|
22 Mart Dünya Su Günü'nde TMMOB İzmir İKK tarafından basın açıklaması ve "Suyu Konuşuyoruz" başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Saat 12.30'da Konak'ta yapılan açıklamada vazgeçilmez yaşam kaynağı suyun tükenme noktasına gelmesine dikkat çekildi.
TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi‘nin yaptığı açıklamada şunlar dile getirildi: • İzmir ve çevresinde yer alan havza su kaynaklarının yaklaşık dörtte birini yeraltı suları oluşturmaktadır. Bu havzalarda sulu tarım yapılan tarım arazilerinin yarısından fazlası yeraltı suyundan sulanmaktadır. Mevcut durumda, İzmir metropol alanının içme suyunun yüzde altmış beşi, Manisa ve Uşak illerinin su ihtiyacının tamamı ve bu illere bağlı tüm yerleşim birimlerinin içme suları büyük ölçüde yeraltı suyundan karşılanmaktadır. Diğer yandan İzmir ve çevresinde yer alan su havzalarındaki hemen hemen tüm sanayi ve endüstriyel tesislerin su ihtiyacı da yine yeraltı suyundan karşılanmaktadır. Mevcut durum yeraltı suyunun İzmir ve Ege bölgesinde önemli bir ağırlığa ve stratejik bir öneme sahip olduğunu göstermektedir, •Diğer yandan tarımda, endüstride, içme ve kullanımda ne kadar yeraltı suyunun olduğu ve ne kadar tüketildiği yeterince bilinmemektedir. Bilinen, kullanılanın tahsis edilenden daha fazla olduğu ve bu durumun artık sürdürülemez olduğudur. Bu nedenle İzmir il sınırları içinde yer alan Gediz, Bakırçay ve Küçükmenderes Havzaları ve alt havza ova etütleri günümüz koşulları ve güncel hidrolik veriler esas alınarak mevcut yeraltı suyu rezerv hesapları düzeltilmelidir. •Havzalarda yeraltı suyu - yüzey suyu ilişkisi doğrudan birbiriyle ilişkili olup, aynı drenaj, yağış, beslenme ve boşalım alanına sahiptir. Havzalarda var olan yüzey suyu depolama tesisleri ve planlanan içme, kullanma, sulama, enerji amaçlı depolama tesisleri ile havzalardaki akiferlerde planlanan ve projelendirilen yer altı suyu tesisleri havza düzeyinde su yönetimi planları oluşturularak yapılmalıdır. Bu çerçevede revize etütler kapsamında her havzada "havza yer altı suları yönetim planları" oluşturulmalıdır. Bu planlamalarda yeraltı suyunun içme, kullanma, tarım ve endüstrideki tahsisleri yeniden gözden geçirilmeli ve geleceğe yönelik stratejik bir planlama yapılmalıdır, • İzmir‘in su açısından engin bir bölgede olmadığı gerçeği göz ardı edilmeden, su tüketimi açısından su kaynaklarını farklı kullanımlar (tarım, sanayi, kentsel) arasındaki paylaşımında bölge ve kent planlamasının aynı zamanda bir su kullanım kararı olduğu gerçeği dikkate alınarak, arz yönlü su yönetim politikalarının yanı sıra, talep yönlü su yönetim politikalarının sağlayacağı su tasarrufu da göz önüne alınmalıdır, • İzmir‘e su sağlayan ve sağlayacak olan su havzalarının korunması için İZSU tarafından 2002 yılında yayınlanan Su Havzaları Koruma Yönetmeliği yetersiz kalmakta ve günümüze uyu çalışmalarını zorunlu kıl aktadır.Bu uyum çalışmalarının yapılamayışı kuralların delinmesini v kaynakların kaybına kadar giden olumsuzlukları doğurabilmektedir. Bu nedenle İzmir kentinin içme ve kullanma suyu ihtiyacının % 31 ‘ini sağlayan Tahtalı Barajının ve diğer barajlar ile yapımı planlanan içme suyu amaçlı barajların ( örn. Çamlı Barajı) su niteliklerinin bozulmaması konusunda gereken çalışmalar güncelliği korunarak devam etmelidir. Bilim insanlarının görüşüne göre, 280 000 kişiye içme suyu sağlayacak olan Çamlı Baraj Havzası kirlenirse, yüzlerce yıl temizlenebilme olasılığı yoktur. Bu nedenle, çok ciddi bir ağır metal kirliliğine neden olma riski taşıyan, havzadaki üç altın madeni çalıştırılmamalı, her türlü yer altı ve yerüstü kirletici faaliyet engellenmelidir. • Gediz Havzasının kirleticileri, havza içerisinde yer alan sanayi tesisleri, madenler ve boşa akan, derelere deşarj edilen termal sulardır (Kurşunlu, Urganlı). Bunlara yönelik acil önlemler alınmalıdır. Gediz Havzası‘ndan sağlanan tüm sular arseniklidir. Arsenik olmasa da Gediz‘in rengi bile bu suyun kullanılmaması gerektiğini göstermektedir, • Bölge havzalarında büyük miktarda yer altı suyu taşıyan akiferlerin su seviyelerinde önemli düşümler vardır. Birçok akiferden emniyetli