|
EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın ve BPS Yürütme Kurulu, İBK Düzenleme Kurulu Üyesi EMO Ankara Şubesi Eski Başkanı Ramazan Pektaş, 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Ulusal Kanal`da yayımlanan Satırbaşı programına katılarak Türkiye ve dünyadaki enerji politikaları, HES`ler, nüklere enerji ile Bitirme Projeleri Sergisi ve İlk Bildiriler Konferansı hakkında kamuoyuna bilgiler verdi
"Enerji alanında AKP döneminde yaşanan tahribatlar nelerdir?" sorusunu yanıtlayan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akgün Yalçın şöyle konuştu "Dünyanın geleceği aslında önümüzdeki dönemlerde enerji politikalarıyla şekilleniyor. Enerji politikaları üzerinden baktığımız zaman Türkiye‘nin dışa bağımlı bir enerji politikası var. Kendi kaynaklarını yeterli kullanamayan dışa bağımlılığının had safhasında olduğu bir politika yürütülüyor. Bu sadece son 10 yılın sorunu değil.Doğalgaz krizinin, ülkeler arasında yaşanan krizin vatandaşa yansıdığı dönemden geçiyoruz. Elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 50‘si doğalgazdan karşılanıyor ve dağalgazda yüzde 100 dışa bağımlıyız.AKP, Ortadoğu‘nun bekçiliğine soyunma misyonu ile birlikte buradaki enerji koridorundan tutun özelleştirme politikalarının had safhaya ulaştıran bir politika yürütüyor. Üretim ve iletimin de özelleştirimesi gündemde. Özelleştirmelerin faturası ülkenin geleceğine yönelik problem. Özelleştirmelerin bu derece artarak sürmesi ciddi bir sıkıntı." EMO Ankara Şubesi eski Başkanı Ramazan Pektaş bu konuyal ilgili olarak şunları söyledi, "Bunun bir AKP problemi değil sistematik bir problem olduğunu görmek lazım. Bizim yaklaşık olarak 52 bin MW kurulu gücümüz var. Bunun yüzde 30‘u doğalgaz çevrim santralleri kurulu gücü. Ürettiğimiz elektriğin yüzde 48-49‘u doğalgazdan üretiliyor. Bu dışa bağımlılık öncüllerinin başlattığı bir durum. 10 yıl içinde AKP iktidarının enerji politikaları üzerinde çok olumsuz etkileri oldu. Vatandaşın cebini yakması konusunda özellikle özelleştirmenin sonuçları artık çok daha net biçimde yansımaya başladı. Bizim aldığımız enerjinin fiyatı arttı. Geçim endeksleriyle kıyaslandığında dünyada en fahalı elektrik kullanımı Türkiye‘de.Sayaç okuma bedeliyle ilgili yapılanlar, kayıp kaçağın iki kez faturalandırılması vatandaşın ne gibi görüldüğünün yansımaları ya da itirafı diyebiliriz.Özelleştirmeler konusunda süreç hâlâ devam ediyor. 80‘lerden sonra başlayan liberal rüzgarının hiçbirinin gerçek olmadığı çok somut. Özelleştirme sonucu buraları devralanlar doğrudan elektrik satışından daha fazla nasıl kâr edebiliriz bakışıyla konuyu ele alıyorlar. Vatandaş bundan her zaman zararlı çıkıyor. Enerji her şeyin metalaştırıldığı bir noktaya getirildi." "AKP iktidarının HES politikası nedir?" sorusunu yanıtlayan Ebru Akgün Yalçın şunları söyledi; "Su insanlığın ortak mülküdür. Kullanım hakkıyla ilgili olarak insanın, hayvanların tarımın ihtiyacı olan suyun birilerine belli süreler karşılığında peşkeş çekilmesi olarak görüyoruz. Temelde yöre halkının, ekolojik sistemin zarar görmeden toplumsal mutabakat ile yapıldığı bilimsel veriler ışığında ancak sağlıklı HES politikası olabilir. Böyle bir şey gerçekleştirilmiş değil. 2 binin üzerinde HES projesi verilmiş durumda.Öncelikle ihtiyaç tesbitinin yapılması gerekiyor. Bize 50 yıldır deniliyor ki HES‘ler olmazsa, nükleer santral kurulmazsa yakın zamanda dünya karanlıkta kalacak. Tabiri caizse ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Temelde tüketim alışkanlıklarımızın da değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Enerji üretim iletim kayıp kaçağın enerji politikalarını belirlediğini biliyoruz. Enerji verimliliği üzerinde son dönemde yapılan bir takım hamleler var bunlar olumlu ama yeterli değil." "HES‘lerin yaratacağı doğal tahribatlar neler?" sorusunu yanıtlayan Pektaş şöyle konuştu, "Sayın Başkanın HES‘er konusunun suyun kullanım hakkıyla ilgili bir problem tespitine katılıyorum. Tüketimi pompalıyorlar. Karadeniz bölgesinde syapılan HES‘lerle ilgili olarak DSİ‘den bir yetkili bir panelde ‘bu kadar da olmaz arka arkaya 8 HES yapılmaz‘ demişti. HES‘lerde can suyu diye bir su bırakılıyor ama uyulup uyulmadığı kontrol edilmiyor. Balıklar oradaki bitki örtüsü yakın zamanda ortadan kalkabilir. Tipik bir domino etkisi yaşanabilir. Doğanın etkisini bozduğunuzda bunu geri almanız mümkün değil. Ortadan kalkan bir türü geri getiremezsiniz." "Nükleer için daha az maliyet daha fazla enerji deniliyor bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yanıtlayan Ebru Akgün Yalçın şöyle konuştu, "Tüm dünyada nükleer santralden elektrik üretiminden kaynaklı teknolojiler terkedilmeye başlandı. Çok ciddi riskler var. Çok ucuz enerji cinsidir denilen süreç değil. Nükleer çalışmalardan dolayı ülkeler birbirini tehdit edebiliyor. Bir nükleer santralin vermiş olduğu tahribatta ekolojik sistemin geriye dönüşü hiçbir şekilde mümkün değil. Fukişima‘da yaşananların etkisini hâlâ göremiyoruz. Sermaye gruplarının buralarda söz söylemek için medya kuruluşlarını da kullandığı süreçten geçiyoruz.Almanya terkediyor, Japonya bu teknolojiyi terkediyor. Akkuyu‘da kurulması istenen nükleer santralle ilgili hükümetin acelesi var. Enerji Bakanı biz nükleer santral kurulmasından vazgeçmeyeceğiz derken Japon yetkililer ‘etik değil biz sizde santral yapmaya gelemeyiz‘ diyebiliyor.Bu santrallerin ürettiği elektriğe değmeyeceğini düşünüyorum. Atık problemi var, bu atıkların dünyada nerelerde saklanacağı konusunda kimsenin bir çözüm önerisi yok." Ebru Akgün Yalçın, yenilebenilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanılması gerektiğini de sözlerine ekledi. Program, 29-30 Haziran-01 Temmuz 2012 tarihlerinde Çağdaş Sanatlar Merkezi‘nde gerçekleştirilecek olan Bitirme Projeleri Sergisi 2012 ve bu yıl ilk kez yapılacak olan İlk Bildiriler Konferansı ile ilgili olarak Ebru Akgün Yalçnı ve Ramazan Pektaş‘ın bilgi vermesi ile sona erdi.
|
Tanıtım
ANKARA ŞUBE
TEMEL BİNA AKUSTİK UZMANLIĞI EĞİTİMİ FİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI TARAFINDAN DÜZENLENİYOR
