|
Devrimci 78’liler Federasyonu Eylül 2011 Etkinlikleri kapsamında EMO Ankara Şubesi tarafından 19 Eylül 2011 Pazartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nden “Türkiye’de Toplumcu Düşünceye Özgün Katkılar” konulu panel düzenlendi. Oturum Başkanlığını EMO Ankara Şubesi’nden Haşim Aydıncak’ın yaptığı panele Mehmet Ali Yılmaz, Aydın Çubukçu, Erşat Akyazılı ve Sait Kıran konuşmacı olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını EMO Ankara Şubesi`nden Ali Yiğit yaptı. Ali Yiğit dünyadaki ve Türkiye`deki sosyalist gelişimlerin tarihsel süreçlerini anlattığı konuşmasında şunları söyledi; "Bugünkü konumuzu aslında Türkiye`de sosyalist mücadeleye önemli katkılar vermiş olanların bir kısmını değerli arkadaşlarımız sizlerle paylaşacaklar. Bilindiği gibi günümüze kadar iki devrim tüm dünyayı ve Türkiye`deki sosyalist hareketleri derinden etkilemiştir. Bunlar 1917 Ekim Devrimi ve Çin devrimidir. Aslında her ikisine de baktığınız zaman anlık süreç değildirler. Sovyet Devrimi tarihini okuyanlar bilir, 1905`de başlayan 1906`da Sovyetler`in ilk kurulması süreci ardından 1905`in bastırılmasıyla Sovyetler tasfiye edilmiş ta ki 24 Ekim 1917`de yeniden iktidarın alınmasıyla birlikte Sovyetler yeniden kurulmuştur. İlginçtir ki bu dönem içinde hareketin bütününe bakıldığında değişik kesimlerde örgütlenildiği ve değişik kesimlerin ittifakıyla iktidarın alındığı görülür. Hatta devrimden iki gün sonra kışlık sarayın alınması ve ardından iktidarın alındığının ilân edildiği gün yani 26 Ekim`de yapılan konuşmalarda iktidarın işçi, asker ve köylü vekilleri sovyeti olduğu duyurulmuştur. Asker de vardır bunun içinde. Japonya ile olan uzun dönemli savaşlarda donanmada görevli askerlerin sosyalist düşünceyle tanışmaları ve isyanı söz konusudur. Potemkin Zırhlısı filmini seyretmişsinizdir. Aslı olarak işçi ve köylü hareketi olarak iktidarın alındığını söyleyebiliriz. İktidarın alındığının ilân edilmesiyle birlikte Sovyet Devrimi`nin bileşenlerinin ilk ayrışma sürecinin de yaşandığını biliyoruz. 26 Ekim`de kongreye katılan 670 delegeden Bolşeviklerin 300 delegesi bulunuyordu. Bu döneme 100 delege sol bloğun geri kalan Menşevik ve sağ bileşenlerden oluşan mücadele süreciyle gelinmiştir. İktidarın bu şekilde alındığı ilân edildikten sonra ilk önce sağ blok, sonra sol blok en son Menşeviklerin konseyden çekilmesiyle Bolşevik iktidarının kurulduğu bir dönem yaşanır. 1991 yılına kadar süren 74 yıllık Sovyetler Birliği iktidarı söz konusudur. Çin devrimini ele alırsak, Mao`nun ÇKP ile 1920`lerde tanışması, 2. Paylaşım Savaşı`nın sonuna kadar 1949 yılında Çin Komünist Partisi`nin egemenliği ile sona eren bir süreç vardır. Bugün ÇKP halen iktidardadır gerçi burası tartışılacak en önemli konulardan birisidir. İki önemli akım bütün dünyadaki devrimci hareketlerin derinden etkilemiştir. Burada ilginç olan sadece 2. Paylaşım Savaşı`ndan sonra Doğu Avrupa devrimleri diye belirtilen ancak tartışılabilecek süreç vardır. Doğu Bloku ülkelerinde Yalta Konferansı`na dayalı olarak iktidara komünistlerin gelmesi. Yine çok tartışılan Afganistan devrimi söz konusudur. Bu iki devrimin sentezinin örneği Nikaragua`da Sandinistaslar 1980`de iktidarı almışlar ancak kısa sürede iktidarı bırakmışlardır. Türkiye`deki devrimci hareketler bu süreçlere bakıldığında teorik yapısı diğerleriyle kıyaslanmayacak kadar alt yapıya sahip olmasına karşın birkaç askeri darbe ile birlikte tasfiye olmuştur. Bugün burada tartışacağımız belki de hâlâ bugün geçerliliğini koruyan devrimcilerin ve onların tezlerine baktığımızda kendi dönemlerinde çok kitleselleşmeseler bile 1960-71 arasında toplumun her kesiminde işçilerde ve köylülerde ciddi hareketliliğin yaşandığı tümünün bu süreci etkilediğini görürüz. 