MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 ANKARA ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AFYONKARAHİSAR   ANKARA   ÇANKIRI   ERZİNCAN   ERZURUM   KASTAMONU   KAYSERİ   KIRŞEHİR   KONYA   NEVŞEHİR   SİVAS   TOKAT   YOZGAT   AKSARAY   KIRIKKALE 
 

 
HUKUKİ DESTEK
 

EMO Ankara Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 2023.4

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

“1968’DEN 2008’E TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ MÜCADELESİ” PANELİ YAPILDI



 
16 yıl önce yitirdiğimiz Cihan Kayıket anısına “1968’den 2008’e Türkiye’de Demokrasi Mücadelesi” paneli, 30 Temmuz 2008 tarihinde EMO Genel Merkezi Konferans Salonu’nda geniş bir katılım ile yapıldı.
 

Panelin açılış konuşmasını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş, Cihan Kayıket ile ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi, "Cihan aramızdan ayrılalı 16 yıl oldu acısı hâlâ ilk günkü gibi. Fotoğrafları hatırlarsınız, EMO pankartlı fotoğraflar vardı.Cihanı yüzüne çok yakışan ve bütün yüzünü dolduran gülüşü ile hatırlıyorum. Şunu da görüyoruz ki bizler Cihan‘ın dostları ona hâlâ sahip çıkıyor ve hâlâ mücadelesini sürdürüyorsak, Cihan hâlâ yaşıyor demektir. Cihan‘ı yaşatma için anma etkinliklerinde hep gündeme uygun konular bulup bunu işledik. Bu etkinlikte böyle bir tarihsel süreci ele alalım dedik."

Anayasa Mahkemesi‘nin AKP‘nin kapatılmama kararıyla ilgili yaptığı açıklamanın seçilen konuyla çok fazla örtüştüğünün altını çizen Ramazan Pektaş, Türkiye‘de gündemin hızla değiştiğini belirterek şöyle konuştu, "Türkiye‘de gündemin biri eskimeden diğeri geliyor. Parti kapatma, Ergenekon vb., tarihimizle yüzleşmemiz için önemli süreçler olduğunu düşünüyoruz. Bir bakıyorsunuz tv kapatılıyor, bir bakıyorsunuz 54 yıllık bir üniversite yıkılmaya çalışılıyor; Güngören‘de 17 insanın ölümüne yol açan bombalı saldırı yapılıyor. Herkesin şaşırdığı o kadar önemli şeyler oluyor ki hayatımızda ama bize sunulan gündemlerin arkasında kayboluyor. Gerçekten bugün elektrik enerjisinin  özelleştirilmesi ile ilgili çok ciddi kamusal alana yönelik bir saldırı var ancak az önce saydığım gündemlerin arasında bu gündem kaybolmakta değersizleştirilmekte üzeri örtülmekte. O açıdan da çok ilginç bir dönem geçiriyoruz. AKP kapatma davası ile ilgili olarak verilen bu karar önümüzdeki birkaç gün belki birkaç hafta boyunca tartışılacak. Aslında bugün burada ele almaya çalıştığımız demokrasi mücadelesinin ne kadar gerekli olduğu, bizim ne kadar demokrasiye ihtiyacımızın olduğu ya da demokrasinin ne kadar yanlış anlaşıldığı konusunda çok net ipuçları verdiğini düşünmekteyiz. Şöyle ki parti kapatma davası gündeme geldi geleli, iktidardaki bir partinin kapatılmasının ne kadar yanlış olacağı yönünde tartışmalar döndü durdu. Bunu en son çıkan bültenimizin başyazısında da belirttim. Demokrasi algısındaki bir maluliyet olarak görüyorum. Bir partinin kapatılması iktidarda olmasına ya da olmamasına bağlı olmamalı. Demokrasi varsa zaten parti kapatmalar olmaz." 

