|
Ülkenin doğusunda silahların yeniden konuşturulmaya başlandığı, cenaze törenlerinin propaganda gösterilerine dönüştüğü, anaların acılarının istismar edildiği, bir başka senaryonun uygulandığına, kan-kin-kaos sacayağının kurulduğuna üzülerek şahit oluyoruz.
IMF Emirerlerini arıyor! 22 Temmuz‘da yapılacak genel seçimler yaklaştıkça, egemen çevrelerin seçim sonrasına yönelik niyetleri ortaya çıkmaya başladı. Ulusal ve uluslar arası sermayenin olası senaryolar üstüne hesapları ve niyetleri yüksek sesle dillendiriliyor. İdeolojinin rafa kaldırılıp, mecliste sıra kapmacanın revaçta olduğu bir seçim süreci yaşıyoruz. Muz Cumhuriyeti yaklaşımlarına benzer bir şekilde "Kızılelma Cumhuriyeti" heveslilerinin de sıra kapmaca oyununda aktör olduklarına şahit oluyoruz. Ülkenin doğusunda silahların yeniden konuşturulmaya başlandığı, cenaze törenlerinin propaganda gösterilerine dönüştüğü, anaların acılarının istismar edildiği, bir başka senaryonun uygulandığına, kan-kin-kaos sacayağının kurulduğuna üzülerek şahit oluyoruz. Tam bu noktada, linç çağrısı niteliğinde kitlesel refleks tanımlaması ile toplumun ihtiyacı olan sevgi-barış-kardeşlik yerine, şiddet-kin-ötekileştirme kutsanmaktadır. Takunya ile tank arasına sıkıştırılarak deli gömleği giydirilmeye çalışılan toplum, manipülatif nitelikteki görsel ve yazılı araçlarla yönlendirilerek, başka bir dünya, başka bir Türkiye, başka bir yaşam sesleri boğulmak istenmektedir. Karamanın Koyunu, Sonra Çıkar Oyunu! Gözümüzün önünde bunlar olurken, seçim sonrasına yönelik olarak da halkın daha da yoksullaştırılması, gelir dengelerinin emeğiyle geçinenlerin aleyhine bozulması, demokrasi yerine otoriter anlayışın ikame edilmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Bir yandan seçim telaşıyla verilen tavizlerle iktidar erki bir dönem daha garantiye alınmaya çalışılırken, diğer yandan kulaklara fısıldanan öğütler, beyanat olarak kamuya aktarılmaktadır. Seçim sürecinde bol bol vaat verenlerin seçim ertesinde halka verdikleri sözleri hiç hatırlamadıklarına, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara verdikleri sözlerden ise bir an bile çıkmadıklarına geçmişte olduğu gibi tekrar tanık olmak istemiyoruz. Son olarak, KDV indirimini beğenmeyen IMF yöneticileri gözünü elektrik fiyatlarına dikmiştir. Daha geçtiğimiz Ekim ayında zam yapıp, bunu faturalara yansıtmayacağını söyleyen hükümet, şimdi IMF‘nin direktifleri karşısında sessiz kalmaktadır. Faturalara yansımayacağı söylenen zamlar, zaten dolaylı vergilerle halktan alınmaktadır. Bu yetmemiş, alım garantili ve kamuya açık olmayan anlaşmalarla, enerji üretim şirketleri ile uzun süreli sözleşmeler yapılarak kamu zarara uğratılmak istenmektedir. Bu da yetmemiş, daha önce hukuk mücadelesi ile geri alınan dağıtım özelleştirmeleri tekrar ve daha yaygın olarak yapılmak istenmiştir. Bu da yetmemiş, doğalgaz dağıtımı birçok ilimizde özel şirketlere verilerek kamu daha baştan sermaye şirketlerinin tekelci ve dayatmacı doğalgaz işletmeciliğine terkedilmiştir. Bu da yetmemiş, kirli, pahalı ve riskli bir elektrik üretim yöntemi olan nükleer santral yasası tercüme yasalarla dayatılmak istenmiştir. Şimdi bütün bunların yanı sıra, EGO zarar ettiği gerekçesiyle özelleştirilmek istenmekte ve bu doğrultuda alelacele yasal düzenlemeler yapılarak enerji alanı, sermaye şirketlerinin at koşturduğu bir sektör haline getirilmek istenmektedir. IMF‘den dost olmaz! IMF şefleri, gıdada KDV indirimi için "Bunlar bizi memnun eden şeyler değil" diyerek hemen rövanş niteliğinde elektrik fiyatlarına zam istemektedir. Bugüne kadar özel üretim şirketlerinden pahalı elektrik alınmasına, kötü planlamalarla kamunun zarara uğratılmasına, sudan ucuz veya arsa fiyatına üretim tesislerinin özelleştirilmesine ses çıkarmadılar. Nükleer gibi çok riskli ve pahalı bir yola gidilmesine, kayıpların azaltılması için çaba harcanmamasına, kaçakla değil kaçakla mücadele edenle mücadele edilmesine ses çıkarmadılar. Ama büyük bir fütursuzlukla "orta vadede fiyat ayarlaması" yani zam istemektedirler. Yıllardır, ülkemizi stand-by anlaşmaları ve kredi faizleri ile hortumlayanların, bizim iyiliğimizi istemeyeceklerini biliyoruz. Direktifler karşısında sessiz kalanların, boyun eğenlerin, duymazdan gelenlerin de bizim vekilimiz olamayacağının altını çiziyoruz. Elektrik sektörü bir kısım sermaye kuruluşlarının kâr amaçlı at koşturduğu, IMF‘nin direktifleriyle fiyatların ayarlandığı bir alan olmaktan çıkarılmalıdır. Elektrik enerjisi dâhil olmak üzere, bütün enerji kaynakları toplumsal yararlar açısından düzenlenmelidir. IMF yöneticileri, kimin iktidara geleceğinin önemli olmadığını, önemli olan programlarına uyacak iktidar olduğunu söyleme cüretinde bulunabilmektedirler. 22 Temmuz seçimlerinde bu ülke halkının oy vereceğini, IMF şeflerinin oy vermeyeceğini hatırlatıyor, bunun bilincinde olan bütün siyasal yapılanmaların bu buyurgan ilişkiye karşı çıkmasını bekliyoruz. IMF sözcülerine ve gözcülerine oy yok! TMMOB EMO Ankara Şubesi 18. Dönem Yönetim Kurulu
|
Tanıtım
ANKARA ŞUBE
BASIN AÇIKLAMASI
TEMEL BİNA AKUSTİK UZMANLIĞI EĞİTİMİ FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI TARAFINDAN DÜZENLENİYOR