71`den sonra ardılları diye tanımlanabilecek hareketler kitlesel olarak bu dönemi aşsalar bile fikri olarak o süreci çok aştıkları ve onları geçtikleri konusunda tartışılır durumdadırlar. Fikri hegemonyanın aynı kişilerin kökeninden devam ettiğini söyleyebiliriz. Bugün için durumu anlatmaya hiç gerek yoktur. Türkiye`deki devrimci ve sosyalist hareketin dibe vurduğu -bunda dünyadaki gelişmeleri göz ardı etmemek gerekiyor- bütün devrim süreçlerine baktığınızda hepsi uzun dönemli hareketlerdir. Uzun mücadele dönemlerinden geçerek başarıya ulaşmışlardır. Bugünkü durumun devrimin sürecinde bir aşama olduğunu ama bunun bir şekilde aşılmak zorunda olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 90`ların sonundan itibaren ABD`nin imparatorluk tezlerinin sona erdiği yeniden ulus devletlerin önem kazandığı süreçte devrimci hareketlerin önünün açılabileceği bir dönem yaşanmaktadır. Akdeniz havzasında yaşanan Arap Baharı diye adlandırılan ayrı bir kategoride değerlendirilmesi gereken hareketler yaşanıyor. Belki bizim düşlediğimiz hareketler değildir ama bunlardan da dersler çıkartılmasını reddetmemek gerekir. Arap yarımadasında ve Akdeniz yarımadasında emperyalizmin bir takım oyunları üzerinden şekillenen yapının devrim olarak tanımlanmasından bahsetmiyorum ama tipik örgütlenme biçiminin reddedilmemesi gereken bir olgu olduğunu da değerlendirilmesi gereken parametre olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor." Ali Yiğit`in açılış konuşmasının ardından panele geçildi. Panelin oturum başkanı Haşim Aydıncak giriş konuşmasında şunları söyledi; "Toplumcu düşüncenin, sosyalizmin dünyadaki seyri ve Türkiye`deki gelişmeleri pek çoğumuzun tanıklığında bulunduğu özellikle 1970`li yıllardaki süreçte gelişti. Türkiye`de sosyalist mücadelenin tarihinin 1920`lere kadar uzanan bir tarih olduğunu biliyoruz. Hikmet Kıvılcımlı bunu ‘en eskiler eskiler` diye tasnif ederek anlatıyordu. Bu süreç içinde özgün katkıların yoğunlaştığı dönem 1968-70 dönemini kapsıyor. O dönemde pek çok tartışmayı Türkiye`deki devrimci mücadelenin içinde yer alan önder kadrolar aynı anda yaşadılar. Her biri farklı kanallardan akan birer nehir oldular, o nehirlerin birlikte bentleri yıkma sürecini şu ana kadar yaşayamadık ama elbette o günleri de yaşayacağız. Bedel ödemiş kuşak olarak hepimiz inanıyoruz ki o günler de gelecektir." Açılış konuşmalarının ardından panelde Mehmet Ali Yılmaz "Pratiğe Adanmış Teori: Mahir Çayan", Aydın Çubukçu, "Devrimci Kararlılık: Deniz Gezmiş", Erşat Akyazılı, "Gelenekten ve Resmi İdeolojiden Kopuş: İbrahim Kaypakkaya", Sait Kıran, "Sosyalist Mücadelenin Çınarı: Dr. Hikmet Kıvılcımlı" konularını anlattılar. Panel izleyenlerin katılımcılara soruları ve bu soruların katılımcılar tarafından yanıtlanması ile sona erdi.
|
Tanıtım
ANKARA ŞUBE
TEMEL BİNA AKUSTİK UZMANLIĞI EĞİTİMİ FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI TARAFINDAN DÜZENLENİYOR