Ramazan Pektaş‘ın konuşmasının ardından panel yöneticisi Taylan Özgür Yıldırım ve Panelistler yerlerini aldılar. Panelin açılış konuşmasını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Bilgisayar Mühendisi Taylan Özgür Yıldırım, Güngören‘de geçtiğimiz günlerde yapılan bombalı saldırıyı kınadığını söyledi. Yıldırım özetle şöyle konuştu, " Türkiye‘de son 40 yıllık demokrasi mücadelesi tarihi çok önemli bir konu. Demokrasinin kimler tarafından savunulduğu anlamında bizler tarafından gündeme getirilmesi gereken bir konu. Dinci liberal ittifaklar demokrasi mitingleri düzenliyorlar. Demokrasinin mücadelesini veren adresleri bellidir, bugünden sonra verecek olanlar da bellidir. Bu paneli onlara yanıt olarak görüyorum. Taylan Özgür ismini taşımak hem zor hem onurlu bir iş.  Bir 68‘linin adını lekelemeden taşıyabilmek büyük sorumluluk.   Ahmed Arif‘in deyişiyle tek suçları halklarını ve ülkelerini sevmek olan insanların katledildiği, tek suçları insanları sevdiği için öldürülen bir kuşak 68 kuşağı. Bedenleri yok edilen isimleri ölümsüzleşen insanların tarihi 68. Türkiye‘deki demokrasi mücadelesi tarihi. 68, Türkiye‘de demokrasi mücadelesinin başlangıcı değil ancak bu ülkede devrimin çok sesli bir şekilde dile getirildiği bir tarih. Bu anlamda 78‘e yol veren bugünkü Türkiye ilerici sol hareketinin temelini oluşturan bir yapı."

"78‘li olmak ayrıcalık değil zorunluluk"

Taylan Özgür Yıldırım‘dan sonra ilk sözü alan Elektrik Mühendisi Hamza Koç, Cihan Kayıket ile olan dostluklarını yoldaşlıklarını anlatarak konuşmasına başladı. Siyasi çizgi olarak Emek hareketinden geldiğini 68 kuşağından olmadığını belirten Hamza Koç, 1970‘li yıllarda Ankara‘ya geldiklerini o yıllarda yaşanan Siyasal Bilgiler Fakültesi işgalini ve o dönem personel rejimine karşı yapılan kitlesel mitingi çok iyi anımsadığını söyledi. 78‘li olmanın ayrıcalık değil zorunluluk olduğunu vurgulayan Hamza Koç özetle şunları söyledi, " Herkes gibi 68 dönemini kitaplardan okuyoruz. 68‘li olmak, doğmak ayrıcalık değil zorunluluk. Biz de 78‘liyiz, ayrıcalık değil zorunluluk. Mücadele geldi dayatıldı bize, ona karşı mücadelenin içinde olduk. Sınıfsal kökeniniz buna uygunsa yapacak hiçbir şeyiniz yok mecburen mücadele edeceksiniz ya da uyum sağlayacaksınız ya da yok olacaksınız. Demokrasi mücadelesi diyoruz, sonuçta demokrasi konusunda benim tanımım şu; demokrasi sınıflar arası bir kavga, demokrasiyi bundan bağımsız olarak düşünmemek lazım. Sınıfların kendisini iktidara geçmek için demokrasiye ihtiyaçları var. Sanayi devriminden sonra burjuvazi iktidara geçmek için demokrasiye ihtiyacı vardı. İktidara geçmeden önce alabildiğine demokrat olan burjuvazi iktidarı eline aldığında alabildiğince diktacı oldu. Bunun sonu bilindiği gibi tekelci kapitalizm sonuçta dayattığı faşizm. Demokrasiyi sınıf mücadelesinden ayırıp düşünemiyoruz. Tarih de sınıf mücadelesinin bir kronolojisi. Demokrasi mücadelesi ne 68‘de başladı ne bugün bitiyor, demokrasi mücadelesi sınıflar olduğu müddette sürecektir. Sınıfsız topluma ulaşana kadar da demokrasi mücadelesi olacaktır." Geçtiğimiz haftalar içinde kapatılan Hayat TV konusuna da değinen Hamza Koç, İçişleri Bakanı‘nın RTÜK‘ten ricası ve bu kurumun Türksat‘tan ricası ile Hayat TV‘nin frekansı durdurularak kapatıldığını sözlerine ekledi. Koç bu konuda şöyle konuştu, "Tamda demokratik mücadele burada başlıyor, sınıfın sesi emeğin sesi olması gereken yayın organı iktidar tarafından siyasi güç tarafından kapatıldı. Ya Ergenekoncusunuz, ya AKP‘lisiniz başka şansınız yok diye dayatıyorlar. Hayat TV‘ye destek vermek, tekrar yayın hayatına geçebilmek için gerekli demokratik eylemleri hayata geçirmek gerekiyor.

