığı bir dönem. Üretim ve tüketimi şöyle söylüyorlar, üretim ve tüketimin bütün verilerin kontrol altında olduğu ve krizlerin daha az olduğu söyleniyor. Özelleştirme ve serbestleştirmelerin bilgi toplumun önünü açacağını söylüyor Dünya Bankası. Türkiye, IMF`ye çok daha bağımlı ve IMF de dayatıyor.

Teknoloji toplumdan bağımsız gelişiyor anlayış var. Teknolojik bir gidişat var. Sürekli yeni bir şeyler çıkıyor. Ekonominin nasıl çalıştığını değiştiriyor. Özellikle sanayi toplumu ile kıyaslanıyor, buna uyum sağlanması gerektiği söyleniyor. Sanayi topluma uyum sağlayamıyanlar sömürge haline geldiler. Ya uyum sağlayacaksınız ya da geri kalacaksınız. Toplumsal dönüşümü ve bilgi toplumunu ölüm kalım sürecinde ele alınca hemen adım atmanız gerekiyor. Çünkü düşünmeye vaktiniz yok. Bunun önü ancak piyasa güçlerinin serbest bırakılmasıyla gerçekleştirilebilir. Devletin egemen olduğu sektörün piyasadaki gelişmelere uyum sağlayamayacağı söyleniyordu. Türkiye`de de özelleştirmeler serbestleşmeler yoluyla önünün açılması yönündeydi. Türkiye`den buna bir durun düşünelim tepkisi geldi. Hızla hareket etmeliyiz, Türkiye`de alt yapıyı kurmalıyız ama 1980`lerde Teletaş ve Netaş döneminde ciddi birikim elde ettik. Bunu da korumamız gerekiyor. Dışarıdan ithal dayatılıyordu.

Herkesin ailelerin işletmelerin bilgi ve iletişim teknolojilerini yoğun olarak kullanması ve enfermasyon işleyerek değer yaratması. İnsanları teknolojileri satın alır hale nasıl getirmeliyiz diye düşünüldü. E devlet yatırımları arttı. Vatandaş devletle münasebetini e devletle kursun diye. Teknolojileri yayıldığında rekabet de sağlanacak fiyatlar düşecekti. Türkiye`de enfermasyon toplumu serpilecekti. Bu 2006`daki mantık. Geldiğimiz noktada yayılma olmadı. Bilgi ve iletişim teknolojilerine sahiplik konusunda çok geride. Fiyat olarak çok yüksek Türkiye`de alınan vergiler dolayısıyla. İnsanlar interneti kullanmıyor. Bilinçsiz. İnternette neler olduğunu bilmiyor. Kamu parasının çeşitli bilişim ihalelerinde olumlu sonuç alınmadan israf edilmesi haline dönüştü. Türkiye`de e  devlette bilgi toplumu şuna indirgendi; elektronik demokrasi önemli ama verilerin çoğu gerekli hizmetlerin enfermasyon yoluyla sanal olarak verilmesi yoluna geldi. Bunu gerçekleştirmek için devlet inanılmaz enfermasyon yatırımları yaptı. Donanım sanayi yok, yazılım yok. Bu para tamamen yurt dışına gitti. Enfermasyon toplumu bir ülkü olarak önümüze kondu, kamunun parasının çeşitli ihalelerle yabancı üreticilere aktarılmasının vesilesi oldu. Bu raporun genel olarak getirdiği eleştiri bu şekilde. İndirgemecilikten kurtarıyor. Artık üretime, eğitim ve buna içerik gerekiyor denilen bir anlayış var. Bu anlayışın somutlandı yer Fatih projesi. Bu projenin iyi yanı var kötü yanı var.

Etkinliğin sonunda değerlendirme yapan oturum yöneticisi Gökhan Özel şunları söyledi; "Değerli konuklar, ülkemizde haberleşme özgürlüğü ve bilgi toplumunun karşı karşıya olduğu sorunlar katılımcılarımız tarafından açık bir şekilde ortaya konuldu.İçinde bulunduğumuz koşullar göz önüne alındığında bu günü bir "kutlama" gibi değil "anma günü" gibi değerlendirmemiz gerekiyor gibi görünüyor.

Biz de bu yüzden, panelimizi;

- Haberleşmesi özgür,

- İnterneti sansürsüz,

- İşletmeciler arası rekabetin adil,

- Kişisel verilerinin güvenliği sağlanmış,

- Tüketicilerinin de sahip olduğu haklar açısıdan mutlu,

olduğu ülkelerin Dünya Haberleşme ve Bilgi Toplumu Gününü kutlarız

diyerek kapatıyor; ülkemizin de en kısa zamanda bu ülkeler arasında

yer almasını diliyoruz.

Panelistlerimize ve sizlere katılımlarınız için çok teşekkür ederiz."

 

Dosyalar

(628 KB)

(3411 KB)

(387 KB)



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


EMO ANKARA ŞUBESİ 27. DÖNEM KOMİSYON ÇALIŞMALARI HAKKINDA DUYURU

EMO ANKARA ŞUBESİ 26. DÖNEM YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF DR. ŞEREF SAĞIROĞLU`NA BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞINA ATANMASINDAN DOLAYI TEBRİK ZİYARETİ

TÜRK TELEKOM A.Ş. ANKARA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARET

TÜRK TELEKOM A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NATO VE TAFİCS GRUP MÜDÜRLÜĞÜ`NE ZİYARETTE BULUNULDU

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN

8. SAMSUN İNŞAAT FUARI DÜZENLENİYOR

İYİ BAYRAMLAR...

Okunma Sayısı: 330


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.