MERKEZ ADANA ŞUBE ANKARA ŞUBE ANTALYA ŞUBE BURSA ŞUBE DENİZLİ ŞUBE DİYARBAKIR ŞUBE ESKİŞEHİR ŞUBE GAZİANTEP ŞUBE İSTANBUL ŞUBE İZMİR ŞUBE KOCAELİ ŞUBE MERSİN ŞUBE SAMSUN ŞUBE TRABZON ŞUBE

   · ŞUBE Giriş Sayfası

 İZMİR ŞUBE

   · 

ŞUBE TARİHÇESİ

   · 

ŞUBE YÖNETİM KURULU

   · 

ŞUBE DENETÇİLERİ

   · 

ŞUBE ÇALIŞANLARI

   · 

KOMİSYONLAR

   · 

ÇALIŞMA PROGRAMI

   · 

ÇALIŞMA RAPORU

   · 

TEMSİLCİLİKLER

   · 

HABERLER

   · 

DUYURULAR

   · 

GÖRÜŞLER-RAPORLAR

   · 

BASIN AÇIKLAMALARI

   · 

YAZILI BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

GÖRSEL BASINDA ŞUBEMİZ

   · 

BASINDAN SEÇTİKLERİMİZ

   · 

YİTİRDİKLERİMİZ

   · 

EVLİLİK DUYURULARI

   · 

YENİ DOĞAN DUYURULARI

   · 

İŞ YAŞAMI DUYURULARI

   · 

MİSEM EĞİTİMLERİ

   · 

EĞİTİMLER

   · 

YENİ ÜYELİK

   · 

YAYIN SATIŞ LİSTESİ

   · 

İNDİRİM YAPAN KURULUŞLAR

   · 

İSTATİSTİKLER

 
Şube Kapsamındaki İller:

 AYDIN   İZMİR   MANİSA 
 

 

EMO İzmir Şubesi
Haber Bülteni
SAYI: 407

Tüm Sayılar

· 

GENEL

· 

SMM

· 

ÜYELİK İŞLEMLERİ

· 

MİSEM

· 

EMO E-POSTA

· 

FERDİ KAZA SİG.

· 

İMZA YETKİSİ

· 

ENERJİ VERİMLİLİĞİ

· 

SORUN SÖYLEYELİM

· 

ENERJİ KİMLİK BELG.

· 

ENAZ (ASGARİ) ÜCRETLER

· 

YAPI DENETİM

· 

E-İMZA

· 

MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI

· 

LPG SORUMLU MÜDÜRLÜK

· 

EMBK

· 

KVKK

MÜHENDİSLERDEN ‘KRİZ’ UYARISI VE TEŞVİK ÇAĞRISI (EGE TELGRAF)


YAZILI BASINDA ODAMIZ


 
Ege Telgraf’ın sorularını yanıtlayan TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu, enerji politikalarımız, ülkemizin üretim potansiyeli ve tüketicinin karşı karşıya kaldığı zorluklarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
 

Erman Şentürk / Özel Haber
Sektördeki özelleştirme uygulamalarının tüketiciye olumlu şekilde yansımadığını aktaran Oda Başkanı Şebnem Seçkin Uğurlu, üretimdeki kar hırsının doğaya da darbe vurduğunu dile getirdi. Diğer yandan, doğa dostu enerji kullanımında teşvik çağrısı yapan Şebnem Seçkin Uğurlu, Türkiye`nin Avrupa`nın terk ettiği enerji teknolojilerine yönelmesinin ise sakıncalı olduğunu belirtti.

Bugün enerji sektörünün mevcut durumu nedir?