  "Dünya genelinde esen küresel emperyalist rüzgâra karış köklerimize sarılmalıyız"

  Hamza Koç‘tan sonra söz alan ÖDP MYK Üyesi Mahmut Memduh Uyan da konuşmasında, Türkiye‘deki sol ve gençlik hareketi içindeki insanların ayrımsız tümünün köklerinden beslendiklerini kaydetti. Dünya genelinde küresel emperyalist bir rüzgâr estiğini, bu rüzgâra karşı ayakta durmanın yolunun ise köklere dayanmak olduğunu vurgulayan Uyan sözlerini şöyle sürdürdü, "Türkiye‘deki toplumsal mücadele denildiğinde akla 1960 ile 80 dönemi geliyor. 68 kavramsallaşmış bir olay. Dünya genelinde ele alındığında özgürlükler, devrimler hareketi olarak anabiliriz. Kendi ülkemiz açısından baktığımızda Türkiye‘deki toplumcu mücadelede devrimcilerin ortaya çıkışı, iktidarla hesaplaşmaya kalkışı olarak alabiliriz. En kitlesel ve sınıfsal bilinci düzeyiyle örgütlülüğü düzeyinde iktidarla hesaplaşmaya giden mücadeleler olarak baktığımızda 60‘tan sonra süreç karşımıza çıkıyor. Bu süreç üniversite ve gençlik akla gelir. 68 mücadelesi ağırlıklı üniversite zemininden kalkmış daha sonra DİSK benzeri işçi sınıfı hareketleriyle bütünleşmiş, toprak işgaliyle toplumun geneliyle bağıntı kurmuş bir süreçtir. O zaman da Türkiye‘nin başı ABD ve emperyalizm ile beladadır. O dönemdeki gençlik hareketlerini düşünürsek 6. Filo‘yu denize dökmekten, ABD‘nin üstlerine karşı çıkmaktan benzer bir çok eylemlilikleri kapsar. Gerek THKO‘nun gerek THKP-C gerekse TİKKO‘nun ABD karşıtı mücadelesi vardır. Elhrom olayı vardır, ABD‘li askerlerin kaçırılıp bırakılması, Kızıldere olayları vardır. Tümünde emperyalist karşıtı bir hareket vardır. Devrimci toplumcu hareketin parçası olarak bu vardır. O yıllarda tüm dünya genelinde gençlik mücadelesi yükselen dalgaydı. Afrika, Asya bir çok yerde sömürgeciliğe karşı hareketler ortaya çıkmıştır. Ulusal kurtuluş mücadeleleri gündeme gelmiştir. Bizim ülkede var olan 60‘taki Anayasa egemen güçler tarafından lüks olarak görülmüştür, topluma bol geldiği söylenmiş bunun daraltılması istenmiştir. Üniversite özerkliği, gençlerin üniversitelere hakim olması, üniversiteden kalkarak toplumun sorunlarına çözüm üreten güç durumuna gelmesi rahatsızlık yaratmıştır. Gençlik Zap Suyu‘na köprü kurmaktan, Aydın‘da Söke‘de toprak işgaline varan, büyük kentlerde gecekondular oluşturan sürece girmiştir ve bu durum egemenleri rahatsız etmiştir." Türkiye‘de doğrudan doğruya yükselen toplumsal gençlik mücadelesine karşı kontrgerilla yapılarınnı Pentagon uzmanları tarafından geliştirildiğini belirten Uyan sözlerini şöyle sürdürdü, "Egemen güçler gençliğin dinamizmini topluma etkisini üniversitelerde boğmak istemiştir. Paramiliter örgütlerini geliştirmiştir, antikomünist dernekler, MHP‘nin paramiliter örgütlenmeleri ortaya çıkmıştır. Ülke genelinde TÖS‘ün örgütlenmesine karşı aynı gençliğin örgütlenmesine karşı kontrgerilla faaliyetleri yürütülmüş, 1974 süreci sonrasında daha örgütlü iç savaşa evrilmiştir. Üniversiteleri yurtları işgal etmişlerdir. Tamamıyla ülke genelinde gençleri teslim almak için operasyon yürütmüşlerdir. Yukarıdan aşağıya okulların devlet yardımıyla işgal edilme mücadelesi belli bir yerde gençlik içinde savaşa dönüştüğü için bu görüldü. 1 Mayıs katliamları da, Maraş, Çorum, Sivas katliamları, öğrencilerin bombalanma olayları hiçbir şekilde izah edilecek şeyler değildi. Şimdi Güngören‘de patlayan bombalar o zaman da patlıyordu. Yükselen güçlü bir dinamizm vardı, dinamizm içindeki gençlik boğulmak isteniyordu. Türkiye, şimdi daha çok Ortadoğu‘ya kaymış gibi bir hali var. Türkiye daha çok Ortadoğu‘ya ılımlı İslam projesi ile kaydırılan bir ülke gibi görüntü arz etmeye başlamıştır".