işletme rezervlerinden daha fazla yeraltı suyu çekimi yapılmaktadır. Tahsislerden çok daha fazla su çekilen birçok akiferin hidrolik yapısı tehdit altındadır. İzmir kentinin bütün sahil ovalarında son yıllarda bölgede yaşanan yağış azlığı ve genel olarak kuraklık sürecine bağlı olarak akiferlerden fazla çekim nedeniyle deniz suyu - tuzlu su girişi mevcuttur. Son yıllarda bu ovalarda tarımsal faaliyet yürüten çiftçiler ve içme suyu temin eden Yerel Yönetimler artan oranda tuzlanma sorunundan şikayet etmektedir. Bu sahil ovalarında hidrojeolojik etütler en kısa zamanda revize edilmeli ve mevcut durum belirleninceye kadar sahil ovaları yer altı suyu işletme sahalarında yeni kuyularla tarımsal ve endüstriyel amaçlı yeraltı suyu çekimine izin verilmemelidir, •Su kaynaklarının sınırlı olduğu, diğer yandan içme suyunda bir litre suyun bir litre benzin fiyatına yaklaştığı günümüzde stratejik bir kaynak olan yeraltı suyunun tarımda kullanılması basınçlı sulama sistemlerini zorunlu kılmaktadır. Yeraltı suyunun tarımda kullanımına yönelik yasal ve yönetsel önlemler alınarak basınçlı sulama sistemleri desteklenmelidir. •Bölgemiz sanayi ve hizmetler sektörü yanı sıra tarımsal ürün ağırlıklı dışsatım ve ticaretin belirleyici olduğu bir yapıya sahiptir. Bu yapının korunması ve geliştirilmesi sulama olanaklarına dolayısı ile sulama yatırımlarına bağlıdır. Sulama yatırımlarının özelleştirilmesi durumunda çiftçinin suya erişme olanağı zorlaşacağından tarımsal üretim süreci sıkıntıya girecektir. Bu nedenle sulama yatırımlarının devlet tarafından yapıl ası bir zorunluluktur. • Su havzalarında her türlü kirletici faaliyet yasaklanmalıdır. • Jeotermal sular, çevreci olduğu kadar ris lidir de. Uygun alıcı ortama re enjekte edilmediği taktirde, kalıcı çevresel kirliliklere neden ol aktadır. Bu nedenle, bölgemizde çok zengin olarak bulunan jeotermal potansiyelin, jeofizik ve jeoloji mühendisleri tarafından çok iyi araştırılıp, re enjeksiyon koşullarının belirlenmesi ve buna titizlikle uyulması ve denetiminin çok sıkı yapılması şarttır, Jeotermal kaynaklardaki kirlenmeler ‘z önüne alınmalı, jeotermal deşarjlara kesinlikle izin verilmemelidir. Jeotermal alanlardaki tüm tatlı su ve sıcak su kuyularının tekniğine uygun ve kontrollü olarak açılması sağlanmalıdır, • Su bir yaşam hakkıdır. Ücretini ödeyemeyenlerin elinden alınabilecek ticari bir mala dönüştürülemez. Çokuluslu şirketlerin eline bırakılamaz. Kamusal bir değer olması gereken su, ne yazık ki özelleştirme kıskacı altındadır. Özellikle kamusal alanının daraltılması, kamu hizmetlerinin paralı hale getirilmesine dönük girişimler son yıllarda ivme kazanmış, özelleştirmeler suyu da içine alacak şekilde genişletilmiştir, • Su İdarelerinin özelleştirilmesi yerine, öncelikle bu İdarelerin kurumsal yapılarının güçlendirilmesine ve daha büyük yatırımları yapabilecek ekonomik potansiyel e sahip olmalarının sağlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu amaçla yapılacak yasal düzenlemeler Su İdarelerinin uygulamalarında, diğer Kamu Kurumlarıyla olan ilişkilerinde bürokrasiyi azaltıcı, süreçlerden hızla sonuç almayı sağlayıcı yönde olmalıdır. Çağdaş bir su yönetiminin yalnızca modem teknolojiyi kullanarak değil aynı zamanda karar alma süreçlerinde ve yönetimde katılımcılığı arttırarak, sosyal politikalarla bütünleştiren bir anlayışı egemen kılmakla sağlanabileceği unutulmamalıdır. • Şebeke suyunun sağlıksız olması paketlenmiş su sektörünün gelişiminin de önünü açmaktadır. Ambalajlı su sektöründe en hızlı büyüme gösteren ve 2004 yılından 2008 yılına kadar 4 yıl içerisinde % 100 büyüme gösteren PET ambalajlı su satışında ciddi bir çevre problemi oluşmaktadır. Su ambalajında tekrar kullanılmayan bu ambalaj için kullanılan hammadde miktarı yıllık 70.000 tonu aşmaktadır. Dünyada üretilen toplam 2,7 milyon ton PET su ambalajının ancak % 25 oranında geri kazanıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla hem ülkemizde hem de dünyada PET ambalaj atıklarının ciddi çevre problemi yaratacağı bir gerçektir.
|
Tanıtım
İZMİR ŞUBE
YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU - PROGRAM / KAYIT 