Kurulu gücümüz 90 bin megavata ulaştı. Bir sene içerisinde talep edilen enerji oranı ise bunun yarısı seviyesinde. Kurulu güç deyince her zaman hazır enerjiden bahsetmiyoruz. Çünkü bunun bir kısmı da yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanıyor. Yani anlık olarak verimliliği değişebiliyor. Sonuçta iyi durumdayız. Kurulu gücümüz yeterli ya da enerji talebini karşılayamıyoruz söylemleri doğru değil. Madem yeterli gücümüz var, o halde özellikle yazın neden ülkemizde kesintiler yaşanıyor? Bunun sebeplerinden bir tanesi özelleştirme sürecine giderken Türkiye Elektrik Kurumu`nun üç parçaya bölünmüş olmasıdır. O zamandan beri biz bu bölünmeye karşıyız. Elektrik şu anda depolayamadığımız bir enerji olduğundan harcanmadığı takdirde boşa gidiyor. Üretim, iletim ve dağıtım yapısı birbiriyle iç içe olmalı. Koordinasyon kaybedildiği anda sorunlar yaşanıyor. Dağıtımın özelleştirmesi bu halkayı kopardı. Sistemi düzenleyen EPDK yapısı olsa da, Türkiye`deki her yapının kendi başına hareket etmesine yol açtı. Dağıtım işi özelleştiği için işin içine kar girmiş durumda. Her firma kazanacağı paraya bakıyor. Rekabetten dolayı fiyat düşüşü ve verimliliğin artacağı gibi süslemeler gerçeği yansıtmıyor.

Üretimdeki artış neden tüketiciye, dolayısıyla faturalara yansımıyor?

Çünkü üretilen enerjinin önemli bir kısmı ithal kaynaklara dayanıyor. Burada başı doğalgaz ve ithal kömür çekiyor. Dövizin yükselmesi de buna bir etken. Enerji fiyatları haliyle yükseliyor. Şirketlerin kar amaçları da fiyatları yükseltiyor. Üstelik rekabet ortamı yok. Sonuçta her firma bulunduğu bölgede bir tekel. Kentimizde elektriği bir firmadan alabiliyoruz. Aslında elektrik enerjisi temel bir insan hakkı olarak görülmeli. Eğer bir tekel olacaksa bu devlet tekeli olmalı. Rekabet unsuru bu işi sulandırmamalı. Bunun dışında alım garantili üretim modeli var. Devletin kendisinin üstlendiği bir iş yok. Yap-işlet-devret modeli var. Yapılan alım garantili anlaşmalar çok karlı değil. Kamu değil firmalar düşünülüyor. Araç geçiş garantili köprü ya da hasta garantili şehir hastaneleri gibi bir model. Santral yapan bir firma devletten garanti istiyor. Bu artık ülkemizde geçerli bir yatırım modeli haline geldi.

Türkiye`deki rüzgar enerji santrallerinin Karaburun`da yoğunlaşması normal mi? Bu İzmir ve Ege için bir avantaj mı yoksa yöre halkının tepkileri haklı mı?

Karaburun devamlı rüzgar alan ve üretim açısından karlılığı yüksek bir bölge. Enerji yatırımlarının bu şekilde sürekliliği olmadan planlanması doğru değil. Belli bir bölgede yatırımları yoğunlaştırmak aslında bir risk getiriyor. O bölgede yaşanacak olası bir iklim değişimi tüm verimliliği de etkileyecektir. Orada bir de çevre ve halk ile ilgili sıkıntılar var. Rüzgar enerjisi her ne kadar yenilenebilir bir kaynak olsa da, iklime ve doğal yaşama etkileri var. Karaburun hayvancılık, turizm ile geçinen bir bölge. Artık RES`ler kentin içine inmiş durumda. Elektrik Mühendisleri Odası olarak elbette yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yanayız ancak asıl soru, bu kadar enerjiye ihtiyaç var mı? Bunun yerine başka bir takım önlemler alınabilir mi? İhtiyacı düşürebilir miyiz?

Enerjiye ihtiyaç nasıl düşürülebilir, ne gibi önlemlerden söz ediyoruz?