  "Ergenekon‘dan bir şey çıkmayacak"

Uyan‘ın ardından söz alan  36., 37. Dönem EMO Başkanı Ali Yiğit  konuşmasına, Türkiye‘de demokrasinin gelişim tarihine değinerek başladı. Toplumsal sınıfların olduğu sürece demokrasi mücadelesinin süreceğini vurgulayan Ali Yiğit şöyle konuştu, "Türkiye‘de demokrasi mücadelesinin    68‘den itibaren başladığı söyleniyor ama ben konuyu biraz daha gerilerden alacağım. İnsanların eşit ve özgür olduğu bir topluma ulaşılana kadar bu mücadele devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti‘nin kuruluşundan bu yana mücadele hep vardı olmaya da devam edecektir. 1940‘larda Almanya‘ya yanaşmış Varlık Vergisi vs. birlikte Hıristiyan azınlığa karşı ırkçı yaklaşımların hız kazandığı süreç yaşanmıştır. II. Dünya Savaşı‘nı Almanya‘nın kaybetmesiyle birlikte Türkiye kazananlar safından yer almak için bu ülkeye savaş ilan ederek barış masasına oturdu. 40‘ların ortasından itibaren ABD ile ilişkilerin sıkılaştığı bir dönem. ABD ile ilişkilerin 1950‘lerden başladığı söylenir ama bu ilişki II. Dünya savaşı sonlarında başlamıştır. 1950 yılında bu işi daha iyi yapmaya aday DP‘nin ortaya çıkmasıyla ABD ile ilişkiler daha organik hale gelmiş, NATO‘ya girilmesiyle birlikte Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Komünizme karşı derin devletlerin ABD güdümünde ve özellikle komünizme karşı mücadelede uzman ekiplerce örgütlendiği bir takım ilişkilerin hâkim olduğu süreç yaşanmıştır. Türkiye açısından 1957 yılında Menderes iktidarının ABD ile ilk çatışması söz konusudur. Türkiye o yıl 750 milyon dolar borç nedeniyle ABD‘nin farklı tavizler istemesi üzerine SSCB‘ye yönelmiştir. 1960 darbesi asli olarak ABD‘nin Menderes iktidarından kurtulma operasyonudur. Böylece SSCB‘ye yönelme engellenmiştir. Türkiye‘deki müdahale dönemlerine bakıldığında; 1950‘de Türkiye‘nin cılız olarak sanayileşmeye başladığı sürece ABD‘nin dış müdahalelerle engellemesi söz konusudur. Bizim gibi ülkelere ithal ikameci ekonomiye geçilmesi için yapısal müdahale gerekiyordu ve askeri müdahale bunu getirmiştir. Türkiye‘de 1961‘den sonra işçi, köylü hareketlerinin başlamış olması gençliğin sürece dahil olmasıyla birlikte rejimi kurtarmanın derin güçlere verilmiş olması Türkiye‘deki sürecin gelişimidir. Bir tarafta bağımsızlık özgürlük için mücadele eden kesim diğer taraftan bunları engellemeye çalışan ABD destekli güçler vardır." 1970‘li yıllara gelindiğinde Türkiye‘de devrimci sosyalist hareketin geliştiğini belirten Ali Yiğit, 1975‘lerin ortalarında bağımsız devrimci hareketlerin filizlenmeye başladığını söyledi. Ali Yiğit sözlerini şöyle sürdürdü, " 1980‘lere kadar, Türkiye gayri resmi güçler tarafından teslim alınamadıysa, devrimci güçlerin verdiği antifaşist mücadelesinin bunda büyük etkisi vardır. Türkiye‘deki faşist güçlerin Türkiye halklarını teslim alamamış olmasında devrimci güçlerin çok önemi vardır. 1960‘larda önerilen ithal ikameci modelin tıkanmasıyla, dışa dönük büyüme diye söylenen ne var ne yok satmaya yönelik ekonomi modeli önerilmiş. 24 Ocak kararlarının uygulanması için 12 Eylül siyasi süreci hızlandırmıştır. Demokrasi mücadelesinin asli konumunda olan DİSK, TMMOB, öğretmen örgütlülüğü, gençlik örgütlülüğü 1980 darbesinden sonra dağıldığı için Türkiye‘de ölü dönemin yaşandığı bir süreç yaşandı. 90‘lı yıllarda Zonguldak‘ta ilk büyük madenci yürüyüşü kitlesel harekettir. Demokrasi güçlerine güç veren bir süreçtir. Görülen tablo 1990‘larda ve 2000‘lerde yükselen demokrasi mücadelesinde ivmenin biraz daha aşağıya düşmeye başladığı süreç yaşanıyor. 90‘ların başından itibaren SSCB‘nin yıkılması ardından ABD‘nin gayri resmi örgütleri kendine yük olarak görmeye başlayıp bunlardan kurtulma sürecine girdiği bir dönem" dedi. Ergenekon operasyonuna da değinen Ali Yiğit,  "AKP kontrolden çıkmış olan bir takım çete düzeyinde kalan ilişkileri demokratikleşme adına tasfiye ediyor. AKP kapatılmadığına göre büyük ihtimalle Ergenekon‘dan da bir şey çıkmayacaktır.  Devletin genel yapısındaki değişiklik İslami devlete doğru kaymış olacak derin ilişikler bu şekilde şekillenecek" diye konuştu.

