EMO Ankara Şubesi Kadın Komisyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde herkesi şiddet karşıtı mücadeleye davet eden bir mesaj yayımladı. Mesajın tam metnine haberimizin devamından ulaşabilirsiniz...
KADINA YÖNELİK HİDDETE SON! Kadın konusunun yükselen değer haline geldiği popüler kültürümüz içinde, medyamızın bu konuya geniş yer ayırdığı bir dönemde, hükümetin kadınlara yönelik olarak harıl harıl çalıştığı böyle bir zamanda kadına yönelik şiddet olaylarının her yıl katlanarak çoğalması ne kadar tuhaf değil mi? Şiddet, bugün toplumsal ve demokratik hayatımızı tehdit eden en tehlikeli unsurlardan biridir. Kimi zaman darp, cinayet gibi fiziksel olaylarla, kimi zaman mobbing gibi psikolojik yöntemlerle, kimi zaman cinsel boyuta taşarak taciz, tecavüz gibi yollarla yüzünü göstermektedir. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda karşımıza çıkabilecek olan bu olgunun mağdurları da genelde kadınlar ve çocuklardır. Sistemin cinsiyeti "erkek"tir. Erkek sistem, kadının varlığını kendi varlığına bağlamış ve kadını "kadın olarak algılamak" yerine "erkek gözüyle tanımlamak" yoluna gitmiştir. Kadını "toplumun namusu" olarak tabulaştırmış, "annelik" üzerinden kutsamış ve erişilmez kılmıştır. Geleneklerimizi ve vicdanımızı koruma sorumluluğunu kadına yükleyerek vicdanını -kendince- temizlemiştir. Bizzat kutsadığı "anne"nin emeğini "ev içi emeği" olarak kabul etmek istememiş, onu adeta "ücretsiz hizmetçi" olarak sömürmüştür. Bugün ülkemizde varolan sistem ve onun "uygulayıcı işbirlikçisi" hükümetin dünya görüşü ve kadına bakış açısı ortadadır: - Kadını her fırsatta toplum dışı, evine kapanmış, erkeğin kölesi bir varlık haline getirmeye çalışan,
- Emek-yoğun işlerde kadın emeğini "ucuz emek" olarak sömürmekten geri durmayan, ama mesleki kararları verme yetkilerinden yoksun bırakan,
- Her tür ekonomik kriz ve işsizlikten kadını sorumlu tutmaya çalışan,
- Taciz ve tecavüzde tahrik unsuru olarak niteleyen, bu yolda toplumun geleneklerini ve inançlarını kullanmaktan çekinmeyen
uygulamalarla karşı karşıya bulunmaktayız. Çalışan ya da iş arayan kadınların işsizliğe neden olmakla suçlandığı ülkemizde erkekler kariyer, para başarı, cinsellik, otomobil gibi konular üzerinden "erkekliklerini" kanıtlama psikolojisiyle yetiştirilmektedir. Bir kadın bu alanlardan birinde onlarla rekabete girdiği takdirde büyük bir "erkek öfkesi" ile karşı kaşıya kalacaktır. Yukarıdaki toplumsal, geleneksel, mesleki ve ekonomik nedenler ve bu psikolojik etkenler bir araya gelince, toplumda kadına yönelik öfke ve hiddet günden güne artmaktadır. Şiddet eğiliminin artması ek olarak, şiddet suçlularına verilen cezaların caydırıcı olmaması ve akıl almaz sebeplerle ceza indirimleri yapılması da potansiyel suçlulara cesaret vermektedir. Cinayetle sonuçlanan pek çok taciz ve saldırı olayında kurbanın devletten koruma talep ettiği bilinmektedir; ama erkek egemen devlet, kadınları erkek şiddetinden korumamıştır. Kadına yönelik şiddetin son 7 yıl içinde yüzde 1400 arttığı çarşaf çarşaf tüm basın-yayın organlarında yer almakta, ancak medyanın konuyu büyük bir ikiyüzlülükle ele aldığı ortadadır. Medya, sistemin ikili oyununa ayak uydurmuştur. Kadının yanında görünmekte; ama aslında onun emeğini, bedenini, varlığını kullanmaktadır. Kadına yönelik şiddet haberleri sıradanlaştırılmış, kanıksatılmıştır. Mağdurların ikinci kez mağdur olmamaları için çok önemli bir ilke olan "gizlilik" lime lime edilmiştir. Muhafazakârlıktan gerek maddi gerek mesleki anlamda beslenen medya, kadını bu yapı içerisine hapsetmeye çalışmış, ancak gelin görün ki yine paranın yüzü tatlı geldiği için "vitrin" olarak adlandırabileceğimiz durumlarda ve reklam sektöründe kadın bedenini kullanmaktan hiç mi hiç çekinmemiştir. Medya, konuya sadece medyatik değeri olduğu için yer vermektedir. Kadının meslek yaşamında uğradığı sömürü ve gördüğü "ucuz iş gücü" muamelesi psikolojik şiddetin en örgütlü boyutlarından biridir. İş yerlerinde yaşanan mobbing ve cinsel taciz olaylarında da yine kadınlar açık hedef halindedir. Üstelik hakkını arayan mağdur kadın, toplum gelenekleri ve iş yaşamı koşulları içerisinde yalnızlaştırılmakta ve ötekileştirilmektedir. "Kadın" konusu artık popüler kültürün bizlere dayattığı şekliyle ele alınır olmuş, içi boşaltılmıştır. Bir yandan da kendini "demokrasi, entelektüellik" gibi kavramlarla etiketlemek isteyenlerin ağzına sakız olmuştur. Oysaki kadına yönelik şiddet, büyük duyarlılıklarla ele alınması gereken toplumsal bir sorundur. EMO Ankara Şube olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde herkesi el ele mücadeleye davet ediyoruz.
|