Sürekli enerji verimliliğinden bahsediyoruz. Aynı miktarda enerji tüketerek daha fazla iş yapabilir miyiz? Önce bu yöntem kullanılmalı. Her ne kadar yenilenebilir enerjiden bahsetsek bile, bunun da bir limiti var. İklim nedeniyle, teknolojileri nedeniyle, verimlilikleri nedeniyle sunabilecekleri enerjinin de bir limiti var. Buna güvenin de bir limiti vardır. Çünkü sürekli enerji istiyoruz, kesinti istemiyoruz. Fosil kaynakları da kullanmak zorunda kalıyoruz. Sadece güneş ve rüzgarla enerji taleplerimizi karşılayamayız. Önemli olan talepleri düşürmek ve yatırımlara olan ihtiyacı da düşürmek. Diğer yandan, üretim, iletim ve dağıtım aşamalarındaki kayıplar da düşürülmeli. Sistemin bakımsızlığı, yeterli yatırımların yapılmaması, yeni teknolojilerin kullanılmaması gibi etkenler var. Kaldı ki, daha kullanıcı boyutu da var. Enerjiyi daha üretirken kaybediyoruz. Bunlar azaldığında, belki önümüzdeki 20-30 yılda yeni bir yatırıma da ihtiyaç kalmayacak. Kayıp kaçak oranımızın halen yüzde 10`un üzerinde. Üretilen elektriğin yüzde 10`u tüketiciyle buluşmadan kayboluyor. Bu kayıpları azaltıp yeni santraller kurulmasının da önüne geçilebilir. Nükleer enerji ve kömüre dayalı çalışan santraller bu yüzden hiç uygun gördüğümüz yöntemler değil.

Doğayı koruma açısından örnek gösterilen yenilenebilir enerji yöntemleri doğaya daha mı fazla zarar veriyor?

Mesela jeotermal enerji çıkartılırken, ortaya çıkan gazlar ve atıklar için yeterli önlemler alınıyor mu? Bunun için önemli yatırımlar gerekiyor. Bunu özel bir şirkete verdiğinizde, karından fedakarlık yapmak yerine doğaya zarar veriyor. Sıfır zarar mümkün değil, ama zararı en aza indirebilmek için yapılması gerekenler var. Karadeniz`deki HES`lerin durumu ortada. Gidip yerinde bunları inceledik. Üretilecek azıcık enerji için doğaya o tahribatı vermeye gerek yok. Bugün Atatürk Barajı`nı tam kapasite olarak kullanamıyoruz. HES`lere verilen alım garantileri yüzünden daha orayı çalıştıramıyoruz. Orası çalışsa bunlara zaten gerek kalmayacak. Ortadaki amaç kamu yararı değil, firmaları kalkındırmak. Burada rant yaratmak uğruna teknolojiye, bilime, kamu yararına aykırı şeyler yapılıyor.

Enerji politikamızda hangi üretim modeli öncelikli?

Mühendisliğin temelinde talebi doğru tespit etmek ve planlamayı da ona göre yapmak vardır. Planlamayı yaparken de çevre yararı, kamu yararı ve insan yararı gözetilmeli. Bir şey yaparken doğa ve insan zarar görüyorsa bir elektrik mühendisinin bunu savunması mümkün değil. Bugüne kadar ülkemizde doğru bir enerji planlaması yapılmadı. Bugün halen bir enerji politikamız yok. Bir öngörümüz yok, sürekli krizlere girip çıkıyoruz. Fosil yakıtlar gelecekte bir krize gebe. Ömrü elbette tükenecek. Araştırmalar 40-60 yıl arasını öngörüyor. Gelecekte önemli bir kriz yaşanacak olursa, kesinlikle hazır değiliz. Bizim buna göre bir hazırlığımız yok. Enerjimizin önemli bir kısmı doğalgaza dayalı. Enerjimizin yarısını doğalgaza dayalı üretiyoruz.

Doğa dostu olarak tabir edilen enerjilerin ömrü ne kadar?

Güneş enerjisinde de bazı sıkıntılar var. Mesela kullanılan teknolojilerde dışa bağımlıyız. Güneş pilleri yurt dışından temin edilen bir teknoloji. Yani dışa bağımlılık sürüyor. Kullanılan cihazların da bir ömrü var. Onların bertarafı da ayrı bir sorun. Bugün bir doğalgaz santralinin ömrü 20-30 yıl. Rüzgarda daha uzun bir süre söz konusu. Güneşte sadece pilin ömrü önemli. Bakım ve işletmenin ne derece doğru yapıldığı önemli.