  "TMMOB‘daki elektriklenmeyi EMO sağlıyor"

Panelde son olarak söz alan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, TMMOB ortamında yaratılan elektriklenmenin EMO tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. 68 hareketinin kapitalizmin metropollerinde ayağa kalkış olduğunu vurgulayan Önen şöyle konuştu, " 68 olayları, İngiltere‘de, Almanya‘da, Fransa‘da sistemi sarstı. 68, Kapitalizmi sarsan bir hareketti. 68‘den itibaren Türkiye‘de yaşadığımız bütün darbeler alternatifsizliği topluma empoze etti. Darbeciler, solu, sosyalizmi olmayan siyasi yapı dayattılar. Bugün Türkiye‘de alternatifler vardır ama bu sağdır. Bugün iktidara kim gelir diye sorarsak, beli ülkücüler gelir belki başka islami parti gelir ama sol gelmez. Berlin Duvarı‘nın yıkılıp Almanya‘nın birleşmesi, dünya sosyalist hareketinin birden bire yok oluşu, başka bir alternatif olmayacağı düşüncesini kitlelere öğretmenin araçları olarak kullanıldı. Dünya tek kutuplu ve tek nükleer güç yöneticilerinin elinde kaldı. Özgürlük ve eşitlik mücadelesi yerini korku politikalarına bıraktı. Sınıf mücadelesi bir tarafa bırakıldı, işçi örgütlenmeleri yok edildi.

