Bizler için hizmeti alanın, kente ya da o ülkenin siyasi sınırları içerisinde tanımlanmış devletine kayıtlı olup olmaması önemli değildir. Elektrik, doğalgaz, su, ulaşım, iletişim vb tüm bu altyapı hizmetleri, en uygun nitelik ve ücretle sunulmalıdır, hatta olabiliyorsa çeşitli sübvansiyonlar sağlanarak, bedavaya getirilebilmelidir. Bunlar lüks tüketim ürünleri değil temel ihtiyaçlardır.
"Başta ulaşım, su, elektrik, doğalgaz olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetlerin özelleştirilerek ticarileştirilmesiyle hizmetlere eşit erişim toplumun yoksul kesimleri aleyhine bozulmuştur. Yoksul kesimler barınma eğitim, sağlık ve beslenme gibi temel haklardan yoksun bırakılmıştır." TMMOB Yerel Yönetimler Seçim Bildirgesi – Mart 2019 2019 yılı yerel seçimleri öncesinde, var olan sorunları toplumcu bir bakış açısıyla irdeleyip kamuoyunu bir açıklama ile bilgilendiren TMMOB bildirgesindeki kentsel altyapı hizmetleri ile ilgili görüşümüzü aktarmıştık. Bu çağrımız yönetme iddiası için aday olan insanlara da bir hatırlatma şeklindeydi. Halkın, özellikle yoksul kent emekçilerinin hizmetlerden yararlanmakta zorluk çektiğinin altı çizilmekteydi. Mevcut kapitalist ekonomilerde kamusal hizmetlerin ticarileşmesi kaçınılmazdır. Bu yaşananlar sadece ülkemize özgü sorunlar değildir. Neoliberal yöntemler (katılımcı bütçe vb) üretilerek, sanki iyileştirmeye dönük adımlar atılıyor ya da emekçi halkın katılımı sağlanıyormuş yanılsaması üretilmektedir. Fatura hem doğrudan hem de dolaylı olarak halka kesilmektedir. Bizler için hizmeti alanın, kente ya da o ülkenin siyasi sınırları içerisinde tanımlanmış devletine kayıtlı olup olmaması önemli değildir. Elektrik, doğalgaz, su, ulaşım, iletişim vb tüm bu altyapı hizmetleri, en uygun nitelik ve ücretle sunulmalıdır, hatta olabiliyorsa çeşitli sübvansiyonlar sağlanarak, bedavaya getirilebilmelidir. Bunlar lüks tüketim ürünleri değil temel ihtiyaçlardır. Bırakalım belediye eliyle satılan hizmetleri, yurttaşlar, bir asgari ücrete denk gelen kira, eğitim vb giderlerle de bir darboğaza sürüklenmektedir. Üstelik çarpık kentleşme, plansız yapılaşma, depreme karşı dönüşemeyen binalar ve nüfusun plansız dağılımı üstüne eklenince şehirler yaşanamaz alanlara dönmektedir. Yerelinden geneline yöneticiler, bu sorunların çözümü için kafa yormalı ve kamu kaynaklarını bu doğrultuda yönlendirmelidir. Örgütlü mühendis, mimar şehir plancılarının beklentisi bu yöndedir. Bolu`da yaşanan tartışma, özelinde belediye başkanı ile anılsa da ilgili partinin konuyu üstünkörü geçiştirmesi yönetenlerin ve yönetime aday olanların durumu açısından vahimdir. Bu düpedüz faşist bir işlemdir. Belediye organları eliyle gerçekleştirilmesi önerisini geçelim, önerilmesi bile reddedilmelidir. Derhal geri çekilmelidir. Suriyelisi, Afganistanlısı sizin tanımlamalarınızdır, bizler için insani ihtiyaçların bir ulusu, coğrafyası yoktur. Üç kuruşa, güvencesiz çalıştırırken hatırlamadığınız insanları iş fatura ödetmeye gelince anımsamanız, kent halkını müşteri olarak gördüğünüzü göstermektedir. Sonrasında dilinize dolayacağınız katılımcılık, şeffaflık, sürdürülebilirlik gibi aldatıcı ifadelerin bizler için karşılığı yoktur. Göçmenlere de tüm yurttaşlara tanınan haklar tanınmalıdır. Suriye iç savaşının başlamasıyla beraber akın akın Türkiye`ye göçmek zorunda kalan insanlar için bir adaptasyon süreci işletilmemiş, bir koordinasyon yapılamamıştır. İktidar, bu konuda kendinden bekleneni yapmamışken muhalefet adına söz söyleyenler de onlardan çok farklı bir yerde durmamaktadır. "Suriyelileri göndereceğiz" söylemleri hepsinin ağzından kendi renklerinde dillendirilmektedir. Onları işitenler, göçler öncesi ülkenin çok müreffeh ve yaşanılabilir bir yer olduğunu düşünecektir. Yönetmek ya da muhalefet etmek bu değildir. Asıl sorulması gereken sorular ve konuşulması gereken konuların üstü kapatılmaktadır. İşsizlik sorununun büyümesinin sebebi göçmenler değildir. Her dört genç mühendisten birinin işsiz olmasını da mültecilerle açıklayamayız. Yönetilemeyen bir ülkenin, kaynakların sermayeye peşkeş çekilmesinin ve örgütsüzlüğümüzün sonuçlarıdır bunlar. Yönetenler kimin nerede olması gerektiğini değil daha yaşanabilir bir ülkeyi nasıl kurabileceklerini tartışmalıdır. Tüm altyapı hizmetleri herkese ücretsiz ve nitelikli sunulabilmelidir. Kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi durdurulmalıdır. Herkese iş ve tüm çalışanlara iş güvencesi. EMO İstanbul Şubesi 42. Dönem Yönetim Kurulu
|