Bugün ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı öncelikli sıralamada mı, yeteri kadar teşvik sağlanıyor mu?

Çatı uygulamaları güneş enerjisi için bir örnektir. Ancak burada teşvik edici bir sistem yok. İlk yatırım aşamasında biraz masraflı bir sistem. Mevzuatımızda teşvik edici ya da bu masrafı sübvanse edici maddeler yok. Örnek olarak bir eve girerken güneş enerjisi kullanımı için özel bir indirim yok. Şimdilik sadece kamuda bazı uygulamalar görüyoruz. İzmir`deki elektrikli otobüsler, garajlarda kurulan şarj üniteleri buna örnektir. İzmir`deki bu uygulamalar arttırılmalı ve ülke geneline yayılmalı. Burada önemli olan nokta, şarjda kullanılan elektriğin nasıl üretildiği. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla şarj edilmesi gerçekten önemli bir örnektir. Ülke olarak çok kötü bir durumdayız. Avrupa dizeli yaklaşık on sene sonra ortadan kaldıracak. Şimdi hibrit araçların üretimi artıyor, üretilen dizel araçları ise Türkiye`de satmaya çalışıyorlar. Haliyle bizde satılan dizel araçlara indirim var, ancak aynı indirimler bizde uygulanmıyor. Elektrikli araçlara vergi indirimi sağlanması lazım. Araçların silindir hacmine göre bir vergilendirme sistemi var. Araçların tipine göre değil. Motorlu taşıtlar vergisi bu anlamda tekrar gözden geçirilmesi lazım. Bizde halen çoğunluklu olarak dizel araç kullanılıyor.

Kentsel dönüşüm aslında yeni enerji modellerinin uygulanması için de bir fırsat. Peki, bu fırsat yeteri kadar kullanılabiliyor mu?

Elbette teşvik edici bir yöntem olur. Ama ne yazık ki bugünkü kentsel dönüşüm de gerçek bir kentsel dönüşüm gibi yapılmıyor. Depremin etkilerini ya da kaçak yapılaşmanın sakıncalarını ortadan kaldırmak yerine yeni rant alanları yaratmak için kullanılıyor. Küçücük bir arsada, iki katlı evi yıkıp daha fazla kat yapılabilecek, şirketlerin kar edeceği, hak sahiplerinin daha fazla daire istediği bir sistem söz konusu. Bırakın enerji verimliliğini, işin kendi amacına yönelik bile bir şey yapılmıyor.

(Ege Telgraf, 02.10.2019 ) 

 



35. DÖNEM KURULLARI BELİRLENDİ

04.02.2024
 


Çok Okunanlar


SAYI 407: YAŞASIN 1 MAYIS!

EMO-GENÇ PAİNTBALL ETKİNLİĞİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINIZI KUTLARIZ

PCB TASARIM EĞİTİMİ DÜZENLENDİ

MUTLU BAYRAMLAR

TÜRKİYE’DE İNTERNET’İN 31. YILI BİLDİRİSİ

ADALET NÖBETİNİN İKİNCİ YILI ETKİNLİĞİ #GEZİYEÖZGÜRLÜK

KONTROLSÜZ GEMİ SÖKÜMÜNE İZİN VERİLEMEZ

Okunma Sayısı: 19


Tüm Yazılı Basında Odamız

Sayfayı Yazdır



 
Oda aidatlarınızı kredi kartınızla güvenli bir ortamda ödeyebilirsiniz.
ÜYE HAKLARI VE GÜVENLİ AİDAT ÖDEME
 

COPYRIGHT © 2005-2024 TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİ
IHLAMUR SOKAK NO:10 KIZILAY/ANKARA
TEL: +90 (312) 425 32 72 (PBX) - FAKS: +90 (312) 417 38 18

KEP ADRESİ : emo.merkez@hs01.kep.tr

 
 
Key Yazılım Çözümleri A.Ş.