TMMOB olarak 68 devrimci hareketine bakarak benzer mücadele yöntemi geliştirmeliyiz. Biz TMMOB‘de büyük bir enerji harcadık. 40 yıl içinde meslek odalarında harcadığımız enerjiyi, sosyalist alternatifi yönetmekte harcamalıyız. Halkla bütünleşeceğiz, devrimci TMMOB‘yi yeniden belirleyeceğiz, yeniden gündem yaratacağız. TBMMOB geçmişte güçlü etki yapmıştı, bütün sorunlarda üretken ve etkindi. Çok geniş kadroları vardı ve halkla bütünleşmişti. Bugün yapılması gereken yaratılmasında görev alacağımız Türkiye sosyalist solunun yeni bir besleyici ortamı haline getirmek. TMMOB‘u terk edelim demiyorum ama bu enerjiyi bu müthiş potansiyeli, kapitalizme karşı alternatifi örgütlemek gibi solu örgütlemek gibi alanlara yönlendirmeliyiz. Bizim ölçütlerimiz AKP falan değil, ölçü sınıf mücadelesi. Bunun hâlâ geçerli, güçlü alternatif olduğunu anlatmamız lazım. Bizi korkutmak için terörü söylüyorlar, kuraklık, ısınma, enerji kıtlık şu bu konularını söylüyorlar. Son yıllarda dünya toplumlarını alternatifsizlik felaketi vuruyor bunu kırmak gerekiyor."

Türkiye‘de halka dayatılan demokrasinin "sandıksal , göstermelik demokrasi " olduğunu vurgulayan Yavuz Önen sözlerini şöyle tamamladı, " Türkiye demokrasisi kuruluşundan bu yana, 1950‘den bu yana üniformalı bir demokrasidir. 1980‘den sonra da sandıksal demokrasidir. Demokrasi Türkiye‘de gerçek zemine hiçbir zaman oturmamıştır. Sosyalistler gerçek demokrasi sloganını kullanırlar. Solun olmadığı toplumda demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Parça bölük, meslek odalarında, işçi sendikalarında, öğrenci derneklerinde bu işi tek başına başaramayacağımız gerçeğinden hareket etmeliyiz. Türkiye‘de yaşam hakkına yönelik ihlaller tablosuna baktığınızda durum yürekler acısı. Cezaevlerinde şu anda 20‘nin üzerinde gazeteci var. Bunların önemli bir bölümü sosyalist yayın dünyasından insanlar. Yaşam hakkına yönelik rakamlara bakıyorsunuz 2008 yılında 22 faili meçhul cinayet var. Müthiş bir rakam bu.  Cesetler bulunuyor bir yerlerde. Gözaltında ölümlerin sayısında büyük artış var. Polisin barışçıl demokratik etkinliklere müdahalesine bakın, belediye işçilerine geçen hafta uygulanan şiddete bakın. Türkiye‘de hukuk devletinden ziyade bir polis devleti yaşandığını söylemek gerekir. Bize dayatılan demokrasinin adı budur, başka bir türlü tanım yanlış ve eksik olur. Halkla bütünleşmenin, devrimci programlar hazırlamanın geniş kadroları böylesi mücadeleye katmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Yeniden devrimci TMMOB sloganını burada tekrarlıyorum. TMMOB‘nin toplumsal konjonktürde biraz geride kaldığını söyleyebiliriz. Etkili bir TMMOB yaratmak, almaşık sosyalist hareket yaratmak için hepimizin hazır olduğunu düşünüyorum. Ben şahsen hazırım."

Panel soru ve cevap kısmıyla sonlandı.



“SANAL ÇALIŞANLAR GELİYOR” RPA: ROBOTİK SÜREÇ OTOMASYONU BAŞLIKLI WEBINAR DÜZENLENDİ

21.07.2023
 


Çok Okunanlar


TEMEL BİNA AKUSTİK UZMANLIĞI EĞİTİMİ FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI TARAFINDAN DÜZENLENİYOR

EMO AFYON İL TEMSİLCİLİĞİ VE OSMANGAZİ EDAŞ ZİYARET EDİLDİ

ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN

ICCI 2024 FUARINA GEZİ DÜZENLENDİ

KAMUSAL SİBER SAVUNMA DERNEĞİ’NDEN ŞUBEMİZE ZİYARET

MMG’DEN YENİ YÖNETİM’E TEBRİK ZİYARETİ

EMO ANKARA ŞUBESİNDEN TBMM BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI’NA ZİYARET

TEKDER YÖNETİCİLERİNDEN ŞUBEMİZE TEBRİK ZİYARETİ

ORCHESTRATE ANKARA ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ

3 MAYIS DÜNYA ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLERİ GÜNÜ KUTLU OLSUN!

Okunma Sayısı: 1590


Tüm Haberler

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.