Japonya’daki Fukuşima Daiichi nükleer santral kazasının üzerinden 1 yıl geçti. 4 reaktöründe çekirdek erimesi meydana gelen ve santralin 20 km’lik çevresinin girilmez bölge ilân edildiği bölgede 100 bin kişi evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi 21. Dönem Yönetim Kurulu, 09 Mart 2012 tarihinde “Akkuyu Fukuşima Olmasın Hayat Durmasın!” başlıklı basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına haberin devamında ulaşabilirsiniz.
AKKUYU FUKUŞİMA OLMASIN HAYAT DURMASIN! 1979 yılında ABD Harrisburg`taki Three Mile Island ve 1986 yılında Ukrayna`daki Çernobil nükleer santrallerinde meydana gelen nükleer patlamalardan sonra yaşanan en büyük nükleer felaket olan Japonya`daki Fukuşima Daiichi nükleer santrali kazasının üzerinden tam 1 yıl geçti. Fukuşima nükleer santralinin 4 reaktöründen üçünde çekirdek erimesi meydana geldi. Kazanın ardından santralin 20 km`lik çevresi girilemez bölge olarak tespit edilirken denizdeki radyasyonun seviyesi normalin kat be kat üstünde ölçüldü. Yaşanan bu felaket sonucu 100 bin kişi evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Dünyanın reaktör filosu hızla yaşlanıyor ve kamuoyundan saklanmalarına karşın dünyanın dört bir yanında ciddi nükleer reaktör arızalarının sayısı hızla artıyor. Nükleer enerji üretiminin başlamasının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçerken günümüzde dünyada yüksek derecede radyoaktif atıkların doğadan yalıtılması için onaylanmış ve faal durumda olan tek bir yer bile bulunmamaktadır. Nükleer enerji lobicileri bu teknolojinin felaketlere yol açma konusunda sahip olduğu potansiyeli gizlemeye çalıştığı sıralarda Fukuşima`da yaşanan nükleer felaket dünyada pek çok ülkenin nükleer santral plânlarını askıya almasına neden oldu.Fukuşima`da yaşanan felaketin ardından Almanya hükümeti 7 santralini kapattı ve 2022 yılına kadar tüm nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı. İsviçre üç yeni nükleer reaktör plânını iptal etti ve 2034 yılına kadar nükleer santrallerine kilit vuracağını açıkladı. Çek Cumhuriyeti nükleer plânlarından vazgeçerken, geçtiğimiz yıl İtalya`da yapılan referandumda halkın yüzde 95`i nükleere hayır dedi, Fransa ve Rusya`da nükleer santral istemeyenlerin oranı yüzde 83, Japonya`da yüzde 84 oranında oldu. Tüm dünyada nükleer santraller konusunda yükselen protestolara karşın Türkiye`de AKP iktidarı nükleer santral riski ile evlerde kullanılan "tüpgaz"ların riskini aynı tutan bir anlayışla Mersin Akkuyu`ya nükleer santral kurulması için Rusya hükümeti ile anlaşmalar imzaladı. Enerji Bakanı bundan çok kısa bir süre önce bir milletvekilinin 6 Ekim 2011 tarihli soru önergesine verdiği yanıtta "Yüksek Plânlama Kurulu tarafından kabul edilen Enerji Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi" çerçevesinde 2020 yılında elektrik üretiminin yüzde 5`ini nükleer enerjiden hedeflendiğini açıklarken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Nükleer Santraller ve Ülkemizde Kurulacak Nükleer Santrale İlişkin Bilgiler" başlıklı raporda, 2023 yılına kadar Akkuyu ve Sinop Nükleer Santrallerinin işletmeye alınması halinde kurulu gücün yüzde 20`sinin nükleer santrallerden üretilecek elektrikten oluşacağı açıklanıyor. Nükleer lobilerle kol kola hareket eden hükümet nükleer santrallerden elektrik üretimindeki payı birden bire yüzde 5`lerden yüzde 20`lere çıkartarak halkın gözünü boyamak istemekte. Akkuyu`da ve Türkiye`nin her yerinde nükleer santrallere karşı sesler yükselirken, AKP iktidarı bu seslere kulak tıkamakta ve deprem bölgesinde olan Türkiye`de üç nükleer santral kurmaya çalışmakta. Fukuşima bize göstermiştir ki, Mersin Akkuyu`da, Sinop`ta ve İğneada`da kurulmaya çalışılan nükleer santraller de tıpkı tüm dünyadaki nükleer santrallerde olduğu gibi; "Nükleer enerjiden elektrik üretmenin riskleri ortadan kalmış değil, Hızlı üretken reaktör teknolojisi kullanılsa da kullanılmasa da nükleer atıkların kalıcı depolama sorunu çözülmüş değil, Nükleer enerji iklim sorununu çözemez." Teknik, ekonomik ve ekolojik açıdan felaket kaynağı olan, istihdam ve yakıt zenginleştirilmesi için doğrudan dış bağımlılık yaratacak olan nükleer santraller yalnızca nükleer lobicilerin beklentilerini tatmin edecektir. Ne enerji sorununa bir çare olacaktır ne de başka bir faydası. Her şeyden öte topluma lanse edilen "nükleer santrallerde risk yoktur" söylemi, teknik olarak gerçek dışı bir ifadedir. Pahalı, yüksek riskli, dışa bağımlı, kirli bir yöntem olan nükleer enerjiden elektrik üretimi çözüm değildir. Çözüm öncelikle enerjinin etkin verimli kullanımı, daha sonra dışa bağımlı olmayan, çevreci ve ekonomik kaynaklarımızdan yararlanmaktır. Nükleer santraller için harcanması planlanan bütçe ile hem enerji sistemimiz revize edilebilir hem de yenilenebilir kaynaklar konusunda araştırma geliştirme çalışmaları yapılabilir. TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ANKARA ŞUBESİ 21. DÖNEM YÖNETİM KURULU
|