Şubemiz tarafından 13 Ocak 2008 tarihinde Enerji Tasarrufu Haftası kapsamında Konak Kemeraltı girişinde basın açıklaması yapılarak, vatandaşlara enerji verimliliği ile ilgili Şubemizin hazırladığı broşürler dağıtıldı.
Şube YK Başkanı Sedat Gülşen‘in yaptığı açıklamada şunlar dile getirildi: Ülkemiz ekonomisinin hızla büyümesi ve teknolojinin gelişmesi için yıllık enerji tüketimi ortalama % 4-5, elektrik enerjisi tüketimi ise % 7-8 oranlarında artmak zorundadır. Bu oranlar dünya ortalamasının yaklaşık iki katıdır. Ancak yaşanan krizler ve artan enerji fiyatları göz önüne alındığında, birincil enerji kaynaklarının yaklaşık % 70‘inde dışa bağımlı olan Türkiye, enerjide kaynak çeşitliliği yaratarak kendi kaynaklarını oluşturmak ve aynı zamanda enerji verimliliği kavramını yaşamın tüm aşamalarında uygulamak zorundadır. Kyoto protokolünü ilk olarak Fiji Eylül 1998‘de, son ve 180. ülke olarak Doğu Timor Ekim 2008‘de imzalamıştır. Türkiye‘de ise ancak Haziran 2008‘de Kyoto Protokolü‘nün onaylanması ile ilgili yasa tasarısı Meclis‘e sunulmuş ve 6 Ocak 2009 tarihinde görüşülmeye başlanabilmiştir. Yıllık ortalama % 5,5‘lik sera gazı salımı artışına sahip olan Türkiye, Kyoto protokolünün Meclis‘ten onay alması ile önümüzdeki dönemde sera gazı emisyonunu azaltmak ve daha yaşanabilir bir çevre sağlanmasına katkı koymak zorundadır. Dünyada enerji verimliliği, genelde "enerji yoğunluğu" ile değerlendirilmektedir. Uluslararası literatürde enerji yoğunluğu 1000 dolar hasıla üretmek için tüketilen TEP (ton eşdeğer petrol) cinsinden enerji miktarı olarak geçmektedir. Ülkelerin rekabetçi koşulları yakalayabilmeleri ve sonucunda ekonomik gelişmelerini sağlayabilmeleri için, o ülkenin düşük enerji yoğunluğuna sahip olması gerekmektedir. Yani daha az enerji tüketerek daha çok üretim yapılması gerekmektedir. Maalesef Türkiye‘de kişi başına enerji tüketimi OECD ülkelerinin yaklaşık beşte biri iken, enerji yoğunluğu ortalaması OECD ülkelerinin yaklaşık iki, AB ülkelerinin ise yaklaşık iki buçuk katıdır. Bu rakamlar ülkemizde enerjinin ne kadar verimsiz kullanıldığını ortaya koymaktadır. Tüm bu geride kalmışlığa karşın Enerji Verimliliği Kanunu Meclisimizde çok sonraları benimsenmiş, kanun 2 Mayıs 2007 tarih ve 26510 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanmıştır. Kanunu uygulamaya sokabilmek adına gerekli yönetmeliklerden Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik 25 Ekim 2008 tarih ve 27035 sayılı Resmi Gazete‘de ve Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği ise 5 Aralık 2008 tarih ve 27075 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanabilmiştir. Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE), Türkiye‘deki enerjinin verimli kullanımı ile sağlanacak tasarruf potansiyelinin yaklaşık olarak sanayide %20, bina ve hizmet sektöründe %30, ulaşımda ise %15 civarında olduğunu ifade etmektedir. 2007 yılı içerisinde ülkemizde 192 milyar kWh elektrik enerjisi üretilmiş, % 4,3‘ü iç tüketimde kullanılmış, % 2,5‘i iletim hatlarında kaybedilmiş, % 14,8‘i ise dağıtım hatlarında kayıp/kaçak olarak kaybedildikten sonra yaklaşık 150 milyar kWh elektrik enerjisi kullanılmıştır. Kullanıma sunulan elektrik enerjisinin yaklaşık % 28,6‘sı konutlarda, % 37,5‘i sanayide, % 17‘si ise ticarethanelerde tüketilmiştir. EİE‘nin enerji tasarruf potansiyeli değerlendirildiğinde elektrik enerjisi açısından hükümetin ülke gündemine getirdiği, teknolojisi, atıkları ve dışa bağımlılığı ile yaşamsal sorunları bulunan nükleer elektrik santralinin enerji çoğaltılmasında ilk hedef olamayacağı, öncelikle verimli enerji tüketimin amaç olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Enerji tasarrufu ile enerji verimliliği kavramları karıştırılsa da özünde tamamen farklı kavramlardır. Enerji tasarrufu kullanıcılar tarafından uygulanan önlemlerle harcanan enerji miktarında sağlanan azalmadır. Tasarruf uygulamalarında güvenlik ve konfor açısından gerekli koşulların sağlanamaması tehlikesi vardır. Enerji verimliliği ise ısı, gaz, buhar, basınçlı hava, elektrik gibi çok değişik formlarda olabilen enerji kayıpları ile her çeşit atığın değerlendirilmesi veya geri kazanılması ve yeni teknoloji kullanma ve/veya mevcut tasarımların iyileştirilmesi yoluyla üretimi, kaliteyi ve performansı düşürmeden, sosyal refahı engellemeden enerji tüketiminin azaltılmasıdır. Ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin yaklaşık % 55‘i doğal gaz ile üretilmektedir. İthal kömür santrallerinin yakıtları değerlendirmeye alındığında elektrik enerjisi üretiminde dışa bağımlı bir politika izlendiği açıktır. Türkiye, artan enerji gereksinimine yanıt verecek, enerjide dışa bağımlılığını kontrol altına alabilecek ve aynı zamanda da çevre dostu enerji politikaları geliştirmek zorundadır. Ulusal enerji politikaları üretmede, Türkiye‘nin önünde duran en önemli yollardan biri de enerjiyi daha verimli kullanmaktır. Enerji verimliliği en önemli enerji kaynaklarından biridir. Türkiye Enerji Verimliliği Stratejisi‘nin genel hedefi nihai enerji tüketim sektörlerinde enerji verimliliğini iyileştirmektir. Bu stratejide sanayi, bina, ulaşım ve hizmet sektörlerinde enerji verimliliğinin artırılması ve yerli kaynakların optimum kullanımı hedeflenmelidir. Enerji faturalarımızı düşürmek ve aile ekonomisine katkıda bulunmak, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir çevre bırakmak için enerji verimli kullanılmalıdır. 1981 yılından beri hafta olarak kutlanılan enerji tasarrufu sadece bir haftanın gündemi olan bir konu olmaktan çıkarılmalı, yaşamın tüm alanlarında sürekli bir olguya dönüşmeli, devlet politikası yapılmalı, bu anlamda bir kültür oluşturulmalıdır. EMO İzmir Şubesi 27. Dönem Yönetim Kurulu
|